1 Mayıs 2013 Çarşamba

Albert Camus - Yabancı

Öhüm, ehem, eee, evet... Nihayet Yabancı'yı da okumuş bulunmaktayım. Yabancı'yı diyorum, okudum yani artık. Hani duymayan kaldıysa...

Aylak Adam'ı okuduktan sonra en az iki buçuk, en fazla da üç buçuk kişi (zekiler hemen belli edecek şimdi kendini) o zaman Yabancı'yı da okumalısın şeklinde tavsiyede bulunmuştu. Ne Yabancı'ymış demiştim ben de arkadaş. Harbi yalnız, ne Yabancı'ymış.

Aylak Adam'ımımız Bay C. gibi bir karakterle karşı karşıyayız aslında gerçekten de. Bu sefer karakterimizin ismi Meursault. İsmini kopyaladım, lazım olursa yapıştırırım. Bir daha yazmayla kim uğraşacak. Kitapta, kesme işaretlerinden sonra gelen takılardan anladığım kadarıyla (bilmediğim kelimelerin okunuşları için kullandığım çok dahiyane bir yöntem, tavsiye ederim) 'Morso' ya da ona benzer bir şekilde okunuyor. Zaten bu Fransızların milyon tane harf koyup çoğunu okumaması meşhurdur. Dolayısıyla iki harfin pazarlığını yapmaya gerek yok.

İyice zıvanadan çıkmak üzereyim. Yine zevzek ruh halimdeysem demek... (bu kalıptan da zerre hazzetmiyorum aslında ama ibret olsun diye dursun burda)

Efendim, kitabın arka kapağında da yazdığı gibi 'gerçek duygularını dile getirdiği ve toplumun istediği kalıba girmeyi reddettiği için dışlanan bir yabancı'nın anlatımıyla okuyoruz kitabı. Konusu bu yani, ağır muhalefet gibi gelebilir ama değil. Saf, duru hal diyelim. Bir başka deyişle insanın yalın hali... Herkes yapamıyor ya da yapmıyor, yapabilen de anlaşılmıyor veya dışlanıyor o yüzden (anlaşılmadıklarının farkında olanların ve nesnelliğin ayaklı kanıtı olan bu vatandaşların dünyası içinse tabii ki Atlas Silkindi'yi öneririm). Gördüğünüz gibi hep sıkıntı, en iyisi delilik. Deliliğe vurmak lazım, evet (evet kelimesiyle cümle bitirmek de moda sonuçta).

Bu arada ufak bir not eklemek isterim. Aylak Adam'ı ve Yabancı'yı okuyup beğendiyseniz Six Feet Under diye bir dizi var. Konular çok benzer değil aslında ama kitapları beğenenlerin o diziyi de çok beğeneceğini düşünüyorum. Hatta benim gözümde gelmiş geçmiş en iyi finalin sahibi de bu dizidir, salya sümük ağlatır insanı. Ah ulan, efkarlandım yine.

Kitaba dönecek olursak, söylemek istediğim bir şey de şudur ki soğuğu sıcağa tercih eden bir insan olarak okurken fenalık geçirdim resmen. Zaten Muersault'nun da başına ne geldiyse sıcaktan gelmedi mi? Hep bu sıcaklar işte...

Hepi topu 110 sayfa olmasına rağmen anlattığıyla ve etkisiyle ansiklopedi değeri taşıyan bu eseri okumanızı gönül rahatlığıyla tavsiye ederim. Biraz daha psikolojik takılmak istiyorsanız da Anayurt Oteli'ni okuyabilirsiniz. Burdan çıkardığımız sonuç da Albert Camus ile Yusuf Atılgan'ın normal insan olmadıkları gerçeği sanırım. Aşmış adamlar diyorum ben böylelerine. Aslında akil adamlar diyecektim de malum, onun telif hakkı alındı.

Sürç-i lisan ettiyse affola. Hem ne diyor Meursault: "İnsan ne de olsa daima biraz kabahatlidir". Esen kalın. 

4 yorum:

  1. "Yabancı"nın etkisi bende çok büyük oldu. Okuyup bitirdiğimde dayak yemişcesine bitkindim. Onu bitirince elime hemen bir aşk romanı almıştım =)) Gerçek ağır dünyadan sahte laylaylom dünyaya kendimi atmak istedim.
    Mahsun kalemine sağlık. Seni okumak çok güzel.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. :)

      Ben Yabancı bitince Tümceler'i okumaya devam ettim, ağır felsefi takılıyorum bu aralar. Bakalım sonum ne olacak.

      Sil
  2. paylaştığınız
    resimdeki yazıyı çok beğendim. aylak adam'ı okuyalı epey oldu, o zaman
    yabancı'yı okuyabilirim kanımca. bu arada mahsun'a benzetilmenizin
    öncesi varmış meğersem)) neyse.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Harvard'da mı başka bir üniversitede mi ne, bir araştırma yapılmış zamanında. Cmüedle hfraelrin ylerei dikşeğik blie osla iansn sunsrouz ouykboliirmuaş. Sadece ilk ve son harflerin yerli yerinde olması yeterliymiş. İşte sanırım bundan dolayı Mshn hep Mhsn olarak algılanıp Mustafa Şahin için yaptığım kısaltma Mahsun olarak algılanabiliyor.

      Yalnız on numara açıklama yaptım var ya. :)

      Sil