3 Temmuz 2014 Perşembe

Richard Bach - Martı Jonathan Livingston

Blog tarihim boyunca kitap okumak şöyle, kitap okumak böyle diye atıp tutuyorum yıllardır, Allah'tan bir zeval gelmezse de devam edeceğim. Lakin dikkatinizi çektiyse kişisel gelişim hiç okumuyorum. Neredeyse hiç okumuyorum diyelim.

Aşağı yukarı tüm blog yazan tanıdıklarım da aynı dertten muzdarip gerçi. Alıyorum elime, okuyacağım. Arkadaş, 100 sayfa kitabın 90 sayfasında aynı şey söylenir mi? Geriye kalan 10 sayfa bölüm başlangıçlarından dolayı yazısız zaten. Neymiş? Pozitif düşün, gerçekleşsin. The Secret diye bir şey var ama çok gizli, önce ermeniz lazım falan filan. Bırakın yaaa! Bu millet bunları yer mi? Biiiiiz Üstün ile Dökmenlerin, biiiiz Dale ile Carnegieların çocuklarıyız. Biiz, bu oyunlara gelmeyiizz! Bülent Binbaş kimliğimden sıyrılıyorum ve daha fazla cıvımadan kitaba geçiyorum.

Martı Jonathan Livingston, öyle sanıyorum ki Küçük Prens ile beraber okuma listemin en eski üyelerinden birisi(ydi). Küçük Prens'i de ölmeden okursam ne güzel olacak. Geçenlerde ofiste lafı geçti, Orta Doğu ve Balkanlar'ın en on numara beş yıldız İdare İşler Yöneticisi Ebru dedi ki ben sana getireyim de oku. Getirdi de. Ebru, çok klas bir insansın valla, teşekkür ederim bir kez daha.

Kitap 96 sayfa mı ne gözüküyor baskılarda ama aslında 50 sayfa. Arada okuyucuyu dinlendiren martı görselleri var. Gerçi kitap okuyucuyu yormuyor ama olsun. Değişik olmuş, hoş olmuş. Söylediklerinin hazmı için koyulmuş olabileceği gibi Canıtıncıım dediklerimi biraz düşün diye bir iki sayfa resim koyuyorum demiş de olabilir.

Kitabı beğendim, gerçekten. Çünkü uzatmıyor ve demek istediğini en düz, sade halinde söyleyip bitiriyor. Okuyanların yorumlarında gördüğüm en sık olumsuz eleştiri söylemek istediğini direkt söylemesi şeklindeydi. Yani az lafı dolandırsan da olurdu, biz anlardık denmiş. Fakat sevgili insancıklar, zaten buradaki kinaye sanatı martı olan Canıtıncıım aracılığı ile halledilmiş. Yani tamam, dümdüz anlatıyor da kitabı okuyan birisi çıkıp 2000 rakımlı yerden 'Ben buradan uçarım, yaparım!' diye atlamış mı bugüne kadar? Atlamamış. Eee? Bazen tadında bırakmak lazım o yüzden, bence.

Uzun lafın kısası, tüm martı dostlarımızın bu kitabı okumasını tavsiye ediyorum. Zaten yarım saat, kırk beş dakikanızı falan alır en fazla. Bir saatte bir kitap bitirdim yeeaaa diye de havanız olur hem ortamlarda. Bunlar günümüzde çok geçer akçe veriler, değerlendirmek lazım.

Bu arada, unutmadan söyleyeyim, sanırım ilk defa ön ve arka kapağı birebir (tamam, tam olarak olmayabilir) aynı olan bir kitap okumuş oldum. Daha önce buna benzer bir durum ile karşılaştığımı hatırlamıyorum. Hoşuma giden bir detay oldu. Kitabın minimalist havasına da uymuş hem, takdir ediyorum kim akıl ettiyse.

Evet sevgili Goralılar, bugün de Kızılay Doğal Maden Suyu sponsorluğundaki programımızın sonuna geldik. Hepinize esenlikler dilerim. Hoşça kalın.

Dipnot: Daha önce söyledim mi bilmiyorum ama Sarelle Fındık Ezmesi diye bir gerçek var. Kapitalist düzen bana bunlarla gelsin hep, gıkımı çıkarırsam namerdim.
 

4 yorum:

  1. yörede
    yaşamış bir insan olarak fındık ezmesi konusunda tabiiki
    söyleyeceklerim var. sonraya bırakıyorum. bu kitabı okuyabilitem yüksek.
    çünkü biliyorsun hayat bazen 10tldir, bazen de üstü. beklentim de
    yüksek kitap konusunda.
    2. mevzuya gelecek olursak; o dediğiniz Fiskobirlik fındık ezmesinin
    yanında yalan olan bir gerçektir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, o 10 TL felsefesini biliyorum. Hak da veriyorum, biliyorsunuz efendim.

      Fiskobirlik'in fındık ezmesini de yedim ben. O çok katı, fındık bildiğin ezilmiş, kıtır kıtır içinde. Ama ben yine de Sarelle diyorum. Bak ne güzel, ortak olmayan bir noktamızı daha bulduk. Bence biraz daha çabalarsak bir tane ortak nokta bulabiliriz ya da en azından edinebilir. :)

      Sil
  2. fındık
    ezmesi derken bildiğin fındığı kastetmiyorsan, o zaman sarelle'de
    problem yok. fiskobirliği yedirtmem size, harcatmam :D
    ortak olmayan noktalar kısmında bence hiç yormayalım yani kendimizi. sen
    bişey söyle ben de tam tersini düşünürüm zaten. familyalarımız gereği
    bu ekosistemin bi parçasıyız sonuçta

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Neymiş, Fiksobirlik'i yedirtmezmiş; sana kalmıştı zaten. Hahaayt! :))

      Diğer konuya girmiyorum, haklısın çünkü.

      Sil