tag:blogger.com,1999:blog-84401331829804308402024-03-18T09:03:28.319+03:00Rekürsif DüşünceKaybedeceğini bile bile neden mücadele ediyorsun dedi, öleceğini bile bile yaşadığını unutmuştu o an...Mshnhttp://www.blogger.com/profile/10547996975952591823noreply@blogger.comBlogger277125tag:blogger.com,1999:blog-8440133182980430840.post-59377150814237166152023-12-19T02:30:00.001+03:002023-12-19T02:30:00.142+03:0035<div style="text-align: left;"><span style="font-family: courier; font-size: medium;">"Önce ne olduysa, yine olacak.</span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: courier; font-size: medium;"> Önce ne yapıldıysa, yine yapılacak.</span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: courier; font-size: medium;"> Güneşin altında yeni bir şey yok."</span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: courier; font-size: medium;"> (Vaiz - Eski Ahit)</span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: courier; font-size: medium;"><br /></span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Sevgili Mustafa,</span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"> </span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Nasılsın? Görüşmeyeli epey zaman oldu. Kafanı kaldırıp da aynaya baksan bile görüşebilirdik halbuki. Olsun. Gel, senle iki lafın belini kıralım. Sen isteyince iyi konuşursun, bakalım ben de becerebilecek miyim.</span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Bir süredir varla yok arasında geziniyor gibisin. Amaçsız mı kaldın, yoksa inançsız mı? Yer yer attığın kahkahalar da olmasa seni tanıyamayacağım. Hayır, seni suçlamıyorum. Kimin ne işine yaramış suçlama ki ben seni suçlayayım? Sadece anlamaya çalışıyorum. Dur dur, tamam, haklısın, biraz ofansif bir başlangıç oldu. Neyse ki ikimiz de sakin insanlarız.</span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"> </span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">***</span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"> </span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Geride kalan bir yıla baktığımda geride kalması gereken bu bir yılın aslında hiçbir şeyden geri kalmadığını görüyorum. Büyümesini tamamlamak için kabuğunu defalarca kırıp atması gereken bir ıstakozmuşum da içimde büyüyen tek şey bir uçan balonmuş gibi hissediyorum. İçimde sabit bir boşluk bile yok, o bile geziniyor. Ruhum benden büyük, onu taşıyamıyorum. Geçmişi değil irdelemek, hatırlamak bile istemiyorum. Çünkü "</span><span style="font-family: courier; font-size: medium;">a</span><span style="font-family: courier; font-size: medium;">c</span><span style="font-family: courier; font-size: medium;">ımasızca geçip giden zamandan geriye kalan sadece yalnızlıklarımız</span><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">". Tüm güzel anılarıma ihanet mi etmiş oldum böyle diyerek? Keşke bunu sorgulamadan geçebilmiş olsaydım ve </span><span style="font-family: courier; font-size: medium;">"keşke yalnız bunun için sevseydim seni"</span><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">.</span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"> </span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Ne zaman kendimi kötü hissetsem ve özellikle de yalnızsam edebiyata adeta bir cankurtaran gibi sarılmışımdır. Yazının icadından bu yana bize kalan ne varsa merak ederim. 3-5 bin yıl önceki insanlar da mutluydu, mutsuzdu; iyiydi, kötüydü; keyif alıyorlardı, acı çekiyorlardı. Hiç değişmeyen bir duygudurum düzeni. Sonsuza kadar sabitlenmiş ve sürprize kesinlikle kapalı bir kehanet gibi. Varoluş sancısına hepsi kafa yordu ama terim olarak adı koyulana kadar sanki kimse çekmemiş gibi sayıldı. Bir gün her 'şey' için ilk kez birileri çıkıp bunun adı budur, ahan da buraya yazıyorum dedi ve o günden beridir bir şeyler daha ciddiye alınmaya başlandı. İşte, bu ciddiye alınma hali beni mahvediyor. Edebiyata aşığım ama tüm o yazılanlar yazılmamış ve bugüne gelmemiş olsaydı sanki biz bugün yaşayanlar daha bir haklı olacaktık, bilmeyecektik bizden önce yaşanılanları. Sanki daha önemli olacaktık. Şimdi? Şimdi çıkıp da "</span><span style="font-family: courier; font-size: medium;">dünyada hiçbir şey insan ruhuna hiçlik kadar baskı yapamaz</span><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">" bile diyemiyorum; çünkü benden önce Stefan Zweig demiş. Demiş olması mesele değil de yazmış olması biraz sorun. Zaten kaç tane harf var, biz nasıl özgün bir söylemde bulunacağız? Bizim acılarımız daha mı süssüz olsun? Bizim huzursuzluğumuzun meyvesi olmasın mı for god's sake?</span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"> </span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Hiç düşündüğüm gibi bir yazı olmuyor. Böylesi de güzelmiş.</span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"> </span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Belki Asaf Halet Çelebi "</span><span style="font-family: courier; font-size: medium;">düşünmeden yaşayalım</span><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">" derken biraz da bunu kast ediyordu. Bilemiyorum. İniş çıkışlarımın fırtınalı oluşunu Edip Cansever benden güzel açıklamıştı Mendilimde Kan Sesleri'nde. "</span><span style="font-family: courier; font-size: medium;">insan yaşadığı yere benzer</span><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">" diye yazmış, "</span><span style="font-family: courier; font-size: medium;">o yerin suyuna, o yerine toprağına</span><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">" demiş, "</span><span style="font-family: courier; font-size: medium;">dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine</span><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">" diye devam etmişti. Gerçekten de kendimi doğup büyüdüğüm yerine dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine benzetiyorum desem yalan olmaz.</span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">***</span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Yer yer kafamın içinde şahane konuşmalar yapıyorum. Gerçekleşmesine dair bir beklentimin olmadığı (</span><span style="font-family: courier; font-size: medium;">yalan</span><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">) sahneler üretip birtakım monologlar ve diyaloglar eşliğinde günümü gün ediyorum. Mart ayında taşındığım bu evde, Şile'de, duvarların belli noktalarında gözlerimin nakşettiği hiç yaşanmamış mükemmel anılarım var. Özellikle rahatın battığı anlarda beynimin içinde açan gökkuşaklarını görebilmeyi ben bile isterdim. Böyle deyince sanki deliriyormuşum gibi oldu ama bu aslında hep böyleydi. Hatta diyebilirim ki günlük rutinimin dışına çıkmadığım günlerin geceleri hep böyledir. Ne de olsa "</span><span style="font-family: courier; font-size: medium;">Yaşamın anlamı gece duyumsanır ve sorgulanır. Kimse bunu öğle yemeği sırasında tartışmaz. Yaşam gecenin konusudur.</span><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">" Bu belki biraz kemikleşmiş bir yaşam formu gibi görünüyor ve belki de bu 'belki'ler fazlalık.</span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"> </span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Bilerek veya bilmeyerek, bilinçli veya rastgele kendime bir Bastiani Kalesi inşa etmiş olabilir miyim? Eğer bu sorunun yanıtı evetse beni bu kaleden kim, nasıl çıkaracak? Birine ya da bir şeye ihtiyaç duymadan ben kendim çıkamaz mıyım? Ya da daha güzeli, inşa ettiğim gibi köküne dinamiti döşeyip ben kendim bu yekpare (yekpareyi cümle içinde kullananlara selamlar) yapıyı yerle bir edemez miyim? Ederim elbet. Edeceğim de.</span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Ama öncesinde kalede mahsur kalmış rolü yapan kendime bir seslenmek isterim.</span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"> </span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Ve sen, Mustafa, şimdi durmuş düşünürken ve sol elin bir yumruk halinde çenendeyken ve bir yandan alt dudağının sağ kenarını kemirirken tüm bu cümleyi tek elle mi yazdın? Khkhkhhjj. Hayır, zevzekleşmeyeceğim. Bunu bir çekim hatası olarak değerlendirip tekrar deneyeceğim.</span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"> </span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Aaaand action!</span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"> </span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Ve sen, Mustafa, şimdi durmuş düşünürken ve sol elin bir yumruk halinde çenendeyken ve bir yandan alt dudağının, oha hepsini tekrar yazıyorum; keşke kopyalayıp yapıştırsaydım. KESTİİİK!</span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"> </span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Aaaaand action!</span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"> </span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">(Allah'ım, ne olur neşemi benden alma. Amin.)</span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"> </span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Ve sen, Mustafa, şimdi durmuş düşünürken</span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">ve sol elin bir yumruk halinde çenendeyken</span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">ve bir yandan alt dudağının sağ kenarını kemirirken</span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">ve belki de artık buraya yazmaktan gocunmayacak kadar gözlerin dolmuşken</span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">ve sağ işaret parmağın klavyenin üzerinde hafifçe titrerken</span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">ve beynin keşke 've'siz yazsan diye sana muhalefet ederken</span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">ve inadından bunu asla silmeyeceğini bilirken</span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">bana şu sorunun yanıtını verebilir misin: aklınla kalbin hâlâ bir mi?</span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"> </span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Ve ben, Mustafa, şimdi durmuş düşünürken</span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">ve gözlerim duvarlara yeni bir hayal daha nakşetmişken</span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">ve göğüs kafesim derin nefeslerle kalkıp inerken<br /></span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">ve bir yanım nasıl etsem de kaçamak bir yanıt versem diye kıvranırken</span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">ve zaman zaman gelen o aydınlanma anlarının getirdiği hafiflemeye güvenirken</span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">kendime bu sorunun yanıtını verebiliyorum: evet.</span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Tutunabileceğim tek şey bu olsa bile benim için yeterli: aklım ve kalbim hâlâ bir. Çok şükür. <br /></span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">***</span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"> </span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">35 yaşında olmak da neresinden baksanız tuhaf. Çoğunlukla kendime bile kızmıyorum artık. Sadece biraz fazla refleks olmaya başladı her şey. Konfor alanından çıkmayı gerektirecek, öğrenme eğrisi olacak yeni şeyler deneyimlemek lazım. Ve fakat, kendimi biraz yorgun hissediyorum. Yine de o kaleyi yıkacağım, çölde açıkta kalacak olsam bile.</span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"> </span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">*** <br /></span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"> </span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Edebiyat dedik, onunla bitirelim.</span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Şems'in "</span><span style="font-family: courier; font-size: medium;">okuyarak öğreneceksin ama severek anlayacaksın</span><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">",</span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Dostoyevski'nin "</span><span style="font-family: courier; font-size: medium;">her şeyi bu kadar fazlasıyla anlamak hastalıktır</span><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">"</span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">dediği bu dünyada ben sanırım Yunus'a kulak vereceğim:</span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">"</span><span style="font-family: courier; font-size: medium;">sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz.</span><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">"</span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"> </span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Hadi bakalım.</span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">"</span><span style="font-family: courier; font-size: medium;">Uzanıp kendi yanaklarımdan öpüyorum.</span><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">"</span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">İyi ki doğdum. </span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">***<br /></span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"> </span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">19 Aralık 2023</span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Şile</span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"> <br /></span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiY1yeefEbpohk0b3YbCTbG4y7nfvsPyKhlTRgmc1OkbZtJDYCsa8wB5CMb5iTl3cOiCos0CI5ETtFJ0Vc4YRuOtoo2kXrZexE7bVxIuXFOfZoR8DImY0rJn8Xz5zJff5E_CvHpOOmcAGXTb4IF7eqt_Swc_fSTlRmxgcQ4t-FDD7frN9XA79RD2rhruvMY/s2915/birhanKeskin.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1634" data-original-width="2915" height="224" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiY1yeefEbpohk0b3YbCTbG4y7nfvsPyKhlTRgmc1OkbZtJDYCsa8wB5CMb5iTl3cOiCos0CI5ETtFJ0Vc4YRuOtoo2kXrZexE7bVxIuXFOfZoR8DImY0rJn8Xz5zJff5E_CvHpOOmcAGXTb4IF7eqt_Swc_fSTlRmxgcQ4t-FDD7frN9XA79RD2rhruvMY/w400-h224/birhanKeskin.jpg" width="400" /></a></div><br /> <div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/nOubjLM9Cbc" width="320" youtube-src-id="nOubjLM9Cbc"></iframe></div><br /></span></div>Mshnhttp://www.blogger.com/profile/10547996975952591823noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-8440133182980430840.post-48399178057636029682023-08-05T11:03:00.002+03:002023-08-05T11:04:32.799+03:00Bir Seferinde<p><span style="font-family: courier; font-size: medium;">"Sanki böyle kalmışsak ne çıkar karanlıkta<br />Yaşarız yaşanırsa azıcık ayrıntılarda<br />Sen sıkıntı mavi ve uzun<br />Boşalan bardakları bir daha bir daha doldurduğumuzun"</span></p><p><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Bir seferinde ısırgan otlu bir hendeğe düşmüştün, her yerin pul pul kabarmıştı ve yanıyordun.<br /></span></p><p><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Bir seferinde Din Kültürü dersin 4 gelmişti. Köy yerinde insanlar sana gülmüştü, tüm o 5'leri aldığında çıtları çıkmayan o insanlar. <br /></span></p><p><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Bir seferinde kahkaha atarken başlayan hıçkırığın iki buçuk saat sürmüştü. Sonra da ne zaman içten gülecek olsan aha gene hıçkırık geldi gelecek diye düşünmeye başladın. Bugün hala hıçkırıyorsun içten gülünce.<br /></span></p><p><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Bir seferinde öğretmenin birisi "öylesin diye seni pas geçerim sanma" demişti. Şok olmuştun. Altı üstü andımızdan sonra sınıflara geçiyordunuz. Bazı insanların kendi sorunlarının acısını başkalarından çıkarmayı seçebileceğini o gün öğrenmiştin.<br /></span></p><p><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Bir seferinde başka bir öğretmen "kendi sorunuzla yenildiniz" demişti. Hayattaki en etik ve vicdani ikinciliğindi.<br /></span></p><p><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Bir seferinde bir buçuk günde sekiz yüz elli dokuz sayfa kitap okumuştun. Balkonda sol kolun güneşten yanmıştı. Kitabın sonunda kötü adam adeta küllerinden yeniden doğuyordu. Eee, şimdi bir sonraki kitabı nasıl bekleyeceğim diye düşünmüştün. Sonraları o seri için çok uykusuz kaldın. Bugün hala referanslarını kullanıyorsun.<br /></span></p><p><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Bir seferinde istediğin bölümü kazandığın için çok sevinmiştin. Lise yıllığındaki "hangi ilde yaşamak istersiniz" sorusuna sallayarak verdiğin yanıttaki ili tutturmuştun. Bunu yıllar sonra fark edecektin. Bugün hala her fırsatta oraya kaçıyorsun.<br /></span></p><p><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Bir seferinde yaralı bir kadını gözünün önünde sedyeden düşürmüşlerdi. Hayatının en kaliteli küfürlerinden birkaçını etmiştin, içinden.<br /></span></p><p><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Bir seferinde stres kırığı ile yıllar geçirdiğini öğrenmiştin. En azından bazı acıların biraz daha açıklanabilir sebepleri olabileceğini öğrenmiştin. Sonraları okuduğun bir alıntı ise boşluğuna gelmişti: "acı geçiyor, acı geçiyor, acı elbette geçiyor; acı çekmiş olmak geçmiyor". Biraz daha sonraları ise bunun kendini inşa edebilmen için gerekli olduğunu düşünmeye başladın. Bugün hala öyle düşünüyorsun. <br /></span></p><p><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Bir seferinde bir kütüphanede dünyanın en keyifli vaktini geçirmiştin. Günün birinde hiç tanımadığın birine her şeyini anlatabileceğini düşünmek gibi bir gündü. Hayatı yaşamaya değer kılanın belki de diğer insanlar olabileceğini düşünmüştün, her ne kadar "cehennem başkalarıdır" sözüne katılmadan edemesen de.<br /></span></p><p><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Bir seferinde bir filmde, ilk filmde sinemaya aşık olmuştun. Uğruna uykusuz geceler geçirdiğin o serinin ilk filmiydi. Sırf bu anı için bile dayına sonsuz minnet borçlusun. Belki de hala hayatında o günkü kadar "sevindiğin bir şeyi başka biriyle paylaşma ihtiyacı" hissetmedin. Bugün artık en çok beklediğin filmlere yalnız gidiyorsun.<br /></span></p><p><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Bir seferinde sırf yağıyor diye dışarı çıkıp ıslanmıştın. Bir yere gitmek için yağmurun dinmesini bekleyenleri hiçbir zaman anlayamadın.<br /></span></p><p><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Bir seferinde tüm arkadaşların bisiklet turuna gitmişti. Hiç kimsenin kabahati olmayan durumlarda bile insanın kendini bir dipsiz kuyuda bulabileceğini fark ettin. Kontrolü senin elinde olmayan konulara bu kadar emek harcamaman gerektiğini ama bunu başarma konusunda dünyanın en başarısız insanlarından birisi olduğunu gördün. Bu bilgi adeta ilk kez Dostoyevski okuyup o günden sonra huzuru kalmayan Cemal Süreya gibi yapmıştı seni. Sonraları ve bugün hala bu konuda yer yer goller yemeye devam ettin, ediyorsun.<br /></span></p><p><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Bir seferinde artık sağına soluna rahatça yatabildiğini fark etmiş ve sınıf atladığını hissetmiştin. Ancak bunu olduğunda değil olduğundan kim bilir ne kadar süre sonra fark etmiştin. Bu da sana gösterdi ki kötü olana tepki süren anlıkken iyiyi algılaman vakit alıyor. Daha sonraları bu, sevinç ve keder eşiklerinin çok dengesiz olduğunu gösterdi sana. Bugün üzerinde en çok çalıştığın konulardan birisi hala bu. <br /></span></p><p><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Bir seferinde öylesi güzel bir şeyin başına gelebileceğine ikna olman aylarını almıştı. İkna olduktan sonra ise çok daha uzun bir süreyi özüne dönmek için harcaman gerekmişti. Barış Bıçakçı'yı o dönem daha iyi anlamıştın: "hiçbir şey göründüğü hatta yaşandığı gibi değil, her şey hatırlandığı gibi".<br /></span></p><p><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Bir seferinde seni geçip giden küçük çocukla annesi arasında "bak, annesini dinlememiş, Allah yakmış" şeklinde bir konuşmaya şahit olmuştun. O gün 17 yaşındaydın, incinmiştin. Bugün bir o kadar daha yaşamış durumdasın ve o kadını görsen yapacağın tek şey "sen yanmak görmemişsin" demek olurdu.<br /></span></p><p><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Bir seferinde bir akraban su götürmez bir doğallıkla "zaten okumaktan başka çaresi yok" demişti. O gün kelimelere ve vurgulara daha bir gönülden bağlandın. Düşünmeden konuşma lüksü olduğunu sanan insanlar senin için karikatürize tipler olmaya başladı.<br /></span></p><p><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Bir seferinde birisi "dikiş payı bırakmaya çalış, üçün birini görme" demişti. Bugün hala deniyorsun. Bazen oluyor, bazen olmuyor.<br /></span></p><p><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Bir seferinde eve vardığında acıdan ve sinirden dakikalarca ağlamıştın. Sonrasında da şöyle düşünmüştün: bugün de yolda kalmadım. <br /></span></p><p><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Bir seferinde ilk kez yurt dışındaydın. İçinde ısrarın olmadığı bir dünyanın mümkün olduğunu görmüştün. Bu deneyim senin için paralel evrenlerin varlığına gözle şahit olmak gibiydi.<br /></span></p><p><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Bir seferinde Ürdün'deydin ve Ürdün'e kar yağmıştı. Bu da olmaz artık dediğin şeylerin senden bağımsız ve gayet zahmetsiz bir şekilde olabileceğini anlamıştın. Evrenin bizi umursamazlığı sayesinde kendimize, hayatlarımıza ve başımıza gelenlere istediğimiz önemi ve anlamı verebileceğimizi fark etmiştin.<br /></span></p><p><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Bir seferinde kara kaplı bir defterde aylarca yaşam bulmuştun. Ne zaman güzel bir el yazısı görsen şükran ve minnetle gülümsemen bundan.<br /></span></p><p><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Bir seferinde birisi Şule Gürbüz diye bir yazar var demişti. Bugün hala en az kişinin bilmesini istediğin yazarladan birisi kendisi. Bazı şeyleri sadece hakkını verebilecek insanların bilmesi gerekirmiş gibi bir his...<br /></span></p><p><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Bir seferinde daha fazla bekleyemeyeceğini kabul etmiş ve affını istemiştin. Bunun seni rahatlatacağını düşünmüştün. Eksik düşünmüşsün.<br /></span></p><p><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Bir seferinde rahmetli dayın elinde bir poşet dolusu muzla çıkagelmişti. Cam gibi net bir görüntü, şok olmuş bir çocuk sevinci. Dayına dair bir sonraki ve tek anın tertemiz ve huzurlu görünen ama artık aramızda olmadığını bildiğin bir yüzden ibaret.<br /></span></p><p><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Bir seferinde haftalarını bir yapboza vermiş, hiçbir şey düşünmemiştin. Bu sıralar yine aynı çılgınlığın peşindesin.<br /></span></p><p><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Bir seferinde birisi "bilemezsin Mustafa" demişti, bugün hala bilmiyorsun. Kendini layık mı görmüyorsun, yoksa zaten kazanmadığın bir şeyi kaybetmekten mi korkuyorsun; daha buna bile yanıt verememiş haldesin. Hayatı kaçırıyorum hissi de yok artık. Sanki her an her şey olması gerektiği gibi. Bazı anlar yoğun, bazı anlar hissiz.<br /></span></p><p><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Bir seferinde insanları kelimelerle daha çok incitebileceğini fark etmiştin. Gerçekten gerekmedikçe kullanılmaması gereken bir süper güç gibi gelmişti. İncitmek için kelimeler, öldürmek için yok saymak; tehlikeli sular...</span></p><p><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Bir seferinde "üstüne vazife olmayan konulardan fikir beyan ediyor" şeklinde suçlanmıştın. Kendi düşüncelerine göre doğru gördüğün eylemlerin insanlar tarafından onlar nasıl isterlerse öyle değerlendirileceğini anlamıştın.</span></p><p><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Bir seferinde İnşirah ile tanışmıştın. Bugün hala en büyük kalen ve savunma hattın o. Yer yer çökecek gibi olan inanç sistemini tek başına ayakta tutacak derece büyük, refleks olarak kullanılmaması gerekecek kadar kıymetli.</span><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Bir seferinde daha bu yazıya başlamıştın. Bitirememiştin. Bugün onu da yapabiliyorsun. Elinde tek kullanımlık bir sihirli değnek olsa kırıp atar mıydın, yoksa istediğin anıları unutabilmek için mi kullanırdım diye merak ediyorsun. Halbuki yanıt hep oradaydı ve hiç değişmedi. Çünkü "insan sonunda istediği yere vardığında yolda başına gelenleri unuturmuş".</span></p><p><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">***</span></p><p><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Bazen kendimi sırf meraktan yaşıyormuşum gibi hissediyorum. Bakalım daha neler göreceğiz.</span></p><p><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"> </span></p>Mshnhttp://www.blogger.com/profile/10547996975952591823noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-8440133182980430840.post-14918607592380428412023-07-17T23:22:00.001+03:002023-07-17T23:22:50.607+03:00...<p><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: georgia;">Loş ışıkta oturmuş karşı duvara bakıyordum. Çok sevdiğim o Barış Manço şarkısını açmış, sadece müziğe odaklanmıştım. Bir çeşit terapi... İçimde bir huzursuzluk olduğunu fark ettim. Ne kadar zamandır orada olduğunu düşündüm. İçim sağanak yağmur almış da taşan yerler biraz hasara sebep olmuş gibi. Işığın duvarda oluşturduğu gölgeler arasında gözlerimi dolaştırıp acaba duvarın tam olarak şu kısmına daha önce dikkat etmiş miyimdir diye düşünürken bir süredir kendimi hiç dinlemediğimin de ayırdına vardım. Birtakım çatırdamalar var. Daha önce yıkıldığım da olmuştu gerçi. Önemsenecek bir şey mi? En azından kendime itiraf edebileceğim bir şey mi?</span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: georgia;">Ne yapsam da kafamı dağıtsam... Sabit duramıyorum. Sürekli kıpırdanıyorum. Evde de kimse yok. Birini aramak istemiyorum. Sanki bugüne kadar birini arayıp içimi dökmüşüm gibi, hah. İlla ki eskiden de böyle zamanlarım oluyordu. Ne yapıyordum o zaman? Bloğa yazdığım bir dönem vardı. Bir bakayım şunlara diyorum. Tuhaf, bedenim bu öneriye çok hızlı ikna oldu. Aklım hala duvardaki şekilleri incelemekle meşgulken bilgisayarın başına geçmişim bile. Eskilere bakıyorum. Aman Allah'ım, bunları buraya yazan ben miyim? Kesinlikle değilim. Öte yandan, kesinlikle benim bir parçam yazmış tüm bunları. Cümleler benim, ifadeler benim, kelimeler benim... Biraz daha bakıyorum, sanki özellikle bazı tarihleri arar gibi. İçimdeki bu hissin illa ki bir adı vardır, bulamıyorum. Eskiden tüm bunları yazan ve bugünkü beni tanımayan Mustafa'ya tüm benliğimle sarılıyorum. O bilmiyor tabii ama geçmez dediği ne varsa geçti, olmaz herhalde dediklerinin çoğu oldu. Demek ki ümit hep var. Evet, olmalı. Bunların olacağını bilse ne derdi acaba? Bunu cidden merak ediyorum.</span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: georgia;">*** <br /></span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: georgia;">Ne demişti Müntekim Gıcırbey: "</span><span style="font-family: courier;">Bazı konuları açıklığa kavuşturmak için çenemi tutmam ve birtakım sonuçlar elde etmek için de hiçbir şey yapmamam gerekirdi. Asmaların başında nöbet tutmak, üzümlerin olgunlaşmasını sağlamıyor</span><span style="font-family: georgia;">".</span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: georgia;"> </span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: georgia;"></span></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-size: medium;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/x8IGIy7E_no" width="320" youtube-src-id="x8IGIy7E_no"></iframe></span></div><p></p>Mshnhttp://www.blogger.com/profile/10547996975952591823noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8440133182980430840.post-44600356743032276882022-12-19T02:30:00.001+03:002022-12-19T02:30:00.189+03:0034<p></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: courier;">"Yaşamanın tersi ölüm değil, can sıkıntısıdır." (Emre Yılmaz - Şeytanın Fısıldadıkları)</span><span style="font-family: georgia;"> </span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: georgia;">Merhaba içlerinden en az yarısını arzuladığımın yarısı kadar bile tanımadığım, yarısından azını ise hak ettiğinin ancak yarısı kadar sevebildiğim sevgili insancıklar,</span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: georgia;">Pek sevgili Bilbo Bagginsissss'in de yukarıda dediği ve benim bir güzel aşırdığım gibi bir yarınızla birtakım meselelerim varken diğer bir yarınızla ise keşke daha fazla meselem olabilse. Mesele olsun derken menfi bir aksiyon planından bahsetmediğim gibi bilakis daha da hemhal olalım istiyor bile olabillirim. İhtimal cümlelerini severim. Sorumluluk reddi beyanı gibi bi şey...<br /><br />***<br /><br />Bu satırları yazmaya başladığım dakikalarda Messi de dünya kupasını yeni kazanmıştı. Madem tarihe tanıklık ettik, buraya da not edelim. Aliş bir kanepede gene sunum, ödev mödev bi şeylerle uğraşırken ben de tırnaklarımı yiye yiye maç izledim. Sonra maç bitti. Çay demledik. Şimdi çay da bitti. Tüketim toplumu olma yönünde kendinden acayip emin adımlarla yol aldığımız bu müstesna düzene mütevazi bir katkı da bizden yani, vay ciyzıs... Bu arada ileride ne alaka demeyeyim diye kendime not: Aliş'in doktorası sebebiyle bu dönem ev arkadaşlığı yapıyoruz. Alıştım da kerataya. Bakalım ikinci dönem ne fuşki koklanacağım.<br /><br />***<br /><br />34. yaşımı doldurdum. Son birkaç tanesinden ne farkı var diye soracak olsanız bir durup düşünürüm. Düşünme gereği duyarım. Çünkü artık bir şeylerin kolay kolay değişmediği bir diyarda yaşamaya başlamış gibiyim. Mesela daha dün Ferit, Mayk ve Hami ile Zekeriyaköy'de buluştuk. Muhabbet aynı, karakterler aynı; majör değişiklik yok gibi görünüyor. Hepsinin evli ve çocuklu, dolayısıyla "evlenme oğlum" virali olmasının dışında tabii... Hahahah, eğlendim. İnşallah çarpılmam yareppim, amin.</span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: georgia;">Üst paragrafla burası arasında 15 dakikalık bir es oluştu, bilader aradı Ankara'dan. Gönüllü spor faaliyetleri peşinde aktif bir üniversite yaşamı sürüyor. Önümüz de kış, donacak gene bi tarafları oralarda. Hell yeahhh...</span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: georgia;">***</span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: georgia;">Geçtiğimiz bir yıl benim için biraz zor oldu. Nazar kavramına inanmaya başlamış olabilirim. Trafik kazaları, bol bol küfür; sonra şükür vs. derken bugüne geldik. Sinop Gerze'de Tangal mevkii var. İşte orada tam Tangal'a dönmek üzereyken sağda bir su yolu var, hendek. Bu yazı yeterince ileri bir tarihte hala burada olursa ve o tarih geldiğinde uzay zaman bükülmeleri mümkün hale gelirse benim o mevkiideki halime bi baksınlar 2022 yazında (tam tarih vermiyorum, teknoloji ilerlemiş olacağı için nasılsa bulunur). Tıpkı o gün orada durup yardımcı olmak için elinden geleni yapanlar olduğu gibi alakasız ve umursamaz şekilde sorular soranların da oluşu tam bir Türkiye özeti gibiydi. Yine de ciddi anlamda insanlığa dair ümit dolu bir gündü. O gün orada bana yardımcı olan herkese tarif edilemez bir şükran borçluyum. Denk gelsek bile tanımayacağım onca insan... Tabii, benim gelmeyin dememe rağmen beni dinlemeyip yola çıkan ve gelip beni oradan alan Hatice (soyismi ile söylemeye alışmışım ama kimlik numarasına kadar yazmış olmayayım diye şimdi buraya yazmıyorum), Derya ve Onur'a da minnet borcum hiç bitmeyecek. İyi ki varsınız gençler.</span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: georgia;">Birkaç ufak tefek sıkıntı daha oldu yıl içinde, birinde biladerle yine tatsız bir uzun yol deneyimi yaşadık vs. ama şimdi üzerlerinde düşünüp en ince detayına kadar hatırlamak istemediğim için buraya da yazmak istemiyorum. Sadece, geriye dönüp bakınca kendimde şunu fark ediyorum:</span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: georgia;">BU HAYATIN İÇİNDEN GEÇECEĞİM! KENARINDAN DOLAŞMAYACAĞIM!</span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: georgia;">Belki de başıma ne geliyorsa böyle konularda geri adım atmamamdan geliyordur. Bilemiyorum, bu konularda net bir karar verebilmiş değilim. Eskiden daha çok siyah/beyaz insanıydım, şimdi neredeyse her şey gri. Yukarıda da bahsetmiştim, ihtimal cümleleri konusu. Her an her şey olabilir, bunların bir önemi de olabilir veya olmayabilir; asıl önemlisi olan bitene ne tepki verdiğim. O yüzden kendim olarak kalmak, kendim olarak bir karar vermek istiyorum. <span style="font-family: courier;">"Çünkü kendim olamazsam onların olmamı istedikleri biri oluyorum ama onların olmamı istedikleri insana hiç katlanamıyorum ve onların olmamı istedikleri o dayanılmaz kişi olacağıma hiçbir şey olmayayım ya da hiç olmayayım daha iyi diye düşünüyorum."</span></span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: georgia;">***</span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: georgia;">Şimdi dönüp baktım, geçen yılın yazısına da Murathan Mungan'ın benzer bir alıntısı ile başlamışım. Demek ki bu konuda sınanmam henüz bitmemiş. Bakalım bundan sonra neler olacak. Aksiyon seven, kaostan beslenen ama bir o kadar da sakin birisi olduğum için bünye de şaşırıyor tabii.</span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: georgia;">***</span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: georgia;">Önümdeki yolda beni nelerin beklediğini merak ediyorum. Geçen yıl da yazdığım gibi hala şu hayata bir kez gelmişken yaşamanın bir yolunu bulup yaşayalım derdindeyim. Gezip tozmak, yeni şeyler yiyip içmek, kafa dengi insanlarla muhabbet edip saçmalayabilmek istiyorum.</span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: georgia;">Saçmalayabilmek dedim de aklıma geldi, bu aralar Aliş'le <a href="https://www.imdb.com/title/tt11988676/" target="_blank">Sıcak Kafa</a> izliyoruz. Final bölümündeyiz. Bölümler gittikçe güzelleşti. Sondan bir önceki bölüm biraz yavan gibiydi ama olsun, tavsiye ederim. Yerli işlerde belli bir çıtanın üstünde olan yapımlardan.</span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: georgia;">***</span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: georgia;">Anlar, anları yakalamak ve biriktirmek lazım. Hiçbir zaman üç beş yıl sonrası için planlar yapan birisi olmadım. Günlük hayatta her gün birbirinin kopyası şeklinde geçip gidince insan zaman algısını yitiriyor biraz. Çok klasik haliyle ne ara 34 yaşına geldim demeyeceğim, geçirdiğim her yılın içinde çok fazla detay var. En güzelini bile dönüp tekrar yaşamak istemem. Beni bir adım ileri götürmeyecek bir düşünce olurdu bu bana göre. Yıllar sonra görüştüğümüz bir arkadaşımızla konuşurken ne var ne yok sorusuna aynı yanıtını vermek gibi bir reflekse sahip olsak da kesinlikle aynı kişiler değiliz. Kaldı ki içinde bulunduğumuz coğrafyada hiçbir şey olmasa bile gün içinde dışarı çıkmak yeterince değiştirebiliyor insanı.</span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: georgia;">Yavaştan toparlayayım. Bu yıl Muhsin Namcu gelecekti Türkiye'ye, getirtmediler allem edip kallem edip. Dünya gözüyle izlemek ve <a href="https://www.youtube.com/watch?v=x8IGIy7E_no" target="_blank">dinlemek</a> şahane olurdu. Bir o bir de <a href="https://www.youtube.com/watch?v=fNPA8Tp5UoA" target="_blank">Şehram Nazıri</a>, olur mu bilmem. Bakalım, kısmet bu işler.<br /></span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: georgia;">Bir yıl üstüne gelip yine blogun bir tozunu almış oldum. Çok daha ümitli ve güzel günlerde bir 35 yazısı ile seneye de inşallah burada buluşuruz. Gönlünüzden geçenlerin gerçekleşeceği bir yıl diliyorum hepinize, hepimize.</span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: georgia;">Hoşça kalın.</span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: georgia;"> </span></span></p>Mshnhttp://www.blogger.com/profile/10547996975952591823noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-8440133182980430840.post-5820392789700680982021-12-19T02:30:00.001+03:002021-12-29T22:53:00.525+03:0033<p><span style="font-family: courier; font-size: medium;">"Her insan kendisi olması karşılığında topluma bir bedel öder. Az ya da çok ama mutlaka bir bedel... Kimse bedelsiz kendi olamaz. Bu bedel çoğu kez yalnızlıktır." (Murathan Mungan)</span></p><p><span style="font-family: courier; font-size: medium;"><span style="font-family: georgia;">Eşikte durdum, tüyler diken. Uzun zamandır uğramadığım ama tüm bu zaman boyunca da uğramak istediğim belki tek yerin önündeyim. Derin bir nefes alıyorum ve kapıyı açıyorum. Durmuş zaman kokusu, oraya buraya uçuşan tozlar, belki biraz rutubet... Ohhh, olmak istediğim yerdeyim. Merhaba blog, merhaba insancıklar, merhaba yanıp sönen ve tuşlara basmam için beni teşvik ederken baskı altına alan imleç.</span></span></p><p><span style="font-family: courier; font-size: medium;"><span style="font-family: georgia;">Bir yıl daha geçti. Bir tur daha bitti. Yenilenme yeteneğini kaybetmiş hücre sayımda artış var. Aklımın odaları hala epey şenlikli. Hayıflanmayla şükrün, fevri olmakla durup düşünmenin, her şey hemen olsunla vakti gelince olurun tam ortasındayım. Hangi tarafı seçsem fark etmeyecek gibi; ama aslında sadece bir taraf seçilmeli gibi de. Birtakım yol ayrımlarında karar vermenin tam vakti, bir kısım yollara ise çoktan girildi. Bazı konularda seçim hakkı sunulmadı bile ki bu konular belki de haklarında en az düşündüklerim. Hala dilime dolanmış "aksiyon istiyorum" ve "neyse ki sakin bir insanım" gibi cümlelerin yanında kendine yer açmak için çok ciddi bir lobi çalışması yapan "olsun"lar birikmekte. Olsun bakalım, olan işte hayır vardır elbet.</span></span></p><p><span style="font-family: courier; font-size: medium;"><span style="font-family: georgia;">***</span></span></p><p><span style="font-family: courier; font-size: medium;"><span style="font-family: georgia;">Buraya uğramadığım bu son bir yılda çokça yere uğradım. Bu seneyi devriyemizde bir dönüp bir bakalım neler olmuş, neler olmamış.</span></span></p><p><span style="font-family: courier; font-size: medium;"><span style="font-family: georgia;">Pandemi etkisi ile memleketimde girdiğim yeni yaşımda Mayıs ayında 17 gün tam kapanma gibi macera dolu bir etkinlik yaşadık. Bahar ve yaz ayları dağların ortasına konuşlanmış köyümde misler gibiydi. Kah araba ile gezmeler kah dedikodular, kah iş güç kah sülale gıybeti, kah artık İstanbul'a dönsem mi düşüncesi kah gene dedikodu... Yeter be!!! Arkadaşlar, eğer Trabzonluysanız ve üniversite vb. bir sebeple bir şekilde kopmuşsanız o diyarlardan sonrasında gidip bir buçuk yıl tekrar orada kalmak gerçekten hofff nasıl desem, acayip olabiliyor. Tavsiye eder miyim? Kesinlikle! Neden bu çileyi sadece ben çekeyim ki? Bunun için reklam kampanyası bile başlatabilirim: haydiyn tirabzona gidiyruk!</span></span></p><p><span style="font-family: courier; font-size: medium;"><span style="font-family: georgia;">Beni tanıyanlar anlamışlardır, şimdi seviye düşmeye başlayacak. Sinyaller verildi. Hah işte, o Mustafa artık yok. Seviyesizleşmeyeceğim; çünkü sizin beklentilerinize göre şekil alacak değilim. Mesela şu anda bu cümleyi birine kurduğumu hayal ediyorum ve beni delip geçen tehditvari gözlerle karşılaşıyorum. Bunu hayal ederken de bir an için gerçekten durup şööööyle sol üste doğru falan bi bakıyorum. Demek ki böyle hayallerde insan sol üste bakıyor, evet.</span></span></p><p><span style="font-family: courier; font-size: medium;"><span style="font-family: georgia;">Ağustos ayının yaklaşık ortası gibiydi. Biladerimi aldım yanıma (kendisinin şu anda Ankara'da totoşu donmaktadır kesin) ve iki şoför olacak şekilde en son 2008'de yaptığım bir şeyi yaptık. Gidebileceğim en uzak yere gitmekle başladık: Çanakkale. İlk kez özel araçla o kadar uzun yola gittik ve diyebilirim ki Türkiye gerçekten büyükmüş. Bu rahatlık ve maksat gezmek olsun düsturuyla (düsturu doğru kullanmışımdır inşallah, Aliş kontrol edip bana laf sokar zaten yanlışsa) çıktığımız yolda önce Ankara'ya gittik ve biladerin kampüsünü gördük. Ardından en son üniversitenin son günü gördüğüm Arda'yı ziyaret ettik. Bir insan hiç mi değişmez? Değişir elbet. Arda da değişmiş. Kocaman olmuş hahahaha. Şaka şaka. :)</span></span></p><p><span style="font-family: courier; font-size: medium;"><span style="font-family: georgia;">O gece yola devam ettik ve Eskişehir'de kaldık. Eğer biladerim bu satırları okuyorsa diyecektir ki asıl önemli yeri anlatmamış. Doğrudur. Çünkü o esnada arabayı o kullanıyordu, haha. Ankara Eskişehir arasında bir yol var arkadaşlar: dümdüz. Ama fazla düz. Yani, nasıl desem, DÜZ. Gecenin bi vakti 250 km falan dümdüz bi yol gittik. Kör oluyorduk. Neden? Çünkü dümdüz. Yolun düz olması önemli, bu detayı atlamamalıyım. Anlamışsınızdır umarım. Çok düzdü. Huh, yorulduk konsantre olmaktan. Neyse ki bitti. Hayır, iki üç viraj olsa tamam da düz, ühü.</span></span></p><p><span style="font-family: courier; font-size: medium;"><span style="font-family: georgia;">Sonraki gün Çanakkale'ye gittik ve bir hafta kadar orada takıldık. Oradan Zonguldak Devrek'te Ebru'yu ziyaret edecek şekilde bir akşam yemeği yedik ve bugüne kadar gitmediğim için kendime laf soktuğum Cide'ye gittik. Onur demişti ki abi ben de Cide'deyim, dönüşte uğrarsın istersen. Dedim zaten bir buçuk yıldır insana hasret kalmışız, şahane olur. Planımıza göre iki akşam orada kalıp oradan döneceğiz. İki akşam(cık), evet. Ehem...</span></span></p><p><span style="font-family: courier; font-size: medium;"><span style="font-family: georgia;">İkinci gün biladeri Kastamonu'dan otobüse koyup Trabzon'a yolladıktan sonra iki akşam diye gittiğim Cide'de beş haftacık kaldım. Yani, birimlere takılmayalım lütfen, ikinin beşin lafını yapmaya değmez şimdi. Hem beş haftanın tamamında Cide'de değildik bile yani, üç beş akşam başka şehirlerde kaldığımız olmuştur.</span></span></p><p><span style="font-family: courier; font-size: medium;"><span style="font-family: georgia;">İznini almadığım detayları burada paylaşamayacağım için ileride olur da unutursam diye en azından güzergahı burada bir paylaşayım diyorum. Cide'de geçen bu beş hafta içinde Amasra, Safranbolu gibi yakın yerleri gezdik. Sonra ne oldu nasıl olduysa baktık ki bir Güneydoğu tur planı yapmışız: Kapadokya-Antep-Halfeti-Urfa-Göbeklitepe-Mardin-Midyat-Adıyaman-Nemrut Dağı (güneşin doğuşu)-Tokat-Kastamonu gibi bir yol izledik. Neredeyse ucu ucuna her planımızın tuttuğu, dakik mi dakik bir seayahat oldu. Beni cezbeden yanı ani gelişmesiydi. İstedik oldu gibi yani. Hayat güzel.</span></span></p><p><span style="font-family: courier; font-size: medium;"><span style="font-family: georgia;">Acayip güzel yerler, gerçekten. Halfeti kendi halinde çok güzel. Onca yer içinde yemek yediğimiz en nezih mekan (klasik müzik çalıyordu) Midyat Kafro Cafe idi. Coğrafyamız genel olarak güzel ve gezmeye kesinlikle değer. Fırsatı olan gezmeli, bunu bir kez daha anladım. Tüm ekibe teşekkürlerimi sunuyorum ve sıra gecesinde olanın sıra gecesinde kalması gerektiğini bir kez daha hatırlatıyorum. Gebertirim! Neyse ki sakin bir insanım.</span></span></p><p><span style="font-family: courier; font-size: medium;"><span style="font-family: georgia;">Tabii, Cide'de kaldığımız bu beş haftayı aslında biraz daha açmak isterim. Şahane bir yer. Uzaktan çalışma modelinde insanın nirvanaya varacağı bir sahil ilçesi. Yaşanır. Cide'ye bağlı köylere de gittik, limanda da takıldık. Hatta merkeze her gittiğimizde limanı tavaf etme gibi bir prensip bile edindik. Sonra Yarımağa'yı gördüm, bildim. Bizim oralar gibi yemyeşil ama daha alçak dağların, belki biraz daha düzlüğün olduğu bir yerleşim. Sürekli aksiyon arayan birisi değilse insan böyle yerde huzur bulabilir gerçekten. Yarımağa, yani, HalfLord, evet. :)<br /></span></span></p><p><span style="font-family: courier; font-size: medium;"><span style="font-family: georgia;">***</span></span></p><p><span style="font-family: courier; font-size: medium;"><span style="font-family: georgia;">Sonrası minik detaylar ve an itibariyle tekrar İstanbul... Hayat devam ediyor yani.</span></span></p><p><span style="font-family: courier; font-size: medium;"><span style="font-family: georgia;">***</span></span></p><p><span style="font-family: courier; font-size: medium;"><span style="font-family: georgia;">Gene beni tanıyanlar bilirler ki bazen bir sürü şey söylerim ama aslında hiçbir şey söylemiş olmam. Şimdi öyle bir şey yapacağım. İnşallah ileride okuduğumda aslında ne demek istediğimi en azından kendim anlarım. Hadi bakalım.</span></span></p><p><span style="font-family: courier; font-size: medium;"><span style="font-family: georgia;">Şimdi efem, içinde bulunduğum ahval ve şeraitte aktif bekleme durumundayım. Beklemek genel olarak zor bir hal. Ancak şairin de dediği gibi "beklemek güzeldir, gelecekse beklenen". Bakın, çok önemli bir detay. Şair ruhlu insan bile beklemeye ancak olumlu şart koşarak tahammül edebilmiş. Beklerim ama diyelim ki gelmedin, valla orasına karışmam dercesine bir mısra. Hani şair olmasam yazacaklarımı sen düşün dercesine. Hah işte, benimki de o misal. Şimdi biraz daha anlaşılır cümlelerle devam edebilirim sanırım.</span></span></p><p><span style="font-family: courier; font-size: medium;"><span style="font-family: georgia;">***</span></span></p><p><span style="font-family: courier; font-size: medium;"><span style="font-family: georgia;">Zaman ya da başka bir deyişle yaş geçiyor. İçindeyken anlamıyorum. Ancak geri dönüp baktığımda yer ediyor bazı şeyler. İnsana hakikaten bir ilgisizlik ya da sıkılma hali geliyor. Başka bir deyişle "amaaan, boş işler" şeklinde tepki verme potansiyeli yükseliyor insanın. Bir nevi yalnızlaşma sebebi bu belki ama rahat ve huzurlu da hissettiriyor bir yandan. Öncelikler anlam kazanmaya başlıyor. O an içinden ne geliyorsa onu yapabileceğini fark etmeye başlıyor insan. Özellikle güzel şeyleri ertelememek lazım ama bu her zaman mümkün gelmez ya hani insana, bana yavaş yavaş amaaan, şimdi değilse ne zaman hissi gelmeye başladı. Bu formu daha çok sevdim ben. Böyle devam etmeye çalışacağım.</span></span></p><p><span style="font-family: courier; font-size: medium;"><span style="font-family: georgia;">Bu yıl kendime pek sataşmak istemiyorum. Kendime kişisel hedefler koymak da istemiyorum. Profesyonel bazı hedefler olabilir ama işle burayı karıştırmak istemem. Kendi yakamdan düşme odaklı bir yaş geçirmek istiyorum 33'te eğer becerebilirsem. Benim yapıma biraz aykırı. Ama biraz önce okuyunca anımsadım, <a href="https://rekursifdusunce.blogspot.com/2020/12/32.html" target="_blank">geçen yılki yazım</a>da da demişim biraz daha az kontrolcü olmaya çalışacağım diye. O oldu aslında gerçekten de. En azından bazı şeylerde kontrolümün olmadığını kabullenebilmeye başladım. Kolay demiyorum. Ama imkansız hiç değil. Bakalım neler olacak.</span></span></p><p><span style="font-family: courier; font-size: medium;"><span style="font-family: georgia;">***</span></span></p><p><span style="font-family: courier; font-size: medium;"><span style="font-family: georgia;">33 böyleydi. Artık bir şeylerin ortasına mı yakınım, başına mı sonuna mı bilmiyorum. Umursamamaya çalışıyorum. Güzel şeyler yapmak istiyorum. Ölmez de kalırsak önümüzdeki yılki yazıda belki bu güzel şeylerden bahsedebilmek istiyorum. Önüme çıkan tüm fırsatları da değerlendirmeye çalışacağım.</span></span></p><p><span style="font-family: courier; font-size: medium;"><span style="font-family: georgia;">Bunu okuyan herkese son olarak şunu söylemek istiyorum: bu hayata madem geldik yaşamanın bir yolunu bulmamız lazım; hayatta kalmanın değil. Yaşayalım arkadaşlar, elimizden geleni yapalım en azından. Hell yeeeahh! \o/</span></span></p><p><span style="font-family: courier; font-size: medium;"><span style="font-family: georgia;">***</span></span></p><p><span style="font-family: courier; font-size: medium;"><span style="font-family: georgia;">Aklınızın ve kalbinizin birlikte istediklerinin gerçek olması dileğiyle, hoşça kalın. </span></span></p><p><span style="font-size: small;"><span style="font-family: courier;"><br /></span></span></p>Mshnhttp://www.blogger.com/profile/10547996975952591823noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8440133182980430840.post-33908042701364169872020-12-19T02:30:00.001+03:002020-12-19T02:30:02.558+03:0032<p> <i><span style="font-size: small;"><span style="font-family: courier;">Düşündüm: “Yaşamda bir an geliyor, tanıdığın insanlar arasında ölüler canlılardan çok oluyor. Ve beyin başka yüz hatlarını, başka ifadeleri kabul etmeye yanaşmıyor: rastladığı bütün yeni yüzlere eski izlerin damgasını vurup her birine en uygun maskeyi buluyor.” (Görünmez Kentler - Italo Calvino)</span></span></i></p><p><span style="font-family: georgia;"><span style="font-size: small;">Özne nesne yüklem noktalama işaretleri; ses deneme birki birkii... Oha, yazmayı söktüm.</span></span></p><p><span style="font-family: georgia;"><span style="font-size: small;">Merhaba sevgili leş kargaları, napıyosunuz? Yaşıyor musunuz? Yaşayın, inadına!</span></span></p><p><span style="font-family: georgia;"><span style="font-size: small;">Dünya tarihinin en marjinal yıllarından birisi sadece takvimde sona ermeye yaklaşmışken ben de Güneş etrafındaki turlarımdan birisini daha başarıyla tamamladım. 32. turumu sizlere anlatmak için yıllardır gelenekselleşmiş olduğu üzere yine buradayım. Kemerlerinizi bağlayın, aksiyona koşacağız. \o/</span></span></p><p><span style="font-family: georgia;"><span style="font-size: small;">***</span></span></p><p><span style="font-family: georgia;"><span style="font-size: small;">Ölmez de kalırsak ilerleyen yıllarda hepimizin lanetle anma ihtimalinin 100.1% olduğu 2020 yılı hakkında çok laf etmek istemiyorum. Sadece şunu diyeceğim: ben neden Çin'in Wuhan diye bir kenti olduğunu bir daha unutamayacak şekilde biliyorum? Benim coğrafyam kötüdür, öyle kalmalıydı. Ayrıca, yarasadan çorba mı olur? Seviyesizler... Bence yahnisi daha güzel olur. Neyse, bu tatsız konuyu geçelim.</span></span></p><p><span style="font-family: georgia;"><span style="font-size: small;">***</span></span></p><p><span style="font-family: georgia;"><span style="font-size: small;">Yaklaşık son altı aydır bordo mavi bir odada tek başıma çalışıyorum. Sibirya gibi bir yer. Diğer odalar ışıklı ve sıcakken burası karanlık ve nemli. Erken saatlerde ışığı açmak zorunda kalıyorum. Bazen battaniyeme sıkıca sarılıp devam ediyorum çalışmaya. Modern zaman köleleriyiz, kırbacımızsa zaman. Acımadan vuruyor bol vakit sahipleri (ipucu: vakit nakittir, yani, zaman paradır, bu durumda kırbaçlayan yaa yaa).<br /></span></span></p><p><span style="font-family: georgia;"><span style="font-size: small;">Benimle aynı işi yapan insanlarla bir arada olmayı özledim. Fakin' pandemi... Sürekli evin içinde olmaktan bazı davranışlarımın yerini alışkanlığa (tam tersi de doğru) bıraktığını fark ediyorum. Mesela bugün uzun zaman sonra pantolon giydim ve kendimi tuhaf hissettim. Öğle yemeği için mekan değiştirmek, işe gidip gelmek, markete uğramak, toplu taşımaya binmek, toplu taşımadan inmek (benim için en maceralısı budur normalde), insan görmek (!), sokak hayvanlarına laf atmak, birinde toplanıp boş muhabbet yapmak gibi günlük hayatta durup da anlam yüklemeyeceğim işler son dönemde çoğumuz için birer ütopik düş oldu. Yeni normal, vaka sayıları, yasaklar, maske, mesafe, fuşki... Off, örselendim.</span></span></p><p><span style="font-family: georgia;"><span style="font-size: small;">İki saattir bu bahsi kapatayım diyorum ama kapanmıyor. Madem kapanmıyor, farklı bir noktaya koyuyorum kameramı. Yeni bir açı yakalıyorum. Baş kahramanı tatsız bir olay olan bir filmi izlemek istemiyorum. Olmaz olsun böyle kurgu!</span></span></p><p><span style="font-family: georgia;"><span style="font-size: small;">Bu lanet yıl kulağa ne kadar inanılmaz gelse de </span></span><span style="font-family: georgia;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: georgia;"><span style="font-size: small;">benim için</span></span> çok güzel oldu. Pandemiden dolayı Trabzon'a döndüm ve uzun zaman sonra ailemle bir arada olma fırsatı yakaladım. Kardeş kardeşe anlamsız bir sürü muhabbet ettik, anlamlı konuşmalarımız da oldu. Dosti yatarken televizyonun sesini kıstık ve biz bir süre daha oturduk. Yatarken her gece Aliş bana sarıldı. Biladerim kocaman bir adam oldu. Her ne kadar 20 yaşını doldurmadığı için devlet onu adamdan saymıyor olsa da o benim gözümde artık kocaman bir <strike>adam</strike> it. Saçı, boyu, yüz hatları falan rahmetli dayıma benziyor. Bizim evde bir fotoğrafı vardır dayımın, küçükken onun vefatının ardından Harun abilerin dükkanından almıştım. Ordaki haline benzetiyorum. Kendisine henüz söylemedim bunu. İlk kez buradan okuyorsun bu düşüncemi sevgili it (gerçi sen okumazsın ama neyse khkkhk).</span></span></p><p><span style="font-family: georgia;"><span style="font-size: small;">Yaz aylarında adeta bir iş bölümü yaptık ve haşmetleri köye yolladık. Evimizin üstü inşaattı son on beş yıldır. Orayı yaptıralım dedik ve uzun soluklu bir sürece ilk adımı atmış olduk. Üst kat güzel olduğu gibi çatı katımız efsane oldu. Allah herkesin gönlüne göre versin. Sadece yakın tarihte haşmetler o lanet virüse ki adını burada anmayacağım, yakalandı. Atlattılar, sonsuz şükür olsun. Sizi seviyorum haşmetler. İlk olarak beni seçtiğiniz ve doğurduğunuz için teşekkür ederim. Bence isabetli bir karar olmuş. Diğer leş kargaları da koklansın fuşki. Hiç!</span></span></p><p><span style="font-family: georgia;"><span style="font-size: small;">Şimdi, 32 yaşındayım ve ömrüm boyunca yürümede zorluk çektim. Hala çekiyorum ama önemsiz bir derece eskisine kıyasla. İlk kez bu akşam kendi köyüme kendi arabamla giriş yaptım. Köye girerken hoş geldiniz tabelasına bile korna çaldım. Çok yakışıklı bir arabamız oldu, Allah kazadan beladan korur inşallah. Ses komut sistemi var. Bir papağan gibi eğiteceğim onu ve sevmediğim biri arabaya binerse bir anahtar kelime kullanacağım. O durumda da tüm alarmların çalmasını sağlayacağım. Yaşasın itlik serserilik! \o/</span></span></p><p><span style="font-size: small;"><span style="font-family: georgia;">***</span></span></p><p><span style="font-size: small;"><span style="font-family: georgia;">Her şey sanki bir anda olmuş gibi, çok tuhaf. Bu akşam gece 11 çayımızı içerken (İngilizler akıllı olsun) anneme gıcıklık yapmak için sordum ee haşmet dedim, ev var, araba var, şimdi ne olacak? Dövecekti beni az kalsın hahah :) Arkadaşlar, gaffam o kadar rahat ki... Yine de uygun olduğunu düşünen adaylar cv'sini gönderirse anneme iletebilirim. O benden hevesli zira.</span></span></p><p><span style="font-size: small;"><span style="font-family: georgia;">Ben bu satırları yazarken bir yandan da çok ilginç bir doğa olayına şahitlik ediyorum. Bizim evi bilenler için yazıyorum, şu anda mutfaktayız. Ben babamın yerinde oturuyorum ve bu satırları yazıyorum. Sağımdaki kanepede bilader ve Aliş KİTAP OKUYOR!!! Bakın, bu üç milyon yılda bir gerçekleşen bir doğa olayı kadar nadirdir. Yani, bunun bile vuku bulduğu bir seneyi lanetle anamayız. Yo dostum yo, o kadar da değil.</span></span></p><p><span style="font-size: small;"><span style="font-family: georgia;">Hadddiii, devvvam edelim!</span></span></p><p><span style="font-size: small;"><span style="font-family: georgia;">***</span></span></p><p><span style="font-size: small;"><span style="font-family: georgia;">Yukarıdakilerin çoğunu unutmamak için yazdım. Her geçen sene bir önceki senelerin yazıları daha güzel ve anlamlı (biraz da absürt) gelmeye başlıyor çünkü gözüme. Yaşasın arşivcilik...</span></span></p><p><span style="font-size: small;"><span style="font-family: georgia;">30'lar güzelmiş. Ben beğendim. Kaos ve aksiyon seven yanıma rağmen 30'larla başlayan o ne istediğini bilme ve daha da önemlisi ne istemediğini bilme halini çok sevdim. Her ne kadar ben günlük hayatımda 1 ve 0'larla çalışan bir meşe odunu olsam da kabul ediyorum ki arada küsüratlar da var. Siyah beyaz değil her şey, arada griler de var ve olmalı. Tüm güzel detaylar da orada aksi gibi. Neyin üzerinde kontrolüm olsun istiyorsam ondan zevk almıyorum, o benim için iş veya vazife gibi oluyor. Biraz kontrolsüzlük iyi o yüzden. Azıcık olsun salabilmek, aman ya ne olacak diyebilmek lazım. Yani, Aliş bir soruyu on beşinci kez mi sormuş, sorsun varsın. Bir iş planlandığı gibi gitmemiş mi? NE DEMEK GİTMEMİŞ?! Şey, olmayıversin canım ne olacak. YA AMA tamam tamam hişşş, sakin...</span></span></p><p><span style="font-size: small;"><span style="font-family: georgia;">Hah, sakin, evet, o da vardı. Bilenler bilir, ne kadar da sakin bir insanımdır. Ulu Manitu sabır vermiş sağ olsun. Hem bence bu yıl gerçekten de geçen yılki halimden çok daha sakindim. Kafama estikçe açı değiştiriyorum çünkü. 2020'de geçersiz kılınan bir atasözümüz var, malum: tebdili mekanda ferahlık vardır. Yerimizden kıpırdayamadığımız bu yıl onu ben tebdili açıda ferahlık vardıra evirdim. Benim için işe yaradı çoğunlukla.</span></span></p><p><span style="font-size: small;"><span style="font-family: georgia;">***</span></span></p><p><span style="font-size: small;"><span style="font-family: georgia;">Çok çay içiyorum ya, onu n'apıcaz?</span></span></p><p><span style="font-size: small;"><span style="font-family: georgia;">***</span></span></p><p><span style="font-size: small;"><span style="font-family: georgia;">Yılda bir yazı yazan birisi için yeterince gayret ettim sanırım. Keşkelere sığınmak istemiyorum. Yazma hissini çok seviyorum. HALA KİTAP OKUYORLAR!!! Bu yazıyı okuyacak herkesin adına çok mutluyum, çünkü hayattasınız. İyi ki varsınız. Umarım daha nice seneler görürüz beraber.</span></span></p><p><span style="font-size: small;"><span style="font-family: georgia;">Yaşamaya yeni başlamışım, hayat yeni başlıyor. Bir süre daha (100-150 yıl falan) böyle devam eder umarım.</span></span></p><p><span style="font-size: small;"><span style="font-family: georgia;">Her şey gönlümüzce olsun. Hoşça kalın.</span></span></p><p><span style="font-size: small;"><span style="font-family: georgia;">\o/</span></span></p>Mshnhttp://www.blogger.com/profile/10547996975952591823noreply@blogger.com9tag:blogger.com,1999:blog-8440133182980430840.post-82519141936892887912019-12-19T02:30:00.000+03:002019-12-19T09:14:14.348+03:0031<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><i>"bilmemek bilmekten iyidir</i></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><i>düşünmeden yaşayalım</i></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><i>m</i><i><i>âra</i></i></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><i>günü ve saatleri ne yapacaksın</i></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><i>senelerin bile ehemmiyeti yoktur"</i></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><i>(<a href="https://rekursifdusunce.blogspot.com/2017/03/mara.html" target="_blank">M</a></i></span></span><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><i><a href="https://rekursifdusunce.blogspot.com/2017/03/mara.html" target="_blank"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><i><i>âra</i></i></span></span></a>)</i></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><i><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Merhaba fazlaca ihmal edilmiş bloğum, merhaba,</span></i></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><i><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Bir yıl daha geride kaldı. Geçen yıl bu vakitlerde bir yola çıkmış olsam şimdi nerede olurdum acaba?</span></i></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><i><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Günler o kadar birbirinin aynısı ki bazen düşünmeden edemiyorum: mesleki alışkanlık gereği artık günlerimi bile kopyala yapıştır ve üzerinde azıcık oyna kıvamına getirmiş gibiyim. Eskiden olsa buna istikrar der, Polyanna'ya selam çakardım. Şimdi? Şimdi, Polyanna yürüsün gitsin. Benim işim gücüm var.</span></i></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><i><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">***</span></i></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><i><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Kimseyi kırmadan herhangi bir şey söylemenin imkansız olduğu bu devirde lafımı ancak kendime edebilirim. En azından kendimle olan kavgam tamamen benle ben arasında.</span></i></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><i><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Son bir yılda ne değişti, ben takip edemedim açıkçası. Fakat bazı şeyleri daha sık duyar oldum. Mustafa, neden sinirlisin, neden kızıyorsun gibi cümleler kuruyorlar bana. Kürekle ağızlarına vursam ne sarar. Ama vurmuyorum. Çünkü ben sakin bir insanım. Neyse ki... (Aliş, ayrı yazdım bu ki'yi, bence neyseki çok saçma).</span></i></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><i><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Evet arkadaşlar, sinirleniyorum; çünkü beni kızdırıyorsunuz. Gördüğünüz gibi her şey olması gerektiği gibi. Beni kızdırdığınızda sinirlenmezsem size saygısızlık etmiş olurum. Diyelim ki ben sallıyorum, en azından <a href="https://eksisozluk.com/entry/99065759" target="_blank">Ferhan Şensoy</a>'un bir bildiği vardır diyorum.</span></i></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><i><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Sevdiğim bir işim var. İşimi sevdiğim için de olabilir, prensiplerim gereği de olabilir, sırf gıcıklığımdan da olabilir; işini düzgün yapmayan insana uyuz oluyorum. Bir şeyi altmış sefer demişsem altmış birincide laz inadım tutabiliyor. Halbuki, sinirlenmesem, gülüp geçsem... I ıh, bana göre değil. Ben, aksiyon istiyorum!</span></i></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><i><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Heyhat, bazen sırf yorgunluktan suskun ya da durgun olduğum vakitler de oluyor ve bunlarda da 'Mustafa, neden moralin bozuk?' diyorlar. Vay arkadaş, ben bununla mücadele edemem. Bırakıyorum.</span></i></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><i><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">***</span></i></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><i><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Neyse, geçelim bu tatsız konuları. Biraz dedikodu yapayım. Prensip prensip nereye kadar?</span></i></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><i><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Bugün (18 Aralık) iş bitmiş, oturuyoruz bahçede. Bi' konu açıldı. Şermin dedi ki sana pasta almışlar, keseceklerdi. Zaten yarın ofiste, niye kesiyorsunuz, kestirmedim dedi. Dedim nasıl yani, yarın bayat pasta mı yedireceksiniz bana? Ciiiyzısss. Gittim dolabı açtım baktım kocaman bi çanta var. Açmaya üşendim. Gerçekten almışlar. Öngörüde bizim ofis gibi olun. Zaten onlar burayı da okumazlar. Yarın ruh halime göre tepki veririm, khkhkhkkh.</span></i></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><i><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Ofis demişken, Ozan ve adaş baba oldular bu sene. Ne güzel şey. Adaşın da küçüklüğünü bilirim. Baktım şimdi, 20 Mart 2012'de <a href="https://rekursifdusunce.blogspot.com/2012/03/havalar-da-isnd.html" target="_blank">şu yazı</a>nın sonundaki kişi olur kendisi. Neredeeeen nereye? Yazıya bakınca da bir adım ileri gidememiş gibi hissettim kendimi for god's sake. Adaş, aferin lan, sen epey yol almışsın. :) Nil ve Aras bebeklere tekrar hoş geldin demek istiyorum. İsimleri geçsin burada, benim için güzel bir anı.</span></i></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><i><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></i></span></span>
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><i><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Başka ne oldu bu son bir yılda? Bir ara yüzmeyi öğrenmiştim. Kaç ay oldu, kesin unutmuşumdur şimdiye. Laz damarım nedeniyle suda normal yüzemiyorum. Ama suyun içinde yüzebiliyorum. Bir insan suyla bile kavga eder mi ya? Ahahahhaa. Suya tokat atınca su beni kendinden uzaklaştırmaya çalışıyor. Böylece suyun la havle deyip beni itişini yüzme olarak yorumluyorum. Mühendis olmak bunu gerektirir.</span></i></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><i><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></i></span></span>
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><i><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Geçenlerde bir kahvaltı düzenledik, Nakkaştepe'de. Bir sürü kişiydik (evet Aliş, sen de vardın). 30 Kasım'a denk gelmişti, Serdar'ın da doğum günü. Bir ara Mila'nın yanına gittim, çak dedim. Elini yumruk yaptı ve Mustafffaaa dedi. Selamlaşmamızı unutmamış. Dedim sana sarılabilir miyim, hı-hmm dedi ve sarıldık. Ayrılırken kalbimin yarısını minik ellerinde bıraktım. Lena ise her zamanki gibi 'cool' mesafesiyle labiyürügit, sen kimsin de sıfatına bakacağım dercesine tınlamadı. Seviyorum kerataları.</span></i></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><i><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Tabii, son bir yılı hatırlamaya çalışınca yakın tarihli yaşananlar geliyor aklıma ilkin. Geçen cuma yılbaşı yemeğindeydik mesela. Can, ayık olduğu süreyi alkol, sarhoş olduğu süreyi sigara içerek geçirdi. Bu tespitimi kendisine söylemedim ama ilginçtir ki kafası güzelken Karadeniz ağzıyla konuşmaya çalışmıyor. Demek ki Can'ı sık sık sarhoş etmek lazım. Tespit gibi tespit, hell yeeahhh!</span></i></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><i><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></i></span></span>
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><i><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Yine bu yıl içinde Zeynel kapandı (taşındı), bizim sokağa 3456987534. yeni mekan (Mantı Aç) açıldı, üst komşum gece 12'den sonra evin içinde 42 km yol tepti, Trabzonspor yer yer umut vermeye ve yer yer saç baş yoldurmaya devam etti, yanlış anlaşılmalar da oldu hiç anlaşamamalar da, sevindiğimiz de oldu üzüldüğümüz de.</span></i></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><i><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Yani, şöyle uzaktan bir bakınca sanki hiçbir halt değişmemişçesine bir hayat... Ama uzaktan bakınca...</span></i></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><i><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">***</span></i></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><i><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Yakından bakınca neler oldu? Çok şey... Ne olduklarını ben biliyorum, Allah da biliyor; bu bana yeter. Geçmiş yazılarıma ve edindiğim tecrübeye dayanarak söylüyorum ki ne zaman böyle cümleler kursam ileride okurken acaba ne olmuştu o zaman diye düşünüyorum. Unutuyorum yani. İşte, sırf bu yüzden yazmıyorum olan biteni. Çünkü, unutamamak benim lanetim.</span></i></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><i><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Sessizlik istiyorum. Bazen delicesine çalışmak istiyorum. Bırakın, çalışayım. Bazen boş muhabbet yapmak istiyorum. Bırakın, gevezelik yapayım. Bazen hiçbir şey yapmadan sadece duvara bakmak istiyorum. Bırakın, dokunmayın. Bazen yalnız kalmak istemiyorum. Bırakmayın. :)</span></i></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><i><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">İnsan her gün doğmuyor. Klişeleşmiş lafları sürekli tekrar ederek yaşanmıyor. Zaman zaten efsunlu bir kavram, bizi salladığı yok. Birbirimize rağmen değil, birbirimizle yaşamanın bir yolunu bulmamız lazım. O yüzden önümüzdeki yıl ilk iş, kendime yaş günü hediyesi olarak psikoloji çalışmalarına başlıyorum. Seneyeki yazıyı yazarken inşallah evet, bitirdim o bulduğum dersleri ve sertifikamı aldım diyebilirim.</span></i></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><i><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></i></span></span>
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><i><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Bu da ilginç, biliyor musunuz? Birkaç tanesi aklımda, bugüne kadar bana bilgisayar mühendisi olmasan ne olurdun diye soranlar oldu. Hepsine psikolog demişimdir anında. Hepsi de valla olurdun diyorlar. Yani, kendileri biliyorlar çünkü tüm süreci. İlginç... Sizdeki bu özgüven bende olsa oohoo... :)) Belki de sadece çenem kuvvetlidir. Bir meşe odunu kolay yetişmiyor.</span></i></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><i><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">***</span></i></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><i><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Bu akşam (19 Aralık) iş çıkışı istikamet Allah izin ederse memleket. Hamsi yemeye gidiyorum. Ailemle vakit geçireceğim bir hafta on gün. Tam onlar dellenmeye başlayacakken de geri döneceğim. Çünkü bir hafta on gün sınırı ideal. Bu sürede kıymetli oluyor uzaktan gelen. Sonra alışılıyor ve batmaya başlıyor. İşte bunlar hep taktik. Haşmet, naber? :)</span></i></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><i><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></i></span></span>
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><i><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">***</span></i></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><i><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Toparlayayım. İnsan geriye baktığında kötüleri değil, iyileri hatırlıyor. O yüzden bu hayat iyi ki var ve bizler de iyi ki içindeyiz. Umarım birçoğumuz da yaşıyoruzdur. En azından denemeye değer.</span></i></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><i><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></i></span></span>
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><i><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Doğum günüm kutlu olsun. \o/</span></i></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><i><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></i></span></span>
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><i><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Hoşça kalın.</span></i></span></span><br />
<br />Mshnhttp://www.blogger.com/profile/10547996975952591823noreply@blogger.com11tag:blogger.com,1999:blog-8440133182980430840.post-20518175206076482272019-08-13T01:28:00.000+03:002019-08-13T01:28:04.388+03:00Ahmet Hamdi Tanpınar - Huzur<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhTQ2YYStM09RJhHFtabmveIdifWHDqIDyM8LWE3ihrZnMJQG-6Nb6Dtq0-1Ql-6h9Ce002YU3knw-GVJKPetPJIg_dATKR0tB7JhyphenhyphenOz8sM11iRIl9bXpddkOdnMh3oYD55QnW2YbqMaJJk/s1600/huzur.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="600" data-original-width="386" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhTQ2YYStM09RJhHFtabmveIdifWHDqIDyM8LWE3ihrZnMJQG-6Nb6Dtq0-1Ql-6h9Ce002YU3knw-GVJKPetPJIg_dATKR0tB7JhyphenhyphenOz8sM11iRIl9bXpddkOdnMh3oYD55QnW2YbqMaJJk/s320/huzur.jpg" width="205" /></a></div>
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;">"İnsanoğlu tam sevinemez, bu onun için imkânsızdır. Düşünce vardır, küçük hesaplar vardır ve korku vardır. Bilhassa korku vardır."</span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Efendim, merhabalar. Nasılsınız? Haliniz keyfiniz yerinde mi? Canınızı sıkan eden var mı? Varsa söyleyin, biz de uzak duralım.</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">O kadar zaman oldu ki bir kitap hakkında yazmayalı, nasıl yazdığımı bile unutmuşum. Ama ben kendimi birazcık biliyorsam içimden ne gelmişse onu yazmışımdır zamanında diye kendime gazı veriyor ve başlıyorum. Hell yeeaahh!</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">*** </span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Ahmet Hamdi Tanpınar, benim en sevdiğim Türk yazarlardan birisi. Saatleri Ayarlama Enstitüsü ise en sevdiğim yerli romanlar arasında kesinlikle ilk üç içerisindedir. O kitabı o kadar sevmiştim ki Tanpınar'ın tüm kitaplarını muhakkak okumalıyım diye düşünmüştüm.</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Sırası ancak geldi ve geçen ay Huzur'u elime aldım. Daha önce defalarca kez niyetlenmiştim ama bir türlü içimden gelmemişti başlamak. İsminden korkmuştum belki de. Çünkü söz konusu kişi Tanpınar'sa ve o kitabın ismi Huzur'sa içinde huzur yoktur, size "Allah'ım, n'olursun birazcık huzur" dedirtecek bir düzen vardır. Nitekim öyleymiş de.</span></span></span><br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Doğru kitabı doğru zamanda okumanın büyüsüne oldum olası inanmış birisi olarak Huzur'u geçen ay elime aldığımda hiç tereddütsüz yirmi sayfa ilerleyince bu kez bu işin olacağını anladım. Fakat yeni bir kitaba başladığımda, eğer o kitap kurgu ise en azından başlangıçtaki 40-50 sayfayı ilk oturuşta okumak isterim. Karakterleri tanıyayım, minimum yarım saat vakit geçireyim ki ortama ısınayım gibi bir düşüncem, belki ön yargım var. Bu yüzden Huzur'a başlayınca ciddi bir duvara tosladım. Çünkü kitap kesinlikle 'ağır'.</span></span></span><br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Ağırdan kastım nedir? Durağan. Saatleri Ayarlama Enstitüsü ne kadar mizah dolu ve akıcı ise Huzur da bir o kadar durağan ve efkarlı. O yüzden Huzur'u koşa koşa okumak imkansız. Her cümlesine kafanızın içinde kendi sesinizle hayat vererek okumanızı şart koşuyor adeta. Kitap okumayı sevenler (böyle psikopat bir kitle var gerçekten, inanılır gibi değil) anlamıştır sanırım ne demek istediğimi: kitap size kendini vermiyor, sizi kendine istiyor. Ağır ağır okunması, hissedilmesi, yaşanması elzem bir eserim diyor. Beni öyle bir çırpıda okuyamazsın, okursan sen kaybedersin derecesinde bir hüznü var.</span></span></span><br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Böyle söyleyince belki depresif gibi geldi. Aslında değil. Sadece hüzünlü. Çünkü fazla gerçek. Birinci Dünya Savaşı sonrası, İkinci Dünya Savaşı arifesinde geçiyor anlatılanlar. Karakterlerimizse aydın kesim. Cehaletin erdemi yerine bilginin huzursuzluğuna ve tekinsizliğine mahkum insanlar. Tabii, onlar da türlü türlü. İhsan bir türlü, Suat bir türlü, Nuran bir türlü; Mümtaz ise Mümtaz. O sadece kendisi (olmak istemişti).</span></span></span><br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Kitap, yukarıdaki dört karaktere ait dört bölümden oluşuyor; ancak okur olarak bizim baş karakterimiz henüz yirmilerinin başındaki Mümtaz. Amcasının oğlu ama kendisi için bir abi olan İhsan, burada anlatmayı beceremeyeceğim kadar karmaşık bir Suat, dönemin ve insanlık tarihinin getirisi olarak bir kadın (özellikle de dul bir kadın) olmanın yükünü taşıyan Nuran ve hepsini kendine birer yük edinmiş olan Mümtaz. Ah Mümtaz... Belki de yük edinmiş demek biraz ağır; ancak sonuç itibariyle benim hissettiğim bu.</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">*** </span></span></span><br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Kitabın genel durgunluğu okunaklılığını çok büyük oranda etkilemiyor aslında. Tabii şu var, Tanpınar nereden bilsin ondan sonraki ikinci üçüncü neslin o dili anlamayacağını. Fazla sayıda bizim nesle yabancı kelime var, dili biraz ağır o yüzden. Dönemin tüm edebiyatçılarında olduğu gibi Ahmet Hamdi'de de Fransız ekolü etkisi mevcut. Fransızca terimler ve kalıplar özellikle diyaloglu bölümlerde oldukça göze çarpıyor. Diyalogsuz bölümlerse adeta Marcel Proust. Bu iki yazarın da uzun mu uzun paragraflarını, cümlelerini ve sayfalarını delilik derecesinde seviyorum. Dile ve kültüre hakimiyetlerinin yanında bilgileri ve bilgiyi özgün bir şekilde yorumlama becerileri paha biçilemez. Ha, ben Fransızca mı biliyorum da bunu yazabiliyorum? Hayır. Ama içimdeki sese hadi lan oradan demek de işmie gelmiyor. Vardır bence bi' bildiği.</span></span></span><br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Huzur'a dair teknik olarak sevmediğim bir şeyden bahsetmek istiyorum şimdi de. Diyaloglu kısımlarda kimin konuştuğunu anlamak bazen gerçekten gereksiz derecede zor ve kafa karıştırıcı olabiliyor. Bu direkt yazarla alakalı bir konu mudur, editörlük bir durum mudur, onu da çok iyi bilmiyorum; ancak bence yazarla alakalı. Biraz önce kim konuşuyordu, şu an konuşmuyor da anlatıcı aslında okura söylüyor, sonra yine karakter konuşuyor derken gerçekten kafa karıştırıcı oluyor. Bilinç akışı da yok kitapta. O yüzden bu konu beni oldukça rahatsız etti okurken. Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nde böyle bir durum var mıydı, hiç hatırlamıyorum. Çok zaman oldu okuyalı.</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Peki, bundan neden bu kadar nert yandım? Çünkü geçen bayramda (2019 Ramazan Bayramı) memleketteyken Gülün Adı'nı okumuştum Umberto Eco'dan. Kitabın sonunda adam üşenmemiş teknik ve teknik olmayan tüm konularda 60-70 sayfa açıklama yapmış. Bunlardan birisi de diyalogları ne şekilde yazacağına nasıl karar verdiğiyle ilgiliydi. Gülün Adı'nı okumadıysanız kesinlikle tavsiye ederim. Keşke üşenmeyip onun hakkında da yazsaydım, harika bir kitap o da. Ama onda yazarın kusursuzluk anlayışının ve Umberto Eco oluşunun etkisi de çok büyüktü. Kitaptaki referansların belki yarısından çoğunu kaçırmışımdır. Bununla birlikte, Tanpınar'ın bu denli kafa karıştırıcı bir teknikten kaçınması gayet mümkünken böyle bir yolu bilinçli izlemiş olması fikri hoşuma gitmiyor.</span></span></span><br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">***</span></span></span><br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Biraz da Mümtaz'dan bahsedeyim. Çünkü kitapta her ne kadar onca karakter olsa da bizim baş karakterimiz kendisi. Diğer karakterlerle baş başa hiç kalmıyoruz gibi bir şey. Daima Mümtaz'layız ya da onun kafasının içindeki fikirlerin izdüşümünde. Tabii ki yer yer Nuran'ın kafasının içinden geçenleri de okuyoruz; ancak bunları ne zaman okuyoruz? Mümtaz'ın yanındayken. Eğer konu Nuran'a kadar gitmişse ki gitmemesi imkansız, Mümtaz bir şekilde içinde konuyu oraya getirmiştir.</span></span></span><br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Belki Mümtaz'ın en talihsiz olduğu konu yaşadığı her şeyi nispeten kısa bir süre içinde yaşamasıydı. Yoksa herkes sever, aşık olur, sağlık problemi yaşar. Ama sırf siz birini sevdiniz diye Adile Hanım gibi dedikodu makinesi birisi çıkıp sizi baltalarsa, sırf siz mutlu olmayın diye başından beri hem sevdiğiniz hem de çekindiğiniz bir arkadaşınız (Suat) Nuran'a aşk mektubu yazarsa, tüm bunlar yetmezmiş gibi elinde büyüdüğünüz ve abi yerine koyduğunuz İhsan sağlık problemleriyle uğraşırsa, bir yandan tüm İstanbul harp çıktı çıkacak diye ortalığı galeyana getirirken bir yandan konaklarda Mahur Beste'ler çalınıp söylenirse Mümtaz ne yapsın? Adamı kendi haline bırakmadınız ki. Yok toplum baskısı, yok gıybet, yok kuyu kazma, yok adamın evinde kendini asma (valla bak)... Delirmemek mümkün mü?</span></span></span><br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">***</span></span></span><br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Kitabın içinde Tanpınar bir ara şöyle bir cümle kuruyor: <span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;">"Bir şeyden korkmak, biraz da onun geleceğini beklemektir."</span> Bu cümleyi geri sararak iki üç kez okudum, sonra altını çizdim ve ancak ondan sonra devam edebildim. Edebiyata ve genel olarak sanata dair en sevdiğim şeylerden birisi bana bu hissi yaşatmaları. Bu histen kastım şu: belki hepimizin bildiği bir şeyi sanki ilk kez duyuyormuşuz etkisinde yalın bir şekilde yüzümüze vurabiliyorlar. Bu cümle gibi daha nice yer var kitapta. Bunları düşünüp bir düzen içerisinde yazıya dökmek bile başlı başına ömürlük iş benim gözümde. Herhalde onun için okumanın yerine başka bir şey koyamıyoruz. Şaşırmanın sonu yok. Okudukça ufkumuz genişliyor, ufkumuz genişlediği için biz küçülüyoruz ve buna kesinlikle değiyor.</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">***</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Durağan ve yavaş ilerleyen bir eser olduğunu söylemiştim, değil mi? Çünkü önemli. Onun üzerinde durmak lazım. Yavaş ilerleyen kitaplarla ilgili şöyle bir sıkıntım var. Kitapla fazla vakit geçirdiğim için (mesela Huzur'u bir aydan uzun bir sürede okudum belli aralıklarla) karakterlerle de arkadaş oluyorum ve kitap bittiğinde bu detay canımı sıkıyor. Örneğin, ben şu an bile Nuran'ın istikbalini, Mümtaz'ın ne yaptığını, İhsan'ın daha iyi olup olmadığını, Macide'nin (İhsan'ın eşi) ruh halini acayip merak ediyorum. Kitabın biraz fazla gerçekçi olduğunu söylemiştim, bu gerçekçilik kafamızın içinde bile olsalar karakterlerin hayatımızda kendilerine yer açmalarına sebep oluyor. Bu yüzden de bu tip kitapları bitirdikten sonra bir süre yeni bir kitaba başlayamıyorum. Bu akşam Yaban'a başlayacaktım; ama Huzur hala kafamdan çıkmamış olduğu için oturmuş bu yazıyı yazıyorum.</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Yazı yazmanın bu kadar uzun soluklu bir iş olduğunu unutmuşum yalnız. Bir buçuk saattir hem kitabı kurcalıyor, hem yazıyor, hem yazım hatalarını inceleyip düzeltiyorum. Ev ahalisi uykuda. Buzdolabı sağ olsun beni yalnız bırakmıyor ve homurtularıyla varlığını hissettiriyor. Gün içinde içtiğim kim bilir kaçıncı çayın bardağı soğumuş. Su bardağı da boş. Bir dahakine Aliş'ten suyu bardakla değil, kazanla istemeliyim. Şimdi artık benim için de uyku vakti. Çocukluğumun geçtiği evdeyim ve birazdan Ağustos'un ortasında yorgana sarılarak uyuyacağım. Huzur burada. Çok şükür.</span></span></span><br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Herkese iyi bayramlar efendim, hoşça kalın.</span></span></span><br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"> </span></span></span>Mshnhttp://www.blogger.com/profile/10547996975952591823noreply@blogger.com12tag:blogger.com,1999:blog-8440133182980430840.post-78104752272013849112018-12-19T02:30:00.000+03:002018-12-19T09:10:37.894+03:0030<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace; font-size: small;">"Tanrı size istediğiniz insanları değil, ihtiyacınız olan insanları verir. Öyle ki bu insanlar size yardım edecek, sizi incitecek, size acı verecek, sizi terk edecek, sizi sevecek ve olmanız gereken insan olabilmenizi sağlayacaktır." (Lao Tzu)</span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><br /></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Merhaba sevgili insancıklar,</span></span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Bir yazının en zor kısmındayım, başlangıcında. Bu yazının başlangıcı bir şeylerin bitişine, bitişi bir şeylerin başlangıcına gebe.</span></span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Gelenekselleşmiş olduğu üzere bu yıl da bir 'son bir yıl' muhakemesi yapmak istiyorum. Bitenlerle başlayalım, başlayanlarla bitirelim.</span></span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Yirmili yaşlarım bitiyor. HOLY SHIT! İnanılır gibi değil. Acıııı amaa gerçek! Değil işte, acı değil. Çok güzel. Bıkmıştım yirmili yaşlarımdan. Beni olmadığım biri gibi gösteriyorlardı. Ben doğdum doğalı kırklarımı yaşıyorum. Hedefe bir adım daha yaklaşmış oldum böylece. Ama bu demek değil ki yirmili yaşlarımı kötü anacağım. Hayır, asla, katiyen, zinhar, bahusus (bu başka bir şeydi, dosti naber)!</span></span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Söylerken ve yazarken biraz tuhaf hissettiriyor, bunu kabul etmeliyim. 30 yaş. Güzel bence, beğendim. Bence bana daha çok yakıştı. Kaç yaşındasın? 29. I ıh, çok kılıçta, bir şey eksik. Sanki ne yirmili ne de otuzlu, aidiyet yok. O yüzden 30 iyi, 30'u beğendim. Sanırım buraya kadar kendime iyi destek oldum. Yaş konusunda takıntılı olmadığıma kendimi ikna ettiysem devam edebilirim.</span></span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">***</span></span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">2018 hayatımın en nevi şahsına münhasır yılı oldu. Önceki 29 yıl bir yana, bu son bir yıl bir yana. O kadar çok şey öğrendim ki... Tabii, keşke bazılarını öğrenmem gerekmeseydi ama yazının girişindeki alıntının orada bulunmasının bir anlamı var. Hayat, başımıza gelenler değil, bizim o başımıza gelenlerle ne yaptığımızda gizli. Beklentilerle yaşanmayacak kadar pamuk ipliğine bağlı hayatlarımız. Kendimiz olabilmeyi, kendimizi gerçekleştirebilmeyi bir şekilde başarmamız gerekiyor.</span></span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Geçen yılki doğum günü yazımda ilk kişisel maddem 'değiştiremediğim şeyleri kabullenmek'ti. Sanırım o kadar güzel bir noktaya temas etmişim ki 2018 bunu test edebileceğim sayısız örnek çıkardı karşıma. Tabii ki içindeyken anlamadım çoğunu. Şimdi fark ediyorum. Ama ne var biliyor musunuz? Artık (bence en azından ki bu yazıyı ben yazıyorum ve benle alakalı yazıyorum, o yüzden ben ne dersem o!) kabullenebiliyorum. Yani, o fikirle isyansız yaşayabiliyorum en azından. Azcık da olsa boşverebiliyor, dikiş payı bırakabiliyorum. Üçün birini görmeyebiliyorum örneğin. Zor oldu. Henüz bitmiş de değil ama gayret edersem olacak, o ışığı gördüm. Bu benim için sevindirici oldu geçen bir yıl adına.</span></span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Neyi fark ettim son bir yılda? Kararlarımı çok büyük oranda mantıkla aldığımı fark ettim. Bu, konudan konuya avantajla dezavantaj olma potansiyeline sahip bir durum. Sosyal hayatla ilgili bazı konularda aşırı mantıkçı bir düşünce yapısına ve karar mekanizmasına sahip olmak pek doğru değil gibi geldi bana bu son yılda. Orta yol bulmak, insanlara ulaşabilmek, halden anlamak lazım. Peki, karşımızdaki bizi anlamazsa ne olacak? O kadar mücadele ediyoruz sonuçta. Ne olacak? Hiç! Peki, biz ne kaybedeceğiz? Yine hiç! Şimdi onlar düşünsün. HELL YEEAAHH! 30 yaşındayım ve nasıl ki bugüne kadar buraların delisi idiysem bundan sonra da akıllısı olmayacağım. Bilmem anlatabildim mi?</span></span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">***</span></span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Dürüst olmak gerekirse hayatım boyunca hiçbir zaman mutluluk peşinde olmadım. En önemli kavramlar hep sağlık ve huzurdu. Hala da öyle. Bu ikisini biraz da neşe, başka bir deyişle delilikle harmanlayabildiğim anlarda ben bile kendimi sevebiliyorum. Yani, ben de az değilim haaa, aslında bir potansiyel var ama kullanmıyorum. Mustafa iyi ama çevresi kötü gibi oldu. Çalışsam olacak demek ki. Ama işte kim uğraşacak amaaaan...</span></span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">***</span></span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Şu ana kadarki hayatımın 96%'sında yanımda olmayışını son 4%'lük kısımda yanımda olarak telafi eden dünyanın en güzel gamzelerine de buradan selam ederim. Onlar kendilerini bilirler. Bakın çok ilginç (birazdan balkon konuşmasına çıkacak gibi hissettim cümleye böyle başlayınca), dünyada yaklaşık 3.5 milyar kadın var. Ama yapbozu tamamlayan, nereye baksam görmek istediğim, belki de gördüğüm, her an merak ettiğim, hep yanımda yöremde olsun istediğim tek bir (1) tane var. Adeta delilik! İlle de o olsun, o olmayacaksa hiç kimse olmasın istiyor insan. Halbuki küçükken dayak da yemişimdir illa ki.</span></span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Biraz önce yukarıda mantıkla karar alan birisi olduğumu söyledim ama bu öyle bir şey değil. Bildiklerimin hepsi çöp. Çünkü sevince bilginin bir yeri olmuyor. İki gönül arasında his oluyor, duygular oluyor; bilgi değil. Bilsen de bildiklerin o dünyaya ait değil. O yüzden insan sevince yüklerinden de kurtuluyor biraz. Yalnız olsa kendine yük olacak onca şey sevdiğim dediği kişi yanında olunca yapılabilir, çözülebilir oluyor. İnsan tek başına pek bir anlam ifade etmiyor belki de. Düşman bile olsa bir karşılık, etki tepki, sürekli mücadele olduğu için sosyal kalıyor insan. Hele bir de sevince ve sevilince...</span></span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">ssS</span></span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">***</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Peki, ileriye dönük olarak kendime dönüp bakınca ne görüyorum? Bir sürü eleştirim var aslında kendime. Ama şimdi buraya yazsam yüzsüzlük edip üstüme gelecek insanlar tanıyorum. Onlara bu fırsatı neden vereyim ki? Sonuçta ben 30'undan gün almış eşşşşşek kadar adamımühühühühühüh :( Biraz denge bozucu bir eşikmiş. Şimdi 30 üstü insanlar gelip bana bıdı bıdı ettiğimi söyleyecekler. Hahayt, ehtiyarlar, size her şey serbest. Ahahahha, yaşasın itlik serserilik.</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Arkadaşlar, yaşın bir önemi yok. Sağlığınız yerindeyse, sevdikleriniz yanınızdaysa ihtiyacınız olan her şeyiniz var demektir. Üçüncü bir şey yok. Bu kadar. Kıymet bilmek lazım. Geriye kalan her şey zaten bizim elimizde. Tevekkül burada çok anahtar bir kavram. Bir de hayata ve gelişen olaylara karşın sakin ve soğukkanlı kalabilmeyi öğrenmek lazım. Telaş istemiyorum. Çünkü onun da yeri var. İnsanın telaşlanması gerektiği zamanlar da var ama onları Allah göstermesin. Onlar ciddi konular. Hiçbir zaman her şey bir anda olmayacak. Her güzel şey emek ve zaman isteyecek, sabır isteyecek. O yüzden onları başarınca getireceği mutluluk ve huzur da paha biçilemez olacak.</span></span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Son paragraftan ne öğrendik? Yazının başlarında mantıktan duygusal kararlara geçiş konusunda gayret etmem gerektiğinden bahsetmiştim. Ne kadar da hızlı bir şekilde uygulamaya geçiriyorum, görüyorsunuz. İşte bunlar hep 30 yaşın getirdiği olgunluk. Bir gecede değiştim, erdim sanki.</span></span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">***</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Ve şimdi, burada, bu yazının bitişinde, başlangıcından daha kolay olmayan bu son kısmında otuzlu yaşlarımla beraber yeni bir hayata başlıyorum. Geçmişten aldığım dersleri yanıma alıyorum ve geçmişin tüm hesaplaşmalarını kapatıyorum. Gereksiz yüklerden kurtulmak için elimden geleni yapacağıma dair kendime söz veriyorum.</span></span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Hayat, yeni başlıyor. Her şey için teşekkürler Allah'ım. Çok şükür...</span></span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Dipnot: Aliş, kitap okursan sen de böyle yazılar yazabilirsin. Khkhkhkhkh, ahahahahaha, hahahahhaa, çok eğlendim şu an. Hadiyürügit bana bi' çay koy. Bazı şeyler hiç değişmeyecek. :)</span></span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Dipnot 2: Başlangıcı Lao Tzu'nun bir sözüyle yapmıştım. Bitişi de onun ifadeleriyle yapmak istiyorum. Hoşça kalın sevgili insancıklar.</span></span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;">"Çünkü zayıflık harika bir şeydir</span></span></span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;">Ve güç hiçbir şey değildir.</span></span></span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;">Bir insan yeni doğduğunda,</span></span></span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;">Zayıf ve esnektir.</span></span></span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;">Öldüğü zamansa,</span></span></span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;">Kaskatı ve duygusuzdur.</span></span></span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;">Bir ağaç büyürken,</span></span></span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;">Körpe ve yumuşaktır.</span></span></span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;">Ama kuru ver sert hale geldiğinde,</span></span></span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;">Ölüp gider.</span></span></span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;">Sertlik ve güç,</span></span></span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;">Ölümün arkadaşlarıdır.</span></span></span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;">Esneklik ve zayıflık,</span></span></span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;">Varoluşun tazeliğinin ifadeleridir.</span></span></span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;">Kendini sertleştiren hiçbir şey,</span></span></span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;">Kazanmayı başaramaz."</span></span></span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"> </span></span></span></span><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span>Mshnhttp://www.blogger.com/profile/10547996975952591823noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-8440133182980430840.post-65328434390791783282018-09-23T16:31:00.000+03:002018-09-23T16:31:56.236+03:00Kintsugi<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;">"Kalbimde sıkıntılı bir huzur var ve dinginliğim tamamen kaderime razı olmamdan kaynaklanıyor."</span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;">(Fernando Pessoa - Huzursuzluğun Kitabı)</span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Efendim merhabalar,</span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Bu sefer arayı fazla açmak istemedim. Çabalıyorum, görüyorsunuz.</span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Öncelikle belirtmek isterim ki kalbimdeki sıkıntılı huzurun sıkıntısı taşınma telaşından kaynaklanıyor. Huzuru ise sizi ilgilendirmez, bu kadar meraklı olmamalısınız. Ünlü bir düşünürün de dediği herkes herkesin her şeyine karışamaz. Evet.</span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">***</span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Aranızda teadüflere inanan var mı? İlla ki vardır. Ben inanmayanlardanım. Bu biraz da hayatımı tesadüflerin elinde yürüttüğümü kabullenememekten ileri geliyor. Yine başka bir düşünürün(?) dediği gibi ben tesadüflere inanmam, başarının sırrı sadece çalışmak. Ama o başka bir şeydi. Neyse...</span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Kendimi kötü hissettiğim zamanlarda biraz dağınık bir şekilde oradan oraya atlayarak okumalarda bulunurum. İnternetten bulduğum makaleler, linkler, zamanında bir yerlere sakladığım yazılar derken laf lafı açar ve okumanın bendeki iyileştirici gücüne tanık olurum. Ancak okumak tek başına yeterli değil. Okuduğunuz ve sizde teori olarak yer eden bilgiyi pratiğe dökmeniz gerekiyor. İşte iyileşme </span></span><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">o zaman </span></span>gerçekleşiyor.</span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Geçenlerde yine böyle bir zaman dilimindeyken yazıya başlığını veren terimle karşılaştım: kintsugi. Nedir, ne değildire ben değinmeyeceğim. O işi zaten birisi çok güzel bir şekilde yapmış. Onu buraya kopyalayacağım. Kopyalayacağım, çünkü burada da bulunsun isterim. <a href="https://eksisozluk.com/entry/63805809" target="_blank">Kaynak</a> içinse ekşisözlük'ten femme noir isimli yazara teşekkür ederim. </span></span><br />
<blockquote class="tr_bq">
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;">hayat kırıklarla doludur. beklentiler ve gerçeklik birbirini tutmadığında, ricalar yankı bulmadığında, verilen sözler tutulmadığında içimizden gelen 'çıt' sesini duymuşuzdur hepimiz.<br /><br />çoğu insan kırıkları sevmez. onları saklamaya, gizlemeye çalışır. bazen tekrar kırılmaktan korkar ve hayattan kaçınmaya, hayal kurmamaya başlar.<br /><br />japonların çok sevdiğim bir sanatı var: kintsugi.<br />bu sanat kırılan nesnelerin kırıklarını altınla onarmak üzerine kurulu. kırıkları, çatlakları bırakın gizlemeyi, parlak bir altın rengiyle onararak görünür hale getiriyor kintsugi. çünkü nesne yaşanmışlıkla daha değerli hale geliyor. kırıklarına rağmen varlığını sürdürüyor. kintsugi, altınla kırıkları onore ediyor. yaşanmışlığı yüceltiyor ve bunu - en değerli madenlerden olan - altınla kutluyor.<br /><br />depresyon tanısıyla takip ettiğim bir hastama bu felsefeden bahsetmiştim. geçenlerde geldiği seansta bana 'senelerdir ne kadar güçsüz olduğumu düşünürdüm. siz bana bunlardan bahsettikten sonra aslında bütün olanlara rağmen ne kadar güçlü olduğumu fark ettim' diyerek teşekkür etti. ilginç şekilde, bu konuşmanın aldığı ilaçlardan çok daha etkili olduğunu düşündüm o an.<br /><br />gerçekten de kırıklarımız, bir anlamda bizim madalyalarımız. onlar bizim deneyimlerimiz, yaşamın tam içinde olduğumuzun kanıtı. onlarla var olmak aslında, onlara rağmen varlığımızı sürdürdüğümüzün ve ne kadar güçlü olduğumuzun ispatı.</span></span></blockquote>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">***</span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Ben bu güzel notun üstüne sözü daha fazla uzatmak istemem. Ama size bir ipucu: belki de İstinye'den kalkan bir vapurla Anadolu Hisarı'na geçip Göksü Cafe'de harika bir kahvaltı ile eskisinden daha güçlü bir şekilde ayağa kalkabilirsiniz. Ve eğer şansınız yanınızdaysa siz girdiğiniz anda mekandaki en güzel masa boşa çıkabilir. İnanın bana bunlar imkansız değil.</span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Sağlıcakla kalın efendim.</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"> </span></span> Mshnhttp://www.blogger.com/profile/10547996975952591823noreply@blogger.com10tag:blogger.com,1999:blog-8440133182980430840.post-46706062234669205532018-09-13T21:01:00.000+03:002018-09-13T21:01:26.823+03:00Ahval<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;">"Ders-i aşkın müşkilin Yahya nice halleylesin</span></span><br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;">Söyleyenler kendini bilmez bilenler söylemez"</span></span><br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;">(Seyhülislâm Yahya Efendi)</span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Merhaba,</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Hala okuyan, giren çıkan, bakan eden var mı? Ben burayı özlüyorum. Kendimi çok ihmal ettim. Üzgünüm. Kendimden özür dilerim. Biraz dertleşesim var. İfade edesim, konuşasım var.</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Mutluyken herkes mutlu. Mutsuzluklarımız ise türlü türlü. Bu, Mustafa için de geçerli. Mutlu ve neşeliyken daha zeki, iyiyken düşünceli, sakinken daha doğru. Mutsuz ve moralsizken durgun, kötüyken dipte, öfkeliyken yıkıcı. Neden? Çünkü, o bir insan ve mükemmellikten çok uzak.</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">***</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Yazmaya yazmaya şu an yaşadığım heyecan hissini unutmuşum. İçimde bir şeyler hareket ediyor. Aklım doğru olanı, kalbimse iyi olanı yazmaktan yana. Halbuki aklımı ve kalbimi karşıma alıp konuşabilsem onlara şu an doğrunun ve iyinin hiç umrumda olmadığını söylerdim. Şu anda umrumda olan tek şey kafamın içindeki tüm sesleri susturup kendimle baş başa kalabilmek. Dışarıdaki yağmurun sesini duymak istiyorum, kafamın içindeki tilkilerin değil. Yaşanma ihtimali olan güzel şeyleri düşünmek istiyorum, yaşanmış kötüleri değil. İlerlemek istiyorum, takılı kalmak değil.</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Hayatın boyunca ne öğrendin deseler bir durup düşünürdüm. Düşünmezsem yanıtım hazır çünkü. O yüzden kendime soruyorum: Mustafa, hayatın boyunca ne öğrendin? Şunu öğr... Hayır, dur ve düşün. Ne öğrendin? Kapatıyorum gözlerimi. Burnumdan derin bir nefes alıyorum. Yavaşça... Laz burnum karıncalanıyor. Kulaklarımda kalbimin atışını hissediyorum. Acele etmemeliyim. Nefesimi boşaltıyorum ve gözlerimi açıyorum. İmleç ekranda yanıp sönüyor ve tuşlar benden bir yanıt bekliyor. Eee, ne öğrenmişsin hayattan diyorlar. Onlar da meraklı. Cansız bir tuş bile olsan meraklısın. Ne mi öğrendim? Elinden geleni hakkını vererek yap ve sonra DUR. Durabil! Olacaksa o zaman oluyor. Olmayacaksa acıtsın. Sonra anlayacaksın. İşte, ben bugüne kadar hayattan bunu öğrendim. Bakın, bunu yaşadım, bunu şiar edindim demiyorum. Bunu öğrendim diyorum. Artık öğrendiğime göre uygulayabilmeliyim de. Mustafa, kendinden eminsen bir dur, Allah aşkına, bir dur. Ve unutma ki biraz önceki cümle bir şart cümlesiydi. Malum, sen takıntılısındır böyle şeylere.</span></span></span><br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">***</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Eylül geldi. Sonbaharı da getirdi. Çok severim Eylül'ü. Neden? Çünkü Aralık'a biraz daha yaklaşmış oluruz. Belki de başka nedenleri vardır. Belki de yoktur. Almış olduğum eğitim gereği belki de ülkemdeki milyonlarca kişi gibi Eylül'ü yılın başı sayarım. İlköğretim yıllarında sınıfta panomuz olurdu. Onda aylar mevsimlere göre üçer üçer bölünmüş şekilde yazardı soldan sağa. Eylül'le başlardı takvim. O yüzden ne zaman Ağustos'u devirsek kafamdaki şekliyle o panoyu hatırlarım ve yeni bir yıl diye düşünürüm. Eylül, yenilik demek bu yüzden benim için. Bir şeylere başlamak için güzel bir seçim demek. Seni seviyorum Eylül. İyi ki geldin.</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">*** </span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Uzun zamandır yazmamış olmanın getirdiği bir kafa boşluğu var üzerimde. Söylemek istediklerimi sıraya koyamıyor, istediğim gibi aktaramıyorum. Paslanmışım. Daha önce de uzun süreler boş boş ekrana baktığım olurdu. Ama bu kez farklı. İçim bomboş. Stresli bir dönem geçiriyorum ve uzun zamandır yaşamadığım bir sorunum var: ellerim titriyor klavyenin üzerinde. Aslında sakinim de. Sinirli, öfkeli ya da negatif bir duyguya sahip değilim. Buna rağmen içim bomboş. Çok tuhaf...</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Aylar önce bir gün işten çıktıktan sonra markete uğramıştım. Samet var, genç bir delikanlı. Üniversite sınavına hazıranlanıyor(du). Kasaya geldiğimde naber Samet diye sormuştum. Şu kadar abi demişti. Aldıklarımın fiyatını söylemişti. Gülmüştüm. Naber diyorum Samet, kimse sana hal hatır sormuyor mu burada demiştim. Bu sefer o gülmüştü biraz kızararak. Yok abi, herkes bir şeylerin fiyatını soruyor demişti. İçime oturmuştu. Biraz muhabbet etmiştik, sonra çıkmıştım. Bir naber sorusunun, bir nasılsının insan hayatı üzerinde çok ciddi yeri var. Üzgünüm Samet, insanları değiştiremem. Kendimi bile değiştirmekte çok zorlanıyorum. Ama hal hatır sormayı bile unutmuşuz. Halimiz hal değil. O yüzden okuyan herkese soruyorum: nasılsınız?</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Sağlıcakla...</span></span></span><br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"> </span></span></span>Mshnhttp://www.blogger.com/profile/10547996975952591823noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-8440133182980430840.post-86800649159785400882018-02-27T22:29:00.001+03:002018-02-27T22:29:56.433+03:00'Her Şeyim' Var<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;">"Okuyarak öğreneceksin ama severek anlayacaksın." (Şems-i Tebrîzî)</span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Dün gece yatarken epey düşündüm. Çünkü Ozan'lardaydım ve bana (sağ olsunlar) bir demlik çay içirdiler. Hemen uyuyamadım. İyi ki içirmişler. Tebdili mekandaki ferahlığı hissettim ve soluk aldım. Düşündüm.</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Mustafa dedim kendime, sen mal mısın? Kendimle böyle asabi konuşurum. Ne bileyim, bir küpeyi ya da kanepeyi nazlatabilirim örneğin ama konu ben olduğumda o atarlı halim ortaya muhakkak çıkar. Mal mıyım? Bilmiyorum. Bence buna benim dışımdakiler karar vermeli.</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Bu ilk düşünceden alnımın akıyla sıyrıldıktan sonra daha ciddi konulara geçtim. Çünkü mal olmam (tabii malsam) aslında benim değil, erafımdakilerin sorunu olurdu. Umarım değilimdir. Eğer öyleysem bugüne kadar söylemediniz, bundan sonra söylemeseniz de olur. Leşşş kargalarııı! :) (Şaka yapıyorum.)</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Söyleyeceğim şeye gelmeden önce kıvranmaya başladığımı fark etmiş olabilirsiniz. Çünkü ciddi konularda aydınlanma yaşadığım anları aslında kendime saklamak istiyorum. İstiyordum bugünlere kadar. Saklıyordum da. Artık kendimi daha rahat bırakmak ve paylaşmak adına böyle yapmamaya karar verdim. Peki, ne fark ettim?</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Aslında bilmediğim bir şey değildi fark ettiğim. Ama insan bildiğini ya da öğrendiğini sandığını düzgün ifadelere dökmediği sürece anlamıyor. Ben anlamıyormuşum. Fark ettiklerimden birisi bu. Asıl aydınlanmamsa her şeyimin olduğunu keşfetmek oldu. Ne kadar basit ve biraz da anlaşılmaz oldu, değil mi?</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Her şeyim var(mış) benim meğersem. Bu hayattan bugün isteyebileceğim ya da geçmişte istediğim her şeyim şu anda elimde. İşim gücüm var. Sağlığım hiç olmadığı kadar iyi. Ailem sağ salim hayatta. En büyük hayalim, hayattaki mucize beklentim gerçekleşmiş. Kendine kanlı canlı bir varlık ve isim bulmuş. Sonra da gelmiş beni bulmuş. BRE MAL (aaa, malmışım) dedim, o zaman günlük hayattaki bu eften püften sıkıntılar, rahat batmaları neden? Çok anlamsız değil mi? Evet, valla öyle.</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Heyhat, insanoğlu olarak nankörüz ve bu hep bilinçle yaşayamıyoruz. Bu seyrek gelen aydınlanma anlarında yaşadığımız gizemi ve gördüğümüz ışığı beraberimizde taşımak kişisel olarak kendi sorumluluğumuz. Daha güzel ve anlamlı bir hayat sürebilmek, belki birilerinin huzuru olabilmek için bu şart. Ben öyle düşünüyorum en azından.</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Sakin kafayla düşünmeyi becerebildiğimde anlıyorum çoğu şeyi. Kendimi bile anlıyorum. Karşımdakini de anlıyorum. Tüm bunlar içinse kişiye bir çıkış noktası ya da bir yaşam amacı lazım. Biraz ilerlersek bu konu bizi insan ne ile yaşar sorusuna da götürebilir. Kaldı ki o konuda da Tolstoy'un üstüne söz söyleyecek değilim. Ne demişti Tolstoy bu soruya? Sevgiyle! İnsan sevgiyle yaşar. Sevgiyle yaşayınca da okuyarak öğrendiklerini anlamaya başlarmış gerçekten. Bugüne dek okuduklarımdan öğrendiğim her şeyi anlamaya ve anlamlandırmaya ancak başlıyorum desem yeridir. En azından belli bir kümeyi ki bu bence hiç de fena bir başlangıç değil.</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">*** </span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Bu yazıya o kadar aniden başladım ki yazının kendisi üzerine hiç düşünmedim. Sırf dün gece düşündüklerimi bir yere (daha) not etmiş olmak için bunları karalama gereği duydum. Odamın loş ışığı ve arkaplanda çalan Slowdive - Rutti parçası uykumu getirmeye başladı. Şimdi bu yazıyı sonlandıracağım. Bilgisayarımı kapatıp yarın için çantaya yerleştireceğim. Telefonumu şarjdan çıkaracağım. Önce yatak odama gidip ışığı açıp geleceğim. Sonra buradaki ışığı kapatacağım ve gidip dişlerimi fırçalayacağım. Ardından kombiyi kısıp yatağıma gideceğim ve kitap okuma pozisyonu alacağım. Ama kitap okumayacağım. Mesaj yazacağım. Ve öyle umuyorum ki tam olarak şu satırlarda bir çeşit zamanda yolculuk yaşatacağım. Çünkü bunların hepsi aslında oldu. İyi geceler Murphy. Senin adının geçmediği bir yazı eksik olurdu. Eksik olmasın, eksik olma. :)</span></span></span><br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"> </span></span></span>Mshnhttp://www.blogger.com/profile/10547996975952591823noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-8440133182980430840.post-19532643568728038772018-02-04T16:35:00.000+03:002018-02-04T16:35:19.710+03:00Doğu Ekspresinde Cinayet ve Başka Birtakım Mevzular<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;">"Bloga yazı yazsana."</span></span><br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;">(Murphy)</span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Efendim, merhabalar,</span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">4 Şubat olmuş yahu. Blogda yazı yok yeni yılda. Hiç de uyarmıyorsunuz. Murphy de olmasa kimsenin gerçekleri yüzümüze çarpacağı yok. Teşekkürler Murphy. Bu yazı senin için.</span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Bir gün gene kendimi kaptırmış, çalışıyorum ofiste. Çünkü ben hep ofiste çalışırım. Öyle şekil olsun diye bilgisayarımı alıp Starbucks'ta çalışanlardan değilim. Ha, gönül isterdi ama bilgisayarım üç buçuk ton. Masaya sığmayız. Masaüstü bilgisayar gibi bir şey. Ama bunun konumuzla alakası yok. Geçiyorum o yüzden.</span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Bir mesaj geldi. Baktım bir link var mesajın içinde. Linke emir verdim, açıl! Bilgisayar mühendisi olmama rağmen sadece bakarak bir linkin içinde ne olduğunu bilemeyebiliyorum. Doğu Ekspresinde Cinayet'in filmi gelecekmiş, fragmanın linkiymiş bana gelen. Fragmanı izledim. Gönderen kişiye de (o zamanlar Murphy yok tabii) 'yalnız Agatha Christie biraz fena yazar, kafalar karışmasın' gibi bir şey söyledim. Ama kafamda bambaşka bir şey dönüyor. Lan yapsam mı, yapmasam mı... Yaptım! \o/ Dedim, beraber izleyelim. 'Why not' dedi. Multikültürel insanlar olduğumuz için cümlelerimizin yarısı İngilizce çıkar ağzımızdan. Lütfen çekememezlik etmeyelim.</span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">O zaman ben alayım biletleri dedim. Yoo, gidince alırız dedi. Ben de dedim çok önlere kalmayalım diye demiştim ben. Tamam o zaman dedi. Khkhkhk... Ben bu tamam o zamanı biletleri sinemaya gidince alacağıza yordum. Bir saat kadar sonra mesaj geldi 'Mustafa?'. 'Efendim ...?'. Meğersem 'tamam o zaman'ı alalım şimdiden biletleri diye demiş. 'Oh noooo, anlaşamıyoruz' diye yazmıştı sonra, iyi hatırlıyorum. Türkçe konuşsan anlaşırdık diye geçirmiştim içimden. ŞAKA ŞAKA!!! :))</span></span><br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi7bDxCeCEN9euVJ8v0W7gyp32Puzm5wyolU7lyuEXL0rGnOKq9Xc0kTn-hUSxYbkSK9cEa_UQFmr-hmow6hXlU30cH3ziIuEbYIt9IrfeoLdi7M3GX3yi4cEYNAI-jac72h7TpkpL2BDKt/s1600/murderOnTheOrientExpress.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="1000" data-original-width="674" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi7bDxCeCEN9euVJ8v0W7gyp32Puzm5wyolU7lyuEXL0rGnOKq9Xc0kTn-hUSxYbkSK9cEa_UQFmr-hmow6hXlU30cH3ziIuEbYIt9IrfeoLdi7M3GX3yi4cEYNAI-jac72h7TpkpL2BDKt/s320/murderOnTheOrientExpress.jpg" width="215" /></a></div>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Biletleri 18 Kasım 2017, 16:30 seansı ve I11-I12 numaralı koltuklara aldım ve beklemeye başladım. O gün gelsin diye bekledim. Veee o gün geldi. Sinemaya gideceğimiz yerde buluştuk. Bir kitap almıştım hediye, onu verdim. Aldığı gibi çantasına koydu. Dedim bi baksaydın, belki bi şeyler yazmışımdır önüne. Ama bunu birkaç saat sonra dedim. O an diyemedim. Çünkü en odun benim yaaa. Bu şaka değil, gerçek; çünkü benim.</span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Filmden epey önce buluşmuştuk. Bir şeyler yiyecektik öncesinde. Hamsi yeme kararı aldık. Hayatımda ilk kez çatalla hamsi yedim. Dedem görse laf sokardı, ciiyzıss! Yerken bileti sordu. O gelmeden almıştım çıktısını. Ona verdim. Kitabın arasına koydu. İşte, o esnada söyledim kitabın önüne bir şeyler yazdığımı. O zaman okudu. Söylemeseydim içimde kalacaktı; çünkü okurkenki tepkisini merak ediyordum. Yaklaşık bir hafta öncesinde konuştuğumuz bir şeylerle alakalı yazmıştım. Beğendi diye düşünmek istiyorum. Beğenmemiş bile olsa elyazımı okumak için gösterdiği çabayı takdir ediyorum. :)</span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Laf lafı açtı. Konuştuk ettik ama ben hep böyle sağ üste, sol üste falan bakıyorum gene. Gözünün içine bakamıyorum. Gelmiş, bi karış mesafede duruyor. Çok yakın! Ben o an anlamıştım o gün acayip bir pot kıracağımı. Ehem, neyse. Ona daha var.</span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Kalktık ve sineama salonlarına doğru yollandık. Beklediğimiz yerde vampirli bir poster vardı, hangi filmindi hatırlamıyorum şimdi. 'Benim de en iyi arkadaşım vampir' dedi, soramadım ki o an kim o diye ama sanırım beni kastetmişti ya da ben öyle düşünmek istedim. Bir şey diyemedim. Sonra dedi ki salona girelim. Ben daha erken dedim. Ama girdik. Ve çıktık. Hahahhaa, daha salon temizlenmemişti. Resmen ilklerin günü, ilk kez film izleyeceğim salona birden fazla kez girdim.</span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Film başlayana kadar geçen ilk yarım saatlik reklam seansı süresince hımmm, düşüneyimmm, 28 dakika 13 saniye falan telefonuyla ilgilendi. Ben aslında bozuldum epey. Ama bunu aylar sonra söyledim. Çünkü o an söyleyebilecek bir konumda değildim. Aslında o an hiçbir konumda değildim. Kafam karışmıştı. Yareppim, neden böyle oluyordu? Bu reklamlar neden bitmiyordu? Mustafa bu kadar soru sormayı nerden öğrenmişti? </span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Sonra film başladı. Aslında filmin kendisinden çokça bahsedecek değilim. Bu yazıyı ben o günün anısına yazıyorum. Ama yine de unutmamak adına birkaç kelam etmeliyim. Filmdeki İstanbul hoşuma gitti. Köprüler yok, tarih eski, insanlar işinde gücünde. Ama filmde yaklaşık yüz kırk yedi bin üç yüz on sekiz karakter olduğu için bir yerden sonra ipin ucunu kaçırdım. İkinci yarıda katil kim oylamaları yapıyorduk. Teknik olarak ikimiz de tutturduk. :) Ben filmi beğendim. Kenneth Branagh'a Harry Potter ve Sırlar Odası'ndaki Gilderoy Lockhart rolüyle başlayan şaşmaz bir sempatim var. Onun da etkisi olabilir. Bilemiyorum.</span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Ehem, sonra film bitti ve bana dedi ki filmi beğendin mi? Keşke bu kısmı yazmak zorunda olmasam. İçimden neler geçiyor ama şüpheye düşmüşüm ya bir kere, hiçbirini diyemiyorum. Ben de direkt teknik bir yorum (söylenmemesi gerekenler kümesi) yaptım ve ağzımdan şöyle bir şey çıktı, ben mi söyledim ondan bile emin değilim: 'Acaba başka biri çekseydi nasıl olurdu?'. Evet, bunu dedim. Şimdi düşününce sığırlıkta bir dünya markası olduğum gözüme daha net görünüyor. Başarılı saçmalamışım yine de. Kendimi takdir ediyorum. Üzücü oldu tabii. Çünkü aylar sonrasında aslında onun da o gün söylemek istediği ama bu laftan sonra söylememe kararı aldığı şeylerin tıpkı benim aslında söylemek istediklerim olduğunu fark etmiştik. Böyleyken böyle...</span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Çıkışta onu otobüse bindirdim ve ben de eve döndüm. <a href="https://rekursifdusunce.blogspot.com.tr/2017/12/29.html" target="_blank">29</a> başlıklı yazımdaki 'olur olmadık yer ve zamanlarda olur olmadık laflar etmek' konulu gündem maddem işte yukarıdaki arkadaştan ötürüydü. Tamamı değilse de 51%'i tek başına onun eseridir. Biraz yol aldığımı ümit ediyorum geçen sürede ama onaylatmak için bu yazının yayımlanmasını beklemem lazım. Sence yol aldım mı Murphy?</span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Şu an aklım çıktı sayın seyirciler! Tam yukarıdaki cümleyi yazdığımda telefonda konuştuğumuz bambaşka bir konudaki bir soruma 'Yok' diye yanıt geldi. Ekşın dolu bir yaşam valla. Sakinim, sakinim, sakinim... :)</span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">***</span></span><br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh7M7gxC5jQVymFF7K0hKdOruU7m09UNOk4QVpcefH0zp9mqDfaC_jXQ6avdYnwXciPp03NDgvhgZ6t_d6Owc-_8wYalcYqNWYfAgk9uGIBEP0F3Uswain9lDMJfgarK7cWr3KXc3eqEW07/s1600/IMG_5300.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh7M7gxC5jQVymFF7K0hKdOruU7m09UNOk4QVpcefH0zp9mqDfaC_jXQ6avdYnwXciPp03NDgvhgZ6t_d6Owc-_8wYalcYqNWYfAgk9uGIBEP0F3Uswain9lDMJfgarK7cWr3KXc3eqEW07/s320/IMG_5300.JPG" width="240" /></a></div>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">İlerleyen günlerde bana bir(kaç) hediyesi olduğunu söyledi ve yemeğe çıktık bir akşam. Kitabını almış bana Doğu Ekspresinde Cinayet'in. Yalnız iyi güldük. Başarılı bir seçim. Takıntılarımın farkında çünkü. Girişine bir şeyler yazmasını istedim ve yazdığı şey gerçekten ibretlik oldu. Şuralarda bir yere eklemiş olmam lazım. İmza kısmını üstün fotoğraf düzenleme yeteneklerimle yok ettim isminin görünmesini istemediğim için. Sizce de yazdığı çok başarılı bir laf sokma örneği değil mi? Ben kızamadım şahsen, takdir ettim ve yine güldük deliler gibi. Çok güzel bir anı oldu. Tekrar teşekkür ederim efem.</span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Sonra ne yaptım? Tabii ki kitabı okudum hemen. Okurken fark ettim ki karakterleri hiç takip edemiyorum. Film kesinlikle daha rahattı. Tabii ki sinemanın ve edebiyatın dilleri farklı olduğu için değişmiş noktalar vardı ama bence filmi izlenmişse kitabı okunmasa da olur. Tabii, bu benim için geçerli değil. Benim istisnam çok büyük. Ben severek okudum.</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><br /></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Bir de ciltli baskısını satın almış. Ne kadar da kaliteden ödün vermeyen bir Murphy Allah'ım. Teşekkür ederim.</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><br /></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">***</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><br /></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Şu ana kadar yazdıklarımı tekrar tekrar okudum. İstiyorum ki sonradan hatırlayacağımız, önemli diyebileceğimiz hiçbir şeyi atlamamış olayım. Böyle de bir takıntım var. Yine 29 başlıklı yazıdaki mükemmelliyetçilik konulu gündem maddesi bu da. Onunla ilgili ya da ona yazılmış (çünkü burda olmayan en güzel yazılarımı direkt ona yazıyorum, evet) hiçbir şey benim için 'tamam, bu oldu' diyebileceğim kadar güzel gelmiyor. Sanki hep daha iyisi olabilirmiş gibi. Ama o beğeniyor. \o/ Daha ne olsun? :)</span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">***</span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Şimdi, biraz da blogla baş başa konuşma kısmı. Bu kısımları ayrı seviyorum. Şu anda, bu son cümleleri yazar yazmaz bir an durdum ve derin bir nefes aldım. Ne yazmak istiyorum? Var bahsetmek istediğim bir şey. Mucize gibi bir şey. Bakalım düzgün ifade edebilecek miyim.</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><br /></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Hayatım boyunca aklımın yarısını sadece sağlık konularına ayırdım desem yeridir. Aklımın gerçekten neredeyse yarısı tamamen o konuyla meşguldü. Ömrümce ne yaptıysam geri kalan yarısıyla yaptım gibi hissederdim. Sanki o sorunlar olmasaydı çok daha iyi ve güzel şeyler yapabilecekmişim gibi.</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><br /></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Bu, değişti. Ama nasıl anlatabilirim? Onu düşünüyorum. Şimdi aklımın o yarısı yine dolu. Ama önceki konu beni sinirli, hırçın, yorgun birisi yapıyordu. Şimdiki ise sakin, mutlu ve huzurlu yapıyor. Sanki kötü bir şeymiş gibi yazıyorum, değil mi? DEĞİL İŞTE! Ben değişiyorum ve insanlar bunu anlamıyor. Sen neden durgunsun diye soruyorlar. Durgun falan değilim ben. Duruldum, sakinleştim, kendimi dinliyorum. Etrafımdaki renkleri, sesleri, ışıkları görmeye başladım adeta. Algılarım açıldı sanki. Önceden ne kadar sinirli olursam onu bastırmak için o kadar neşeli görünmeye çalışır, milletle şakalaşırdım. Gevezeyim derdim bunun adına. İnsanlar onu ben sanıyorlar, çünkü öyle alıştırmıştım. Şimdiyse o kadar sakinim ki insanları sadece dinlemekle yetinebiliyorum.</span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Ben bir şey demesem de olur gibi. Daha önce kendi hayatımın kıyısında köşesindeymişim de şimdi merkezinde biriyle, O'nunla el eleymişim gibi. Bir yandan hala bazı şeyleri oturtmaya çalışırken bir yandan da içimin içime sığmamasını kontrol etmeye çalışır gibi. Yer yer elime dikenleri gelse de güllerle dolu bir cennet bahçesinde yürür gibi. Her anımı, saniyelerimi, dakikalarımı, saatlerimi, günlerimi, aylarımı, yıllarımı; ömrümü bir çift göze bakarak ya da o bir çift gözle aynı yere </span></span><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">bakarak </span></span>geçirebilirmişim gibi.</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><br /></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Öte yandan, insanların alışmış olduğu 'ben'le alakalı kaybetmek istemediğim, kaybetmemem gereken birtakım özellikler var. İşte, bugünlerde de bunları öğrenmeye, bu dengeyi kurmaya çalışıyorum. İnsanlarla yine şakalaşıyorum. Hem şimdi daha zevk alarak yapıyorum. İstiyorum ki birisi için iyi bir şey yapayım. Bu çok baskın bir his. İnsan sevince, mutlu olunca içine sığmayan kısmıyla başkalarını da mutlu etmek istiyor belki de. Bilemiyorum. Ama beni tanıyanlara demem odur ki ben durgun değilim; ben, çok iyiyim.</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><br /></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Biraz olsun anlatabildim bence. Daha sık mı yazmalıyım ne? Çok iyi geldi. Bana bu yazıyı yazdırdığın için sana teşekkür ediyorum Murphy. Aklımın o yarısındaki de sensin işte. Ne yapsam, ne etsem oradasın. Bu yüzden ne senin yanında yapmayacağım bir şeyi yapıyorum sen benimle değilken ne de söyleyeceğim bir şey söylüyorum. Bence sen yavaş yavaş beni daha iyi bir insan yapıyorsun. 'Keşke yalnız bunun için sevseydim seni!'.</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><br /></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Sevgiler, saygılar efendim. Sağlıcakla kalın.</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><br /></span></span>Mshnhttp://www.blogger.com/profile/10547996975952591823noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-8440133182980430840.post-68921915517906490122017-12-19T02:30:00.000+03:002017-12-24T14:45:55.715+03:0029<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;">"Tanıdığım en güzel insanlar, yenilgiyi, acıyı, mücadeleyi ve kaybı yaşamış olan ve diplerden çıkış yolunu kendileri bulmuş romantik ve anarşist olan insanlardır. Bu kişiler yaşama karşı geliştirdikleri kendine has takdir, direniş, duyarlılık ve anlayışla; şefkat, nezaket, bilgelik ve derin sevgiden kaynaklanan bir ilgi ve sorumlulukla doludurlar. Güzel insanlar öylece ortaya çıkmazlar; onlar, oluşurlar." (Elisabeth Kübler-Ross)</span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Efendim, merhabalar...</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Derin bir nefesle başlıyorum ve bu nefese şükür adını veriyorum. Yaşadığım her şey için; beni bugüne getiren herkes ve her olay için; sahip olduklarım ve olamadıklarım için; hayallerim ve hayal kırıklıklarım için; sevinçlerim ve kederlerim için; kazandıklarım ve kaybettiklerim için; olan ne idiyse, ne olmaktaysa ve hatta ileride ne olacaksa hepsi için; bugün şükürle doluyum. Allah'ım, bana yaşayayım diye verdiğin bu hayat için teşekkür ederim. Ben, hala sözümdeyim, yaşamak istiyorum.</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">2015'teki kırıklardan, 2016'daki hissizlikten sonra 2017 beklenmedik ölçüde güzel bir yıl oldu ve olmaya devam ediyor. Benim doğumumun üstüne güneşin etrafındaki 29. turunu tamamlayan bu dünyada gerçekten hayat olduğuna dair ümitvarım. Şaşkın mıyım? Evet.</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Kabul etmek ne kadar zor olsa da kendimle ilgili konularda hep karamsarmışım meğer. İnsanlarla onların sorunları hakkında konuşurken ne kadar olumluyumdur halbuki. Mumun dibine ışık vermemesi, ihlali en zor fizik kurallarından birisi olabilir. Ama bence bu kuralı bozmak bir aynayla mümkün. Evet, bir aynayla... Peki, nedir bu ayna? İnsan. İnsanın ilacı da tıpkı cehennemi olabileceği gibi yine başka bir insan. Geçmişten sadece ders alabilirim. Geleceğin gelip gelmeyeceğini bile bilmiyorum. Elimde sadece bugün var ve bugün bir aynam var. Bunun için ayrıca teşekkür ederim. Bu aynanın adını ironik bir şekilde Murphy koymak istiyorum. Çift anlamlı cümleler için de teşekkürler. Gerçekten çok eğlenceli. :)</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">***</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Bu yıl tanıdığım iki kişi</span><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">den özellikle bahsetmek isterim. Kayda değer insanlarla dolu olsun istiyorum bu yazı. Bu yıla özgü, tam üç yıl sonra kendimi vererek yazdığım bir doğum günü yazısı için bunu yapmalıyım en azından.</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Çiko'yu tanıdım bu yıl. Kendisi tam bir 'deli tirnana' bizim oranın deyişiyle. Zilyon cümle kuruyor ama kendisi hakkında işe yarar hiçbir bilgi vermiyor. Seni iki numaraya yazıyorum Çiko. Adını da yazmayacağım ki yıllar sonra bu kimdi diye düşüneyim(!). Şaka şaka, Çiko deyince aklıma sen gelmeyeceksen zaten beni bi' yerden atsınlar. Tercihen alçak bi' yerden. Yüksek olunca düşmesi zaman alır. Üşenirim ben. Şans bu ya, yerçekimi falan bozulur, havada kalırım. Maceralara bayılırım ama o kadar da değil. Burayı sana okutacağım ve sen de yaklaşık şöyle bir tepki vereceksin garanti: 'yğhhaaa aaağbiiiii hahahahahoğağağa'. Gülmeyi unuttun be Çiko. :) Var ol, var olmaya devam et, hep ama, ol oralarda bir yerde. Teşekkür ederim.</span></span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Aynam var bir de: Murphy. Sanki başıma hiç kötü bir şey gelmemiş gibi. Her şeyi yapabilirmişim, tüm zorlukları aşabilirmişim gibi. Dünyadaki tüm taşlar yerine oturmuş gibi. Derin bir nefes alıp adına şükür demek gibi. Utanmak gibi biraz, çekinmek gibi. Anın kıymetini bilmek, susmak gibi. Susabilmek ve bundan rahatsız olmamak gibi. Uykumun düzene girmesi gibi. Sabırsızlanmaktan keyif duymak gibi. Gönül rahatlığıyla her şeye 'olsun' diyebilmek gibi. Tarif edecek kelime bulamamak gibi biraz, şu an ellerimin titrememesi gibi. Beraber bir yapbozu bitirmek, sevilen bir filmi ya da diziyi izlemek gibi. Benim de bir mucizemin olması gibi. Özel harflerin büyük yazılmasının bir sebebi olduğunu fark etmek gibi. Bakışında kitap okumak, gülüşünde sevilen cümlelerin altını çizmek gibi. Yer yer aşk gibi; ama hep sevmek gibi. Kendiliğinden çıkan kahkahalar gibi. Bilmemeyi bilmeye tercih etmek, düşünmeden yaşamak gibi. Mutlak bir huzur, çoklukla mutluluk gibi. Daha güzel şekilde yan yana dizilemedikleri için harflere bağırıp çağırmak istemek, sonra yine onlara sarılmak gibi. Sarılmak gibi, evet, bu dünyadan olmayan bir his gibi. Hazır olmak gibi. Sultan Makamı'nda Sultan'ın Asiye'ye '<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;">Asiye, ben seninle karşılaşacağımı bilseydim, başka türlü yetiştirirdim kendimi.</span>' deyişindeki kendini yetiştirebilmiş olmak gibi. Kendine güvenmek gibi. Bunların hepsini toplasanız yetmezmiş gibi. <span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;">Bir gün biri gelir ve siz tüm gidenlere teşekkür edersiniz</span> gibi. Teşekkür ederim, teşekkür ederim, teşekkür ederim (gibi değil). </span></span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">***</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Bitti mi? Bitmedi. Biter mi hiç? Şimdi kendi içime, benden geriye ne kalmışsa ona dönme ve konuşma zamanı. Bir şeyleri değiştirmek için ilk adımı atıp kabul etme, ardından da bunları iyileştirmek için mücadeleye başlama zamanı. Çok tuhaf ama gerçekten zerre karamsarlık yok içimde. Yeterince zamanla hepsi olacakmış gibi.</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Kafamı önüme eğip tüm benliğimle düşündüğümde değiştirmek istediğim çok ciddi üç konu buldum kendimle alakalı. Bunlar bir anda olacak şeyler değil tabii ki; ancak ben o yolda olacağım. Olmak zorundayım. Yoksa ilerleyemem.</span></span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">İlk ve en önemli konu beni hayatım boyunca aşağı çeken, yardım alamadığım, kimden nasıl yardım istenir, istenir mi onu bile bilemediğim bir konu: değiştiremeyeceğim şeyleri kabullenmek. Acayip zor. Öyle böyle değil. O kadar yoğun bir haksızlık duygusu ki bugüne gelmek için adeta savaş verdim. Gerçi bundan üç dört yıl öncesi kadar zor değil. Birtakım umut ışıkları var zamanla en azından büyük oranda halledebileceğime dair. Bu da benim ömürlük yolculuklarımdan birisi olacak gibi duruyor. Bence güzel ve eğlenceli bir yolculuk olacak.</span></span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">İkinci konu benim deyişimle 'kendi yakamdan düşmek'. Bu aslında birinci maddenin devamı bir nevi ama benim için ayrı bir başlığı hak ediyor. Ne yapsam yetersiz, daha fazlasını ve iyisini yapabilirmişim gibi bir kaygı mı desem, abartma huyu mu desem... Bir saçma ruh hali hakikaten. Bir bırak diyorum kendime, rahat ol. Herkesi memnun edemezsin. Gerçi herkesi memnun etme gibi bir düşüncem yok. Anlatamıyorum işte. Kesin bunun teknik bir ismi vardır da ben bilmiyorum. Boşver kelimesini kullanabilen birisi değilim. Belki biraz onunla alakalı. Bazen boşverebilirsem bu iş olur. Çok riskli. Ama, işte, öyle. Aferin Mustafa, mükemmel açıklayıcı oldun şu an. Buradan yıllar sonraki bana selam ederim. Hala bu kadar zor mu?</span></span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Üçüncü konu da olur olmadık yerlerde ve vakitlerde söylenmemesi veya yapılmaması gereken ne varsa onu bulup söylememek, yapmamak. Gerçekten mükemmel ötesi bir dingillik. Hiç tavsiye etmem. Aslında içimden iyi şeyler geçiyor ama ağzımdan bambaşka cümleler çıkıyor. Harika değil mi ama? Değil, evet, bence de. Bunu diğerlerine nazaran daha kolay halledebilirim gibi geliyor bana. En azından bunu önümüzdeki sene içinde halletmiş olmayı umuyorum.</span></span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">***</span></span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Ne tuhaf, bir daha yirmili yaşlarımda doğum günü kutlamayacağım. Öte yandan yirmili yaşları yaşayabilmiş olmak da çok güzel. Ne kadar sakinim şu an... Allah'ım, bunun bozulmasını istemiyorum. Ben elimden geleni yapacağıma söz veriyorum. Hell yeeeaaahhh demek istiyorum ama bir önceki cümleyi düşününce bi' gülme geliyor. Gördünüz, değil mi? Üçüncü maddeye örnek. Ciiiyzıs... :)</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Yazıyı bir alıntı ve bir şarkıyla bitirmek istiyorum. Şarkıyı yeni keşfettim aslında. Çok hoşuma gitti: Moğollar'dan Yolum Seninle.</span></span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Hoşça kalın güzel insanlar. Selamlar, sevgiler, hürmetler...</span></span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;">"Tek bir kişinin hoşuna gitmek için yazın. Pencereyi açıp bütün dünyayla aşk yaşamaya kalkarsanız zatürre olursunuz." (Kurt Vonnegut)</span></span><br />
<br />
<iframe allow="encrypted-media" allowfullscreen="" frameborder="0" gesture="media" height="315" src="https://www.youtube.com/embed/EF4H_vX1qtU" width="560"></iframe>
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;">Beni çağıran uçurum, uçurum oldu sevdan...</span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;">Kaçmam...</span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;">Yok saklanmam başından-sonundan, korur bizi...</span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;">zaman...</span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;">Kim söylemiş son diye, olmaz diye, kanar diye...</span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;">Anlatma...</span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;">Anlamam...</span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;">Aşk varken; sözlerinde, düşlerinde, yeniden doğmak gibi nefesinle, çoğalıp sevginle...</span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;">İsteme...</span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;">Durdurmam...</span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;">Kim söylemiş son diye, olmaz diye, kanar diye...</span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;">Anlatma...</span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;">Anlamam...</span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;">Büyüt beni; gözlerinde, ellerinde, yeniden ses oldun sözlerime,</span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;">gücün saklı içimde...</span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;">Vursunlar...</span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;">Ağlamam...</span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;">İster bahar, ister ayaz...</span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;">Yolum seninle...</span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;">Duysun dünya, karşı dursun, düşsün peşime...</span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-size: small;">Dipnot: Günlük hayatta beni tanıyıp da bu yazıyı okuyacaklara naçizane bir tavsiye: soru sormak yok, süründürürüm. :)</span></span>Mshnhttp://www.blogger.com/profile/10547996975952591823noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-8440133182980430840.post-5625232428270882602017-11-22T20:57:00.000+03:002017-11-22T20:57:24.086+03:00Coşkuyla Ölmek II<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;">"Çoğu zaman, kelimenin gerçek anlamıyla acıyla farkına varıyorum ki anlatmak istediğimin yirmide birini bile anlatamadım ve hatta hiçbir şey anlatamadım." (F. M. Dostoyevski)</span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Ben bu blogda yaklaşık üç yıl önce bir kez <a href="https://rekursifdusunce.blogspot.com.tr/2014/09/sule-gurbuz-coskuyla-olmek.html" target="_blank">coşkuyla ölmüştüm</a>. Bu akşam o yazının izinde tabiri caizse bir durum güncellemesi yapmak istiyorum. Böylece ne kadar takdire şayan (az) bir insan olduğumu bundan bilmem kaç yıl sonrası için kendime not düşmeyi hedefliyorum.</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">*** </span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">İstediğinde gezip tozabilen birisiyim. Niye olmayayım ki? Becerebiliyorum. Beceremediğim zamanlar olmuştu, yaklaşık yirmi yedi yıl kadar. Elimi cebime sokup sahil boyu ağır ağır, hem de inadına ağır yürüyebiliyorum. Sıkılana kadar... Çok mu anlamlı, çok mu önemli? Evet!</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Siz kimsiniz ki size tüm doğruları(mı) söyleyeyim? Bir mucizeyi bekliyorum. Hayır, beklemiyorum. Evet, bekliyorum. Bilmiyorum. Gerçekleşmemesi önemli değil, gerçekleşse önemli olurdu. Bir yalanı yaşamıyorum, bir gerçeği yaşıyorum. Kaçmaya devam ediyorum. Kendime bir Bastiani Kalesi kurdum, serdim önüne de çöl gibi bir çöl. Kalenin kapısından dışarı adımımı atmıyorum. Kapıyı açar da yanlışlıkla çölde açmış bir çiçek görürüm diye ödüm kopuyor. Hayallerim hala sanki onları detaylıca düşünürsem mümkünatı yok gerçekleşmezlermiş gibi. Korkuyorum, kaçıyorum, dışarı adımımı atmıyorum. Çölden gelecek bir düşman beklemiyorum. Bir düşmandan korkmuyorum, eğlenceli bile olabilirdi. Ya beklediğim kişi gelirse, ya tanıdık biri gelirse, ya istemediğim biri gelirse?</span></span></span><br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Birilerini tanıdım. Bazı insanlar geliyor; çoğu gidiyor, azı kalıyor. İnsan istiyor ki kimisi hiç gitmesin (unutmadım, selamlar...). Sonra bunu isteyenin karşısındaki kalkıyor, gidiyor. Gitmek zorunda kalıyor. Çünkü öyle olması gerekiyor. Acı oluyor. Sonra o acı geçiyor. Acı çekmiş olmak geçmiyor. İnsan dalgınlaşıyor. Sürekli uzaklara dikiyor gözlerini. Soru istemiyor, sorun istemiyor, bilmek istemiyor, tanımak istemiyor. Peki, insan ne istiyor? Bilinmek istiyor. Farkında olunmak istiyor. Tanınmak istiyor. İnsan, ne istediğini kendisi de bilmiyor. İnsan, ahmak; insan, nankör; insan...</span></span></span><br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Doğup büyüdüğüm yerden iyi ki ayrıldım. Ayrılmasam delirecektim. İnsanları anladım. Anlam veremediğim davranışları oldu. Bu yanlış, bu böyle olmamalı dediklerim oldu. Ama, işte, oldu. Çünkü? Çünkü öyle olması gerekiyordu. İnsan olan bir kerede anlar. Ben insan olamamıştım. Suratını asmış; günü gününü, anı anını tutmayan bir 'şey' olmuştum. Kendimi anlamıyordum. Okumaya devam ediyordum. Zaten uzaklaştığım insanlardan iyice kopmaya başlamıştım. Kimseyi arayıp sormaz olmuş, laf edene de karşılık vermeye başlamıştım. Benden kıymetli miydiler? Ben kıymetli miydim? Böyle bir kıyas yapılabilir miydi? Yaptım. Benden kıymetli olsunlar istedim. Yeter ki bana dokunmasınlar. İçimdeki sesi yine susturamadım. Hala konuşuyor. Susturamayacağımı anlayınca dinlemeye mi başladım peki? Hayır. Görmezden geldim bir süre. Bunun da hayatta bir kişiye zararı olduğunu fark ettim; bana. Döndüm içimdeki sese. Dökül dedim. Derdin nedir? Ne olur dedi, iki artı iki dört etmesin. O salıncak var ya dedi, beni orada bıraktın. Bir boşluğun içinde, hala, bir ileri, bir geri, sallanıp duruyorum dedi. Sen elini cebine sokup gezip tozarken beni unuttun, unutmuş gibi yaptın dedi. Anladım. Hak verdim. Tamam dedim.</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">***</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Gerisi gelmiyor, değil mi Mustafa? Kırk dakikadır klavyeye bakıyorsun. Daha çok bakarsın, ben sana söyleyeyim. Bugün birisi sırf senin saçma sapan bir davranışın yüzünden "kendimi salak gibi hissediyorum" dedi. Seni tebrik ediyorum. Olmak istediğin kişiden üç beş adım birden uzaklaştın. Bravo. Bütün kainat seni alkışlıyor şu an. Tüm ışıklar üzerinde. Mutlu musun? Çok basit, çok çok basit bir şey yapacaktın altı üstü. Niye erteliyorsun? Niye daha iyi hissettiremediğin gibi kötü hissettiriyorsun? On kere iyi olsan bir kere kötü oluyorsun. O bir kere de her şeyi kırıp döküyor. Neden yakınken bu kadar yakın, uzakken bu kadar uzaksın? Ne olacak?</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Bilmiyorum...</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Aslında aklımdan kötü bir şey geçirmiyorum. Yapacağım şeyleri yine yapacağım. Ama dışarıdan baktığımda hak veriyorum. Önemsemiyormuşum, ilgilenmiyormuşum gibi görünüyorum. Hep o maske... Sanki ben istedim. Allah belasını versin, sanki ben istedim. Heyhat, belki de <span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;">bir dağı aşmak zorunda olan seyyah gibi bu konuda susmak en iyisi; elbette dağ olmasa, yol çok daha rahat ve kısa olur, ama sonuçta orada ve aşılması gerekiyor</span>.</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Kendi önümdeki en büyük engelim. Biri beni durdursa ne güzel olacak. Yoksa kendimle işim var.</span></span></span><br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">İçimdeki boşluk gün geçtikçe büyüyor. Kendimi iyi hissetmiyorum.</span></span></span><br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Dipnot: Tüm samimiyetimle, özür dilerim.</span></span></span><br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><br /></span></span></span>Mshnhttp://www.blogger.com/profile/10547996975952591823noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-8440133182980430840.post-18560252753748460792017-10-14T22:30:00.001+03:002017-10-14T22:30:30.255+03:00Uy Haçan Daa (Inspark Trabzon'da)<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;">"Önemli olan ulaşılmak istenen yer değil, yolculuğun kendisidir." (Jodi Picoult)</span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Efendim, merhabalar. Hepinizi sükunetle selamlıyorum. Çünkü neden selamlamayayım?</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Nasılsınız?</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Üniversite üçüncü sınıftayken can sıkıntısından açtığım ve en azından okuduğum kitaplar hakkında yazarım diye yola çıktığım bu blog sanırım gittikçe bir gezi bloğuna dönüşme gayreti içerisinde. Bu yazımda sizlere şirketçe yapmış olduğumuz Trabzon gezimizden bahsedeceğim. En azından deneyeceğim. Yıllardır buradayım, beni bilenleriniz olabilir. Zevzekliğe aşırı yatkın bir insanım. Trabzon gezisi derken bir bakmışsınız ineklerin sosyal hayatından bahsediyorum. Yadırgamayın, bunlar gayet olağan.</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Bir kısmınızın bilebileceği üzere bir önceki gezi yazım <a href="https://rekursifdusunce.blogspot.com.tr/2017/07/londra-izlenimleri.html" target="_blank">Londra İzlenimleri</a> başlığını taşıyordu. Fark etmişsinizdir, sürekli medeniyet başkentlerine seyahat ediyorum. Önce Londra, şimdi Trabzon. Gezide kalite benim için önemli. Evet.</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Hayır hayır, istirham ederim 'sen zaten Trabzonlu değil misin, neyin peşindesin' gibi rencide edici laflar etmeyelim. Ben hayatım boyunca Trabzon'u gezmedim. Ben, kendi köyümü bile gezmedim. Yağmurdan fırsat bulup da evden çıkamıyorduk ki. İlk fırsatta soluğu 1500 kilometre ötede, Çanakkale'de aldım o yüzden. İtirazları bertaraf ettiğimi düşünüyor ve başlıyorum.</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">***</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">2017 yılında iyi çalıştık ve çalışmaya devam ediyoruz. Bir gün gene darlanmışım işten güçten, çıktım Serdar'ın karşısına, ben dedim, aksiyon istiyorum (hayat Maximum'da hareketini canlandırmanız lazım bir de bu anda: aşağı yukarı şu şekil: \o/)! Bir etkinlik düzenleyelim, bir yerlere gidelim. Tamam abi, yapalım, bi' sakin ol dedi (bu kadar kolay olmasını beklemiyordum). Ne yapalım dedi. Dedim memlekete götüreyim sizi de medeniyet görün.</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Tabii ki olaylar böyle gelişmedi ama düşününce yine de eğlendim. Organizasyonun bütün yükünü hemşerim, dünyalar tatlısı, aman hadi hayırlısı soluûşın enciniyırımız Hüsna üstlendi. Ona yıktık desek daha doğru, haha. :)</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Tarihleri belirledi, biletler alındı, birtakım dayanışmalarla rota belirlendi, servisler ayarlandı (bu noktada Ebru'ya da teşekkür ediyoruz tabii ki) derken öyle sanıyorum ki çoğumuzun ihtimal dahi vermediği yolculuğa geçen cuma çıktık. Tabii şu anda 25 Eylül Pazartesi, bu yazı ne zaman biter bilmiyorum, geçen cuma da mantıken Eylül'ün 22'si oluyor.</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">***</span></span></span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhTreTxqxKjqV-wv4-02Z7llsuJ0fnJHYm9_SCu8IM_Fu4CHUMPKFhmAygPkYaZRyeqxRoHCznJW5aghRQgNZVYtadQ6pf1ehCazGg6yCSZRTTNP134yYWBsaJgpDu_4t-Im-uC2ZJG4aK8/s1600/hamsik%25C3%25B6y.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1200" data-original-width="1600" height="480" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhTreTxqxKjqV-wv4-02Z7llsuJ0fnJHYm9_SCu8IM_Fu4CHUMPKFhmAygPkYaZRyeqxRoHCznJW5aghRQgNZVYtadQ6pf1ehCazGg6yCSZRTTNP134yYWBsaJgpDu_4t-Im-uC2ZJG4aK8/s640/hamsik%25C3%25B6y.JPG" width="640" /></a></div>
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"> ***</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">17 kişilik kafilemiz cuma günü öğleden sonra 18:35 uçağıyla Sabiha Gökçen'den Trabzon'a uçtu. Kalabalık olduğumuz için havaalanında beklerken iki üç masa işgal ettik. Bir ara biz marjinal olduğumuz için Şermin'le dedik biraz çalışalım mı. Açtık bilgisayarı (valla ben değil, Şermin getirmişti), çalışıyoruz. Aleyna, pardon, Berfin de karşımızda dünyanın en neşeli kitaplarından birini (<a href="http://rekursifdusunce.blogspot.com.tr/2013/09/franz-kafka-dava-kitap-film.html" target="_blank">Franz Kafka - Dava</a>) okuyor. On yirmi dakika sonra Serdar geldi, başlarım işinize dedi, kapatın şunu. Dedim o eli bi' indir. Milletin içinde ayıp oluyor. Ama nasıl içkiliyim... (Bu yazıyı bitirdiğimde Yayınla tuşuna basmadan önce istifa dilekçemi de hazırlamam gerekebilir, kenimde not, bunu burdan sil, unutma).</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Uçağa bindik, artık hepimiz sıkış tepiş bir arada olduğumuza göre bir sayalım bakalım herkes burada mı. Berfin, Can, Deniz, Derya, Ebru, Eliz, Hüsna, İffet, Nilgün, Ozan, Pınar, Sena, Serdar, Şermin, Şirin, Yeşim. Birikiüçdört....ondörtonbeşonaltı. Bir kişi eksik. Ha, ben. Evet, bir de ben. Kendimi pek adamdan saymıyorsam demek... Tamam kaptan, herkes burada. Uçak kalkabilir. Cabin crew slides armed and cross check!</span></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Uçakta ben Deniz'le Serdar'ın arasına oturdum. Deniz'le epey muhabbet ettik. O yüzden göz açıp kapayıncaya kadar bitti yolculuk. Teşekkürler Deniz. \o/ Bir ara da Serdar'a elimin tersini geçirdim ama onu anlatmak istemiyorum.</span></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Uçaktan indiğimizde ben hemen maçın skoruna baktım. Alanyaspor ile Trabzonspor oynuyordu ve 2-0 Trabzonspor öndeydi. Minibüse bindiğimizde 3-0 olmuştu ve ben 'lan var ya, bir de burdan 4-3 kaybediyormuşuz dedim'. Gerisini hatırlamak istemiyorum. Bilader, sorry. :/</span></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Ne diyorduk? Uçaktan indik. Bir nem var ama nasıl. Millet fıkralarda anlatılan Trabzon'u bekliyordu sanırım. Dedim işte o işler öyle değil. Şansımıza gezip tozduğumuz sürece yağmur yağmadı. Bu konuda Mikail'e şükran borçluyum. Tişikkirlir sipirmin!</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Servise biner binmez dedik kaptan biz Akçaabat'taki Seyrantepe Tesisleri'ne gitmek istiyoruz. Şoförümüz gitmek istemedi herhalde, 'ne yapacasunuz orda, bitek yemek yiyebilırsınız' dedi. Ben bi' khkhkhh (burundan başlayan gülme efekti) dedim, 'abi sıkinti yok, zaten biz de yemek yiycez' dedim.</span></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Bu noktada sahneyi dondurup size birtakım sosyolojik açıklamalarda bulunmak istiyorum. Şoförün kurduğu cümleye dikkat edelim: "ne yapacasunuz orda" diye başlıyor ki gayet normal, Trabzon'dayken ben de öyle konuşurum. Yalnız ardından gelen kelimelerin ağızdan çıkışı "bitek yemek yiyebilusunuz" olması gerekirken "bitek yemek yiyebilırsınız" oluyor. İşte bu 'yiyebilırsınız' kelimesi Karadeniz ağzıyla konuşan bir insanın İstanbul Türkçesine geçiş gayretini sembolize eder. Yani, esaretten henüz kurtulamamış ama bi' niyeti var. Çünkü biz ekipçe İstanbul'dan geliyoruz ve bizim dilimizde(!) konuşmalı, yoksa ona güleriz. Bunlara gerek yok. Dondurduğumuz sahnenin yaklaşık 27 saat sonrasını anlatırken zaten ben de yerel ağızla konuşacağım. Öyle umuyorum ki şu aşağılarda (tahminen epey aşağıda olur ama, malum, henüz yazmadım) bi' yerde Alman, Fransız ve Temel'i göreceksiniz.</span></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Oynatalım Uğurcum. Aa, yok yok, tekrar donduralım. Nasıl atlarım, Can var. Zıhıhıhıhıhı. :) Londra yazımda size Can'dan kısaca bahsetmiş ve kendisinin aslında başlı başına bir yazı konusu olabileceğini söylemiştim. İşte, bu yazı, o yazı değil. Ama Karadeniz aksanını büyük oranda kuvvetlendirdi bu gezide. Kaldı ki araba yolculuklarımızın uyumadığı kısmında adeta mayasıl vurmuşçasına yok efendim 'haçan nere gideyruz', vay efendim 'ben bu gadar içmezdum'... Gayet neşeliydi ki biz onu böyle çok seviyoruz. Yaşa la Can!</span></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Uğurcum, şimdi oynatabiliriz. Seyrantepe'ye gittik ve bir güzel yedik. Yalnız iyi yedik. Garson arkadaş ilginç (ya da gayet doğal, bilemiyorum) bir şekilde Can'la çok iyi anlaştı ve ona ayrı muamelede bulundu. Özel servisler, 'abi, sen onlari yema, ben sana oyle bişe göturecum ki' şeklinde birtakım cümleler... Bilemiyorum.</span></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Yemeğimizi bitirip otele gittik, odalarımıza yerleştik. Can'ların balkonda biraz muhabbet ettik üçümüz (ben, Can ve Eliz aka Cenifır) falan. Buraları geçiyorum. Zaten millet yattı, ses çıkarmayın.</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Kalabalık kafile olmanın bir zayıf noktası var. Herkesle diyalog halinde olunamıyor. Mesela şu ana kadar yukarıda saydığım kişilerden çoğunun adını tekrar zikredemedim bile. O yüzden n'apıyoruz? Herkes kendi bakış açısıyla geziyi yazıyor. Belki böyle dersem üşenir millet de trip yemem. Ehehehe...</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Cuma günü böyleydi. Önümüzde öyle bir cumartesi var ki filme çekilecek olsa iki bölüm halinde girer vizyona. Gündüzü pastoral, gecesi epik. Nasi yazacum o gada şiyi bilmem. Bezdum yav, bezdum!</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">***</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Cumartesi sabahı kahvaltının ardından otelin önünde bir sevgi yumağı oluşturduk ve minibüsümüzü beklemeye başladık. Nemden dolayı ortalık kavruluyor ve millet montu (hatta yedek montu) ile inmiş, bana küfrediyordu. Hahhaa, ya dedim, iki üç saat sonra dua edeceksiniz, bırakın bu işleri. Tabii ki kimseyi ikna edemedim.</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Ben kahvaltıya inmedim o sabah. Yeni uyandığım vakitlerde yemek yiyememe gibi bir sorunum var. Yiyeceksem de böyle yayıla yayıla bir saat boyunca yemeliyim. Milletin yanına kısa bi' uğrayıp lobiye çıktım ve balkonumsu terasımsı bir yerde kanepeye çöktüm. Vay arkadaş dedim, bizim ev şuraya iki kilometre var yok ve ben Trabzon'da böyle bir yerin var olduğunu bile bilmiyordum. İşte bunlar hep Arap turizmi... Trabzon dedikleri artık minik bir Arap yarımadası. Onlara küçük sübhanallahlar çekiyoruz.</span></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Ben terasta otururken Hüsna ve Sena geldi. Dedim demek millet yemiş, yavaş yavaş toplanıyoruz. Hüsna şoförü aradı, gelecekmiş biraz sonra. İyi dedim, zahmet olacak ama... O arada Sena da kendine selfie çekip 'ayy öhhü öhhü, ne kadöhhükadar tatlı çıkmışıııöhhhüm' gibi tepkiler veriyordu. Daha doğrusu deniyordu. Tatil süresince yaklaşık <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Makedonya_Cumhuriyeti" target="_blank">1991</a> kez öksürdüğü için çoğu zaman dediklerini anlamadık. Şaka şaka... :)</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Minibüsümüz geldiğinde rotamız ile ilgili birtakım takdire şayan diyaloglar gelişti şoförümüz ile aramızda. Şimdi kafanızda bizi canlandırmanızı istiyorum. Bir minibüs var. Şoför koltuğunda Salih Abi (o günkü şoförümüz), yolcu koltuklarında ekipçe biz 17 kişi ve minibüsün kapısında duran dün geceki şoförümüz Lokman Bey. Off, duruşu da efsane ama onu nasıl anlatacağım ki. Böyle hafif geri yaylanmış ve ağırlık merkezini bulsun diye göbeği öne salmış gibi bi şey. Lokman Bey'i L ile, geri kalan herkesi de B (biz) ile temsil ettiğimi düşünelim. Diyalog aşağı yukarı şöyle gelişti:</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;">B: Şoför bey, biz önce <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Santa_Harabeleri">Santa Harabeleri</a>'ne gitmek istiyoruz. Ardından yaylalara devam ederiz.</span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;">L: Santa'ya gidu da ne edecesunuz? İki dani daş var orda, başka bişe yok.</span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;">B: Khkhkhk?! Lan?!</span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Bu kadar! İşte, bu mükemmel argüman sayesinde popülasyonumuzun yaklaşık 73.61%'i ikna oldu ve Santa Harabeleri'ne gitmekten vazgeçtik. Velkam to Karadeniz, beybi. Pratik zeka rulez!</span></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">O zaman dedik ilk durağımız Cami Boğazı. Ordan da Çakırgöl'e çıkarız. Şansımız varsa da yağmaz. Lokman Bey bizi ikna etmiş olmanın haklı gururunu taşıyarak ayrıldı ve şoförümüz Salih Abi ile yola çıktık ki kendisini çok sevdik, o ayrı.</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Vurduk Maçka'dan ukari. Yolumuzun üstünde Sümela Manastırı vardı, geçerken onu da görürüz dedik. Ancak Sümela bakım çalışmaları nedeniyle ziyarete kapalıymış. Yine de arabadan inip biraz takıldık oralarda. Fotoğraf çekildik. Trabzon'da turist gibi takılmanın hiç bana göre olmadığını fark ettim. Yani, onca ağacı görüp de şaşırmış gibi yapamam. Zaten ağacın içine doğmuş bi' insanım. Bu noktadan sonra milleti izlemeye başladım ve böylesinin gerçekten daha eğlenceli olduğunu gördüm. Eğlenceden kastım itlik serserilik değil, siçin içiniz fesat. Yani, baktım millet memleketimi sevmiş, gurur duydum. Sanki ben diktim onca ağacı! Hiç!</span></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">O gün yolda izde çok vakit geçirdik, daha doğrusu çoğu zaman arabanın içindeydik. O yüzden mekanlardan ziyade araba yolculuklarını anlatmak daha kolay ve mümkün. Ama ben zoru seven bir insan olduğum için size hepsini anlatacağım. Çünkü neden anlatmayayım? (Aliş, bu kalıbı da bana nasıl yedirdiysen her cümlem böyle bitiyor. Burayı illa ki okursun, hatırlat bana, bu konuyu konuşacağız. Çünkü ned eeeeh).</span></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span>
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Maçka yolu üzerindeyken Hüsna ile epey muhabbet ettik. Bir ara imkanın olsa hangi zaman ve mekanda doğmuş ve yaşamış olmak isterdin gibi bir konuya daldık ki kendisinin bu konudaki fikirleri ve yorumları çok hoşuma gitti (arabadayken şımarma diye yüzüne söylemedim Çiko :p). Biz böyle kaliteli bir muhabbet tutturmuş giderken önden Berfin bize ters ters bi' baktı. Felsefemiz ağır gelmiş herhalde. Zaten bi' şey anlamadım falan dedi. Çk çk çk, bu ergenlik de zor zanaat arkadaş. Zaten o saatten sonra kendisine 1 kere Berfin dediysek 10 kere Aleyna (Tilki'den sebep) dedik. Çünkü neden demeyelim? Biz daha mı az ergeniz sanki?</span></span></span><br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgXfIQR4btA0YQrr2trQ95vsIoko2AWd5QV3fElBNR-0sJueDaV_Ti5H99iejkLgTRbu47ifqWIXePWP9FzyWSZfPt2VmGuEZJ2xTq9oVCb-y5A4YfL-wA3BgeB5EQ65w9CdZ15rPVsAAMz/s1600/camiBogazi.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgXfIQR4btA0YQrr2trQ95vsIoko2AWd5QV3fElBNR-0sJueDaV_Ti5H99iejkLgTRbu47ifqWIXePWP9FzyWSZfPt2VmGuEZJ2xTq9oVCb-y5A4YfL-wA3BgeB5EQ65w9CdZ15rPVsAAMz/s400/camiBogazi.JPG" width="300" /></a></div>
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Yolculuğun ilk yarım-bir saat gibi bir dilimi herkesin şen şakrak, Can'ın sürekli Karadeniz ağzı ile konuştuğu, Karadeniz şarkılarının çalındığı ve tabii ki Sena'nın öksürdüğü bir şekilde ilerledi. Sena için biraz talihsiz bir hafta sonu olmuş olabilir. :/ Sümela'ya kadar yollar asfalt olduğu için başlarda her şey güzeldi tabii. Henüz Sümela'ya bile gelmemişken daha ne kadar yol var gibi sorular gelmeye başlayınca biz Hüsna ile bi' güldük. Var yani iki saat gibi bir şey. Yollar da Sümela'dan sonra Allah'a emanet sonuçta. Sümela'dan yukarı kimse konuşmadı desem yeridir. :) Bir tek Can, gördüğü her taşa 'aha, Santa Harabeleri' dedi durdu. Labisus!</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Bir şekilde Cami Boğazı'na geldiğimizde saat sanırım yaklaşık 12:30-13:00 gibiydi; çünkü millet öğle namazından çıkıyordu. Çay, ayran vs. içtik, pide yedik. Buz gibi su içtik. Cami Boğazı'nda rakım yaklaşık 2300-2500 gibi bir şey olsa gerek. Şansımıza hava da güzeldi. Bir süre sonra biz Can'la dedik Çakırgöl istikametinde yürüyelim, millet toparlandığında geçerken bizi de alırlar. Tabii biz gittikten sonra ardımızda olan biteni fotoğraflardan gördük. Öyle umuyorum ki şuralarda bir yerde bir fotoğraf paylaşmış olurum durum ile alakalı. Paylaşmamışsam telif haklarını alamamışım ya da unutmuşum veya en olası ihtimal olarak üşenmişimdir.</span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Biz yaklaşık bi' yarım saat kadar ilerlemiştik ki geldiler. Ama durmadılar!!! Komiklikli şakalar... Çakırgöl'e devam ettik ama araba belli bir noktadan sonrasını çıkmadı. Son birkaç yüz metreyi yürüyerek devam ettik. Orada artık hava epey soğumuştu. 2800 civarlarında bir rakım olması lazım o civarda. Biraz laflayıp fotoğraflar vs. çekilip geriye döndük.</span></span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Çakırgöl'e çıkarken bir noktada şoför dışarıda birisine yol sormuş. On beş saniye kadar sonra aklına bir şey takılmış olacak ki kapıyı açıp tekrar seslenmiş 'az bak' diye. Bunu sonradan Deniz anlattı bana. Bu 'az bak' kalıbı ona çok komik ve değişik gelmiş. Ben üniversiteye başladığımda da aynı şeyi benim arkadaşlarım yaşıyordu. Az bekle, az dur, az bak, az sus... Bunlar bizim yöresel ağzımızda çok sık kullanılan terimler. Bir arkadaşım bir seferinde 'az bekle nedir ya, bekle desene' gibi bir şeyler demişti hatta. Ben de afkurma demiştim tabii ki, hak etmişti çünkü.</span></span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Gerçi Deniz de şoföre hitap etmek için (sakız ikram etmek için olabilir, orası net değil bende) 'şoför, alır mısınız' diye başlayan bir insan. Hahaha, Deniz, kızma ya, biz bize eğleniyoruz şurda. :) Hahhaa, şoför, alır mısınız; bahçıvan, keser misiniz; atlet, koşar mısınız... (risk budur!)</span></span></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span></span>
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Dönüşte epey bir mesafe kat etmemiz gerekti. Çünkü önce Maçka'ya kadar inip ardından Hamsiköy'e tırmandık. Kaldı ki gezimizin en büyük amacı sürekli yemekti. Oraya kadar gitmişken Hamsiköy'e uğrayıp bir sütlaç yemeden dönmek olmazdı. Bir sütlaç dedim ama iki yiyen de oldu. Kimler olduğunu ifşa etmeyeceğim.</span></span></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span></span>
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Gittiğimiz tarih sebebiyle yaylalar artık kavrulmuş ve sapsarı olmuştu. Malum, o yükseklikte ağaç da yok. O yüzden Hamsiköy'ü görünce millet ancak dedi ki aa, Karadeniz'deyiz. Ben öyle hissettim en azından. Her yeri yemyeşil görüp gökyüzünde de buluta eşlik eden dumanı fark edince insan Karadeniz'de olduğuna inanıyor gerçekten. Yol kenarına dizdiğimiz üç dört masa boyunca sıralandık ve sütlaçlarımızı yedik. Öyle tahmin ediyorum ki bu yazının başına da orada çekildiğimiz toplu fotoğraflardan birisini koymuşumdur. En azından bu satırları yazarken aklımda o var.</span></span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">İnsanların yaylayı beğenmeme demeyelim de yayladan beklediğini bulamamasında biraz da şunun etkisi var: biz adeta geçiyorken uğradık. Bu konuyu Deniz'le de konuştuk. Biz aslında orada Haziran-Ağustos arası bir dönemde yaklaşık bir hafta kalabilsek işte o zaman yaylayı yaşamış olurduk. Şimdi artık yaylaların çoğunda elektrik var ama onun olmadığını düşünün. Gece zifiri karanlık, yıldızlar başınızın üstünde, erkenden yatıp erkenden kalkıyorsunuz. Bulunduğunuz yaylaya göre güneşin doğuşunu izliyorsunuz. İnekler salınıyor çayıra çimene. Gün boyu kilometrelerce karelik alanda takılıyor bu arkadaşlar. Bir ineğin yaylada ayak basmadığı yer yok gibi bir şeydir. En çok ve güzel onlar gezer. Ürünleri de o yüzden kıymetli ve bereketli olur. Sonra akşama sis çöker, ara ki bulasın o inekleri. Yayla, biraz da sefilliktir. Bunları yaşamak lazım. Bilince, kıymetli oluyor. </span></span></span></span><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Bu paragrafı içimden geldiği için yazdım. Umarım bir gün herkes 3000 rakımda güneşin doğuşunu izleme imkanı bulur. </span></span></span></span>Neyse, şimdi Hamsiköy'de kaldığımız yerden devam ediyorum.</span></span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Çaylarımızı da içtikten sonra (ben tabii ki bir bardakla yetinmedim ama bunun haber niteliği yok) tekrar doluştuk minibüsümüze ve pide yemek için Sürmene'ye gitmeye karar verdik. Çünkü, çok uzun zamandır hiçbir şey yememiştik ve artık buramıza kadar gelmişti.</span></span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Ara not: sütlaçlar için İffet'e bir kez daha teşekkür ediyoruz. Kendisi harikalı bir insan. Onpuanonpuanonpuan! Devam... </span></span></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span></span>
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Neysa işte arabamuza bi daa yerleştuk tabi herkesun keyfi yerinde sütlaçla yenmiş oooh ne gada güzel açtuk bigaç dani şarki ordan Maçka'ya doğri iniyruk gaybana tirafik da bizi bekliydi heralda tikandi durdi ama bizi bi görecesun çılgin atayruk arabada du bakayim burayi adam gibi anlatmam lazim İstanbul FM'e geç. Ehem, Şemsi Paşa Pasajı...</span></span></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span></span>
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Maçka'ya doğru inerken biz yavaştan kopmaya başladık sütlaçların etkisiyle. Harika bi' Dj keşfettik (Dj Sena). O çalıyor, ara sıra öksürükleriyle tempo tutturuyor bize derken bende gerisi biraz hayal meyal. Video kayıtları var ama öyle ümit ediyorum ki internete düşmezler. Parça parça aklımda kalanlar: Serdar'ın rap dans performansı, sıkışan Şana trafiğinde sallanan bir minibüs, Haluk Levent söylerken kısılan sesim, Serdar'ın koridor boyunca herkesi ite kaka (dans edişi demeye gönlüm razı gelmedi) ezmesi, Can'ın figürleri, havada eller, zıplayan insanlar, gittikçe düşen oksijen seviyesi, gari de gari, Derya'nın kendini Serdar'dan korumaya çalışıp video çekme gayreti... Vay arkadaş, on numaraydı gerçekten o yolculuk. Serdar da 'bi' ara üstünüze doğru zıplasam mı diye düşündüm' diyordu. Neyseki sadece düşünmüş. Khkhkh, zira atlasaydı Sürmene'ye pide yemeye değil, Farabi'ye ortopediye giderdik büyük ihtimalle.</span></span></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span></span>
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Sürmene'de adını şimdi unuttuğum bir mekanda pidelerimizi yedik. Bir pide ancak bu kadar yağlı olabilirdi yalnız. Gerçi ben epey acıkmıştım, o yüzden hiç gocunmadım. Şimdi Vedat Milör'lük yapacak halim yok.</span></span></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span></span>
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Pidelerimizi de yediğimize göre artık otele dönebiliriz. Sonuçta nispeten uzun bir gün oldu. Malum, yarın da dönüş var. Gider uslu uslu yatarız otelimizde. Kaldı ki bizler gayet sessiz sakin insanlarız. Otelde en fazla ne yapabiliriz ki? Lütfen! Çk çk çk... Hayır yani, eşofmanla havuza girecek halim yok!</span></span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Ofise, aman işte, ne ofisi, otele dönerken Can'la böyle usuldan konuşuyoruz 'hcbşylermialsk' diye. Dedim tamam, ben Serdar'la konuşup halledeceğim. Kuyruğumu kıstırdım, gittim 'abi naber, nasılsın' dedim. İlgi ve şefkat gösterdim. Yhaaa dedim, şapşik, otele dönmeden önce bir şeyler mi alsak? Hemen yatacak mısınız? Muhabbet falan ederdik. Tamam dedi. Çk çk çk, gene kolay oldu. Sanırım ben abartıyorum. Şeker gibi insan yemin ediyorum. Zaten Seyrantepe'deki eleman da kendisini işaret ederek 'aranuzda en fotocenik havurdaki abi' demişti. Çünkü insanın içindeki yüzüne vurur ballim, anlay misın?</span></span></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span></span>
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Uzun lafın kısası, yol üstünde bir İGROS'a (valla M'si yanmıyordu) uğradık ve üç çanta malzeme aldık. Vur deyince öldürengellirdensek demek ki.</span></span></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span></span>
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Nihayet otele dönebildik mi? Çok şükür dönebildik. Kimin odasında toplanıyoruz? Pek tabii ki Antep'in görüp görebileceği en birinci insan Şermin'lerin odasında. Şermin&Berfin kardeşler (marka ismi gibi oldu böyle yazınca) bizi o gece güzel ağırladılar. Fazla değil, on beş kişiydik. O kadar olur. Oradaki ortamı kronolojik bir şekilde anlatmanın benim bildiğim bir yolu yok. Kalemim o kadar kuvvetli değil. O yüzden aklımda kalanları biraz karman çorman anlatabilirim. Orada olanlar 'aa, bunu yazmamışsın' gibi serzenişlerde bulunacaklardır. Haklıdırlar. Ama bi' noktadan sonrası kimsede olmadığı için çok da şaapılacağını sanmıyorum.</span></span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Birtakım arkadaşlar kapalı havuza, spaya (spa nedir ya) gittiler. Bazılarımız üstünü başını değişti derken odada toplandık. Millet henüz gelmemişken Kim Milyoner Olmak İster'in 1 milyon liralık sorusu vardı hatta televizyonda. Kuran'da hangisi üstüne yemin edilmemiştir diye bir soru: şıklar da güneş, kalem, arı ve vee veee diğerini unuttum ya. Eleman pas dedi ve aslında vereceği yanıt olan arı doğru çıktı. Bu da tarihe not olarak burada bulunsun.</span></span></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span></span>
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Bir ara ben 'lan üşütmeyelim şimdi' gibi bir düşünceyle Şermin'den hırka istedim. Bayılırım Şermin'in hırkalarını giymeye. Kaliteden asla taviz vermez. Geçen gün de mesela ofiste şalımsı ama değil gibi de bir şeyini denedim, böyle bir şey para verilip alınmış olamaz. Ama olsun, sonuçta bir Şermin kolay yetişmiyor. Kaldı ki o akşam bana verdiği hırka da onun değilmiş zaten, Berfin'inmiş. İnsan bi' izin alır kardeşinden ya, çk çk çk.</span></span></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span></span>
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Neyse efendim, biz balkona sıkıştık biraz. Az bir kısmımız da oda içinde kaldı mecburen. Kuruyemişler, lan ne kuruyemişi işte, alkol var. (Offf, Aliş burayı okuyorsan buradan sonrasını evdekilere anlatma. 'Yabayin havu fuşki koklananun ettuklerine' falan diyecekler. Hayır yani, ben yanında olmayacağım, olan sana olacak. Dosti, aynısı senin için de geçerli. Bilader zaten okumaz. :))</span></span></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span></span>
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Bir yandan yavaş yavaş yiyoruz, içiyoruz, on yirmi metre yanımızdan uçaklar geçiyor (ciddiyim), muhabbet ediyoruz derken beyin yavaş yavaş yerini omuriliğe bırakmaya başladı. Ebru'nun 'ay çok gürültü yapıyorsunuz, uyuyamıyorum' diye gruba yazdığı, Sena'nınsa İngilizce dublaj, Arapça altyazılı Harry Potter izlediği (tabii bunları sonradan öğrendik, expöhhü öhhü, expectoöhhüüüğ patroğğööhhhüü, büyücülüğü bırakıyorum) vakitlerde biz de ofisteki herkese Game of Thrones'dan karakter beğeniyorduk. Onları Deniz'den almam lazım, umarım unutmam.</span></span></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span></span>
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Sonra bir ara Serdar, Eliz'e döndü ve 'bugünü bize Fransızca anlatsana kısaca' dedi. Nasıl yani falan filan derken Eliz bi' başladı. Bitirdiğinde kahkaha attığımı hatırlıyorum. Zaten gecenin geri kalanında verebildiğim tek tepki sürekli gülmekti. Çünkü aşağıdaki gibi şeyler söylüyordu Eliz ve geri kalanımızın (Yeşim hariçtir diye düşünüyorum haliyle) hiçbir fikri yoktu:</span></span></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span></span>
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;">"Ce week end à Trabzon était très amusant. Le samedi matin nous avons fait un bon petit-déjeuner à l'hôtel avec une vue sur la mer. Tout le monde était impatient de commencer la visite. Ensuite, nous avons pris le bus et nous avons découvert le très vieu monastère de Sumela. Puis, nous sommes montés très haut dans les montagnes pour visiter la campagne et les villages. Les paysages étaient impressionnants, nous étions au-dessus des nuages. Nous avons ensuite mangé des pide et passé une très bonne soirée à l'hôtel qui s'est terminé dans la piscine :)"</span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Alkış alkış alkış! Voila Cenifır!</span></span></span></span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Sonra tabii Nilgün'e ve Deniz'e o zaman siz de Almanca konuşun diye direttik. Deniz'den aldığım istihbarata göre aşağıdakileri demiş. Tabii, biz anlamıyoruz ya, herhalde bunları demiştir. Çünkü kelimelerin bazıları öyle bir kelime olamaz gibi bir hissiyat oluşturdu bende. :)</span></span></span></span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;">"Wir sind in der Früh aufgestanden und nachdem wir gefrühstückt haben sind wir mit unserem Bus erst auf die Yayla und danach nach Hamsiköy gefahren. Dort gab es leckeren Sütlaç welchen einige von uns gleich 2 mal gegessen haben =)</span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;">Unser Busfahrer war sehr lustig und ein typischer Schwarzmeermensch. Es war ein wunderschöner Ausflug."</span></span><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"> </span></span></span></span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Ardından sıra Temel'e geldi, yani bana. Zaten beyin yok, ben de kısaca sabahı anlattım. Noktasız virgülsüz seri bir anlatımdı. Malum, bizim oralarda biraz hızlı bir anlatım söz konusu:</span></span></span></span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;">"İşte saba kaktum millet bişele yiydi benum canum istemedi tarasa çiktum arabayi bekliyduk dişarda millet yanay sicaktan almişle ne gada gişluk montlari variysa sora şofer geldi deduk biz santaya gidecuk nedecesunuz orda iki dani daş var dedi diyemedım ona ki afkurma geç bu yana şurdan baktum herkes iy o zaman diy ben da daa bişe demedum."</span></span></span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Aslında Pınar da Kürtçe biliyormuş meğer ama o akşam sormak aklımıza gelmedi. Mükemmel bir çeşitlilik olacaktı. Ben bir ara Can'a dedim bize beyaz zenci İngilizcesiyle anlat ama kokteyllerle o kadar meşguldü ve kafası gitmişti ki yalan oldu. Sonuçta biliyorsunuz, kendisi thanksgiving'de Georgia'da Salesforce stajı yapmış birisi.</span></span></span></span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Saat yaklaşık bire doğru artık dağılalım dedik ve kalktık. Dağılmadık. Bara indik. Yarım saat de orada af edersiniz it gibi tepindik. Kimler vardı? Ben, Serdar, Deniz, İffet, Şirin, Can, Eliz, Derya, Berfin, Ozan, Hüsna. Unuttuğum yoktur umarım. Gecenin galibi, daha doğrusu galipleri kesinlikle Hüsna ve Ozan'dı. Ölümcül figürler sergilediler gerçekten. En çok aklımızda yer eden görüntülerden biri de Şirin'in yırtılan terlikleri ardından çıplak ayakla geceye devam etmesiydi.</span></span></span></span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Yalnız, bara giriş anını da anlatmak lazım. Biz girdiğimizde takım elbiseli abiler, tastamam makyajlı kadınlar falan vardı. Biz bi' girdik pijamalarla, hahaha, devam edemiyciiiym. En son dj kaçtı gitti işte yarım saatin ardından. Müzik durunca kös kös terk ettik orayı.</span></span></span></span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Terasta biraz soluklandığımızı hatırlıyorum. O ara ekibin yaklaşık yarısı kopmuş. Odasına gidip niye gittiğini hatırlamayanlar bile vardı sonraki gün. Geri kalanlarımız (ben, Can, Eliz, Serdar, Şirin, Ozan) havuz kenarına indik. Başlangıçta her şey olabildiğince normaldi. Ben, Ozan ve Şirin hariç millet havuza girdi. Şirin video çekiyordu. Sonra niyeyse ben çekerim deyip telefonu aldım ve Şirin'i havuza gönderdik. Sonra Ozan gitti. Ardından bir adam yanaştı, misafir misiniz dedi. Gayet aklı başında ve net bir evet dedim, bu kadarına ben de şaşırdım. Sonra bir ara Can'a 'bak, yüzme bilmiyorum ve cebimde üç tane telefon var, bırakıp geliyorum' dedim. Niye dedim, hiçbir fikrim yok. Sonra cidden eşofmanımla havuza girdim, niye girdim hiçbir fikrim yok. Soğuktan donuyordum ve kısılmış olan sesim bana Plüton kadar uzaktı, onu hatırlıyorum. Derken bir ara ayağım kaydı havuzun içinde ve o kadar sakin gömüldüm ki suya. Kalan son akıl kırıntımla şunu düşündüğümü hatırlıyorum: nefes alma, Can seni çıkarır. Halbuki, Can da benden ayık değil. Ama çıkardı! Doğrulttu daha doğrusu. Güven harika bir duygu. Tabii, ben yine gülerek millete su atmaya falan devam ettim. Suya tamamen girince de anında ısındı su. Tamamen ayık olsam hiçbir güç beni o havuza sokamazdı, bundan da eminim. Bu haliyle kendi isteğimle girdim ve yine olsa yine yaparım. Hatta bu sefer sona da kalmam. Neyse ki video kaydım yok, haha. :) Hayatımın en güzel gecelerinden birisiydi.</span></span></span></span></span></span><br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiG5Kz3qUja6nN7z0jU67o9FPwYiYugd1vMa0z2t6hap-KdzuYPk49wRx0haYvRfI4A5lnHIe4GrHqC6OpQLD0ExTDKdmovf2eoNp5HlLUAhHn5ZbXnzk7sST4C7xQfk7qTTe2cEl3EgHjE/s1600/asansor.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="900" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiG5Kz3qUja6nN7z0jU67o9FPwYiYugd1vMa0z2t6hap-KdzuYPk49wRx0haYvRfI4A5lnHIe4GrHqC6OpQLD0ExTDKdmovf2eoNp5HlLUAhHn5ZbXnzk7sST4C7xQfk7qTTe2cEl3EgHjE/s320/asansor.JPG" width="180" /></a></div>
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Çıktıktan sonra çıplak ve ıslak ayakla koridorda laaaps diye ama ağır çekim bir düşüşüm de vardı. Tek ayık olanımız Ozan olduğu için o beni kaldırdı. Asansöre girdik, tüm asansör göle döndü. Süper bir selfie çektik, o olmasa günün birinde kendimi tüm bunların bir rüya olduğuna ikna edebilirdim belki de. İyi ki de var o yüzden. Rüya olmasını tercih etmeyeceğim bir deneyimdi. Bu haliyle daha kıymetli.</span></span></span></span></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span></span></span></span>
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Ha, unutmadan, millet havuza elbiseleriyle girince bunu odasından gören Derya da mayosunu giyip gelmiş ama öyle bi şey yok. Kendisini kınadık. O gelince çıktık hemen. :)</span></span></span></span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">O gece son olarak <span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">bahsedebileceğim şu kaldı. Odama çıkıp duş falan aldıktan sonra telefonda Can'dan iki cevapsız çağrı ve Whatsapp mesajları gördüm. Artık nasıldıysam adam merak etmiş. Can olsa 'böyle adamın en dip kısmı' falan derdi ama ben seviyeyi o kadar düşürmek istemiyorum. Aslında bu paragrafın konusu değil ama Eliz çoraplarıyla girmişti ya, o derece! Yine bu paragrafın konusu olmamakla birlikte video çekerken bana ait olduğu iddia edilen (inkar etmeyi tercih ederim) bir ses bir ara şöyle bir şey bağırıyor: "Can'ın şortu çıkmış, huhahahahaa!". Ben nezih bir insan olduğum için katiyen öyle bir cümle kurmuş olamam, zinhar olamam, nasla!</span></span></span></span></span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Bir cumartesi olarak tarihte güzide bir yer ayırtmış oldu kendisine 23 Eylül 2017 Cumartesi. Kendisine puanım 10 üzerinden 9.93. Pazar kaldı. Şimdi burada bırakıyorum. Bu satırları yazarken tarih 3 Ekim 2017 Pazartesi, saat 22:10. Arka planda <a href="https://www.youtube.com/watch?v=ynZLjGEufDU" target="_blank">Sophie Zelmani - Waiting for the Miracle to Come</a> çalıyor. Bu vesileyle Leonard Cohan'ı da saygıyla anıyorum.</span></span></span></span></span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">***</span></span></span></span></span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Pazar sabahı hep beraber bir kahvaltı yaptık. Gecenin muhasebesi de yapıldı tabii. Geceyi hatırlamayanlar, daha doğrusu bölük pörçük anımsayanlar vardı. Kahvaltının ardından bende en çok iz bırakan konu (sonradan fark ettiğim üzere) tahin pekmez yememiş olmam. Of, kafa hâlâ gidikse demek ki...</span></span></span></span></span></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span></span></span></span></span>
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Kahvaltının ardından otelden çıkış işlemlerimizi yaptık ve minibüsümüze doluştuk tekrar. İffet'in uçağı bizimkinden erkendi, onu havaalanına bıraktık ve Moloz'dan az ileri bir yere geçtik. Hal, pazar vs. olan bir yerdi de adını unuttum şimdi. Trabzon'u bilenler anlamıştır. Uzun Sokak'ın 300-400 metre öteki tarafı.</span></span></span></span></span></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span></span></span></span></span>
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Millet öte beri bakarken biz de birkaç kişi kahvenin birine oturup çay içtik. Çayın 1 (yazıyla bir) lira olması Şermin'i epey şaşırttı. En son öğrenciyken bu kadar ucuza çay içmiş. Kendisi şatolarda doğup büyüdüğü için 5 liradan aşağı olursa içmiyor normalde. Neymiş, fincan ille de altın kaplama olacak. Halbuki çay ince belli bardakla içilir. Bu konuda yüksek ihtisas sahibi babamdan daha iyi bilecek halimiz yok.</span></span></span></span></span></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span></span></span></span></span>
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Çayın ardından lokantanın birinde bi' sütlaç daha yedik. Daha doğrusu kalan son altı sütlacı gömdük. Kalkarken ev sahibi olarak ben ısmarlıyorum, dır dır etmeyin diyordum ki beni bi' dövmedikleri kaldı. Ben de 'o zaman benimkini de ödeyin' dedim. Ander galsun, kimi insanlari da hiç anlamayrım.</span></span></span></span></span></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span></span></span></span></span>
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Daha sonra ekibin geri kalanıyla bu kez başka bir çay ocağında toplandık. Biz ayakta dikiliyorduk Can'la. Dayımın biri geldi, elektrik direğinde sırtını bir güzel kaşıdı, ooh dedi ve gitti. Sonra elinde bastonu olan bir amcamız Serdar'ın (o ara yanımıza gelmişti) üstüne yürür gibi yapıp son anda etrafından dolaşmayı akıl etti. Trabzon'da sıradan bir gün...</span></span></span></span></span></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span></span></span></span></span>
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">En nihayetinde toparlanıp minibüsümüzü bekleyeceğimiz noktada tam bir turist kafilesi gibi beklemeye başladık. Gözümüze kestirdiğimiz yere bir ara 55 plakalı (Samsun) bir araç yanaşıp park edecek gibi oldu ama Nilgün adamı bu fikrinden derhal caydırdı. Çok hızlı uyum sağladı Trabzon'a. :)</span></span></span></span></span></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span></span></span></span></span>
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Bundan sonrası havaalanına gidiş, bekleyiş, uçağa biniş, yolculuk ve iniş. Tabii şu var ki o gün bizi Sabiha'dan Yeniköy'e 45 dakikada götüren bir servis şoförümüz vardı. Trafik iki saat falan gösteriyordu herhalde. Metrobüs şeridinden, ordan burdan bir şeyler yaptı ve hoop, Yeniköy'deyiz. Arabanın önüne uçuş ekibi yazıyormuş, o yüzden hakkını vermek için yaptı sanırım. Gerçi bizim işimize geldi.</span></span></span></span></span></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span></span></span></span></span>
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Yazının başlarında Trabzon'a indiğimde bir şom ağızlılığımdan bahsetmiştim Trabzon maçı ile ilgili. Yeniköy'e girdiğimizde Can da benzer bir yorumda bulundu. Abi, şimdi gidiyormuşuz ki araba yerinde yok gibi bir şey söyledi. Araba yerindeydi. AMA ÇİZMİŞLER!!! ARABAYI ÇİZMİŞLER!!! İnsan bir not bırakır, leşşşş kargaları! Can, bu anıyı da ileride unutmayalım diye yazıyorum, can sıkmak için değil. Çok şaapma, sakin olmak lazım.</span></span></span></span></span></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span></span></span></span></span>
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Olayı biraz hazmedince İstinye'de Öz Doydum'a (tavsiye ederiz, güzel mekandır) bir şeyler yemeye gittik. Halil Abi geldi sonra bir yerden. İlginç bir akşamdı. Oradan çıkarken Can ayağını burkmuştu hatta. Kaldırımı tekmeliyordu bir ara. Değişik insan vesselam. :)</span></span></span></span></span></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span></span></span></span></span>
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">O geceyi Can'larda Matrix'in ilk filmini izleyerek sonlandıracaktık ama yarısında (Can daha erken pes etmişti gerçi) buna takatimiz kalmadığını fark ettik.</span></span></span></span></span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">*** </span></span></span></span></span></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span></span></span></span></span>
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">İşte, bu da böyle bir anımız oldu efem. Yayında ve yapımda emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Ama en çok organizatörümüz Hüsna'ya teşekkür ediyorum. Çünkü her şey ters gitseydi büyük ihtimalle hepimiz (haksız bir şekilde) ona yüklenecektik. O halde başarı da onun. Tebrikler Çiko! Ve de teşekkürler! Daha nice gezilerde görüşmek dileğiyle...</span></span></span></span></span></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span></span></span></span></span>
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Cabin crew slides disarmed and cross chec<span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">k.</span></span></span></span></span></span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">***</span></span></span></span></span></span></span></span><br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj2jTIdgCd-_ISz4f8ZPX27Mag03guX9_iZC68XU0XKA6XnuepxYim-RkNagn6VqMk2grTmMfGdpjhG2Cpmo0iKyHhrK9dnp8P-plD6U6D0rAAave-fL5lhAIetv5n8Mp0WQnYEGpLzYs4Q/s1600/inspark.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="125" data-original-width="707" height="112" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj2jTIdgCd-_ISz4f8ZPX27Mag03guX9_iZC68XU0XKA6XnuepxYim-RkNagn6VqMk2grTmMfGdpjhG2Cpmo0iKyHhrK9dnp8P-plD6U6D0rAAave-fL5lhAIetv5n8Mp0WQnYEGpLzYs4Q/s640/inspark.png" width="640" /></a></div>
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">***</span></span></span></span></span></span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">...</span></span></span></span></span></span></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">...</span></span></span></span></span></span></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">...</span></span></span></span></span></span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">*** </span></span></span></span></span></span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Herkes gitti mi? Yazının buradan sonrası gezi ile ilgili genel bir şey içermeyecek. Buradan sonrası tıpkı Londra yazısında olduğu gibi 'bu köyün delisi benim', 'blog benim değil mi, istediğimi yazarım' gibi birtakım çıkarımlar ve kişisel konularla ilgili olacak. O yüzden ilgilenmeyenleri pistten alalım. Kaldı ki buradan sonrasının gündüz gözüyle okunması kulağa tuhaf geliyor. Çünkü yaşam, gecenin konusudur.</span></span></span></span></span></span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">***</span></span></span></span></span></span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Tamam mıyız?</span></span></span></span></span></span></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span></span></span></span></span></span>
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Öncelikle kalan az sayıdaki kişiye teşekkür ederim. Hepinize benden çay. :)</span></span></span></span></span></span></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span></span></span></span></span></span>
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Direkt konuya gireceğim; çünkü şu an yazmazsam bir daha yazamam. Şu an, o anlardan biri.</span></span></span></span></span></span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Daha sakin, maskesiz ve kendim olabilmeliyim. Bunları bir türlü oturtamıyorum. Bir şeyler hep eksik. İkisi oluyorsa üçü olmuyor. Diğer ikisi oluyorsa öbürü kalıyor. Berikiyle sondaki bir olunca arada kalana olan zaten oluyor.</span></span></span></span></span></span></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span></span></span></span></span></span>
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Bu paragrafa yedi sekiz kez başladım herhalde. Bu gördüğünüz son hali. Ne demişti Jack? "<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;">Bir gün doğru kelimeleri bulacağım ve onlar basit olacaklar.</span>" Ben de öyle umuyorum sayın Kerouac.</span></span></span></span></span></span></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span></span></span></span></span></span>
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Pazar günü çarşıda gezerken biz arkalara kalmıştık. Şirin'le yürüyorduk. Önümüzde Ozanlar vardı sanırım. Esnaf abinin biri çıktı, 'hişş, diynekli, az gel bakayim' dedi. Ben önce anlamadım. Sonra fark ettim bana dediğini. Orta yaşlarda, malulen emekli olduğunu söyleyen hafif kamburu çıkmış bir abiydi. Adamın adını bile sormamışım, kendimden soğudum şu an yine. Neyin var, bunu niye kullanıyorsun diye girdi konuya. Bende de işte böyle böyle bir şey çıktı. Emekli ettiler beni dedi. Anlattı biraz. En sonda da şöyle dedi: "olsun, hayat güzel".</span></span></span></span></span></span></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span></span></span></span></span></span>
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">O an üçte sıfırdım. Ne sakin olabildim, ne maskesiz ne de kendim. Hiç kimse oldum bir an için. Gerçekten var böyle bir şey. Bir saniye sürmeyen bir zaman diliminde sıkışıp kalabiliyor insan. En son ağzımdan şöyle bir şey çıktı: "yok ya, hayat o kadar güzel değil abi ya"; ya da şöyle bir şey: "yani, o kadar güzel olmayabilir de". (kafamı ...) Beynimin bana böyle oyunları var. Yukarıda gezip tozduğumuz günlerle ilgili yazdığım her şeyi noktası virgülüne hatırlıyorum ama bu an daha şimdiden bulanık. Nasıl iteliyorsam en diplerde bir yerlere artık.</span></span></span></span></span></span></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span></span></span></span></span></span>
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Velhasılı kelam, ayak üstü iki üç dakika bile sürmeyen bu konuşmanın ardından yine olabildiğince güler yüzlü ayrılmaya çalıştık, çalıştım. Saatler sonra uçakta kitap okurken bir şey oldu. Deli olacağım, böyle bir darlık yok. O an dank etti bana. Ben ölümüne pişmandım o an. Uçak değil de otobüs olsa inip geri dönecektim (gerçekten bahane olsun diye değil, inecektim, o an çok netti her şey), o adamı bulacaktım, bir çay ısmarlatacaktım kendime, en sonda da sarılarak ayrılacaktım oradan. ADAMIN ADINI BİLE SORMAMIŞIM! Beni kendine yakın görmüş sokaktaki onlarca, yüzlerce insanın içinde. Şu anda, bunları yazarken, kendimi yine sevmiyorum.</span></span></span></span></span></span></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span></span></span></span></span></span>
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Mustafa, bunu düzeltmen lazım. Birden olmayacak ama yavaş yavaş halledeceğim ben bu konuyu. Hiçbir zaman tam anlamıyla bitmeyecek yolculuklardan biri olacak gibi bir his var içimde. Ama uçaktaki o kırk, kırk beş dakikada anladım ben bunu; istersem yapabilirim. Hem biliyorsunuz, maceralara bayılırım. Challenge accepted!</span></span></span></span></span></span></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span></span></span></span></span></span>
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Şirin, havalimanından çıkarken 'konuşuruz' dediğimde kastettiğim şeyler bunlardı ama ben sana ofiste bunları anlatamadım o akşam. Bazı şeyleri sözle anlatamıyorum herhalde. Okuma yazmam olmasa patlamıştım büyük ihtimalle şimdiye dek.</span></span></span></span></span></span></span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span></span></span></span></span></span></span>
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Şu anda iki kadeh şarap içmiş gibi hafifim. Hâlâ okuyan kaldıysa bi' bitter çikolata alın da yiyelim. :)</span></span></span></span></span></span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Bu minik yazıyı Oruç Aruoba'nın <a href="http://rekursifdusunce.blogspot.com.tr/2015/03/oruc-aruoba-hani.html" target="_blank">hani</a>'deki sözleriyle bitirmeyi gayet uygun ve yerinde buluyorum. Çünkü neden bulmayayım (Aliiiiiiişşşş!!!)?<span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"> Sevgiler...</span></span></span></span></span></span></span></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;">"kendin olmayı yeniden öğrenmen gerek -yıllar yılı unuttun onu yalnızca: bunu da "koşullar"a, "hayatın akışı"na, "sorumlulukların"a falan bağlamaya kalkışma- bahane bulmağa çalışma: sendin, sendeki asıl senin anlamını, önemini, değerini gözardı eden: korkaklıkla işin kolayına kaçan...</span></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><br />o işte şimdi hesabını soruyor o sahici senin, senden: ne yaptın sen sana?!..."</span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Dipnot: Hayat, güzel.</span></span></span>Mshnhttp://www.blogger.com/profile/10547996975952591823noreply@blogger.com10tag:blogger.com,1999:blog-8440133182980430840.post-2668061186283139772017-10-03T22:27:00.000+03:002017-10-03T22:27:58.990+03:00Beğendirmek...<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">"Üzülüyorsun, takma diyorlar.</span></span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">Kızıyorsun, değmez diyorlar.</span></span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">Boşveriyorsun, gamsız diyorlar.</span></span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">Susuyorsun, iki çift laf et diyorlar.</span></span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">Konuşuyorsun, muhatap olma diyorlar.</span></span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">Çekip gidiyorsun, mücadele et diyorlar.</span></span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">Alttan alıyorsun, tepene çıkardın diyorlar.</span></span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">Bağırıyorsun, sakin ol diyorlar.</span></span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">Aklı başında davranıyorsun, bu kadar uslu olunmaz diyorlar.</span></span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">Dikine gidiyorsun, yaşına başına yakışmaz diyorlar.</span></span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">Ölünce ne diyecekler?</span></span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">Muhtemelen, ölüm sana yakışmadı.</span></span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">Normal tabii, dirimizi beğenmediler ki ölümüzü beğensinler."</span></span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">(Müşfik Kenter)</span></span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;"><br /></span></span>Mshnhttp://www.blogger.com/profile/10547996975952591823noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-8440133182980430840.post-14113310120477950582017-09-19T22:23:00.000+03:002017-09-19T22:23:44.292+03:00Mary and Max<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhCpQTJQXxg746TRHEB2hPXCar2X7Bmdpnt4eqTl1z6g6MjzQHeRUeD0nhRQx-VfvZyco8bZB-vRpooccLhddxdhXnYW2YA75IwNKS6A-ZTv4kK91OB-Xu2Y5AEZPOWg8VpYA0w0qBhZRjp/s1600/mary_and_max.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="1273" data-original-width="900" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhCpQTJQXxg746TRHEB2hPXCar2X7Bmdpnt4eqTl1z6g6MjzQHeRUeD0nhRQx-VfvZyco8bZB-vRpooccLhddxdhXnYW2YA75IwNKS6A-ZTv4kK91OB-Xu2Y5AEZPOWg8VpYA0w0qBhZRjp/s400/mary_and_max.jpg" width="282" /></a></div>
<span style="font-family: Georgia,"Times New Roman",serif;"><span style="font-size: small;">"Sevgili Mary,<br /><br />Lütfen mektubun yanında yolladığım noblet koleksiyonumu seni affetmemin bir göstergesi kabul et. Kitabını aldığımda beynimin içindeki duygular bir kurutucuya atılmışçasına birbirlerine çarpıp durdular. Hissettiğim acı dudaklarımı yanlışlıkla birbirine zımbaladığımda hissettiğim acının aynısıydı. <br /><br />Seni affediyorum, çünkü sen mükemmel değilsin. Hiçbir insan mükemmel değildir, evimin dışına çöp atan adam dahil. Gençken kendim haricinde herhangi biri olsam ne iyi olurdu diye düşünürdüm. Doktor Bernard Hazelhof ıssız bir adaya düşsem kendi kendime alışmak zorunda olacağımı söyledi. Sadece ben ve hindistan cevizleri... Kendi kendimi kabul edecekmişim, olduğum gibi, bütün kusurlarımla. Çünkü kusurlarını kendin seçemezsin. Onlar bizim bir parçamız ve onlarla yaşamak zorundayız. Oysa arkadaşlarını kendin seçebilirsin ve ben seni seçtiğim için çok mutluyum. Doktor Bernard Hazelhof ayrıca her insanın yaşamı uzun bir yola benzer demişti. Bazılarınınki sağlam döşenmiştir, bazılarınınkinde ise çatlaklar, muz kabukları, sigara izmaritleri vardır. Senin yolun da benimki gibi ama benimki kadar bozuk değil. Umarım bir gün yollarımız kesişir ve bir şekerli sütü paylaşabiliriz. <br /><br />Sen benim en iyi arkadaşımsın. Sen benim tek arkadaşımsın. <br /><br />Amerikalı mektup arkadaşın Max Jerry Horowitz."</span></span><br />
<span style="font-family: Georgia,"Times New Roman",serif;"><span style="font-size: small;"><br /></span></span>
<iframe width="660" height="315" src="https://www.youtube.com/embed/MgRjB8PEDkM?rel=0" frameborder="0" allowfullscreen></iframe>
<br />Mshnhttp://www.blogger.com/profile/10547996975952591823noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8440133182980430840.post-1686118871703351282017-07-23T14:47:00.000+03:002017-07-23T14:47:09.121+03:00Sayıklamalar<i><span style="font-family: "Courier New",Courier,monospace;"><span style="font-size: small;">"Bu dünyada hiçbir şey kalıcı değil; sorunlarımız bile." (Charlie Chaplin - Monsieur Verdoux)</span></span></i><br />
<br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">İçimde bir sıkıntı var, üstümde bir ağırlık. Uyuyamıyorum. Sayısız kez dönüyorum. Kalkıp dolaşıyorum evde. Işıkları yakmadan mutfağa geçebilirim. Dolabı açıp bir süre anlamsızca bakıyorum ve kapatıyorum. Zaten ışığı da gözümü kamaştırdı. Derin bir nefes alıyorum. Diyaframın üstündeki o eşiği geçen nefeslerden. Kesin bir adı vardır bunun. Öğrenmem lazım. Gereksiz tavafım bitince yatağa dönüyorum. Oturuyorum. Adının yatak olması üzerinde oturamayacağım anlamına gelmez, gelmemeli. Benim canım sıkkın. Gene gelmişler demek ki. Uykum var. Hem şimdi uyumazsam düzenim bozulacak. Hafta içi kendime küfredip duracağım. Yatıyorum, tekrar. Soluma yatmakla ilgili problemlerim var. Halkalar. Halka değil filler. İçimde tepiniyorlar. Sıcak. Sevmiyorum. Olmayacak belli ki. Gece lambasını yakıp kitabıma uzanıyorum. Bir Gün Tek Başına. Bir gün. Kenan, sen tam bir malsın. Senin tek sorunun o ufak dayakla karakoldan sıyrılabilmiş olman. Bak bak, laflara bak. Günsel çekip vursa seni kahkaha atardım şimdi. Sunturlu bir küfürle bundan da sıyrıldın. Suntur. Cümle içinde kullandım. 23 Temmuz 2017 Pazar, gece yarısını biraz geçe. Kapatıyorum kitabı. Tavanı izliyorum, duvarları, kesişen noktaları, gölgeleri. Ne olduğunu biliyorum. Derinlemesine düşünmek istemiyorum. İşime gelmeyecek. Kaçıyorum. İşkence uzuyor. Işığı kapatıp sağıma dönüyorum. Yastığın kılıfını yıkamıştım, kurumuştur. Yarın takayım. Yarın. ... Ne yapıy... Gözümü açıyorum. Saat 07:38. Pazar günü bu saatte kalkılmaz. En azından bu saate dek uyuyabilmişim. Sıkılıyorum. Doğruluyorum. Bir Gün Tek Başına. Dün değil miydi o? Balkona çıkıyorum. Gene sıcak. Bahçede bir kertenkele ilişiyor gözüme. Adını Corç koyuyorum. Kuyruğu kaptırmışsın Corç. Uzun bir gece miydi? Evet evet, benim de. Kahrolası uykum gecikti. Planladığımız saatte planladığımız yerde değildi. Söylesene Corç, adını Nakamura koysam da benle böyle mi konuşacaktın, ha? Ohayogozaymas, Nakamura-san. Çk, Uzakdoğu havamda değilim Corç. Kendime uzağım daha çok. Sen de bir kertenkele için oldukça gevezesin. Şuraya bi' masa mı atsak, ne dersin? Peki, peki, benden de selam söyle. Üzümler neredeyse olacak. Güneş de balkonu geçti. O masa buraya atılacak. Atılıyor. Atıldı. Bunlar yazıldı. MFÖ eşlik etti. Bu ne biçim hikaye böyle...</span></span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;"> </span></span>Mshnhttp://www.blogger.com/profile/10547996975952591823noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-8440133182980430840.post-4171112978533102582017-07-09T22:39:00.000+03:002017-07-09T22:39:56.074+03:00Londra İzlenimleri<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Merhaba,</span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">İlk yurtdışı gezimden ve izlenimlerimden bahsetmek istiyorum. Blog benim olduğu için bir beis görmüyorum. Gerçekten uzun ve zevzek bir yazı olabilir, mesuliyet de kabul etmiyorum. Tüm sorumluluklardan kaçındığıma göre başlayabilirim.</span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">İşle ilgili bir etkinlik için genel müdürümüz, alemin kralı, patron gibi ama değil gibi de Serdar (ya burayı okuyacağı yok, ne yağcılık yaptım gereksiz yere) dedi ki yürüyün, Londra'ya gidiyoruz. Dedim ben o kadar yolu yürüyemem, uçak ayarlıyorsan gelirim. Dedi ki uçak kölen olsun, vizeni bile alacağım. Ciiyzıs Krayst dedim, sana geliyorum.</span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">*** </span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">16 Mayıs Salı akşamı biz (Şirin the Aslan ve ben) çıktık İstanbul'dan ve Londra Heathrow Havaalanı'na indik. Sorunsuz bir şekilde pasaport kontrolüne kadar geldik ve kalabalığı görünce ooww yeeah dedik, böylece İngilizce siftahımızı yapmış olduk. Tam o anda karayağız bir abimiz dedi ki sör (efendim) dedi, pliiyz (Allah aşkına) dedi, buradan buyurun. Dedim Şirin gelmeden şuradan şuraya gitmem. Dedi of kors (öyle ya), dedim tamam o zaman. Pozitif ayrımcılığa inanan ve bu ayrımcılığı destekleyen birisi olarak bu kibar hareketine teşekkür ettim ve onlarca kişinin önüne geçtik. Van Damme'ın yaşlanmış haline (gerçi Van Damme zaten yaşlandı) benzeyen bi' dayıya denk geldik. Niye geldiniz dedi? Bu soruyu hep duymak istemiştim. Şöyle derin bir nefes aldım ve cümle kuramadım ilkin, haha. Neyse ki Şirin yanıtladı. Adam Salesforce'u duymamış olacak ki biraz izah etmek durumunda kaldık. Kazasız belasız geçtik. Şirin'deki potansiyeli sezmiş olacaklar ki onun parmak izini aldılar, benimkini almadılar. Anladı tabii adam, insan sarrafı, ne zararım dokunacak Elizabeth'e.</span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Türkiye'deyken havaalanı için bir araç kiralamıştık bizi otele bıraksın diye. Hintli bi' arkadaş geldi, Zack. Arabaya bindik. Bir süre bütün araçlar üstümüze geliyormuş gibi hissettim. Trafiğin bize göre tersten akması hakikaten insanın kafasını karıştırıyor bir süre, benim kafamı karıştırdı en azından. Otele epey mesafe vardı. Bir ara kendi aramızda şu nehrin ismi (River Thames) nasıl okunuyor diye konuştuk. Emin olamadık. Dedim Zack'e bi' soralım. ZAAACK diye bağırmış bulundum. Ortam çok sessizdi ve kontrol edemedim sanırım, araba bir an yalpaladı. Sonra güç bela muhabbeti toparladık da sorduk nehrin doğru telaffuzu nedir diye. Rivır Tems'miş. Ama köken itibariyle gerçek İngiliz olan yerli halkın bir kısmı Rivır Teymis gibi de okuyabiliyormuş. Zaten mantıklı olan da oydu, rivır tems.</span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Otele vardık ve Şermin'le buluştuk. Zaten Şermin'le Türkiye'de pek görüşemiyorduk. O bizden bir gün önce gelmişti. Gurbet elde daha çok vakit geçirdik açıkçası. Otelin yakınında Cask diye bir mekan vardı, yeme içme siftahını da orada yaptık.</span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Londra'ya dair dikkatimi çeken ilk ciddi konu ise orada oldu. Çok fazla sayıda mekan gece 11 deyince kapatıyor. Londra'nın göbeği, tüm mekanlar (pub'lar) kapanıyor adeta. Medeniyet dediğin sessiz sakin kalma hakkı demek ki biraz da.</span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">***</span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Sonraki sabah (17 Mayıs Çarşamba) erken vakitte kalktık ve ilk etkinliğe katılmak için St. Paul taraflarına gittik. Allah'ım, bir katedral yapmış adamlar ki mimari dediğin ancak bu kadar etkileyici bir şey olabilir. Neyse ki etkinlik katedralde değildi, oteldeydi. Şimdi de sıra Londra'da yaşadığım ilk dumur olaya geldi. Zaten bir şeyler yaşamadan dönmek olmazdı.</span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Sabah erken gitmiş bulunduk biz. Kahvaltılıklardan atıştırıyoruz. Ben bir masanın başına gittim, poğaçalara bakıyorum. Böyle sarımsı renkli bir şey var, dikkatimi çekti. Masa başındaki görevli arkadaşa sordum 'is it cheese?' (peynirli mi bu?) diye. Tatlı dedi adam. Anlamadım. Hiç duymamışım öyle bir İngilizce kelime. Bir daha sordum, gene tatlı dedi, gene anlamadım. Ok (hee) dedim ve kös kös yerime döndüm. Tatlı nedir ya diyorum, öyle İngilizce kelime mi olur? Biraz sonra bir çay rica ettik, getirdi yine aynı arkadaş ve bu kez giderken 'afiyet olsun' dedi. Lan?! Afiyet mi olsun? Jeton orada düştü. Adam Türkmüş, adı İbrahim. Meğersem bana da abi o tatlı ya diyormuş ismimi görünce. İlerleyen saatlerde konuştuk kendisiyle. Altı ay kadar önce bırakmış her şeyi, Londra'ya yerleşmiş. Aslen grafikermiş ama Türkiye'deki iş şartları sebebiyle şansını orada denemiş. Güzel insan İbrahim, selam olsun.</span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Bu arada otele geldik dedim ama nasıl geldik? Metro ile geldik. Londra'nın malum 6 (yanlış hatırlamıyorsam) dereceli bir (zone diyorlar) metro hattı var. Yarıçap mantığında bir nevi, şehrin göbeği Zone 1, azıcık dışı Zone 2 şeklinde. Gitmeden önce de epey namını işitmiştik, adamlara hak verdim, başarılı. Yalnız sonraki akşamların birinde yine orada tanışacağım Murat Abi'nin de dediği gibi İngiltere'de adeta tüm yatırım Londra'ya yapılmış, diğer şehirler yanında köy gibi kalıyormuş. Size de bir yerlerden tanıdık geldi mi?</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Etkinlik tüm gün sürdü. Çantalar falan kazandık. Sanki etkinliğe değil de define avına gitmiş gibiydik. Fotoğrafçı bir amca vardı. Benim çantayı kaptığı gibi boşalttı, bir yandan da soruyor bakabilir miyim diye. Neymiş, Şirin'in fotoğrafını çekecekmiş. Neymiş, etkinlikte çok az kadın varmış da ille de o yüzden onu çekmeliymiş. Tabii, buldu gül gibi Şirin'i. Şirin, naber? :)</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">O günün akşamında yemek verildi, yakın bir yere gittik on kişi kadar bir kafile. Polonyalı bir Chris'le tanıştık. Çok konuşkan bir insan kendisi. O kadar çok şeyden konuşuldu ki şu an hiçbirini hatırlamıyorum. O akşama dair hatırladığım en önemli şey ilk kez sütlü çayı orada denemem oldu. Af edersin Elizabetçiim ama bu çay falan değil. Ona sütü dökünce tat falan kalmıyor onda, bambaşka bir şey oluyor. İçtim ama hiçbir şey anlamadım. Gerçekten...</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Biz yiyeceğimizi yedik, içeceğimizi içtik ve olaysız dağıldık. Otele geçtiğimizde bu kez Yeşim ve Can geldi. Can için aslında apayrı bir yazı yazmalıyım. On numara bir insandır kendisi. Thanksgiving'de Georgia'da Salesforce stajları yapmış birisi. Hahhaa, işe ilk başladığında böyle konuşuyordu. Şimdi de Karadeniz ağzı ile konuşmaya çalışıyor ama beceremiyor. Ama azimli, sevdiğimiz, gerçekten sevdiğimiz bir arkadaşımız.</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Can'ın Amerika geçmişi olduğu için gelir gelmez başladı yok mu ya burda Hint lokantası falan diye. Valla varmış, bulduk bir tane. Acılı köri soslu bir şey yedi ki ben takdir ettim, güzel yapıyor adamlar.</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">O günü de öyle noktaladık. Ha, unutmadan, o gün de şunu fark ettim ki İngiltere'de sparkle water (gazlı su, soda gibi bir şey) diye bir muhabbet var. Bizim içtiğimiz suya still water (sade su) diyorlar. Arkadaşlar uyarmasa yanıyordum sanırım, dikecektim su diye bir şişe gazlı içeceği. Sonra olaylar olaylar...</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">***</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Düşünün ki ancak iki günü anlattım ve anlatmam gereken dört gün daha var. İnanmazsınız ama şu an kırk beş dakika oldu bu yazıya başlayalı. Biter herhalde bir ara.</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">***</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Perşembe (18 Mayıs) kalktık, cümbür cemaat şehrin bir ucundaki Excel Forum diye bir yerdeki asıl etkinliğe gittik. Tüm gün oradaydık. Büyükçe bir alan, dolaş dur. Gün boyu oturumlar vs. Çok verimli bir gün oldu açıkçası. İnsanın ufku genişliyor, özellikle de benim gibi ufku dar birisiyseniz. Teknik konular bu yazının ilgi alanına girmiyor. O yüzden etkinliğe dair anlatabileceğim çok bir şey yok.</span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Şunlar olabilir ama: Astro diye minik bir arkadaş var. Etkinliğin bir kısmında belirli görevleri yerine getirenlere diyelim bu peluş Astro'dan veriliyordu. Ya dedim, naaabıcam Astro'yu? Hani bi' Cenifır falan olsa neyse... Oradaki görevli arkadaş dedi ki olur mu ya, al, bana verirsin. Adı Anjie'ydi yanlış hatırlamıyorsam. Dedim olur, I mean why not? Gülüşmeler falan... Aldım ben o Astro'yu. Sonra da gittim sözümde durdum. Beklemiyordu sanırm. Are you serious? (Yhaa qerizekalı) dedi. Dedim No, I'm Severus. Hahaa, şaka şaka. Of course I'm serious (ne sandın?!) dedim. Yiğidin harman olduğu yerden geliyorum. Gerçi orası Sivas'tı ama olsun, Trabzonlu da insandır en nihayetinde. Güzel bir anı oldu bence.</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Vakit ilerledi, Can geldi bir ara bir yerden. Bir çanta hediye tokuşturmuş çantasına. Abi dedi, şu yukarıda bi' stant var. Sertifikası olana tişört veriyorlar. Aa dedim, o zaman gidelim, bana da alırız. Gittik, 60lı yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim beyaz saçlı bi' amcamız görevli olarak duruyor. Dedim böyle böyle, ben o tişörtten istiyorum. Sertifikan var mı dedi. Bana dedi. Buna inanabiliyor musun Sevinç?! Açtım doğrulama sayfasını. Email'imi girdim. Ayıptır söylemesi, bir adet iyi sertifikam var. Birkaç yılımı aldı almak. Adam bunu görünce yumruğunu göğsüne vurup barış işareti yaptı ve 'Respect' dedi. Açıkası gururum okşanmadı değil. Çünkü ben Serdar'ı ikna edememiştim onun o kadar önemli bir sertifika olduğuna. Yalnız tişörtlerden sadece XXL olanlar kalmış. Hani bizim yörede haşa çuvalı dediğimiz cinstendi. Yine de aldım. Serdar'a verdim, evde giyilir en azından.</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Akşam olunca kokteyl başladı. Kevin diye birisiyle tanıştık. Aslen Londralı ama Avustralya, Sydney'de yaşayan birisi. Yarım saat kadar konuşmuşuzdur sanırım. O da güzel bir anı olarak yer etti bende. Havadan sudan, müzikten, Sydney'deki hayatından falan konuştuk. Böyle anlar için yurtdışına çıkmış olmak önemliydi gerçekten. İletişim, farklı kültürden birileriyle ortak noktaların olması, onlar hakkında fikrini beyan etmek, karşındakinin katılmasa da anlıyorum ama öyle düşümüyorum demesi (bizim buralarda neredeyse hiç olmayan bir şey, malum)... İnsanlık şart.</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Excel Forum'dan çıkınca Serdar bizi suşi yemeye götürdü adını hatırlamadığım bir yere. Ordan da Nicholson's diye bir pub'a geçtik. Peki, nasıl geçtik? Yürüyerek. Daha doğrusu ya ne tarafa gitsek diye dolaşırken sokağın ortasında bu tarafa gidin diye bir ses duymuş Canlar. Biz arkalardaydık o sıra. Polis ya da polisimsi bir görevli Türk'e denk gelmişiz meğerse. İlginç bir yer Avrupa. Her yerde Türk var. Sokakta ağız dolusu bir küfür edeyim diyemiyorsun mesela. Ha, tabii, küfür gene etmeyelim de ben şimdi gün içinde buradayken BULLSHIT diye yüksek sesle tepki gösterebilirim çekinmeden. Ama orada ı ıh, yemiyor, yemedi.</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Nicholson's'dan çıkarken (bunu, sırf ilerleyen yıllarda lazım olursa hatırlaması kolay olsun diye yazıyorum) Şermin kendine bir köle tuttu ve at arabası niyetine bisikletle onu götürecek birisiyle döndü oteline. Hahaha, çok ilginç bir sahneydi. Yağmur yağıyor bir yandan. Aaa, yağmur! Nasıl unuturum? Londra adeta bir Trabzon. Sürekli açıyor ve kapanıyor hava. Hiç yadırgamadım desem yeridir. O kadar alışkın olduğum bir iklim ki. Ama sanırım alışkın olmayan birini çileden çıkarma potansiyeli de epey yüksek.</span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Otele geri dönmek için Uber kullandık. Ben öne oturdum ve bir çeşit hobi olarak iki üç dakika gittikten sonra şoförle konuşmaya başladım. Sanıyorum 50li yaşlarında bir adamdı, Yemen asıllı ama ömrünün sadece altı ayını orada geçirmiş Hasan isimli bir abimiz. Londra'ya gelmeden önce sanırım Amsterdam'dı, sigorta hukuku vb. konularla ilgilenen bir avukatmış. Dedim niye bıraktın gül gibi işi de gelmiş Londra'da direksiyon sallıyorsun. Şartlar öyle gerektirdi gibi bir şeyler demişti sanırım ya da hatırlayamadım şimdi. Bir ara konu politikaya geldi. Detayları geçiyorum, en son ben daha sana laf anlatamazken bizimkilere nasıl anlatayım diyordum. O konuyu kapatınca bir ara Türkiye'ye, Adana'ya geleceğini söyledi. Dedim dikkat et, Adana'da güneşe silah çekiyorlar. Böyle konuşma ortamlarda. (Zor indirdiler beni arabadan. Ama nasıl içkiliyim!)</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">***</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">19 Mayıs Cuma, Türkiye'de resmi tatil olduğu için güzel denk gelmişti. Allah'ım, o gün ne yürüdük. Yalnız iyi yürüdük. En azından benim standartlarımın epey üstünde yürüdük.</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Sabah çıktık ve Can-Eliz çifte kumrularıyla Big Ben'e yakın bir yerde buluştuk. Londra'da abartısız her sokakta Pret A Manger diye bir mekan var. Bizdeki Bim gibi bir şey. Eliz'in söylediğine göre Fransızca Ready to Eat (pğet e monje) demekmiş. Ama her sokakta var, bu kadar da olmamalıymış. Neyse, kahvaltımızı orada yaptık. Ardından Thames Nehri üzerinde gezinti için bilet aldık.</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Tower of London'a gittik. Burası eskiden hapishane olarak kullanılan bir kale aslında. Tur eşliğinde gezilebiliyor. Ha, beni çok etkiledi mi? Hayır. Tur rehberini pek dinlemedim açıkçası. Belki dinlesem daha güzel olabilirdi. Mücevherlerin olduğu kısım güzeldi. Yüzyıllar boyunca İngiltere krallarının ve kraliçelerinin takıları, elbiseleri vs. sergileniyor. Bazılarındaki ince işçilik hakikaten takdire şayandı. Bu işlerden hiç anlamayan ben bunu diyorsam herhalde gerçekten iyidirler. Bilemedim.</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Çıkınca yine orada meşhur bir olay olan Fish & Chips (balık ve patates kızartması) ile karnımızı doyurmaya gayret ettik. İyi miydi, kötü mü bir fikrim yok. Kafamda yer etmemiş pek. Orada daha fazla oyalanmadan şehir merkezine döndük ve bir müddet yürüyerek Trafalgar Meydanı'na geçtik. National Gallery'ye girdik. Kocaman bir galeri, büyük ressamların boy boy tabloları vardı. Üstelik giriş ücretsizdi. Eduard Monet'nin tablolarını heves ederek girmiştim ama onların olduğu kısım kapalıymış o sıra, talihsizlik. Bir iki saat en az dolaşmışızdır sanırım içeride. Bazı tablolar hakikaten akıl alır gibi değildi. Yetenek ve çalışkanlık dile gelmiş adeta. Tarihe bu şekilde iz bırakabilmek ne güzel.</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Bu arada Trafalgar Meydanı'nda kocaman bir başparmak heykeli var. Gördüğüm anda aa, ben bunu biliyorum dedim, Sissy Hankshaw bu (ismini hatırlayamamıştım gerçi o an). Geçenlerde okuduğum Tom Robbins kitabı Kovboy Kızlar da Hüzünlenir'in başkarakteri için heykel koymuş adamlar meydana. Yani, en azından ben öyle sanıyorum hala. Gidip araştırmadım başka bir şeyse hevesim kursağımda kalmasın diye.</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">O günü de öyle akşam ettik diyebilirim. İki saat oldu yazıya başlayalı. Umarım bir ara bitirebilirim. Bugünlük noktayı koyuyorum. Sonra devam ederim. Yaşarken bu kadar uzun gelmemişti halbuki.</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">***</span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Bir buçuk ay olmuş, hala devam edeceğim yazıya, ey gidi...</span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">***</span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Cumartesi günü tekneyle Greenwich'e giderek başladık güne. Burada sabah sabah öğrendiğim ilk şeyse Greenwich'in telafuzu oldu. Takdir edersiniz ki ben bugüne kadar Griinviç olarak okuyordum orayı. Sıfır meridyeni olması onu da okuyamazdım da işte konumuz o değil. Grii(y)niç şeklinde bir telafuzu varmış meğersem. Gizli bir y tıpkı bizde kaynaştırma harfi gibi yerel halkın dilinde neredeyse her yerde var. Mesela eve (home) hom deyip geçeriz biz (çünkü biz kendi aramızda hep İngilizce konuşuruz) ama onlarda hoöym gibi bir deyiş var. Bilenden dinleyince insan bir hoş oluyor. Fokin' eeay!</span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Tekneden indiğimizde böyle eşşşşek kadar bir gemi karşıladı bizi, Cutty Sark. Zamanını en hızlı ticaret gemisiymiş. Girdik, gezdik ve şahsen ben tatmin oldum. Ayrıca tur sırasında geminin başından sonunu dönemin kıyafetleriyle anlatan bir hanımefendi vardı. 16 yaşındaki oğlu (adını unuttum şimdi) denize açılmış da onun yolunu gözlermiş edasıyla tüm gemiyi gelenlere anlatıyordu. Harika bir deneyim, mükemmel bir aksan ve çok ama çok anlaşılır bir İngilizce. Tur sonunda fotoğraf çekilme isteğimi de sağ olsun kabul etti, Türklerin denizci geçmişi de çok iyi diye de muhabbet açtı. Kültürlü insanın hali bir başka.</span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Turu bitirince Greenwich'in içine doğru yol almaya başladık. Şahsen ben Greenwich'i Londra merkezden daha yaşanılır ve güzel buldum, çok sempatik bir yerleşim tipi var. Binalar hep yan yana, içinde kocaman bir de pazarı vardı. Pazar derken içinde dünya mutfağına dair ne ararsanız bulabileceğiniz bir yerden, takılardan, kıyafetlerden vs. bahsediyorum.</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Pazardan çıkıp artık iyice acıktığımızı fark edene dek ilerleyince gözümüze bir yer kestirdik ve içeri daldık. Kulağımıza sanki 'oğlum şu masayla ilgilenin' gibi bir ses çarptı. Emin olamadık. Vee hemen görevli arkadaş 'abi Türk müsünüz?' diye geldi. Vay Ciiyzıs, elin Greenwich'inde Türk bir ailenin işlettiği bir Ocakbaşı restoranda İngiliz kahvaltısı yaptım. Beynimdeki tüm sinir hücreleri çarpıştı kültürel karmaşadan. Adama diyorum ki ben çay istiyorum, diyor ki abi bizim çaydan mı? Dedim evet. Yanıtı şuydu: abi ne bileyim, burda çay dedin mi sütlü çay oluyor, alışana kadar canım çıktı. O da haklı şimdi.</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Oradan çıktık ve gözlemevine doğru yemyeşil bir alan boyunca yürümeye başladık. Millet kedisini köpeğini almış, eğleniyor çimenlerde. Biz de yürüyoruz bir yandan. Halbuki iki üç dakika sonra yiyeceğim haltı bilsem siz gidin, ben geriye dönüyorum derdim. Çok on numara bir pot kırdım. Anlatıciiiym; ama öncesinde bir noktayı açıklığa kavuşturmam lazım.</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Ben günlük hayatta baston kullanan (aslında kanedyen onun adı ama tıbbi ekip harici pek bilmiyor) birisiyim. Yeniköy'de öğle yemeğine çıktığımızda bazı itler (köpek değil çünkü onlar) beni görünce canhıraş bir şekilde havlıyorlar. Sanki ben bir Hitler'mişim gibi hissediyorum kendimi. Sırf bu yüzden son üç aydır yolumu değiştirmiş durumdayım. Hem onların kafası rahat, hem benim. Kaldı ki kim bilir kim ne yapmıştır hayvancağızlara da bağırıyorlar. Her neyse...</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Efendim, sağımızda frizbisini atan, solumuzda koşan, yanımızdan geçip gidenler derken yeşillik boyu ilerliyoruz. Ben de gayet huzurlu bir şekilde şöyle bir cümleye başladım. 'Buranın itleri de ne medeni, hiç ha(vlamıyor diyecekken Yeşim hapşırdı yanımda)pşırmıyor'. Dedim. Evet, hapşırmıyor dedim. :( Saniyesinde üç beş özür dileme girişimi falan ama nafile. Kendimi kınıyorum. Yıllardır böylesine bir pot kırmamışımdır. Beynimin otokontrol mekanizmasına başlayacaktım da neyse ki iki dakika sonra ben hapşırdım; böylece oranın itlerinin de hapşırdığını tescillemiş olduk bir nevi. Hapşırmıyor dedim ya. :( Tekrar özür dilerim Yeşim.</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Bu tatsız ve bir bakıma da unutulmaz olayın ardından gözlemevine vardık, dolaştık ettik. Buraları geçiyorum. Sonuçta sıfır meridyenine ayak basmış bir insanım artık, bir Everest değil ama olsun.</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Dönüşte Can ve Eliz'le buluştuk tekrar ve üç tane mekanda yer bulamayıp sonunda kendimizi Bella Italia isimli bir yere attık. Menüdeki hiçbir şey hakkında fikrim olmadığından ne yesek Can demiş bulundum. O da baktı ve dedi ki abi Lamb Rosemarine diye bir şey var. Tamam dedim. KIRK BEŞ DAKİKA bekledik. Yalnız iyi bekledik. Ve fakat beklediğimize değdi. Utanmasak kemikleri de yiyecektik. Kısık ateşte pişmiş, harika bir etti. Böyle şeylerin isimlerini aklında tutamayan birisi olarak Lamb Rosemarine'i de unutamıyorum.</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">***</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Pazar sabahı Hyde Park'ta kahvaltı yapıp direkt memlekete uçtuk. Anlatılacak çok bir şeyi yok. Havaalanındaki görevlilerin yüzündeki bakıştan Türkiye'ye gelmiş olduğumuz rahatlıkla anlaşılıyordu zaten.</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">***</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Epey uzun bir yazı oldu ama genel olarak Londra'ya, insanlara ve kültüre dair ciddi anlamda dikkatimi çeken birkaç konudan bahsetmeden bitirmek istemiyorum. Yukarıdakileri tamamen ilerleyen yıllarda unutma ihtimalime karşın yazdım. Şimdi yazacaklarım aslında insanların bana Londra nasıl dediklerinde verdiğim yanıtların bir derlemesi olacak.</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Medeniyet ölçüsü olarak kaldırımlardan başlayabilirim sanırım. Buradaki gibi neredeyse yarım metrelik kaldırım diye bir şey yok. Yürürken hiç zorluk çekmedim. İki üç parmak kalınlığındalar veya çok daha az bir uzunlukta. Ben sorun yaşamadıysam abartarak kaldırım yok bile diyebiliriz aslında. Tabii ki kaldırıma park etme gibi konular hiç yok. Hatta sadece bir gün bir kez korna sesi duyduk ve aaa, korna çalmıyor lan adamlar diye şaşırdık.</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Kaldırımlar demişken trafiğin bize göre ters yönde akması sebebiyle tüm yaya geçitlerinde sağa bakın, sola bakın şeklinde uyarı yazıları var. Yola yazılmışlar kocaman. Ayrıca bisikletlerin kendilerine özel şeritleri ve trafık ışıkları var. Daha da önemlisi adamlar kurallara uyuyorlar. Yani, bisikletli üç kişi peş peşe geliyor. Kırmızı yanıyor, yolda kimse yok ve DURUYORLAR. Oha! Dedim beni alıştırmayın böyle şeylere, ben maceralarla büyümüş bir insanım. Yok daha neler Cenifır...</span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Sonraki maddemiz: yemek yemek için gidilen mekanlardaki 'burada mı yiyeceksiniz?' sorusu. Hiç alışık olmadığım için başlarda yadırgadım. Siparişinizi verdikten sonra burada mı yiyeceksiniz diye soruyorlar ama bunu paket yapmak için değil, orada yenecekse bir nevi oturmak için de masa ücreti almak için soruyorlar. Aslında bunu şöyle yorumlamak da mümkün: orada yemeyecekseniz daha ucuza yemiş de olabilirsiniz. Atalarınızın Polyanna genleri taşıyıp taşımadığına göre değişen birtakım doğa olayları da diyebiliriz. </span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">İnsanların birbirine olan standart davranışları da (aslında bizle kıyaslayınca buna saygıları demek daha doğru olabilir sanırım) kendini çok ama çok belli eden bir başka konu. Örneğin, ben Türkiye'de toplu taşımaya binmekten nefret ederim. Ama gerçekten nefret ederim. Bazen beni görmezden gelirler ve bildiğin sevinirim. En azından başımın eti yenmedi derim. Çünkü bizde ısrar diye bir lanet var.</span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">- Buyrun, oturun. (bu normal)</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">- Yok, sağ olun, ben böyle daha rahatım. (Allah'ım, başlıyoruz.)</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">- Yok yok, gel otur. (benden iyi biliyor)</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">- Gerçekten ayakta daha rahatım. (küfür is coming)</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">- Allah Allah, yav gel!</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">- ... (birtakım hoş olmayan iç sesler vs)</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Bu neden önemli biliyor musunuz? Şundan: Londra'da ilk sabah, metroya bindik. Kalabalık içerisi ve ayaktayız. Birisiyle göz göze geldim.</span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">- Oturmak ister misiniz?</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">- Hayır, teşekkür ederim. Böyle daha rahatım.</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">- Tabii...</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Lan?! Size yemin ediyorum iki saniye aptallaştım. Kendimi o kadar hazırlamışım ki savunma yapmaya, algılarım köreldi. Israr etmedi adam. Dedi herhalde bir bildiği vardır. 'Okay' dedi. Benim ömrüm böyle şeyleri savunmakla ve bunun için özel bir savunma mekanizması oluşturmayla geçti. Oraya harcadığım enerjiyle neler yapardım ben. Bu ülkede büyüyerek hepimiz mahvoluyor olabiliriz. Bambaşka bir dünya, bambaşka bir hayat mümkün. Biz, basitçe yanlışız. Bu konudaki hayal kırıklığımı düzgün ifade edecek edebi yetkinlikten yoksunum. Adam ısrar etmedi ve üzerimden tonlarca yük kalktı, anlıyor musunuz?</span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Peki, bu neden bu denli önemli? Bu soru bizi kalan son ve kişisel olarak benim için en önemli maddeye getiriyor. Londra'da sokaklar bastonlu, koltuk değnekli, tekerlekli sandalyeli insanlarla dolu. Toplu taşıma araçlarında engelli ve hamilelerin yanında özel olarak bir de bastonlu işareti var. Gerçekten fark ve anlayış çok büyük, orada bu insanlar sosyal hayatın bir parçası. Hala yaşıyorlar ve var olduklarını görüyoruz.</span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Ben Türkiye'de, sokakta herhangi bir gün bastonlu, koltuk değnekli ya da tekerlekli sandalyeli birisini görmüyorum. Bu insanlar evlerine kapanmış şekildeler. Çünkü sokaklarda gidebilecekleri yol yok, yol olsa da araba park ediliyor zaten. Kaldırımların en az bir karış olmasına değinmiyorum bile. Günlük hayatımda hep tek tip insanlar görüyorum. Sanki herkesin fiziksel sağlık olarak mükemmel olduğu bir ülkede yaşıyormuşuz gibi bir makyajı var sokaklarımızın. Ciddi anlamda kendimi yalnız hissettiğim oluyor sırf bu yüzden. Elin Londra'sında elinde bastonlu insanlarla sanki aramızda gizli bir dil varmış gibi selamlaşınca fark ettim bunu.</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></span>
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Bu konu çok kişisel olduğu için uzatmak istemiyorum. Özetle şunu diyebilirim ki bana sen burada kalacaksın, Türkiye'ye dönmeyeceksin deselerdi bir an düşünmezdim. Burada bir şeyler çok ama çok yanlış ve bu gidişle üç beş kuşak sonrası bile görmez düzeldiğini. Karamsar değil, gerçekçi fikrimi paylaşıyorum; çünkü burada bu hayatı yaşıyorum.</span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">***</span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Şaka maka bitirdim sanırım. İki ay olacak neredeyse yazıya başlayalı. İyi gayret ettim bence. Araya bayram girmemiş olsa daha erken bitebilirdi bile. Sağlık olsun.</span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Hepinizi hürmetle selamlıyorum. Çünkü neden selamlamayayım?</span></span><br />
<br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Hoşça kalın.</span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"> </span></span>Mshnhttp://www.blogger.com/profile/10547996975952591823noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-8440133182980430840.post-27036143226114124872017-04-30T22:30:00.000+03:002017-04-30T22:30:17.146+03:00Ne Bileyim Ben<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">Nisan bitti. Yani, bir kez daha bitti. İki önceki Nisan bitmemişti oysa. Belki de bir yerlerde hâlâ yaşanıyordur. Şüphelerim var.</span></span><br />
<br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">İstanbul'a ikinci kez yerleşeli neredeyse beş ay oldu. Bu beş ayda annemle babamı iki kez, kızkardeşlerimi bir kez uğurladım. Ondan öncekilerde uğurlanan çoğunlukla bendim. Üniversiteye başladığım yıllarda ben hep giden olurdum. Yolun uzunluğundan dolayı gitmek zor gelirdi (bahane gibi bahane).</span></span><br />
<br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">Uğurlayan, yola koyan, geride kalan olmak daha zormuş sanki. Bu eylemsizlik hali insanın üzerinde, içinde bir çeşit yoğunluk olarak birikiyor. Evdeki hava insana baskı yapıyor ilk anlar. Sonra sonra tabii alışılıyor tekrar.</span></span><br />
<br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">Alışmak da neresinden baksam akıl erdiremediğim kavramlardan biri. Hiçbir şey geçmez gelirken bir bakıyorsun ki zaman geçmiş ve alışmışsın. Konu ne olursa olsun... Yani, gerçekten saçma. Dikkat ettiniz mi, benim anlamadığım her şey saçmadır. Çünkü saçma olmasa ben anlardım. O kadar da anlayışsız değilimdir çünkü. Şimdi anlamadığım bir şey zamanla benim için anlaşılır olduğundaysa kabahat tamamen zamanındır. Madem elinde böyle bir güç vardı vaktinde de anlamamı sağlayabilirdi. Hiç!</span></span><br />
<br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">Ya, benim canım sıkılıyor. Ev çok sessiz kaldı birden.</span></span><br />
<br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">Geçenlerde okuduğum bir fıkrayı anlatayım da neşeleneyim biraz. Trabzonspor'un maçlarının birinde amigo, taraftarlara dönmüş ve demiş ki 'Atmiş pirinci takkada sessuzluk istiyrum, ona göre. Anladunuz mi?' Herkes kafasını sallamış tabii. Dakikalar 61'i gösterdiğinde tüm tribün tezahürattan inlemiş SES-SUZ-LUK, SES-SUZ-LUK diye.</span></span><br />
<br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">Şimdi kimilerinize yav he he gibi geliyor olabilir ama bu gerçekten yaşanmış olsa hiç şaşırmazdım. Çünkü Trabzonlu olmak ve yöre insanını tanımak bunu gerektirir. Kaldı ki fıkrada asıl gizli nokta herkesin anlaşıldı şeklinde kafa sallaması. Çünkü bizim orada birisine bir şey anlattığınızda 'Anladın mı?' diye sorarsanız halt etmiş olursunuz. Onun onu anlamaması diye bir şey söz konusu değildir. Olsa olsa siz anlatamamışsınızdır. O adam anlamamış olsa da sittin sene size anlamadım demez. Dili dönmez. Alacağınız en hafif tepki 'yabayin habu manyağa, göya da niye anlamaycum' falan olur. Hadi, o olmadı, şu olur: sizin dediğinizi aynı anlama gelecek şekilde farklı kelimelerle anlatır.</span></span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;"><br /></span></span>
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">Bu son dediğimle ilgili şöyle bir anım var. Bundan yaklaşık on beş sene önce (bu kelimeleri yazarken olmayan saçlarıma aklar düştü, on beş senelik anı nedir ya) Boztepe'de (Trabzon) dedemlerdeyim. Komşunun oğlu var, Fatih. O zamanlar Fatih olsun olsun da yedi sekiz yaşında falan olsun. Nerden bulmuşsa elinde bir güvercin var. Ama bir terslik de var, güvercin hareket etmiyor. Dayım camı açtı, Fatih'e seslendi. Fatih geldi. Aradaki soruları hatırlamıyorum ama hafızama yer eden kısmı şurası: dayım Fatih'e şöyle bir soru sordu güvercinin hareket etmediğini görünce: 'Ölmüş mü?'. Fatih'in cevap aynen şuydu: 'Yok, gebermiş.'</span></span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;"><br /></span></span>
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">Ahahaha, tabii, biz ölmekle gebermenin farkını bilmiyor da olabilirmişiz. İşin kötüsü, dayım kesin sormuştur aradaki fark ne diye de hiç hatırlamıyorum. Kahkaha esnasında beynim kısa devre yapmış sanırım. Fatihçiim, şans eseri tarihin birinde burayı okursan kucak dolusu sevgiler...</span></span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;"><br /></span></span>
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">Hazır mayasıl vurmuşken (bu da bizim oralardan bir deyiş) son bir anımı daha anlatmak istiyorum. Aslında bunu yaklaşık üç sene önce ilk yaşadığımızda yazacaktım, hep üşendim. Bugüne kısmetmiş.</span></span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;"><br /></span></span>
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">Öğle yemeğine çıkmışız adaşla, Yeniköy'deyiz. Kuruyemişçinin yanında Mehmet Abi vardı o zamanlar, döner falan yapardı. Geçtik, oturduk bir masada. Siparişimizi verdik. Biraz sonra kuruyemişçinin önüne gerçekten lüks bir araba geldi. Şoför indi, dolaştı, gitti kapıyı açtı. 1080p gözlüklere sahip bir kadın indi arkadan. Kuruyemişçiye bir yönelişi var, sanırsın hepimiz o geçebilsin diye dekoruz. Şaka şaka, arabayı kıskandığım için abartıyorum. Kadın baktı kuruyemişçi kapalı. Nerde yahu bu gibisinden bakınırken Mehmet Abi yardımcı oldu ve kuruyemişçinin cumaya gittiğini söyledi. Kadın sordu: 'Ne zaman gelir?'. Mehmet Abi yanıtladı: 'Cuma bitince.' Kadının yüzündeki bakışı hiç unutmuyorum. Sanki Klingonca küfür etti Mehmet Abi. Anlatınca aynı etkiyi vermediğini seziyorum ama olay yaşandığında mahvolmuştuk. Mehmet Abi, sen de şans eseri burayı okursan ellerine sağlık tüm yediklerimiz için.</span></span><br />
<br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">Olur da sonraki Nisanlarda burayı okursam kendime de selam ederim. İnanmazsın ama biten Nisan yapmışlar. Hadi yine iyisin.</span></span><br />
<br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">Arrivederçi.</span></span>Mshnhttp://www.blogger.com/profile/10547996975952591823noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-8440133182980430840.post-63354749282054447552017-03-26T21:58:00.002+03:002017-03-26T21:58:36.820+03:00-mişler, -mişim<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">Sanki beni almışlar, saklamışlar bir gölgeye, önüme de set çekmişler olan bitenle. İzle demişler. Bak demişler, ne kadar basit, görüyor musun? Ama sen yapamayacaksın. Yapmana izin vermeyeceğiz. Nasılını bileceksin. Zaten bilmesen bu denli yük olmayacak sana. Ama yapamayacaksın. Yapamamanı sağlayacağız. Göreceksin, bileceksin, anlayacaksın; lakin yapamayacaksın. Bu yük, senin. Onunla ne yapacağın da senin kim olacağını belirleyecek. Ona göre... Gıkımı çıkaramamışım.</span></span><br />
<br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">Sonra yine almışlar beni, işleri yok ya başka. Nankörsün demişler. Bu sefer tam itiraz edecek gibiyken dinle demişler, dur demişler avuç içlerini bana doğru kaldırarak. İşaret evrensel ya, durmuş ve dinlemişim ben de bir Dünya vatandaşı olarak. Bana sorsalar ki sormamışlar, boş konuşmuşlar. Ben söyledikleri şeyleri zaten biliyormuşum. Bakmışım ki anlatamayacağım, hani oldu da becerdim, anlattım; anlamayacaklar. Kaldı ki bir mucize eseri anlatabilmiş olsam, onlar da anlasa bu kez değerinden düşecekmiş; bırakmışım. Pes mi etmişim? Ne münasebet! Vazgeçmişim.</span></span><br />
<br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">Beni almaya geldikleri bir başka seferinde beni bende bulamamışlar. Başka bir yerdeymişim. En azından onlar öyle düşünmüşler. Çünkü belki de başka birisindeymişim. Beklememişler kendime gelmemi. Halbuki ne de şoka uğramış bir ifadem olur kendime geldiğimde. Beklememişler, bilememişler, görememişler, körmüşler. Sonra yine gelirlermiş. Yolgeçen hanıymışım.</span></span><br />
<br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">Bir gün gelecekmiş, bu sefer ben onlara gidecekmişim çat kapı. Bakacakmışım ki meğer onlar değilmiş, oymuş. Tekmiş. Birmiş. Varmış. Oymuş. Oradaymış. Hep oradaymış. Kör olan benmişim. Anlamayacak, neden gittiğimi unutacakmışım. Geri de dönemeyecekmişim. Bir ayağım dışarıda, bir ayağım eşikte, bedenim arafta kalakalacakmışm öylece. Ötesini bilmeyecek, merak da etmeyecekmişim. Ederi neyse, bekleyecekmişim. Razıymışım.</span></span><br />
Mshnhttp://www.blogger.com/profile/10547996975952591823noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-8440133182980430840.post-6385593288372662962017-03-12T23:09:00.001+03:002017-03-12T23:09:48.843+03:00Mâra<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">Bu hafta sonu Yeniköy'de yağmur vardı. Yer yer çise, yer yer yağmur; ama hep bir ıslaklık. Sıcak havayı sevmeyen birisi olarak bu güzel havayı değerlendireyim dedim ve evden çıktım. Böyle deyince açık hava ticaretine başlayacakmışım gibi oldu. Yok, öyle değil.</span></span><br />
<br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">Dün de yine kendi çapında <a href="http://rekursifdusunce.blogspot.com.tr/2017/02/bir-cumartesi.html" target="_blank">bir cumartesi</a>ydi. Aynı üç demir kapıyı takip ederek çıktım yola. Yürümeye başladım. Belki de hayatımda ilk kez amaçsızca, ille de bir yere gitmek için değil, öylesine yürümeye başladım. Sahil boyunca ilerledim. Ne çok insan var. Herkes var. Evdeyken görmüyor insan. Ciddiyim.</span></span><br />
<br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">Belli bir süre gittim ve baktım ki kırk beş dakika olmuş. Bu yolun dönüşü de var dedim. Kendime böyle küçük tehditler savurmayı severim. Anında çark ettim ve karşının kaldırımına geçtim. Böylece gelirkenki rotamı ve hayali beni izleyebilecektim. Bunu sıklıkla yaparım. Aslında bilinçli yaptığımı da sanmıyorum. Konuşurken de olur, yaklaşık kırk beş derece açıyla karşıdan bir yerden içinde bulunduğum ortamı izlerim. Kendi üzerimdeki bu göz hapsi ara sıra işime yarasa da bazen sıkıcı olabiliyor. Çok değişik bir tür psikopatım.</span></span><br />
<br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">Bu yürüyüş benim için çok verimli oldu. Hayatım boyunca kendi zihnimde bir şeylerin yapılabilirliğine çektiğim o büyük duvarı fark ettim, daha doğrusu aslında artık o duvarın var olmadığını fark ettim demem daha doğru sanırım. O ilk adımı atana kadar çok zor gelir ama attıktan sonra gerisi çorap söküğü gibi gelir konusu var ya, işte evren o konuda çok haklı. Ne olacaksa olmalı. Olmaması için ertelenen süre eninde sonunda kişinin kendisine yük olarak geri dönüyor. Ciyzıs krayst, bunları aşmalıyız.</span></span><br />
<br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">Tıkandım. Aslında kafamda bir şeyler var ama yazıya dökecek kadar sıraya koyamıyorum. Yazmak da istiyorum. Çünkü şu vakit tam olarak bunun vakti. Her şey müsait. Göz göze geldiğim eşyalar kulağıma bir şey fısıldamıyor. Sanırım aklım hala Mâra'da. Bu yazıya başlamadan önce tekrar okumuştum. Tuhaf ve de mistik bir yanı olan Asaf Halet Çelebi'nin belki de en sevdiğim şiiri. Bilmemek bilmekten gerçekten iyi midir? Düşünmeden yaşayabilir miyiz? Bunların kesin olumlu yanıtları olduğu bilsem anında kabul eder miydim? Olasılıklardan hoşlanmıyorum, belirsizliklerden de. Çok fazla seçeneğimin olmasını da sevmem zaten.</span></span><br />
<br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">Ben aslında buraya çok fazla şey yazabilirim ama başlangıçta bu bloğu ismen açmakla hata etmişim. Ne temasını, ne havasını, ne suyunu değiştirmek istemediğim için de kıyamıyorum. Bilgisayar mühendisiyim ve sanal benle aramda duygusal bir bağ var. Allah başkar dert vermesin dediğinizi duyar gibiyim. Amin.</span></span><br />
<br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">Mâra'yla bitirelim. Bu güzellik burada bulunmalı şüphesiz.</span></span><br />
<blockquote class="tr_bq">
<span style="font-family: Georgia,"Times New Roman",serif;"><span style="font-size: small;"><i>bilmemek bilmekten iyidir<br />düşünmeden yaşayalım<br />mâra<br />günü ve saatleri ne yapacaksın<br />senelerin bile ehemmiyeti yoktur<br /><br />seni ne tanıdığım günleri hatırlarım<br />ne seneleri<br /><br />yalnız seni hatırlarım<br />ki benim gibi bir insansın<br /><br />tanımamak tanımaktan iyidir<br />seni bir kere tanıdıktan sonra<br />yaşamak acısını da tanıdım<br />bu acıyı beraber tadalım<br />mâra<br /><br />başım omzunda iken sayıkladığıma bakma<br />beni istediğin yere götür<br />ikimiz de ne uykudayız<br />ne uyanık</i></span></span></blockquote>
Mshnhttp://www.blogger.com/profile/10547996975952591823noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-8440133182980430840.post-71490411223010194382017-02-12T22:08:00.000+03:002017-02-12T22:08:21.430+03:00Bir Cumartesi<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">Uyandığımda saat neredeyse on iki olmuştu. Bir cumartesiye başlamak için çok ideal diye düşünerek kalktım yatağımdan. Kalktım yataktan da diyebilirdim ama yatağımı seviyorum, o yüzden yatağımdan dedim. O sahipliği yatağım da hissetsin istedim.</span></span><br />
<br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">Baktım damacanalar boşalmak üzere. Modern zamanlarda bir şehirde yaşıyorsanız musluktan akan suya para verirsiniz ve o suyu içemezsiniz çünkü. Bu işi yapan firmalar var. Arıyorsunuz, kapınıza kadar getiriyorlar. Daha önce defalarca kez aradığım için tecrübeliyim. Aradım hemen. Hiçbir insanla iletişim kurmadan iki damacana su siparişi verebildim.</span></span><br />
<br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">Salona geçip televizyonu açtım ve müzik kanallarına bir göz attım ve beğenmedim. Yani, gerçekten beğenmedim. Sadece, anlayamıyordum. Neyse ki bilgisayarım da televizyona bağlıydı. Daha önce beğendiğim müzikleri eklediğim bir liste kestirdim gözüme ve oynatmaya başladım.</span></span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;"><br /></span></span>
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">Mutfağa dönüp kahvaltı tepsimi aldım ve salona döndüm. Tam kurulmuşken aklıma Murphy geldi. Dedim demek ki şimdi su gelecek. Yaklaşık otuz saniye sonra telefonum çaldı. Su gelmişti.</span></span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;"><br /></span></span>
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">Kahvaltıydı falan derken saati iki edince ne yapsam diye düşünmeye başladım. Geçen hafta kardeşlerimin aldığı koyu yeşil renkli (kesin özel bir adı vardır o rengin) pantolonun terziye verilmesi lazımdı. E, meyve de alacaktım? Modern zamanlarda bir şehirde yaşıyorsanız meyveyi de parayla almanız gerekir çünkü.</span></span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;"><br /></span></span>
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">Koyu yeşil pantolonu ve bir de emsal teşkil edecek yedek pantolonu sırt çantama koydum, kulaklığımı taktım ve evden çıktım. Üç tane demir kapıdan geçtim ve anayola çıktım. Tam karşımda mezarlık, mezarlıkta bir kalabalık. Yaşıyor oluşumu gizlemeye çalışarak bakışlarımı önüme sabitledim ve terziye doğru yola koyuldum. On beş metre sonra terzideydim. Maceralara bayılırım.</span></span><br />
<br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">O gün kendi sesimi ilk kez terzide duydum (sucuyla konuşmadık desem yeridir çünkü) ve bu beni oldukça şaşırttı. Sabah (tamam, öğlen) kalktığımda saçma sapan sesler ve şarkı denemelerinde bile bulunmamış olmam gerçekten ilginçti. Kulaklarımı sesime bu denli hasret bırakmama konusunda beynime bir uyarıda bulundum ve emsal teşkil eden pantolonumla beraber terziden çıktım. Artık kulaklıklarımı takmak istemediğimi hissettim. Zaten mezarlıktaki kalabalığı gördüğümde ufak bir vicdan azabı yaşamıştım.</span></span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;"><br /></span></span>
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">Dönüş yolumda ikinci el eşyalar satan bir hanımefendi var, ona uğradım. Meğersem yanıbaşımda ufak çaplı bir sahaf varmış da haberim yokmuş. Altı tane kitap aldım hiç planda yokken. Çoğu benden yaşlı. Ciltleri solmuş, sapsarı. Kitap kokusu. İsterseniz kartımı vereyim size, ararsınız kitap var mı diye dedi. Yok dedim, almayayım. Benim için de evden çıkmaya bahane olur. Yakınlarda oturuyorsunuz herhalde dedi, ara sıra görüyorum sizi. Onayladım. Ben hafta sonları uğrarım artık dedim. Ne tür kitaplar sevdiğimi de az çok anladınız, saklarsınız. Olur dedi. Vay canına, gömülü hazine bulsam umrumda olmaz ama söz konusu kitap olunca bir sevindim. İyi günler diledim ve uzaklaştım.</span></span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;"><br /></span></span>
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">Mezarı sağımda bırakarak yol boyunca denize doğru ilerledim ve markete girdim. Meyvelerimi aldım (elma, portakal ve muz) ve farklı bir yoldan eve dönmek üzere marketi ardımda bıraktım. Tabii ki önce ücreti ödedim. Lütfen insanı zan altında bırakmayalım.</span></span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;"><br /></span></span>
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">Olabildiğince ağır adımlarla ilerleyerek yürüdüm ki bu benim için tarifi zor bir güzellik. Havanın, gelen geçen araçların ve birtakım insanların sesleri eşliğinde eve döndüm. Saat neredeyse dört olmuştu.</span></span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;"><br /></span></span>
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">Bir şeyler izleyeyim, yemek yiyeyim gibi telaşlara kaptırdım kendimi ve yatma saatini buldum. Gözüme bir iki kitap kestirdim ve yatağıma gitmek üzere yola koyuldum. O da nesi? Elektrikler kesildi. Gelirler herhalde birazdan dedim ve inatla yatağıma gitmeye devam ettim. Gittim de.</span></span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;"><br /></span></span>
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">Elektrikler gelmedi. Bir saat telefonla uğraştım, yine gelmedi. Bir saat olur olmaz hayaller kurdum, senaryolar ürettim, eskileri andım, döndüm durdum; elektrikler yine gelmedi. Bu cumartesiye yakışmayan bir final oldu. Modern zamanlarda yaşıyorsanız para verdiğiniz elektrik her an kesilebilir çünkü.</span></span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;"><br /></span></span>
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">Bir dahaki sefere yanıma havlumu da alıp üç demir kapıyı geçtikten sonra anayolda otostop çekmeyi denemeliyim. Antik çağlarda yaşayan gezegenlereden birine ait bir uzay gemisi gelir belki. Modern zamanlar beni pek açmıyor zira. Ruhum antik.</span></span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;"> </span></span>Mshnhttp://www.blogger.com/profile/10547996975952591823noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-8440133182980430840.post-84401254734441559112017-01-13T23:28:00.000+03:002017-01-13T23:28:30.348+03:00Geçmişli Zaman<span style="font-family: "Courier New",Courier,monospace;"><span style="font-size: small;">"Zaman beni değiştiremezdi ki, zaman, ona ayak uyduranı değiştirir."</span></span><br />
<span style="font-family: "Courier New",Courier,monospace;"><span style="font-size: small;">(Şule Gürbüz - Zamanın Farkında)</span></span><br />
<br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">Beni değiştirdi. Oysa, hiç de ayak uyduramamıştım.</span></span><br />
<br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">... </span></span><br />
<br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">Sonsuz günler boyunca aynı yerde oturup aynı duvara, aynı saate bakmıştım. Saat ilerlemiyor, duvar hareket etmiyordu. Değişmiyordum. Hiçbir şey değişmiyordu.</span></span><br />
<br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">Etrafımda hareket halinde insanlar vardı. Geliyor, oturuyor, bakıyor, soruyor, soruyor ve soruyorlardı. </span></span><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">Ağızları
sussa gözleri konuşuyor, dilleri sussa bakışları soruyordu. Asalet soru
sormamayı bilmektir demişti ya birisi, bizim oralara asalet hiç
uğramamıştı. Öyle ki yolu düşecek olsa dünyaya geldiğine pişman olurdu. </span></span>Sonra nereden akıllarına esiyorsa bu insanlar gidiyorlardı. Gidebiliyorlardı, tıpkı gelebildikleri gibi.</span></span><br />
<br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">Takvimler inceliyor, günler uzuyor, hava ısınıyordu. Çocuklar inanılmaz bir hızla büyümeye devam ediyor, daha da ilginci hayatlarında hiç yapmadıkları bir şeyi yapmaya, konuşmaya başlıyorlardı. Çocuklar, acımasız oluyordu. Çocukluk, aklına geleni ardını düşünme gerekliliğinden muaf bir şekilde sorabilmekti.</span></span><br />
<br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">Uçaklar kalkıyor, iniyor; havaalanı görevlileri kucağıma hayatım boyunca unutamayacağım anılar bırakıyorlardı. Sonra unutacaktım, inanmıyordum. Düşüyordum, biliyordum. Değişiyordum, fark etmiyordum.</span></span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;"><br /></span></span>
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">Birisi kulağıma sinsice fısıldamış gibi hayatın hızla akıp geçtiğini ve onu kaçırdığımı düşünüyordum. Deliremiyordum. Aynı yere dönüyordum. Hep aynı yere dönüyordum. Duvar aynı, saat aynı, sehpa aynı, kapının açısı aynı, halının kıvrılışı aynı, yük aynı...</span></span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;"><br /></span></span>
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">...</span></span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;"><br /></span></span>
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">Daha şimdiden silikleşmeye başlayan onca hatıra. Adeta bir şey oldu ve bugüne ışınlandım. Kendime söz verdiğim geceler hatırlıyorum hayal meyal. Anlamıyorum. İnsanım, sormadan edemiyorum, madem böyle olacaktı o zaman ne gerek vardı? Gerçekten anlamıyorum. Bu hal beni hissizleştiriyor. Herhangi bir şeye tepki veremiyorum. Şaşırmıyorum örneğin. Sanki beni hiçbir şey şaşırtamazmış gibi geliyor. Ufak tefek anlar oluyor nadiren, bir şekilde adrenalin basıyor bütün vücudumu ve kalbimin atışını tekrar ağzımda duymaya başlıyorum. Aa, diyorum, evet, böyleydi. İşte, buydu! Böyle oluyordu! Uyanık olduğum her anım böyleydi. Küt küt, küt küt, küt küt... Demek ki diyorum, geçmiş. Üzülüyorum. Çok da uzak olmayan bir geçmiş zamandaki yansımalarımdan birisi bana küfrediyor. Seviniyorum. Bırakıyorum.</span></span><br />
<br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: small;">Kalkıp kendime bir çay koyuyorum.</span></span><br />
Mshnhttp://www.blogger.com/profile/10547996975952591823noreply@blogger.com4