1 Haziran 2013 Cumartesi

Nazan Bekiroğlu - Mor Mürekkep

Sakin... Düşünceli... Mor Mürekkep'i bitirdiğim zamanki ruh halimi bu iki kelimeyle özetleyebilirim sanırım sevgili okur. Biraz da tuhaf hissediyorum ama nedenini bilmiyorum. Sondaki iki yazıdan olabilir.

Hayat ve Kelimeler, Eşik, Yol Arkadaşım, Hüsn-i Talil ve Senin İçin isimli beş kısımda toplanan denemelerden oluşan bu kitabı Nazan hocanın tarzını seven herkese can-ı gönülden tavsiye ediyorum. Mesela ben tarzını çok seviyorum. Onun için kendime tavsiye etmiştim ta okumadan önce. Böyle de ileri görüşlü bir insanım.

Yol Arkadaşım kısmı çeşitli konulardaki denemelerinden oluşuyor. Sanırım bu bölümdeki yazıların bir kısmı Zaman gazetesinde de yayımlanmış. Beni en çok yoran yazılar bu kısımdakilerdi. Yoran diyorum; çünkü bu kısımdaki yazılar daha derin yazılar gibi geldi bana. Hızlı okunmuyor yazılar, nefes alma ihtiyacı hissediyorsunuz. Dürüst olmam gerekirse bazı yazıları sadece okudum, anla(ya)madım. Henüz o kadar iyi bir okur olamamışım. Zamanla o da olur diyerek diğer kısımlara değinmek istiyorum.

Kitabın ilk iki kısmını oluşturan Hayat ve Kelimeler ile Eşik bölümlerindeki yazılar adeta bilgi deryası. Bir sürü edebi eserden alıntı, eserlere ithaflar falan filan derken okuyacak birkaç yazar ve birkaç kitap ismi not etmek zorunda kaldım kenara. Bu tip yazıları çok severim kendi adıma. Çünkü belli bir kültür birikimi gerektiriyor. Yani okumuş, öğrenmiş, anlamış olmak lazım böyle yazılar yazabilmek için. Nasıl diyeyim, bu yazıları okurken işi edebiyat olan birisinin yazdığını anlıyorsunuz bir şekilde. Benim en sevdiğim yazılar bu iki bölümdeydi o yüzden.

Hüsn-i Talil bölümündeki yazılar, hımmm, nasıl desem, 'güzel' yazılar. Ama sanat anlamında güzel yazılar. Okudum hepsini ama ne kadarını anladım bilmiyorum. Sadece ne varsa eskilerde var lafını hatırlattı bana desem yeridir bu kısım için.

Son kısım ise, yani Senin İçin... İki tane, gayet sade, hal diliyle yazıldığı belli olan, az ama öz yazılar. Kitap bittiğindeki düşünceli halimin sebebi de bu yazıların kitabın son yazıları oluşudur kesin. Öyle bir his var içimde.

Mor Mürekkep nerden geliyor diye merak eden varsa, mor mürekkepten geliyor. Evet, bu kadar basit. Mor Mürekkep üstüne bir deneme var kitabın içinde. Okursanız anlarsınız. (Şimdi bu cümleleri okuyunca sanki bir şeye kızmışım havası sezdim. Yok öyle bir şey, düz mantık; okursanız gerçekten anlarsınız yani. Niye anlamayasınız, değil mi? Hiç!)

Bu arada yanılmıyorsam eğer Katre-i Matem'i üniversite ikinci sınıfta okumuştum ben. Orda da mor lale durumu vardı. O gün bu gündür aklımın bir kenarında mor rengine karşı bir ilgi ve merak var. Mor Mürekkep'i okumak isteme sebeplerimden birisi de bu mor merakıydı. Şaka maka en sevdiğim renk mor mu olmaya başladı, ne?

Kapanışı kitapta altını çizdiğim yerlerden birisi ile yapmak isterim. Hoşça kalın.

Söylemesek ölürdük.
İnanmadan söyledik, yine öldük.

NOT: Şu sıra, ne yazık ki, Taksim ve Beşiktaş çevresinde hiç hoş olmayan olaylar vuku bulmakta. Bu yazıyı orada olan, ne için orada olduğunu bilen, o bilinçli ve güzel insanlara adıyorum. İyi ki varsınız. Aksini iddia edene bir Dünya dolusu insan aracılığıyla aşağıdaki gibi bir cevap vermek isterim.  #direngeziparki #direnbesiktas



2 yorum:

  1. yine
    nazan bekiroğlu, yine içinde renk geçen bir kitabı.. artı bir de
    okuyamadığım bir diğer isim ve kitabı katre i matem. saygılar efendim

    YanıtlaSil