23 Mayıs 2015 Cumartesi

Nazan Bekiroğlu - Yûsuf ile Züleyha

"bir kalp kuyuya düşerse kalp daralmaz kuyu daralır"

Hakkında yazmanın zor olduğu bir kitap. Lâ: Sonsuzluk Hecesi'nde Hz. Adem ile Havva ekseninde derinlere dalmıştım Nazan Bekiroğlu ile daha önce. Üniversite iki olması lazım, yani beş sene öncesi eder aşağı yukarı. Şimdi de Yusuf ile Züleyha diyerek görünenin ötesine başka bir yolculuğa çıkardı beni.

Yusuf ile Züleyha, Leyla ile Mecnun, Aslı ile Kerem, Ferhat ile Şirin... Hepsi ilk başta herkese aynı kavramı çağrıştırıyor olsa gerek: aşk. Aşk ya, üç harfe sığan ama başka hiçbir şeye sığmayan aşk. Üç harfin yan yana gelerek yazdığını bütün bir insanlık tarihi anlatamadı yüzyıllardır. Az ama öz denen bu olsa gerek.

Kitap diyorduk. Sadece Yusuf'u, Züleyha'yı, Yakub'u, aşkı anlatan bir kitap değil bu. Kurda, karacaya, Firavn'a, kuyuya, aynaya, rüzgara söz hakkı veren, onların da sesi olan bir kitap. Ama acı bir kitap. Çünkü aşkı anlatmıyor. Kaldı ki sadece onu anlatsaydı da bence yeterince acı olurdu. Ama yok işte, sınavı, sınavları anlatmış yazıcı. Nazan Bekiroğlu kitaplarında kendisinden yazıcı olarak bahsetmeyi çok seviyor. Ne de güzel ediyor.

Sınava, sabretmeye, duaya, rüyaya, ruha ve yine sınava dair bir kitap Yusuf ile Züleyha. 'kalbin üzerinde titreyen hüzün' Yusuf ile Züleyha. Bir güneş, bir ay, on bir yıldız ve en son gelen mavi ışık Yusuf ile Züleyha. Önce kör kuyuda ve esarette, sonra yıllarca zindanda kalmanın; yani ki güzelliğin sınavı Yusuf ile Züleyha. Bir babadan bir evlat çalınması, öyle ki çalanın da evlat olması, yüreğin yangını, gözün yaşı Yusuf ile Züleyha. En ağır ihanetin en çok sevilene edilmesi, sonra çilesi Yusuf ile Züleyha. Şimdi Yakub olmak mı zor, Yusuf olmak mı, Züleyha olmak mı; yoksa Yusuf'a kardeş olmak mı?

Ben susayım, alıntılar konuşsun biraz da. Kalın sağlıcakla.
  • Oysa sevmek, en fazla, neyi sevdiğini fark etmek demektir ve seven biraz da neyi sevdiğini bilendir.
  • Şaşılacak kadar eksik kalmayacak mı yine de, bitti zannedilen hikâye?
  • Her kötülük bir mantıkla başlardı nasılsa.
  • Ama sabır acıya mani değildi.
  • Acının içinden geçiyorken, ve acı içimden geçiyorken nasıl hâlâ bu aynalarda kalabilirim? Nasıl hâlâ kendim olarak bu sûrette görünen ben olabilirim?
  • Benim olmayan bu hayata tahammülüm güçsüzlüğüm, benim olmayan bir hayata tahammül edecek kadar da güçlüyüm.
  • Değil mi ki zora tahammül kolay, güzele tahammül zor haddi zatında.

2 yorum:

  1. Yıllar yıllar önce üniversiteye giderken okumuştum. Ardından pek çok kitabını okumaya çalışsamda pek başarılı oldum diyemeyeceğim. Madem başka kitapları okuyamıyorum okuyabildiğimi tekrar okurum dedim ve iki sene önce tekrar okudum.
    Güzel bir kitap, okunmalı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bunu sevdiysen ve henüz okumadıysan Lâ: Sonsuzluk Hecesi'ni de seversin bence acemi blogger. Ayrıca ne güzel demişsin; güzel bir kitap, okunmalı.

      Sil