19 Ağustos 2015 Çarşamba

Yannis Ritsos - Şiirler

"Sırtı yerdeyken yürüyemez hiç kimse.
 Ve bekleme ki biri gelip kaldıracak seni. Zamanıdır."

 (Boyun Eğmeyen Ülke - XIV)

Yaklaşık bir yıldır okumakta olduğum bir kitaptı Yannis Ritsos'un Şiirler'i. Uzun aralar verdiğim zamanlar oldu okuma süresince. Benimle beraber bir evden başka bir eve taşındı, İstanbul-Trabzon arası mekik dokudu. Ve bitti. Çok anısı var yahu. Üzüldüm şimdi. Neyse, kitaptan, şairden ve şiirlerden bahsedelim.

Yannis Ritsos, Yunan şiirinin en önemli temsilcilerinden birisi. Yaklaşık 20. yüzyılın tamamına yayılan (1909-1990) yaşamı, devrimci ve barışsever ruhu, sürgünleri; ancak en önemlisi duruşundan taviz vermeyen karakteri ve mücadelesiyle yer etmiş gönüllerde. İz bırakanlardan yani, büyük usta denenlerden. Ve bunu hak edenlerden.

Baskı olarak çok kaliteli bir kitap Şiirler. Kağıt kalitesi, düzen, özen, hepsi var. İçerik olarak da şiirlerden fazlasına sahip. Özdemir İnce'nin Ritsos'la bir röportajı (belki anısı demek daha doğru) var kitabın başında. Bu arada şiirleri sadece Özdemir İnce çevirmemiş. Herkül Millas ve İoanna Kuçuradi de çevirmenler arasında.

Ritsos'un şiiri epik. Genel olarak meydana çıkıp gür bir sesle özgürlük şarkıları söyleyen şiirler yazmış. Yunan mitolojisinden çok yararlanmış. Bu şiirlerden sonra oturup adam akıllı incelemem gerektiğine ikna oldum Yunan mitolojisini. Kimin eli kimin cebinde belli değil, bilerek okuyunca alınacak zevk çok daha artar eminim.

Zindanlarda, sürgünlerde yazılmış şiirler dedik. Ancak içerik hiçbir zaman karamsar değil. Hepsi barışı anlatan, hepsi sonsuz bir umutla dolu şiirler. Yalın gerçekler. Herakles ve Biz'den şöyle bir alıntı yapabilirim sanırım daha iyi anlatmak için:

"Ve bir gün
 eğer beceriksiz gibi gelirse size dizelerimiz, bir şunu hatırlayın:
 gardiyanların burunları dibinde yazıldılar, ve böğrümüzde süngü uçları.
 Ama özür aramak da gereksiz"

Evet, yine kendisi daha güzel anlatmış. Özür aramak da gereksiz diyor. Büyük adam vesselam. Ancak bu, bazen can yakmasına da engel değil. Septeria ve Daphnephoria'da şöyle bir mısra ile kanatıyor örneğin:

"İnsanın tek bilgeliği: Yalnızlık."

Bu yazıyı yazarken bir yandan kitabın sayfalarını çeviriyorum. Kendimce önemli gördüğüm bir şeyler atlamak işime gelmez. Hah, Boyun Eğmeyen Ülke mesela. Birbirini takip eden yirmi şiirden oluşan bir kitap aslında kendi içinde Boyun Eğmeyen Ülke. Gerçekten şahane bir marş olabilirmiş. Alıntıları yazının en dibinde yapayım; çünkü bir tek yerden yaparak geçemem. İçime sinmez.

Ayışığı Sonatı sonra, 1956 Ulusal Şiir Ödülü sahibi. Ve tabii ki kitabın sonundaki Barış isimli şiir. Adeta bütün şiirlerini özetler nitelikte. Kitabın sonunda yer alması tesadüfi mi bilmiyorum; ancak yerine çok yakışmış. Kitabı kapatırken insanın aklında barışa dair neler neler geçiyor.

Çeken bilir diye klasik bir laf var. Lakin o çekenlerden bazen yazabilenler de çıkıyor. İşte onlar tarih oluyor, tarihe yön verenler oluyor. Yannis Ritsos da onlardan birisi. İyi ki yazmış, ne güzel yazmış, ne iyi etmiş de yazmış.

Birkaç alıntı ile noktayı koyalım. Kalın sağlıcakla efendim.
  • İçimize doğru gülümsüyoruz. Ama gizliyoruz şimdilik.
    Yasa dışı gülümseyiş - güneş nasıl yasa dışı olduysa
    gerçek de yasa dışı. (Kararmış Çömlek)
  • Ülkem benim,
    yol kavşaklarında tabelalar Almanlar için değil artık
    Amerikalılar için. Ne zaman okuyacağız sokaklarımızın
    adlarını kendi dilimizde?
    (Boyun Eğmeyen Ülke - II)
  • Kavurucu sıcaklardan, kıtlıktan, sellerden söz ederdi burçlar
    -günümüzde böyle konuşan
    yalancı çıkmaz.
    (Boyun Eğmeyen Ülke - VIII)
  • Yeniden kurmalıyız evlerimizi.
    Ülkemizi kurmalıyız.
    Elimizde ölülerimizin temelleri var
    ve yeni yüreklerimiz.
    (Boyun Eğmeyen Ülke - X)
  • Bitmez yarıda kalan. Yeniden başlar. (Boyun Eğmeyen Ülke - XIV)
  • postane kapısında birikmiş kalabalık
    -bir posta pulu, bekleyenlere göndermek için yüreğimizi.
    ...
    Oksijene yeni vergiler,
    yurt dışından yeni darağaçları için yeni bir öneri.
    Bu sesi bastıramazsın: ekmek-
    ve güneş bir ekmektir.
    (Boyun Eğmeyen Ülke - XVII)
  • Hangi yoldan varılır yaşama?
    Nereden? Söyleyin - uzak mı?
    (Boyun Eğmeyen Ülke - XVIII)
  • Bir genç kız yapayalnız mahalle pastanesinde
    sessiz, mendilini ısırıyor
    utandırmaktan çekinerek açlığıyla insanları.
    (Boyun Eğmeyen Ülke - XIX)
  • ne önemi var gidiyor ya da dönüyor olmanın
    ne önemi var varsın ağarmış olsun saçlarım
    (bu değil benim üzüntüm, değil bu, üzüntüm
    yüreğimin de aynı ölçüde ağarmamasından).
    Bırak ben de geleyim seninle.

    Biliyorum, biliyorum, herkes tek başınadır aşkta
    şan-şöhrette de ölümde de tek başınadır.
    Biliyorum. Geçtim o yoldan. Deney ne işe yarar.
    Bırak ben de geleyim seninle. (Ayışığı Sonatı)
  • Ve ayna da bir penceredir.
    Atlasam oradan, düşerim kendi kollarıma. (Sabah)
  • Ölüm varsa da, her zaman, ikinci gelir.
    Çünkü özgürlük her zaman en başta. (Temel Nesneler)
  • Bazı dizeler var - baştanbaşa şiirler bazen de- ben de
    bilemem ne demek istediklerini. Hâlâ ayakta tutar beni
    bu bilemediğim şey. Sen de haklısın sorarken. Sorma.
    Söyledim ya bilmediğimi. (Zorunlu Açıklama)
  • "Bu da mı avutacaktı bizi?" diye sordu beyazlı kadın. (Karşı Kaygı)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder