10 Mart 2011 Perşembe

Khaled Hosseini - Uçurtma Avcısı

Eveeeet, bir inceleme ile daha karşınızdayım. Bu seferki şaheserimizin adı Uçurtma Avcısı. Khaled Housseini (ya da Halid Hüseyni) imzası taşıyan bu kitabı kalp sağlığından şikayeti olanlara kesinlikle yasaklıyorum; çünkü kitapta iyi olarak niteleyebileceğimiz hiçbir şey olmuyor. Bu ne arkadaş ya? Zaten şu sıralar Öyle Bir Geçer Zaman Ki’yi de izliyorum. Ali Kaptan yetmezmiş gibi sen git bir de bu kitabı oku, resmen kafayı yedim. Neyse…

Çocuklar boyama kitabı değildir, onları en sevdiğin renge boyayamazsın!

Bu yazıda da kitap hakkında fazla bir bilgi vermeyeceğim, aslında bundan sonra da yazarsam –ki düşünüyorum- yine bahsetmeyeceğim. Ama konusunu söylemek lazım tabii.

Şimdi efendim bir Emir var, bir de Hasan var. Emir, babası zengin bir velet; Hasan da bunların hizmetçisinin oğlu. Kanka yani bunlar. Ama aslında neler oluyor neler, bir bilseniz. Hikayemizi Emir’in dilinden okuyoruz, o bize anlatıyor. Kaldı ki bize de anlatmasaymış ölürmüş herhalde, patlar lan insan. :)
Senin bu kadar mutlu olmana ancak senden bir şey almaya hazırlandıkları zaman izin verirler…!
Kitapta bir çeşit hayatın acı gerçekleri anlatılıyor. Bazen hakikaten bu da olmasın dediğiniz oluyor ya da ben dedim işte. Karakterler sağlam, Yalnız yazar bana sorsaymış Hasan’ın babası Ali’nin gözünden bir bölüm okumak isterdim. En asil duygunun insanlarından birisi kendisi.
Böyle böyle, hiçbir şey demeden sizi işkillendirmekten de ayrı bir zevk duyduğumu itiraf etmeliyim. Hem o kadar beğendim diyorum, gidin okuyun bir zahmet. Her şeyi devletten beklememek lazım, hayat müşterek. Bana inanmıyorsanız fiziğe inanın, etki-tepki diye bir kanun var yani; ef etki eşittir eksi ef tepki. Böyle yazınca da insanı fizikten soğutuyormuş, evet. :)

İlkokul birinci sınıf kitabımı bile okuyamayan Hasan, beni rahat rahat okuyordu.

Az biraz ciddi olmak gerekirse kitap hakikaten güzel. Bazen durup bir soluklanmak istiyor insan, bazı bölümlerde özellikle iyice daralıyor insan. Yeter artık arkadaş, biraz hava almam lazım diyorsunuz. Sonra kitabın içinde birbirini tamamlayan bazı olay örgüleri var ki anlatılmaz, yaşanır. Sonuç olarak kesinlikle okumanızı isteyeceğim bir kitap.

Tek bir günah vardır, o da hırsızlıktır.
Diğer tüm günahlar onun türevleridir.
Bir adamı öldürürsen, bir hayat çalarsın.
Karısının onun üzerindeki hakkını,
Çocukların babaları üzerindeki hakkını da.
Yalan söylersen, birinin doğruluk üzerindeki hakkını çalarsın.
Hırsızlıktan daha tiksindirici bişey yoktur...

Filmini de çekmiş Amerikalı ve Çinli amcalarımız, ortak çalışmışlar. Amerika ve Çin, ortak çalışmışlar, düşünün artık. (Baba rolünde Daniel Guiza var lan resmen. :)) E tabii ortaklık böyle olunca, olmamış. Zaten Yüzüklerin Efendisi hariç filmi çekilen kitapların filmlerinden hiç tat alamadım. Bende de var bayağı bir psikopatlık, onun da farkındayım. Ama arkadaş, öyle yerleri atlamışlar ki filmde, ben kitabı okurken filminde burası şöyle olsa deli olur diye düşündüğüm şeylerin neredeyse hiçbiri yok. Kolay değil tabii o hikayeyi beyazperdede anlatmak; ancak bence çok daha iyi olabilirmiş. Bunun dışında müziklere laf etmeyeceğim, onları beğendim. Bir de şu Emir karakterine hiç ısınamadım filmde. Kitapta onca şeyi anlatan adam bu muymuş dedim? Her neyse işte, bu ve benzeri şeyler sayın kari (okuyucu :)).

Bu satırlar da kalın ve italik ama kitaptan bir şey yok, ne kadar enteresan di mi? :)

Cümlelerime yavaş yavaş son vermek istiyorum. Bunu  da size niye söylüyorsam artık… Haaa, şunun için dedim pardon; yazarımızın ikinci kitabı var: Bin Muhteşem Güneş. Okuyan arkadaşlara sordum, bu da kanserlikmiş. :) Elime geçti, onu da okuyup yazmayı düşünüyorum. O vakte kadar doğayla ve kendinizle barışık bir hayat sürmeniz dileğiyle, sizin için bin tane bile yazarım…  

Zendagi Migzara…

6 Mart 2011 Pazar

Ama!

Paranı ver, gönlünü ver, canını ver,
ama sırrını verme!
Günlerini say, kazancını say, büyüklerini say,
ama yerinde sayma!
İşini beğen, aşını beğen, eşini beğen,
ama kendini beğenme!
Emek ver, kulak ver, bilgi ver,
ama sakın boş verme!
Fidan büyüt, çocuk eğit, yoksul besle,
ama kin besleme!
Davet et, hayret et, ülfet et, affet,
ama ihanet etme!
Kitap oku, meslek oku, dünyayı oku,
ama lanet okuma!
Elini aç, gözünü aç, kapını aç,
ama ağzını açma!
Sınıfını geç, hayatını geç, rakibini geç,
ama gülüp geçme!
Gönül al, dost al, yoldaş al,
ama beddua alma!
Yaklaş, tanış, konuş, uzaklaş,
ama uşaklaşma!
Doğrul, sayrıl, evril, devril,
ama eğrilme!
Hislen, tasalan, seslen, uslan,
ama paslanma!
İtil, ütül, atıl, katıl,
ama satılma!