17 Nisan 2012 Salı

Sevda Sözleri ve Günler Üzerine

Entel kişiliğimle yine karşınızdayım efem.

Daha önce tam olarak şurada yaptığım artistlikle Sevda Sözleri'ni okumaya başladığımı belirtmiştim. Hatta 'cakasını da atmasan olmaz' şeklinde bir tepki almıştım. Büyük ihtimalle aynı kişi bunu okursa daha fena bir tepki alacağım. :) Olsun varsın, bildiğini paylaşmak yine de güzeldir diyerek saçmalamaya başlıyorum.

Sevda Sözleri'nin önceki yazımda sadece Üvercinka kısmından bahsetmiştim. Kitabın geri kalanında da müthiş şiirler var haliyle. Bana başta ters gelmişti Cemal Süreya'nın şiirleri. Uyum sağlayana kadar zorlanmadım desem yalan olur ama zaman geçtikçe gerçekten güzelliklerini fark etmeye başladım. Bazı şiirlerini anlamadım hatta. Demek henüz o kadar anlayışlı bir insan olamamışım. Alıştırmalarıma devam edeceğim. :)

Kitabı okuduğum süre içerisinde beğendiğim şiirlerin çoğunu zaten bir yandan da Twitter hesabımda yazıyordum. Onun için bu kez satır satır dikkatimi çeken tüm satırları yazmayacağım. Ama yine de şu şiirlerin adı geçmeli bu yazıda: Cellat Havası, Tristram, Ortadoğu, Onlar İçin Minibüs Şarkısı, Düello, Var, Fotoğraf, 8.10 Vapuru, Tercan, Lavanta, Karacaoğlan, Yaz Sonu, Düşüncesi Değil, Kendisi, Piyale, Gölge Oyunu, Üstü Kalsın, Bugün Ne, Sesin Senin, Yabancı Dil (tarihi bir ayar bence bu!) veee tabii ki Biliyorum Sana Giden...

İlerleyen zamanlarda bunların bazılarını bloguma koyabilirim de. Tabii bir de 20 şiir var 'keşke sadece bunun için sevseydim seni'lerle biten, onların da yeri ayrı.

Biraz da Günler'den bahsedelim...

Günler, bir günce kitabı. Ömrünün 993 gününü bir çeşit deneme yazar gibi anlatmış Cemal Süreya. O gün ne yapmış, hangi sanatçı arkadaşları ile buluşmuş, ne düşünmüş, neye üzülmüş, neye sevinmiş gibi bir sürü konuda bilgi edinmek mümkün bu güncelerden.

Kitabın en süper yanı (bence tabii) bir sanatçının gözünden hayata bakmak oldu. Acayip bir deneyim, tuhaf geldi. Kafalarımız çok farklı çalışıyor. :)

Aklımda niye bu kadar yer etti bilmiyorum ama Cemal Süreya, Günler'de Sunay Akın'dan birçok yerde ve hep iyi olarak bahsetmiş. Çok beğeniyormuş Sunay Akın'ın tarzını, daha o dönemde hem de; yıl seksen küsür... İlginç... Ben, Sunay Akın'ı hiç o zamanlarda düşünmemiştim. Sanki hep daha yakın bir tarihin sanatçısıymış gibi gelirdi bana.

Bu kitapta da altını çizdiğim çokça yer var ama buraya almak için fazlalar. Kaldı ki zevzek bir insan olduğumdan onların da büyük kısmını orda burda paylaşmışımdır. :)

Evet, sırf Yapay Zeka makalesini okumamak adına başlamış olduğum bu blog yazısının da sonuna geldim. Şimdi ne yapıp da kaytaracağım bilmem!

Okuyun, okutturun ve sağlıcakla kalın efem... :)

5 Nisan 2012 Perşembe

Vizeler Yaklaşıyor...

Ders çalışmamak için yaptığım nadide işlerimden birisidir blogumla ilgilenmek; Şekil A'da görüldüğü gibi. Ama bu bilindik olduğu için geçiyorum.

Biraz önce bir telefon görüşmesi yaptım. Duyan da CIA'le falan görüştüm sanacak ha. Yok yok, rahat olun. Bir arkadaşla konuştum. Ve ne fark ettim biliyor musunuz? Moral sıfırken yapılacak bir görüşme moralinizi Bülent Binbaş'ın reytingmetresi gibi yükseltebiliyor; artık bu telefon oluuur, yazı oluuur, dumanla haberleşme olmaz tabii abartmayalım.

İçim böyle lirik duygularla dolmuşken bir şeyler yapmam lazımdı, bu satırlar çıktı ortaya. Bir de yeri gelmişken iki gündür dilime dolaşan şu güzide şarkıyı paylaşmak isterim:


Evet; kareli battaaaniyem kareli battaaniyemm, değerli her saaniyem, değerli...
Süper bir şarkı bence.

Şimdi bu yazıya bir de başlık lazım değil mi? Hımm, o zaman ciddi bir şey yazayım da millet felsefe falan yaptığımı sansın yazının içinde. :)

Yaklaşan vizeler için tek sözüm olacaktı ama o sözü benden yıllaaaar yıllar önce Sezen Aksu söylemiş zaten. Olsun, tekrar aslını yaşatır mantığıyla diyorum ki; "Gelsin, hayat bildiği gibi gelsin..."

Hayat geledursun, ben de gidip bi çay içeyim. Esen kalın efenim, her nerede yaşanıyor ve yaşatılıyorsanız.