11 Kasım 2013 Pazartesi

Jean-Paul Sartre - Bulantı

Ne çektin be Sartre be, ne çektin be Roquentin be? Varolmak dediğin bu kadar zor mu gözünü seveyim? Varsın işte yani, naabıcan, dünya hali. Değer mi kendini bu kadar yıpratmaya?

Efendim, felsefe okumalarıma Bulantı ile devam ettim. Sartre'ın ilk kitabı Bulantı. Bu yönüyle çok önemli. Benim için önemli olması şundan: edebiyat ve felsefe deseniz az buçuk bilgi sahibi olan herkesin ismini sayacağı kişilerden birisi Jean-Paul Sartre. Ve böyle bir adamın ilk kitabının da en bilindik eseri olması bir tuhaf bana göre. Yani adam öyle bir giriş yapmış ki sonra kendi eserinin gölgesinde kalmış resmen. Tabii ki bu son kısmı ben salladım, yoktur öyle bir şey.

Bulantı'da Sartre, baş karakterimiz Antoine Roquentin'in güncelerini okutuyor bize. Kafayı varolmakla bozmuş diyebileceğim bir arkadaş Roquentin. Yalnız sadece kendi varlığı değil, daha doğrusu varlık değil; varolmak. Gördüğü her şey için varolmakla ilgili laflar ediyor, anlatıyor da anlatıyor.

Ben bu kitabı ne kadar anladım bilmiyorum, belki de hiç anlamadım. Fakat anladığım kadarıyla bana göre yine de varolmanın bu kadar sancılı, sıkıntılı bir iş olduğunu söyleyemeyeceğim. Belki ilerleyen yıllarda okuyunca daha anlamlı gelebilir ya da bilen birisiyle konuşsam daha çok yer edebilir kafamda. Zaman gösterecek artık.

Bu arada kitapla ilgili şöyle bir maruzatım var: Sartre, sanki anlatmak istediği her şeyi 188-201. sayfalar arasında söylemiş, gerisini de yazmış işte gibi geldi bana. Benim, kendi adıma, kitabı anlamaktan kastım o sayfaların arasında yazanları anlamak. Çok mu seviyesizce konuşuyorum bilemedim ama sarmadı beni pek. Kitabı okurken aynı lafın dönüp dolaşıp tekrar edilmesi hissini yaşadım herhalde biraz. Veyahut dediğim gibi, anlamadığım için okuduğum her cümle bana aynı geldi.

Hakkını yememem lazım, kitabın iki yanını çok sevdim. Birincisi çeviri; Selâhattin Hilâv'ın ellerine sağlık. Herhalde orijinali bundan anlaşılır değildir bu kitabın. Çeviri zor iş vesselam. Helal olsun gerçekten. İkinci yanı ise kapak resmi, Egon Schiele tarafından yapılmış bir esermiş. Niye bilmiyorum ama çok hoşuma gitti. Kaldı ki resimden de hiç anlamam.

Bulantı ile ilgili söyleyebileceklerim bunlar. Beni aydınlatmak, bak sen anlamamışsın ama o kitap aslında şöyle iyi böyle iyi diyecek olanların yorumlarına her daim açığım. Bir dahaki buluşmamıza kadar hoşça kalın.

Dipnot: Kış Okuma Etkinliği'nin ilk kitabı, Nobel Edebiyat ödüllü bir yazarın bir eseri, 15 puan.
 

6 Kasım 2013 Çarşamba

Azmettim, Bu Kış Da Okuyacağım

Efendim, bilenler bilirler, bizim bir okuma etkinliğimiz vardı yaz için. İşte o bitti, artık yok. Tabii bu bizde büyük bir boşluğa ve moral bozukluğuna sebep oldu. Hal böyle olunca pinuccia vicdan azabı çekmiş olacak ki kış için daha fena bir etkinlik başlattı. :) Onlar iyi günlerinizdi, hadi boyunuzu şimdi görelim dedi resmen amaaaa biz bunlara pabuç bırakacak değiliz tabii. :p Abarttım yine, evet.

Bu kez dört ayda on yedi, böyle yazınca olmadı tabii, 4 ayda 17 kitap okumayı deneyeceğiz. Detaylı bilgileri pinuccia'nın yazısından öğrenebilirsiniz. Ben kendi kitap seçimlerime geçmeden önce biraz gevezelik etmek istiyorum etkinliğin faydaları hakkında.

Vakti zamanında Goodreads ve Vikitap hakkında da yazmıştım, hedef koyunca insan daha verimli okuyor. Fakat etkinlikte şöyle bir durum var: birileriyle paylaşıyorsunuz hedefinizi. Yani sadece kendiniz için olsa kaytarabilirsiniz ama böyle herkesin gözü önünde olunca insan okuyor, gerçekten. Dürtüyor insanı, okumam lazım dedirtiyor. Çünkü nihai bir hedef var ortada herkesin göreceği. Egodan mıdır nedir, insan bırakmak istemiyor.

Aslolan kitap okumak olduğu için ben herkesin bu etkinliğe katılması taraftarıyım. Mükemmel insanlarla da tanışıyorsunuz ki bu da etkinliğin en süper taraflarından birisi. Tamamlayamasak bile okuyan insanları görüp, yeni kitapları ve blogları keşfederek ufkumuzu genişletme imkanımız oluyor. Yani oluyor, değil mi? Bir tek bana olduysa demek ki ufku en dar katılımcı bendim yazın. :)

Bu kadar yeter. Artık bu seferki kategorileri belirtip hangi kitapları okumayı düşündüğümü yazabilirim.

  • 10 Puan: Altın Kitaplar Yayınevi'nden çıkan bir kitap okuyanlara.
    • Stephen King - Yeşil Yol
       
  • 10 Puan: Kütüphaneden ödünç alınmış veya sahaftan satın alınmış bir kitap okuyanlara.
    • Bu kategoride henüz bir adayım yok. Biri benle sahafa gelsin de güzel bir kitap seçelim ya.
    • Güncelleme: Glenn Meade - Kar Kurdu
       
  • 10 Puan: Adında bir hayvan adı olan bir kitap okuyanlara.
    • Glenn Meade - Kar Kurdu
    • Harper Lee - Bülbülü Öldürmek
       
  • 15 Puan: 600 sayfadan uzun bir kitap okuyanlara
    • Henry James - Bir Kadının Portresi
       
  • 15 Puan: Nobel Edebiyat Ödülü kazanmış bir yazarın bir kitabını okuyanlara.
    • Jean-Paul Sartre - Bulantı
       
  • 15 Puan: Türk edebiyatında klasik kabul edilen bir roman okuyanlara.
    • Tarık Buğra - Küçük Ağa
       
  • 15 Puan: Hiç okumadığınız bir ülke edebiyatından bir kitap okuyanlara.
    • Carlos Fuentes (Meksika Edebiyatı) - Artemio Cruz'un Ölümü
       
  • 20 Puan: Sinemaya uyarlanmış bir kitabı okuyup filmini izleyenlere.
    • Milan Kundera - Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği
       
  • 20 Puan: Adında kış mevsimine ilişkin bir sözcük olan veya konusunda kış teması olan bir kitap okuyanlara.
    • Italo Calvino - Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu
       
  • 25 Puan: Yasaklanmış bir kitap okuyanlara.
    • Ray Bradbury - Fahrenheit 451 (yasaklanma sebebi için buradan bilgi edinebilirsiniz.)

  • 25 Puan: Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk hakkında yazılmış bir kitap okuyanlara.
    • Şevket Süreyya Aydemir - Tek Adam

  • 25 Puan: Yayınlanmış en az beş kitabı olan bir yazarın ilk kitabını veya romanını okuyanlara.
    • Tom Robbins - Dur Bir Mola Ver

  • 25 Puan: Bir biyografi veya otobiyografi okuyanlara.
    • Nazan Bekiroğlu - Şair Nigar Hanım

  • 30 Puan: Okuma yazmayı öğrendiğiniz yıl ilk kez yayınlanmış bir kitap okuyanlara.
    • Carlos Fuentes - Cam Sınır (Yıl: 1995)

  • 40 Puan: Bir üçleme veya aynı seriden üç kitap okuyanlara.
    • Kemal Tahir - Esir Şehir Üçlemesi

Evvvet sayın seyirciler, gong sesini duydunuz ve... Gene havaya girdim. Sonuç olarak kategoriler ve seçtiğim kitaplar (bir eksikle de olsa) bunlar. Çok zamandır okumak istediğim birkaç yazarı birden okumuş olacağım becerebilirsem.

Geçen etkinlikte kendi çapımda bir çizelge oluşturmuştum. Bu etkinlikte de oluşturdum aynısından. Aşağıda onu da paylaşayım. Belki birilerinin hoşuna gider, bir fikir vermiş olurum, ne bileyim insanlığa bir katkım olur. :)

Fikirlerinizi esirgemeyin lütfen. Mutlu ve neşeli kalın, e mi?


Gustave Flaubert - Madame Bovary

On dokuzuncu yüzyılın ortalarında, Fransa'da geçen ve el emeği göz nuru bir çalışmanın ürünü olan bu güzide eserle yine karşınızdayım. Açılış cümlelerim konusunda biraz çalışmam lazım, bu ne böyle? Üç paragrafta anlatacaktım ben bunları.

Neyse efendim... Kitap, adından da anlaşılacağı üzere Madame Bovary'nin yaşamını anlatıyor bize, Charles Bovary ile evliliğini ve gizli ilişkilerini. Yazıldığı dönemde bu şekilde ilişkiler anlattığı ve ahlaka aykırı olduğu gerekçesiyle ağır eleştiriler aldığı, hatta yasaklandığı da olmuş. İlk basım tarhinin 1856 olduğunu düşünürsek güzel ülkemizin de son olaylar ışığında Fransa'nın o zamanlarına nihayet yetiştiğini söyleyebiliriz. Biraz ağır mı konuştum ne?

Elimdeki baskı 1985 yılında Bilge Yayıncılık ve E Yayınları ortak basımı olup, çevirmeni de üstat Nesrin Altınova. Kitabın ön sayfalarında kitaptaki karakterlerin kim olduğu hakkında ufak açıklamalar ve kitaba dair önsöz niteliğinde bir sayfalık minik bir yazı var. Bu sayfalarda parantez içlerinde isimlerin okunuşları da yazılmış. Sırf bu bile eski basımların daha kaliteli olduğunu hissettirdi bana. Ayrıca ciltli kitapları çok severim, bambaşka bir havaları var. Bu arada bu kitabı Sahaflar Çarşısı'ndan geçen yıl almıştım, ancak okuyabildim.

Yazının başında kitap için el emeği göz nuru dememin sebebi Flaubert'in kitabı yazmak için gösterdiği azim ve özen. Öyle ki onca edebi yaşamında (35 yıldı sanırım) üç tane büyük eser vermiş. Madame Bovary'yi de beş yıl gibi bir sürede yazmış. Bir işi yaptın mı hakkını vererek yapacaksın diyenlerdenmiş belli ki.

Gerçek hayattan bir kesit okumak isteyenlerin çok seveceği bir kitap olacaktır Madame Bovary, çünkü okurken bunun bir kurgu olduğunu düşünmüyor insan. Her ne kadar ben Emma'yı doymak bilmez ya da hep daha fazlasını isteyen biri olarak algıladığım için çok fazla sevemesem de bu kadar insan yanılıyor olamaz. Okuyun, son karar sizin olsun. Aman canım, bize ne, ağzımızın tadı kaçmasın diyenlerdenseniz de okuyun. Okuyun yani, adamı hasta etmeyin! Kitap bu! Adam emek vermiş!

Söz konusu okumak olunca gaza geliyorum. Daha da abartmadan gideyim en iyisi. Esen kalın efem.