20 Mart 2012 Salı

Havalar Da Isındı

Harbiden de havalar açmaya başladı. İnsanın çıkıp bir yerlere gidesi geliyor. Ama tabii gidemiyorum. Çünkü neden acaba fakat?

Öğrenci olmak güzel, hem de çok güzel. Hayat bize güzel aslında. Ama öğrenci vaaaar, öğrenci var. Gönlüm rahat bir şekilde çok rahat bir öğrenci hayatı yaşadığımı(zı) söyleyemem açıkçası. Ha, şikayetçi miyim? Kendi adıma değilim.

Fakat acayip şeyler de olmuyor değil. Mesela çevrilmesi gereken bir makalem var. Aslında çevrilmesi gerekmiyor, sadece anlaşılması gerekiyor. Ben de düşündüm ki "yeeeaaaağğ ne var bunda yaa, okur anlarım; çevirmeyle kim uğraşacak? Hem ne gerek var?". Evet, böyle düşündüm ve bir işten daha sıyrılmış olmanın verdiği dayanılmaz hafifliği yaşadım, kendimce. 

Erteleme hastalığı (medeni ve çok görmüş/bilmiş Avrupa insanı buna procrastination diyor) çok iğrenç bir şey; fakat yapması çok zevkli. Yani bu da bu hastalığı hayatta geriye kalan hemen her şey gibi bir konuma yerleştiriyor; yapmasak iyi ama yapması çok zevkli. :) Bu arada son iki cümlemin son iki kelimesini aynı yaparak tüm kompoziyson kurallarını ihlal etmiş olabilirim; ama Polyanna'yı seven ve sayan zat-ı muhteremler için de düzyazıda redif kullandım diyebiliriz. Değil mi?

Herkesi memnun etmek zor işmiş diyemeyceğim; çünkü imkansız bir işmiş. Bu huyumdan yavaş yavaş vazgeçmeye başladığımı fark ediyorum. Aferin bana, sonunda doğru yola gelmeye başlamış olabilirim. Zaten hep demişimdir; insan, başkalarına söylediği şeylere aynı ölçüde kendisini de inandırabilse çok deli manyak şeyler yapabilir. İnandırabilirse değil de kendine laf geçirebilirse demek daha doğru sanki. Her neyse...

On numara bir Çanakkale gününde daha ders çalışmamak adına yaptığım bu süper uğraşımın sonuna gelmiş bulunuyorum. Büyük ihtimalle bu yazıyı okuyanlar da bir veya birden fazla işlerini ertelemekteler. Onlara diyeceğim bir şeyim yok; çünkü Şekil a'da görüldüğü gibi ben de onlardan iyi değilim. Allah hepimizi ıslah etsin, en fazla bu işte. :))

Gidip adaşa bi sorayım bakayım basket oynar mıyız? Eheheee... :))

19 Mart 2012 Pazartesi

Yaşayarak Öğrenme

Bir çocuk kınanırsa her zaman
O da yapamaz başkalarını ayıplamadan
Ve düşmanlık görürse durmadan
Kaçamaz hiçbir zaman kavgadan

Onunla edilirse alay
Utancı öğrenir en kolay
Ve utançla yaşarsa eğer
Suçlamayı kendisine iş eder

Hoşgörü esirgenmezse ondan
Sabrı da öğrenir bir yandan
Ve verilirse ona cesaret
Nedir, öğrenir kendine güvenmek

Övgüyle ödüle layık görülürse çocuk
Hep almayı değil, vermeyi de öğrenir çabuk
Ve güven duyulmuşsa kendisine
O da kulak verecektir dostluğun sesine

Bir çocuk başkalarından görürse beğeni
Bilir kendisinin de sevmesi gerektiğini
Ve ilgi, dostluk görürse eğer
Sevgiyi sevgiyle yürekten sezer

Sevgiyi bulunca kucak dolusu
Dünya ile arkadaşlık kurmakta
Kalmaz korkusu...

Dorothy Law Nolte
 

11 Mart 2012 Pazar

Kitap Okumak Üzerine...

Özellikle üniversitenin ilk döneminde çok seri kitap okurdum. Yanımda bir laptop falan olmadığı için sanırım, kendimi tamamen ilim-irfana vermiş durumdaydım. Sonra bilgisayarı alınca mertlik bozuldu tabii. :) 

Her neyse... 

Özellikle geçtiğimiz yazdan bu yana istediğim sıklıkta kitap okuyamıyordum. Elim gitmiyordu bir türlü. Halbuki okumak da istiyordum. Kendimle böyle kavgalı olduğum dönemlerin birinde Goodreads'i keşfettim. Sanırım klasik bir Türk olmamdan mütevellit (bu kelimeyi de bir yazıda kullandım ya, artık benden havalısı yok) beni bildiğin gaza getirdi bu site.

Kendi kitaplığınızı kurabiliyor, kendinize yıllık kitap okuma hedefi koyabiliyorsunuz. 2012'ye başlarken bana da sordu "hacı sence bu sene kaç kitap okursun sen" diye. Ben de mühendisim olacağım ya güya hemen bir hesap yaptım "lan üç haftada bir kitap okusam 365 gün bölü 21, yok lan böyle zor oldu; 52 hafta bölü 3... yaklaşık 17" diye. Gittim 17 yazdım. Aslında sayı önemsiz; sonuç önemli.

Sonuç; işe yarıyor sayın seyirci. Artık kendime yenilmek istemediğimden midir nedir her gün / akşam / gece fırsat buldukça kitap okuyorum. Eskisi gibi değil ama. Önceden sadece roman okurdum, çok büyük bir hataymış; yeni fark ediyorum. Şimdi bir şiir kitabı, bir denem, bir öykü, bir roman... Hepsi aynı anda da çok rahat bir şekilde okunabiliyor. Çok daha da zihin açıcı oluyor. 

Goodreads'ten sonra da Vikitap'ı buldum ama içeri aktarma gibi bir özelliği olmadığında dolayı burda da tüm kitapları tekrar bulup seçmeye falan üşendim. Yani ille de Türkçe bir yer isteyenler için de burası gayet hoş bir site bence, zamanla daha da güzel olacaktır diye düşünüyorum.

Merak eden olursa diye ahan da burası benim Goodreads sayfam. Bence böyle bir konuda herkes kendisini gaza getirebilmeli. Okumak güzeldir efem, saygılar. :)