24 Temmuz 2012 Salı

Ahmet Hamdi Tanpınar - Saatleri Ayarlama Enstitüsü

"Bazen düşünürüm, ne kadar garip mahluklarız? Hepimiz ömrümüzün kısalığından şikayet ederiz; fakat gün denen şeyi bir an evvel ve farkında varmadan harcamak için neler yapmayız?"

Kitap dostu insanlar, merhaba. Bu kez nispeten ağır, derin, süperötesi bir kitapla karşınızdayım; tek kitabını okumuş olmama rağmen 'büyük yazar' olarak nitelendirmekten zerre çekinmediğim Ahmet Hamdi Tanpınar ve onun çok acayip kitabı Saatleri Ayarlama Enstitüsü ile.

"Saatin kendisi mekan, yürüyüşü zaman, ayarı insandır."

Uzun zaman sonra okuduğum bir roman oldu bu. Epeydir öykü, şiir ve deneme okuyordum. Ancak Saatleri Ayarlama Enstitüsü öyle bir kitap ki gönül rahatlığıyla romana dönüşüm muhteşem oldu diyebilirim. İyi de neden bu kadar övüyorum bu kitabı? Çünkü sayın seyirci bu kitabın içinde her şeyden biraz var. Dahiyane tespitler mi dersiniz, kara mizah mı dersiniz, karakter tahlili mi dersiniz, dönemin halini anlatışı mı dersiniz, işte falan mı dersiniz filan mı dersiniz bilmem ama ne derseniz deyin bu kitapta ondan biraz var. Ha, yoksa da bu demek değildir ki Ahmet Hamdi sığ bir yazarmış. Bu olsa olsa benim ne kadar dar kafalı bir insan olduğumu gösterir. (Bugünlerde gene çok mütevazıyım, hadi hayırlısı!)

"İnsanoğlu insanoğlunun cehennemidir. Bizi öldürecek yüzlerce hastalık, belki yüzlerce vaziyet vardır. Fakar başkasının yerini hiçbiri alamaz."

Kitabın içeriği ile ilgili kısaca şunları söyleyebilirim. Aslında kitabın içeriği adında gizli. Hayri İrdal'ın dilinden anılarını okuyoruz kitapta. Halit Ayarcı ile nasıl tanıştığını ve hayatı boyunca ne çeşit talihsizler yaşadığını vs. görüyoruz. Sayfalar ilerledikçe ve karakterler kafada oturdukça direkt bir dönem filmi çekmeye başlıyorsunuz kafanızda. Kitap bunu yaptırıyor size, o yönüyle çok sağlam.

"İnanmayan bir adamla çalışmak dünyanın en güç işidir."

İçeriğinden ziyade özellikle şunu söylemek istiyorum. Bazı sayflarda delicesine komik diyaloglar var. Aslında komik olan diyaloglar değil. Okuduğunuz sayfada çok ciddi konuşmalar geçiyor aslında, bunların çoğunda Hayri İrdal isyan bayrağını çekmiş durumda ve karşısında da onu ayar delisi yapan bir Halit Ayarcı oluyor. Böylesine ciddi iken böylesine güldüğüm çok kitap okumadım hayatımda. Bazı paragraflarda Hayri İrdal kendisine, eşine, baldızlarına vs. öyle acayip benzetmelerde bulunuyor (amiyane tabirle öyle giydiriyor ki), öyle güzel söyleniyor ki kitabı kapatıp 'Hey Allah'ım yaaa!..' diyerek gülüyor insan.

"Aşkın kötü tarafı insanlara verdiği zevki eninde sonunda ödetmesidir. Şu veya bu şekilde... Fakat daima ödersiniz... Hiçbir şey olmasa, bir insanın hayatına lüzumundan fazla girersiniz ki bundan daha korkunç bir şey olamaz."

Bir de ufak bir not düşmek istiyorum: Kitap kapaklarına oldukça takıntılı birisiyimdir. O yüzden özellikle kitabın bu yazıda görsel olarak kullandığım kapaklı halini aldım okudum. Yeni basımlarda farklı bir kapak tercih edilmiş ama bence diğeri gibi kitabın hakkını vermemiş. Kapak dediğin insanı işkillendirecek. Di mi ama?

"Hayatta uğradığımız bütün güçlükler az çok kafamıza gelen ilk fikirden bir türlü silkinip çıkamayışımız yüzünden değil midir?"

Yazıyı fazla uzun tutmamak adına yavaştan çekiliyorum huzurlarınızdan. Kapanış cümlesi olarak kitapta onca süpersonik tespit arasından beni en etkileyeni geliyor. Neden en etkileyeni? Çünkü birebir benim de düşüncem bu yazacağım. Yıllaaaar yıllaaar evvel Ahmet Hamdi usta dile getirmiş, ne de güzel etmiş. Veee o tespit:

"Ben etrafımı sevmezsem rahat edemiyorum. Her şey içimde alt üst oluyor sanki..."

2 yorum:

  1. Tavsiye üzerine, çok da merak ederek aldığım bir kitaptı. Sizin yazınızı gördükten sonra kitabı daha çok merak etmeye başladım. Bu güzel tanıtım yazısı için teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben teşekkür ederim ama kitabı ne yapın edin, okuyun. Eminim pişman olmayacaksınız diye ukalalık yapmanın sınırındayım, o derece. :)

      Sil