27 Şubat 2018 Salı

'Her Şeyim' Var

"Okuyarak öğreneceksin ama severek anlayacaksın." (Şems-i Tebrîzî)

Dün gece yatarken epey düşündüm. Çünkü Ozan'lardaydım ve bana (sağ olsunlar) bir demlik çay içirdiler. Hemen uyuyamadım. İyi ki içirmişler. Tebdili mekandaki ferahlığı hissettim ve soluk aldım. Düşündüm.

Mustafa dedim kendime, sen mal mısın? Kendimle böyle asabi konuşurum. Ne bileyim, bir küpeyi ya da kanepeyi nazlatabilirim örneğin ama konu ben olduğumda o atarlı halim ortaya muhakkak çıkar. Mal mıyım? Bilmiyorum. Bence buna benim dışımdakiler karar vermeli.

Bu ilk düşünceden alnımın akıyla sıyrıldıktan sonra daha ciddi konulara geçtim. Çünkü mal olmam (tabii malsam) aslında benim değil, erafımdakilerin sorunu olurdu. Umarım değilimdir. Eğer öyleysem bugüne kadar söylemediniz, bundan sonra söylemeseniz de olur. Leşşş kargalarııı! :) (Şaka yapıyorum.)

Söyleyeceğim şeye gelmeden önce kıvranmaya başladığımı fark etmiş olabilirsiniz. Çünkü ciddi konularda aydınlanma yaşadığım anları aslında kendime saklamak istiyorum. İstiyordum bugünlere kadar. Saklıyordum da. Artık kendimi daha rahat bırakmak ve paylaşmak adına böyle yapmamaya karar verdim. Peki, ne fark ettim?

Aslında bilmediğim bir şey değildi fark ettiğim. Ama insan bildiğini ya da öğrendiğini sandığını düzgün ifadelere dökmediği sürece anlamıyor. Ben anlamıyormuşum. Fark ettiklerimden birisi bu. Asıl aydınlanmamsa her şeyimin olduğunu keşfetmek oldu. Ne kadar basit ve biraz da anlaşılmaz oldu, değil mi?

Her şeyim var(mış) benim meğersem. Bu hayattan bugün isteyebileceğim ya da geçmişte istediğim her şeyim şu anda elimde. İşim gücüm var. Sağlığım hiç olmadığı kadar iyi. Ailem sağ salim hayatta. En büyük hayalim, hayattaki mucize beklentim gerçekleşmiş. Kendine kanlı canlı bir varlık ve isim bulmuş. Sonra da gelmiş beni bulmuş. BRE MAL (aaa, malmışım) dedim, o zaman günlük hayattaki bu eften püften sıkıntılar, rahat batmaları neden? Çok anlamsız değil mi? Evet, valla öyle.

Heyhat, insanoğlu olarak nankörüz ve bu hep bilinçle yaşayamıyoruz. Bu seyrek gelen aydınlanma anlarında yaşadığımız gizemi ve gördüğümüz ışığı beraberimizde taşımak kişisel olarak kendi sorumluluğumuz. Daha güzel ve anlamlı bir hayat sürebilmek, belki birilerinin huzuru olabilmek için bu şart. Ben öyle düşünüyorum en azından.

Sakin kafayla düşünmeyi becerebildiğimde anlıyorum çoğu şeyi. Kendimi bile anlıyorum. Karşımdakini de anlıyorum. Tüm bunlar içinse kişiye bir çıkış noktası ya da bir yaşam amacı lazım. Biraz ilerlersek bu konu bizi insan ne ile yaşar sorusuna da götürebilir. Kaldı ki o konuda da Tolstoy'un üstüne söz söyleyecek değilim. Ne demişti Tolstoy bu soruya? Sevgiyle! İnsan sevgiyle yaşar. Sevgiyle yaşayınca da okuyarak öğrendiklerini anlamaya başlarmış gerçekten. Bugüne dek okuduklarımdan öğrendiğim her şeyi anlamaya ve anlamlandırmaya ancak başlıyorum desem yeridir. En azından belli bir kümeyi ki bu bence hiç de fena bir başlangıç değil.

***

Bu yazıya o kadar aniden başladım ki yazının kendisi üzerine hiç düşünmedim. Sırf dün gece düşündüklerimi bir yere (daha) not etmiş olmak için bunları karalama gereği duydum. Odamın loş ışığı ve arkaplanda çalan Slowdive - Rutti parçası uykumu getirmeye başladı. Şimdi bu yazıyı sonlandıracağım. Bilgisayarımı kapatıp yarın için çantaya yerleştireceğim. Telefonumu şarjdan çıkaracağım. Önce yatak odama gidip ışığı açıp geleceğim. Sonra buradaki ışığı kapatacağım ve gidip dişlerimi fırçalayacağım. Ardından kombiyi kısıp yatağıma gideceğim ve kitap okuma pozisyonu alacağım. Ama kitap okumayacağım. Mesaj yazacağım. Ve öyle umuyorum ki tam olarak şu satırlarda bir çeşit zamanda yolculuk yaşatacağım. Çünkü bunların hepsi aslında oldu. İyi geceler Murphy. Senin adının geçmediği bir yazı eksik olurdu. Eksik olmasın, eksik olma. :)
 

1 yorum:

  1. Aslında şükretmek için çok nedenimiz var. Ama biz her defasında daha fazlasını istediğimizden elimizdekilerin değerini maalesef göremiyoruz. Şükretmeli insan elindekilere. Çevresindekilere. Her şeye.

    YanıtlaSil