19 Aralık 2022 Pazartesi

34

"Yaşamanın tersi ölüm değil, can sıkıntısıdır." (Emre Yılmaz - Şeytanın Fısıldadıkları) 

Merhaba içlerinden en az yarısını arzuladığımın yarısı kadar bile tanımadığım, yarısından azını ise hak ettiğinin ancak yarısı kadar sevebildiğim sevgili insancıklar,

Pek sevgili Bilbo Bagginsissss'in de yukarıda dediği ve benim bir güzel aşırdığım gibi bir yarınızla birtakım meselelerim varken diğer bir yarınızla ise keşke daha fazla meselem olabilse. Mesele olsun derken menfi bir aksiyon planından bahsetmediğim gibi bilakis daha da hemhal olalım istiyor bile olabillirim. İhtimal cümlelerini severim. Sorumluluk reddi beyanı gibi bi şey...

***

Bu satırları yazmaya başladığım dakikalarda Messi de dünya kupasını yeni kazanmıştı. Madem tarihe tanıklık ettik, buraya da not edelim. Aliş bir kanepede gene sunum, ödev mödev bi şeylerle uğraşırken ben de tırnaklarımı yiye yiye maç izledim. Sonra maç bitti. Çay demledik. Şimdi çay da bitti. Tüketim toplumu olma yönünde kendinden acayip emin adımlarla yol aldığımız bu müstesna düzene mütevazi bir katkı da bizden yani, vay ciyzıs... Bu arada ileride ne alaka demeyeyim diye kendime not: Aliş'in doktorası sebebiyle bu dönem ev arkadaşlığı yapıyoruz. Alıştım da kerataya. Bakalım ikinci dönem ne fuşki koklanacağım.

***

34. yaşımı doldurdum. Son birkaç tanesinden ne farkı var diye soracak olsanız bir durup düşünürüm. Düşünme gereği duyarım. Çünkü artık bir şeylerin kolay kolay değişmediği bir diyarda yaşamaya başlamış gibiyim. Mesela daha dün Ferit, Mayk ve Hami ile Zekeriyaköy'de buluştuk. Muhabbet aynı, karakterler aynı; majör değişiklik yok gibi görünüyor. Hepsinin evli ve çocuklu, dolayısıyla "evlenme oğlum" virali olmasının dışında tabii... Hahahah, eğlendim. İnşallah çarpılmam yareppim, amin.

Üst paragrafla burası arasında 15 dakikalık bir es oluştu, bilader aradı Ankara'dan. Gönüllü spor faaliyetleri peşinde aktif bir üniversite yaşamı sürüyor. Önümüz de kış, donacak gene bi tarafları oralarda. Hell yeahhh...

***

Geçtiğimiz bir yıl benim için biraz zor oldu. Nazar kavramına inanmaya başlamış olabilirim. Trafik kazaları, bol bol küfür; sonra şükür vs. derken bugüne geldik. Sinop Gerze'de Tangal mevkii var. İşte orada tam Tangal'a dönmek üzereyken sağda bir su yolu var, hendek. Bu yazı yeterince ileri bir tarihte hala burada olursa ve o tarih geldiğinde uzay zaman bükülmeleri mümkün hale gelirse benim o mevkiideki halime bi baksınlar 2022 yazında (tam tarih vermiyorum, teknoloji ilerlemiş olacağı için nasılsa bulunur). Tıpkı o gün orada durup yardımcı olmak için elinden geleni yapanlar olduğu gibi alakasız ve umursamaz şekilde sorular soranların da oluşu tam bir Türkiye özeti gibiydi. Yine de ciddi anlamda insanlığa dair ümit dolu bir gündü. O gün orada bana yardımcı olan herkese tarif edilemez bir şükran borçluyum. Denk gelsek bile tanımayacağım onca insan... Tabii, benim gelmeyin dememe rağmen beni dinlemeyip yola çıkan ve gelip beni oradan alan Hatice (soyismi ile söylemeye alışmışım ama kimlik numarasına kadar yazmış olmayayım diye şimdi buraya yazmıyorum), Derya ve Onur'a da minnet borcum hiç bitmeyecek. İyi ki varsınız gençler.

Birkaç ufak tefek sıkıntı daha oldu yıl içinde, birinde biladerle yine tatsız bir uzun yol deneyimi yaşadık vs. ama şimdi üzerlerinde düşünüp en ince detayına kadar hatırlamak istemediğim için buraya da yazmak istemiyorum. Sadece, geriye dönüp bakınca kendimde şunu fark ediyorum:

BU HAYATIN İÇİNDEN GEÇECEĞİM! KENARINDAN DOLAŞMAYACAĞIM!

Belki de başıma ne geliyorsa böyle konularda geri adım atmamamdan geliyordur. Bilemiyorum, bu konularda net bir karar verebilmiş değilim. Eskiden daha çok siyah/beyaz insanıydım, şimdi neredeyse her şey gri. Yukarıda da bahsetmiştim, ihtimal cümleleri konusu. Her an her şey olabilir, bunların bir önemi de olabilir veya olmayabilir; asıl önemlisi olan bitene ne tepki verdiğim. O yüzden kendim olarak kalmak, kendim olarak bir karar vermek istiyorum. "Çünkü kendim olamazsam onların olmamı istedikleri biri oluyorum ama onların olmamı istedikleri insana hiç katlanamıyorum ve onların olmamı istedikleri o dayanılmaz kişi olacağıma hiçbir şey olmayayım ya da hiç olmayayım daha iyi diye düşünüyorum."

***

Şimdi dönüp baktım, geçen yılın yazısına da Murathan Mungan'ın benzer bir alıntısı ile başlamışım. Demek ki bu konuda sınanmam henüz bitmemiş. Bakalım bundan sonra neler olacak. Aksiyon seven, kaostan beslenen ama bir o kadar da sakin birisi olduğum için bünye de şaşırıyor tabii.

***

Önümdeki yolda beni nelerin beklediğini merak ediyorum. Geçen yıl da yazdığım gibi hala şu hayata bir kez gelmişken yaşamanın bir yolunu bulup yaşayalım derdindeyim. Gezip tozmak, yeni şeyler yiyip içmek, kafa dengi insanlarla muhabbet edip saçmalayabilmek istiyorum.

Saçmalayabilmek dedim de aklıma geldi, bu aralar Aliş'le Sıcak Kafa izliyoruz. Final bölümündeyiz. Bölümler gittikçe güzelleşti. Sondan bir önceki bölüm biraz yavan gibiydi ama olsun, tavsiye ederim. Yerli işlerde belli bir çıtanın üstünde olan yapımlardan.

***

Anlar, anları yakalamak ve biriktirmek lazım. Hiçbir zaman üç beş yıl sonrası için planlar yapan birisi olmadım. Günlük hayatta her gün birbirinin kopyası şeklinde geçip gidince insan zaman algısını yitiriyor biraz. Çok klasik haliyle ne ara 34 yaşına geldim demeyeceğim, geçirdiğim her yılın içinde çok fazla detay var. En güzelini bile dönüp tekrar yaşamak istemem. Beni bir adım ileri götürmeyecek bir düşünce olurdu bu bana göre. Yıllar sonra görüştüğümüz bir arkadaşımızla konuşurken ne var ne yok sorusuna aynı yanıtını vermek gibi bir reflekse sahip olsak da kesinlikle aynı kişiler değiliz. Kaldı ki içinde bulunduğumuz coğrafyada hiçbir şey olmasa bile gün içinde dışarı çıkmak yeterince değiştirebiliyor insanı.

Yavaştan toparlayayım. Bu yıl Muhsin Namcu gelecekti Türkiye'ye, getirtmediler allem edip kallem edip. Dünya gözüyle izlemek ve dinlemek şahane olurdu. Bir o bir de Şehram Nazıri, olur mu bilmem. Bakalım, kısmet bu işler.

Bir yıl üstüne gelip yine blogun bir tozunu almış oldum. Çok daha ümitli ve güzel günlerde bir 35 yazısı ile seneye de inşallah burada buluşuruz. Gönlünüzden geçenlerin gerçekleşeceği bir yıl diliyorum hepinize, hepimize.

Hoşça kalın.

 

5 yorum:

  1. ah bende gitmek isterdim mohsen nanjoo konserine. çok çok severim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Elbet bir gün gelir yine diye düşünmek istiyorum. :)

      Sil
  2. Yeni yaşın kaos olmadan sakince geçsin inşallah.
    ''Ne var, ne yok?'' sorusuna ben de ''aynen devam'' desem de aynen devam olmuyor. Neler yaşamışım, neler değişmiş zihin dünyamda. Ayak üstünde onu mu özetleyeyim.
    Kaza için de geçmiş olsun. Çok anlık bir şey kaza. Geçen kurban bayramında iki farklı şehirde babam ve kardeşim ayrı ayrı kaza geçirdiler. Çevrede o kadar gereksiz kişiler var ki sadece olumlu cümle kurana bile minnettar oluyor insan. İnsanlıktan ümidimizi kesmiyoruz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne var ne yok? Neden geçiştiriyoruz? Ayak üstü olmasın, buyrun bi çay ikram edeyim. :) Dökülün bakalım sevgili acemi blogger.

      Sil
    2. Bu arada sizlere de çok geçmiş olsun tabii ki, Allah beterinden korusun.

      Sil