7 Temmuz 2014 Pazartesi

Kuzeydoğu Cephesinde Yeni Bir Şey Yok

Sanırım bu gece, o gecelerden biri.

Bloğu açalı yaklaşık üç buçuk yıl olmuş. Hayatımda yaptığım en güzel iş ve verdiğim en isabetli karar olabilir. Biraz önce durup dururken içimden bir ses dedi ki eski yazılarımdan bir iki tane okuyayım, bakayım ne hissedeceğim. Okudum da nitekim.

Aman Allah'ım! Ben bu kadar büyük bir değişim beklemiyordum. Kendimden korktum. Halbuki birisi gelip üç buçuk yılda ne değişti dese hayatında hiç derim. HİÇ derim! Ben su katılmamış bir salağım sayın seyirciler.

Çok değişmişim. Belki sadece buradaki yazılarımı karşılaştırsanız benimle aynı fikirde olmazsınız ama kafamın içindekileri ifadeden acizim şu an. Sıkıntılar değişmiş, meşgaleler değişmiş, fikirler ve düşünceler değişmiş. Kimisi azalmış, kimisi artmış; kimisi kaybolmuş, kimisi gelmiş; bazısı şimdi gülünç geliyor, bazısı daha da ciddi... Tanıdıklarımdan artık neredeyse unuttuklarım da var o zaman hiç tanımadığım ama şu anda çok samimi olduklarım da.

Peki, neden Kuzeydoğu Cephesinde Yeni Bir Şey Yok? Özlem değişmiyor lan çünkü, özlem değişmiyor. Artıp azalmasını neyle ölçeceğimi bilmediğimden belki de. Paha biçemediğim için bana hep aynı geldiğinden belki de.

Ne niyetle başlamıştım, yine neler yazdım. İşte en acı gerçeklerimden birisi: üç buçuk yıldır yazdığım özellikle kitap yazılarında fark ettim ki hep bir lafı eveleyip geveleme durumum mevcut. Bu yazıyı asıl yazma sebebim de bu. Tüm yazılarım birbirinin aynısı gibi geliyor bana. Hepsinde yok işte kitabın konusundan pek bahsetmeyeceğim de, yok işte gidin okuyun da, yok işte neye göre kime göre de yok bilmem ne. Şurada, bu yazıları en temelde gelecekteki ben için yazdığım halde sürekli sanki kendimi savunur haldeyim.

İnsan neden böyle? Neden içten içe hep kendimi savunarak yazmışım ki, yazıyorum ki? Kime ne? Birine yaranmaya mı çalışıyor, nedir? Kendimle ilgili benim haberimin olmadığı planlarım mı var? Neden çekiniyorum, daha doğrusu bir şeyden mi çekiniyorum?

Neden lafı uzatıyorum mesela? Dikkatimi çekti, çoğu yazıda söylediğimi en az iki üç kez tekrar etmişim. Gelecekteki ben tek seferde anlamayacak kadar aptal olmamışım belli ki. O zaman gerek yok, değil mi? E, ben anlıyorsam burayı okuyacak insanlar da anlar. Eee?

Al işte, elektrikler kesildi. O kadar negatif enerji saçarsam etrafa olacağı bu. Tarihe not düşüyorum. 7 Temmuz 2014 saat 01:01'de olumsuz düşünce gücüyle Yeniköy'de elektrik kesintisine sebep oldum! Tesadüfe de inanmıyorum. Var mı?

Şimdi konsantre olup geri de getirebilirsem havamdan geçilmez yalnız. Gerçi gelmezlerse yazıyı da yayımlayamam. Ha sıkıntı! Tesla aşkına, gelin lan artık. Ne güzel, içimden gelmişti, bir güzel başlamıştım; konsantrasyonumu bozdunuz adeta. Siz kimsiniz? Elektrikler. Halbuki ona siz denmez. Aha da geldiler. Valla geldiler.

Ne diyordum? Hımm, kendime giydiriyordum. Tüm bunları itiraf ettikten sonra yapıcı olmak adına insanın üslubunun oturması için üç buçuk seneden daha çok zamana ihtiyacı olduğu şeklinde bir gerekçe öne sürmek istiyorum. Böylece bir nebze olsun yükü sırtımdan atabilirim belki. FAKAT!!! Fakat şu anda yine aynı şeyi yapıyorum! Yine kendimi savunuyorum! Allah'ım, bu ne saçma bir iştir ya? Bloğun adını rekürsif koydum diye mi tüm bunlar yoksa? Kendi ellerimle kendimi ateşe mi attım, ne oluyor?

Gecenin bu vaktinde bu yazıyı ya kimse okumaz ya da çok az kişi okur. Onlara bir güzellik yapmak istiyorum ve bu mükemmel Aşık Mahzuni Şerif eserini armağan ediyorum. Sonradan okuyacaklar da üstlerine alınabilirler tabii ki; ama gececilerin önceliği daimi. Hadi kalın sağlıcakla.

 

12 yorum:

  1. Yazdıklarının büyük çoğunluğunu 2 ila 3 saat önce ben de yaşadım. Ama aynılarını düşünerek falan hani. Tesadüfe inanıyor muyum onu da bilmiyorum bak. Şu an elektrik kesintisinden değil de, etrafımda bir yerlerde beni izleyen insanlar olmasından korkuyorum. Paranoyaklaştım. Neler oluyor?

    Gece gece okudum valla, üstüne bir de sen söylemesen unutmuş olduğum (unuttuğumun bile farkında değilim) birsürü şey belirdi zihnimde. Değişmişim dedim ya ben de 2 saat önce, şaşırdım falan sonra. Hay allah hiç de değişmemiş olmalıydım ama diye düşündüm.

    Şimdi kesmezsem bu yorumun sonu gelmez. Kavram karmaşası falan yaşıyorum. İyi geceler olsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Oooh, topluca devreleri de yaktıysak demek ki. İyi saatlerde olsun.

      Sil
  2. Ya bu çelişkileri ben de yaşıyorum deyip empatik evet empatik insan olmayacağım ama yaşanıyor yani. Her geçen gün de dünyaya karşı beslediği platonik sevginin nefrete dönüşüne dönüşüyor. Böyle de anlatırım kendimi. Bunlar hep dış mihrak diyesim var lakin değil. Tuz biber eksikliği bunlar hep. Büyüyor muyuz dayak mı yiyoruz ben onu da anlamadım. Bu havalar fena bozdu, depresiflik evrensellesmeye başladı. Halbuki elektrik falan da gitmediydi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence sen de böyle bir yazı yazmalısın. Çok güzel bir sonuç elde edeceğinden eminim. Sezdim o potansiyeli şu beş satırda.

      Sil
    2. Ben böyle bir post yazsam ibret-i alem diye blog aleminden banlarlar beni lakin güzel bir dökülesim de yok değil hani.

      Sil
    3. Kimse bir şey yapamaz, yaz bence sen. Hem bu lafı ettikten sonra yazmazsan çatlarım ben. Yazınca insan rahatlıyor, bu gerçeği de göz önünde bulundur; belki işine yarar.

      Sil
  3. Benim daha evvelden yazdığım bor blog vardı. Yaklaşık 6-7 yıl evvelinden bahsediyorum:) Şimdi zaman zaman onu okudukça "ne kadar da çocukmuşum" diyorum üzüldüğüm şeylere-ki en çok da üzüldükçe yazarmışım- çok gülüyorum :) Zevklerim değişmiş, kısacası bir hayli değişmiş buluyorum kendimi.
    Bir de o lafı eveleyip geveleme durumu, birileri okuyunca ne derler ki acaba hissiyatı ile aslında yazmak istediklerimi sadece kendim anlayabilecğim şekilde kriptolama durumu... :) Aslında kitaplardan da filmlerden, anılardan da ilerde dönüp hatırlamak amacıyla bahsediyorum yine de bir çekinme durumu bende de var... Vesselam...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlginç gerçekten. Pek tabii ki ben de bir aksilik olmazsa altı yedi sene sonra bu yazıyı okuyunca kendime gülebilirim. Güleceğimdir de zaten. Ama işte elimde olan sadece şu an. Onu ne yapayım?
      Yavaş yavaş yoluna koyulur elbet diye düşünmek istiyorum. :)

      Sil
  4. Anlaşılan herkeste dönüp kendine bakma durumu mevcut. Bu sebepten anormal bir durum söz konusu değil. Aslına bakarsanız bunu mu yazmışım, dert ettiğim şeyler bunlarmiymiş diye kendime gülüyorum da bozuntuya vermemeye çalışıyorum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 'Bunu mu yazmışım yaza yaza?' çok sorun değil aslında benim için. Zaten günlük hayatta da zevzek bir insanımdır. Asıl meselem bu içten içe çalışan savunma mekanizmam. Onu bi' halledebilirsem güzel olacak.

      Yoksa tabii ki eski yazıları okudukça o zamanki acısına bile gülüyor insan gerçekten. :)

      Sil
  5. ramazanın bereketine bakın hele. evet sahalarda görmek isteyeceğimiz bir mustafa olacak. bazen okumalı gerçeklerden..

    YanıtlaSil