William Faulkner uzun zamandır ha okudum ha okuyacağım diye ertelediğim bir yazardı. Adını en çok duyduğum eseri Ses ve Öfke ile başladım. Ve oha! O neydi lan öyle?!
Şimdi bir delilik yapsam ve kitabı birinci bölümdeki teknikle anlatsam mesela, herhalde sabahı görmem. Onun için hiç bulaşmayacağım. Bu karmaşık kitabı elimden geldiğince düzgün anlatacağım. Şu anda kendime iş belledim bunu.
Dört bölümden oluşan ve temel olarak bir ailenin tarihi (trajedisi demek daha doğru aslında) etrafında şekillenen bir eser Ses ve Öfke. Bu dört bölümden ilk üçü üç kardeş Benjamin, Quentin ve Jason tarafından anlatılıyor. Son bölümde ise yazarımız ipleri ele almayı tercih etmiş.
İlk bölüm, öyle sanıyorum ki benim bugüne kadar okuduğum en zor 'ilk 50 sayfa'. Çünkü bu bölümde esasen tüm kitap anlatılıyor(muş meğersem, kitap bitince anladım) ve bu anlatım zihinsel engelli Benjamin tarafından yapılıyor. İki paragrafta bir belki beş sene, belki on sene geriye veya ileriye gidişler mevcut. Acayip kafa karıştırıcı. Hiçbir anlam ifade etmiyor. Ta ki kitabı bitirip tekrar göz atıncaya dek, işte o zaman meğersem tüm olan bitenin burada anlatıldığı görülüyor. Bu muhteşem zorlayıcı ama zekice kurgusu için Faulkner'i saygıyla anıyorum.
Devam etmeden önce şunu bilmekte fayda var. Bunlar dört kardeş: Jason, Benjamin (Benjy), Quentin ve Candace (Caddy). Sadece Caddy kız, diğerleri erkek. Ama Benjamin'in ilk zamalar adı dayısının adıyla aynıymış: Maury. İlk bölümde bir Quentin daha var ama tabii okurken bunu neredeyse anlayamıyoruz; çünkü bu Quentin kız. Caddy'nin kızı. Kitapta en temelde zaman ve sonra karakter meselesini çözene kadar yaşlandım ben de zaten. Şu anda 2050 küsürden falan yazıyorum. Bir yandan geçmeye devam ediyor çünkü.
Ne diyordum? Hah, evet. İkinci bölüm Quentin (erkek kardeş olan) tarafından anlatılıyor. İçeriğe dair okuma keyfini baltalayacak bir bilgi (spoiler dememek için kendimi yedim adeta şu an) vermemek adına bu bölümün bir çeşit vicdan azabı temeline dayandığını söyleyebilirim. Kendi kendiyle sürekli çekişmekte olan bir Quentin'in kafasındayız bu bölüm süresince.
Üçüncü bölümse daha sert ve mantığa dayalı bir karaktere oturtulmuş Jason tarafından anlatılıyor.
Ne yazık ki Caddy'nin dilinden bir bölüm yok. Halbuki kitaptaki en kilit karakter bence o. Kitaba dair en üzüldüğüm konu bu oldu. Ben dördüncü bölümü de herhalde onun dilinden okuruz diye başlamıştım amma lakin ki öyle değilmiş.
Bölümler ilerledikçe anlatım çok daha anlaşılır bir sırayla ilerliyor, nispeten. Özellikle son bölümde tamamen normal bir gidişat söz konusu diyebiliriz. Şimdi fark ettim, bölümlerin isimlerinden bahsetmemişim, daha doğrusu başlıklarından. Sırasıyla: 7 Nisan 1928, 2 Haziran 1910, 6 Nisan 1928, 8 Nisan 1928. Sanırım şu anda siz de biraz kuşkulandınız. Ben kuşkulanmış ve gaza gelmiştim başlamadan önce.
Bir de kitabın sonunda yaklaşık yirmi sayfalık bir Ek var yazar tarafından eklenen. Açıkçası bu Ek bölümünü kitabın tamamından çok beğendim. Çünkü burada tüm ailenin soyağacı anlatılmış. Yani bu ne demek? Karakterlerin ilerleyen yıllarda ne yapıp ne ettiklerini de buraya koymuş demek yazar. Zaten kitap öylece bitseydi çok ayıp olurdu.
Sonuç olarak kendini zorlamak isteyen herkese tavsiye ediyorum bu günümüz klasiğini. Faulkner'in yaptığı biraz tabuları yıkmak olmuş roman türü için. Cesaret isteyen bir iş kesinlikle. Gerçi bu insanların isimleri bu yüzden her devirde yaşamaya devam ediyor. Kafalarına bir şey koyuyorlar ve onu yapıyorlar. Mesela uslu bir çocuk olmayı kafalarına koymuşlarsa Şirinler'i de görmüşlerdir. Kesin. Vay arkadaş...
Zevzeklik sınırına geldiğime göre gitme vaktim gelmiş. Kim bilir, belki de bir dahaki yazımı taşındıktan sonra yazarım. Tarihe not düşmüş olayım böylece. Esen kalın efendim.
:) hadi bakalım kolay gelsin okuyacaklara ve taşınacak olan sana...
YanıtlaSilTeşekkür ederim. :)
SilIçine işlemiş kitap belli. Utanarak söylüyorum ki duymadığım bir yazar " amma lakin ki" bu karmaşa çok merak yarattı bende. Taşınmak zor zanaat. Kolay gelsin şimdiden.
YanıtlaSilHiiii, William Faulkner'ı duymamıııışş!! :)))
SilValla zor iş ya, teşekkür ederim.
Yazmaya niyetlenenler için "atölyelerde" salık verilen ağababa kitaplardandır kendisi.
YanıtlaSilBelki bir gün okurum ben de :)
Bu arada film yazımdaki hatamı düzelttim:) Teşekkürler.
Salık verilen kitap buysa herkes başlamadan vazgeçiyordur. :))
SilRica ederim efenim. :)
evet.
YanıtlaSilöncelikle benim bitiremediğim, daha doğrusu ilk sayfalarda kendimi
zorlayıp yine de devam edemediğim kitap hakkında böyle övgülü sözler
söylemen beni bir hayli düşündürdü jenifır. pek hoş karşılamadım
açıkçası)) sonuç olarak tebrikler))
Farkımız tarzımız Ceyms, teşekkür ederim. :)
Silİnatla sonuna kadar okudum. iki gecemi harcadım.Pışmanım. Diyorum ki:Kral cıplak
YanıtlaSil