5 Nisan 2015 Pazar

Tezer Özlü - Eski Bahçe ~ Eski Sevgi

İlk Tezer Özlü deneyimimi de yaşadım. 20'li ve 30'lu yaşlardaki kısa öykülerinden (deneme?, anı?) derlenmiş bir kitap Eski Bahçe ~ Eski Sevgi.

Eski Bahçe kısmında çok fazla ölüm konusu işlenmiş. Zate yazım yıllarına bakıldığında Tezer Özlü'nün ilk intihar girişiminden sonrasına denk geliyor. Ölüm konusu çok sık işlenmiş bu kısımdaki yazılarda. Beni pek açmadılar o yüzden. Aslında genel olarak Eski Bahçe bana pek sarmadı. Yalnız bu bölümde yer alan Amerikalı Komşum Willy öyküsünü (şiir desek daha mı doğru acaba) ayrı bir yere koymam lazım. O muazzam olmuş. Çok farklı bir şey o.

Farklı demişken, sanırım Tezer Özlü'yü tanımlayacak çok fazla kelime bulamazdım 'farklı'dan başka. Yeri gelmişken söyleyeyim dedim.

Eski Sevgi bölümünü genel olarak çok sevdim. Müthiş bir gözlem yeteneği var ki zaten kendisi de bahsetmiş kimi yazılarda. Bir mekandaki tabure konumundan bir postanedeki insanların tavır ve davranışlarına, Türkiye ile Almanya arasındaki farklara kadar birçok konuda acayip detaylı gözlemler yapmış.

Genel olarak okurken şöyle bir his de edinmedim değil. Sanki biraz 'kafası dağınık' yazmış tüm öyküleri. Laflar, konular, kişiler, mekanlar bir anda değişebiliyor ya da geri dönebiliyor. Bilmiyorum, biraz kafa karıştırıcı mı desem, ne desem emin değilim. Farklı bir yazar olması biraz da bundan işte. Zamanla diğer eserlerini de okudukça bu görüşüm değişebilir belki. Okumadan onu da bilemeyeceğim haliyle.

Altını çizdiğim paragraflar var kitap boyunca. Gerçi paragraf olunca altını çizmem, yan taraftan boylamasına çizerim üşendiğimden. Tezer Özlü gibiler çıkar böyle şeyler yazarlar ve ben üşendiğimden altlarını bile çizmem, boylu boyunca işaretlerim. Tezer Özlü çıkar hayatından izler taşıyan böyle güzel öyküler yazar ve ben doğru düzgün onları bile anlatamam. Tezer Özlü, Amerikalı Komşum Willy'yi 25 yaşında yazar ve ben 26 yaşımda okuyunca dibim düşer. Hayat çok tuhaf...

Yine toparlayamayacağımı fark etmişsinizdir. Bir kaçış yöntemi olarak yine alıntılara sığınalım o vakit. Kalın sağlıcakla.
  • İkimizin konuşabileceğimiz bir dil var, ama o ağır işittiği için beni duymuyor zaten. Duyabildiklerini de hemen sonra unutuyor. -Ne büyük bir mutluluk.- (Navona Alanı)
  • Bütün olaylar benim dışımda olup bitti, ben yalnız günleri ve saatleri bildim. (Navona Alanı)
  • bir araya getirdiğim harfler beni anlatmaktan uzak (Amerikalı Komuşm Willy)
  • bazan bir şeyler söylemem gerekiyor
    o zaman biraz gülümseyip
    e   h
    v   a
    e   y
    t   ı
        r
    diyorum
    her şey geçiyor
    ve
    hiçbir şey geçmiyor
    (Amerikalı Komuşm Willy)
  • "O gece insanın kavrayabileceğinden daha çok şey bilmesinin bir mutsuzluk olduğunu düşündüm. Bu bazen olgunluktur, ama olgunluk değilse, o zaman - çöküştür." Boris P. (Gökkuşağı)
  • (Beyaz yüksek tavanlı odada bir insan var. Zaman zaman bir şey yaşarken, olaya dışardan bakıp, o olayı yazmak için yaşadığım duygusuna kapılıyorum. O zaman içimden bir ses, 'karşıdakine haksızlık ediyorsun', diyor. 'Olmaz böyle şey', diyor. Olayın içine tümüyle girmeye çabalıyorum. O an da kendime haksızlık ediyormuşum gibi oluyor. Böylece kendim ve gözetimim arasında bölünüp, zamansızlığıma dalıyorum.) (Yaşayanlar. Ölenler.)
  • Havaalanlarını sevmiyorum. Bu beton ve alüminyumdan oluşan kapalı kutularda kendimi hapishanelerden de öte, daha ileri bir tekniğin hücrelerinde hissediyorum. Hapishaneler ilk çağ, ortaçağ. Ama havaalanları öyle mi? Asık yüzlü ve herkese kuşkuyla bakan polisler. Ekranlara girip çıkan çantalar. İnsanın üzerine tutulan büyük mikroskoplar. İnsanın üzerinde dolaşan bir kadının yaşamayan, silah arayan elleri. Oysa silahlar kendi bellerinde asılı. (Berlin, Saat 8:45)
  • Neresinden tutacağız bu ülke üzerine kabus gibi çöken yaşamı. (1980 Yazı Güneşi A./)
  • Bu denli çok ülke, bu denli çok insan, bu denli çok roman kahramanı tanımalı mıydık? Uçaklara, trenlere, otobüslere bu denli çok binmeli miydik? Her kentin gecesinin uzantısına doğru yaşayıp, her kentin sabahına uyanmalı mıydık? (1980 Yazı Güneşi B./)
  • Bir ülkenin anarşisini kim anlatabilir? Ölenler mi? Öldürülenler mi? Her gün yeni ölümleri bekleyenler mi? (1980 Yazı Güneşi B./)
  • Yaşamı cesur yaşamak gerek. Yaşamı doyarak yaşamak gerek. Yaşamı insafsızca yaşamak gerek. Yaşam sert. Yaşamı sert yaşamak gerek. Aşırı duyarlıkları, garip aile bağlarını zamanında yenmek gerekiyor. Kendi kendine cesur olan insan, neden ölümünü cesur ve istekle ölmesin? İstekle yaşayan insan neden istekle ölmesin?
    (1980 Yazı Güneşi B./)
  • Neresinden tutacaklar bu ülke üzerine tepeden kabusların en büyüğü olarak inen, çöken yaşamı? Daha genç kuşaklar neresinden tutacak? (1980 Yazı Güneşi B./)
  • ... her şeyin zamanı olduğunu, hayır hayır hiçbir şeyin zamanı yoktur, hiçbir şeyin zamanı yoktur, tam tersine, zaman kalmayan şeyleri yapmak daha önemlidir,... (Stein Alanı'ndaki Postanede)
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder