Anayurt Oteli'ni okurken kafam karışıyordu sürekli şu anda hangi karakterin dilinden dinliyoruz bunları ya da bu anlatılan gerçek mi rüya mı diye. Aylak Adam'da bu çizgi daha net. Belki zaman geçtikçe Yusuf Atılgan'ın düşünceleri de daha karışık hale gelmiştir, bilemiyorum. İfadeleri Aylak Adam'da daha okuyucuya yakın ve sadeler.
Aslında benim asıl şaşırdığım Aylak Adam'ın Yusf Atılgan'ın yazdığı ilk kitap oluşu. Kendini gölgelemiş sanki böyle yaparak. Çünkü bana göre Aylak Adam, okuduğum diğer Yusuf Atılgan kitaplarını (Bütün Öyküleri ve Anayurt Oteli) açık ara geride bırakıyor.
Bu kitap okunması gereken bir kitap. Herkes başucuna koymayabilir ama yine de kesinlikle insanın bu kitabı okuması, en azından dile getirilen düşüncelerden ve dile getiriliş tarzından haberdar olması lazım diye düşünüyorum.
Kitabı bitirince fark ettim ki kitabı okudukça (Yusuf Atılgan kitaplarını hızlı okuyamıyorum bir de ben; anlamak için yavaş yavaş, hazmede hazmede okudum hepsini) ister istemez C. gibi düşünmeye ya da en azından ona hak vermeye başlamış, onunla sıkılıp onunla rahatlamışım. Peki, bunu neden söylüyorum? Dediğim gibi, bunu kitabı bitirdiğimde fark ettim. Çünkü kitabın son cümlelerinin çarpıcı bir etkisi var. Çarpıcı etkinin sebebi de C.'yi anlamaya başlamış olmanız. Kitabı okuyanlar bana hak veriyordur diye düşünüyorum. Şimdi o cümleleri yazacağım, zira bu yazıda kesinlikle olmalarını istiyorum:
Sustu. Konuşmak gereksizdi. Bundan sonra kimseye ondan söz etmeyecekti. Biliyordu; anlamazlardı.
Bu cümleyi okuyup kitabı bitiren insanın tepki tarzına göre 'lan?!', 'ya ama!', 'evet ya', 'harbi lan', 'vay anasını' ya da 'offff' gibi bir isyanda bulunacağını düşünüyorum.
Kitapta altı çizilecek bir sürü yer var. Her sayfası ayrı bir cevher bu kitabın; ancak bu yazıyı benim en çok beğendiklerimden birisi ile bitireceğim. Sinemayı seven birisi olduğum için Yusuf Atılgan'ın bu cümleleri yazmış olması kendisine daha da bir sempati duymama sebep artık. Zaten kitap da bir sinema filmi şeklinde kafanızda canlanıyor okurken. O cümlelerle yazıma son veriyorum, hoşça kalın.
Çağımızda geçmiş yüzyılların bilmediği, kısa ömürlü bir yaratık yaşıyor. Sinemadan çıkmış insan. Gördüğü film ona bir şeyler yapmış. Salt çıkarını düşünen kişi değil. İnsanlarla barışık. Onun büyük işler yapacağı umulur. Ama beş-on dakikada ölüyor. Sokak sinemadan çıkmayanlarla dolu; asık yüzleri, kayıtsızlıkları, sinsi yürüyüşleriyle onu aralarına alıyorlar, eritiyorlar.
Dipnot: Vakti zamanında şu yazının altındaki ilk yorumda görüleceği üzere Meczup'a artistlik yapmıştım. Ordaki cevabım bana bugün kapak oldu, kendisine saygılarımı sunuyorum. :)
Benim de okunacak kitaplarımın arasında bu kitap. Daha da merak ettim. Teşekkürler
YanıtlaSilRica ederim, bir an önce okuyabilmenizi umuyorum.
SilMerakımı arttırdı bu yazı, listeme ekledim :)
YanıtlaSilBu arada favori kitap blogu ödülüne aday olarak gösterdim sizi ilgilenmek isterseniz
http://birkitapseveringunlugu.blogspot.com/2013/01/liebster-blog-award.html
Şaşırdım. :) Teşekkür ederim. :)
SilYazınızı okudum, belli bir bitiş tarihi var mı bilmiyorum. Ben de bir yazı yazmak, soruları cevaplamak isterdim. Fakat hafta içi bunu yapabileceğimi pek sanmıyorum.
Gerçekten şaşırdım ama. :)
Rica ederim :) Nitelikli kitap yorumlarının olduğu bir blog olunca isminizi yazmadan geçmek istemedim ben de :)
SilBitiş tarihi yok, benim de cevaplamam biraz fazla vaktimi almıştı. Dilediğiniz zaman cevaplayabilirsiniz tabii ki de..
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilAylaklıga övgü varsa kan grubunda Çavdar Tarlasında Çocukları da araya koy derim süper üçlüye bi ek !
YanıtlaSil''pardesusunun yakasını kaldırdı, kalabalığa karıştı''...
Okunacaklar listemde var ama ne zaman okuyabileceğime dair bir öngörüm yok. Ama bu tarza ilintilli diyorsan araya birkaç kitap serpiştirdikten sonra neden olmasın diyorum. Teşekkürler. :)
Sil