Nihayet bir buçuk yıldır beklediğim Sefiller'i izlemiş bulunmaktayım. Söyleyecek epey sözüm var. Daha şimdi bitirdiğim için gaza gelmiş bir şekilde başlıyorum.
Açılış sahnesi, daha doğrusu genel olarak açılış çok hoşuma gitti. Ama ya ben hatırlamıyorum ya da başlangıçta film adı falan yazmadı. Daha doğrusu tüm jenerik filmin sonunda. İyi olmuş, değişiklik iyidir.
Şimdi efendim beni bilen bilir, en sevdiğim iki yabancı kitaptan birisidir Sefiller (diğeri Suç ve Ceza). Filmin çekileceğini duyduğumda Jean Valjean rolü için aklıma ilk Hugh Jackman gelmişti. Neden? Çünkü Wolverine'den dolayı, evet. Kafamdaki sahne de devrilen at arabasının altından elemanı kurtardığı sahneydi. Sonra rol gerçekten de Hugh Jackman'a verilince benim bu bir buçuk yılın geçmesi için göbeğimi çatlatmam gerekti desem yeridir. Oh be arkadaş, tam hayal ettiğim gibi olmuş. Mükemmel olmuş!
Lincoln'ü henüz izlemedim ama Daniel Day-Lewis'in ne psikopat bir adam olduğunu, rollerine nasıl hazırlandığını biliyorum. O yüzden çok itiraz edemeyeceğim ama Hugh Jackman'ın Jean Valjean olarak en iyi erkek oyuncu oscarını alamaması acayip moralimi bozdu. Hay anasını Spielberg yaa, başka yıl bulamadın mı Lincoln'ü çekmek için?!
Geçen ay, Oscar töreninde Sefiller ekibi zaten şöyle bir performans sunmuştu ve benim dibim düşmüştü af edersiniz. Haklıymışım, film daha da fena. Tüm şarkılar bayağı bildiğin söylenmiş zaten çekimlerde (bu arada evet, film müzikal).
Peki, filme 10 üzerinden 10 veriyor muyum? Hayır! Neden? Bir kere kitabını çok sevdiğimden. Kitabının yerini almasını istemiyorum. Bir şeyi çok sevmenin böyle kötü yanları var sanırım. Ama film 10 üzerinden 10 zaten etmez aslında, ben çok sevdiğim için abartıyorum. Mesela Thenardier'ler karikatürize edilmiş(bu kelimeyi de hep kullanmak istemiştim ya, mutlu oldum şu an). Neyse, evet, karikatürize edilmişler. Adamlar bildiğin komik aile olmuşlar yani, güldürmek için varlar sanki filmde. Halbuki kitaptaki Thenardier'ler bildiğin korkunçtu. Yoksa ben mi yanlış hatırlıyorum? Kaldı ki roller çok ideal Thenardier'ler için, özellikle Helena Bonham Carter.
Bu arada son altı aydır Sefiller'in şu baskısının yeniden basılmasını bekliyordum almak için ama basılmadı gitti bir türlü. Sizin tavsiye ettiğiniz daha iyi bir baskısı varsa belirtirseniz acayip sevaba girebilirsiniz. Ben kitabı Timaş Yayınları'nın baskısından okumuştum iki kez ama o dört yüz küsür sayfa bir şeydi, sadece kurgu kısmu vardı. Tamamını okumak istiyorum artık, zira geç bile kaldım.
Russell Crowe hakkında da bir iki şey söylemek istiyorum. Bir Javert olmuş mu? Olmuş olmuş, her ne kadar ben daha sıska birini beklemiş olsam da bu da olur. Russell Crowe, Twitter'dan sürekli o gün yaptığı spor etkinliklerini yazan bi amcamız. Hakikaten de yazdığı kadar varmış. En büyük boy ceketi giydirmişler ama düğmeler patladı patlayacak şekilde dolaşıyor tüm film boyunca. Bindiği atlara da acımadım değil açıkçası. Hayır, bu haliyle gelse Karapınar'da güreşse hiç sırıtmaz yani. İddialıyım bu konuda.
Kitabı okumayanlar ve okumayı düşünenler bu paragrafı okumasın lütfen. Kitaptaki önemli ayrıntılardan birisinin filmdeki yorumu üzerine bir fikir belirteceğim. Ben uyardım, başlıyorum. Javert'in köprüden atlayış sahnesi... Yani yerçekimi ivmesi olan g'yi 10 almışlar herhalde. Beğenmedim o sahneyi nedense, daha güzel çekebilirmişler gibi geldi bana. Bugün Türk filmlerinde bile bu sahnelerde g=9.8 (metre bölü saniyekare) alınıyor. Mesela NASA daha da abartıyor ve tam olarak g'yi g alıyor. Evet, bu da kanıtı! Bakın Felixciim hiç atlıyormuş gibi görünüyor mu? Bayağı bildiğin atlıyor adam. Limit hız falan kullanıyor yani. Lütfen bunlara dikkat edelim Hollywood. Şimdi baktım filmin yaklaşık 61 milyon dolarlık bütçesi varmış. Yerçekimi ivmesini bilen bir fizikçi falan alsaydınız sete. Neyse artık...
Filmle ilgili gelen ilk görsellerden birisi Jean Valjean imajı ile Hug Jackman'dı. Sonra gelenlerden benim en çok dikkatimi çekense Eponin'i oynayan Samantha Barks'ın bu fotoğrafıydı. Kendisi Les Miserables'ın sahne performanslarında (müzikal müzikal oynuyorlarmış sürekli) da oynuyormuş. Filmde de oynamış. Oynamış daaa arkadaş, ben kitaptaki Eponin'i sevmezdim, bu hatunsa içimi cız ettirdi. Bir de nerdeyse benden iki yaş küçük, hayat çok ilginç. Evet.
Sonuç olarak beklediğime değen bir film oldu. Kitabın yeni baskısı çıkınca ya da bir şekilde bundan sonra ne zaman yeniden okumak istersem açıp bu filmi izleyebilirim. Müzikal olması kimilerini rahatsız etmiş ama ben sevdim. Sanata ve sanatçıya saygısı olan insanım çünkü ben. Şimdi de avaz avaz 'Look down, look down / Don't look 'em in the eye!' söyleye söyleye gidiyorum. Hoşça kalın.
"Sefiller"in Can Yayınları ve Türkiye İş Bankası yayınlarının basımını sabırla bekliyorum. Diğer yayınevleri tam metnini çevirebilir mi kuşkuluyum. Çocuklar için olanını çok eskiden okumuştum ama şimdi tüm klasiklerin tam metnini okumaya başladığım için Sefiller'i de almak istedim. Türkiye İş Bankası çevirmeye başlamış. Bu kadar bekledim, biraz daha bekleyeyim.
YanıtlaSilTürkiye İş Bankası da olur, Can da olur, İletişim de olur; yeter ki bir an önce çıksın. Ben de tam sizin dediğiniz gibi yapma gayretindeyim son zamanlarda, çocukken okuduğum klasiklerin tam metinlerini okumaya başlıyorum. Gerçi yayınevinden ziyade çevirmen önemli benim gözümde ama bu yayınevlerinden kötü çeviri çıkmaz zaten. :)
SilBu arada Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları'nın kendi sitesinde Sefiller'in çevrildiğine dair bir iz bulamamıştım ben baktığımda. Bu haberin kaynağını sorabilir miyim acaba? Çok fena umutlanmış haldeyim çünkü şu an. :)
Vikitapta bir tartışmada öğrendim. Oraya size de üyesiniz. Bir üye Sefilleri hangi yayınevinden okuyabilirim diye sorunca "Türkiye İş Bankası şu an çeviriyor, bekleyin onu okuyun." diye bir yanıt vardı. yazan kişi emin yazmış.
YanıtlaSilBiz Can Yayınevi ve Türkiye iş Bankası yayınlarını tercih ediyoruz. iletişim yayınlarının kitaplarını çok seviyorum ama klasiklerinden almadım. Siz beğeniyorsanız güzeldir o vakit. Geçenlerde Okuoku da "Yüzbaşının Kızı" ve "İnsancıklar" İnkilap yaınevinde 3 TL gibi çok uygun fiyata kampanya yapınca aldım. Umarım pişman olmam.
Klasikler hayatta bir kez okunacak değerde eserler değil. Ara ara sürekli okunmalıdır. Ortaokul yıllarımda çocuklar için olanları okumuştum. Hepsinin tadı hala damağımda. Neden bu tadı şu an daha fazla hissetmeyeyim?
Şu an elimde Can Yayınevinin "Kızıl ile Kara"sını okuyorum. Muhteşem bir eser.
Benim de listemde o kitap ama Kırmızı ve Siyah olarak. Sanırım okuyunca daha iyi anlarım isim konusunda neden böyle ayrımlar olduğunu.
Silİletişim konusunda da ben seviyorum İletişim Yayınları'nı. Şu ana kadar ordan aldığım çeviri kitapların hiçbirinde keşke burdan almasaydım demedim. Az buçuk göreceli konular tabii bunlar.
Günaydınlar. İsim farklılığı olan çok sayıda kitap var. Gönülçelen gibi Aşk ve Gurur gibi.
SilSefiller'in filmine bu hafta gitmeyi istiyorum. İremce ile mesajlaşmanız da affınıza sığınarak ben araya gireceğim. Lincoln',i bende izlemek istiyorum. Umarım zamanını geçirmeden izleyebilirim.
İrem anlayışlı insandır, sorun etmez (diye düşünüyorum (: ). Ben zaten etmem. Birbirinden güzel iki film var önünüzde, ne güzel. Ama ben (sanırım tüm önyargılarımla birlikte) Sefiller'i çok başka beğendiğimi tekrar belirtmek isterim.
Silİyi seyirler. :)
Sefiller'e dün kızımla birlikte gittik. Çok beğendik. Kızım son sahnelerde çok duygulanıp ağladı. Çok başarılı bir film.
SilSon sahnelerde ben de biraz kötü olmuştum. Beğendiğinize sevindim. :)
SilAyrıca kızınızı böyle süper bir filme götürdüğünüz için de tebrikler. :)
dün sana yorumumu twitterdan az buçuk yapmıştım ama buradan da yapmadan geçemeyeceğim.çünkü direkt aynı şeyleri düşünmüşsün benle.
YanıtlaSillincoln konusunda da aynı fikirdeyim senle.ayrıca ben de çıktığında sefillerin tam metnini okumayı planlıyorum.zira filmi izledikten sonra okumadığım için çok utandım.
Lincoln'ü de daha şimdi izledim. Onun hakkındaki yorumum da şu: Spielberg tarihi kotarmayı çok iyi beceriyor. Öyle çekmiş ki filmi, bugün oturup da Abraham Lincoln'ün köleliği nasıl kaldırdığını araştırıp öğrenecek olsam okuyarak değil de bu filmi izleyerek yapabilirim.
Silsefilleri
YanıtlaSilokumamışım daha ne diyeyim kendime. ama ne yapayım ya klasikler sanki
küçükken okunurmuş, büyüyünce okunmazmış gibi bir düşünce içerisindeyim
sanırım. kalıplar dünyamdan nağmeler))
Affınıza sığınarak o ne saçma şeymiş öyle demek istiyorum. :)) Onları klasik yapan önemli detaylardan birisi hayatın her döneminde okunabilir ve farklı tat alınabilir olmaları zaten. Lütfen okuyun.
Silaffıma
Silsığındınız ya her şey tamam!
şaka şaka:D kendi blogunuzmuş gibi takılın))
he ya saçma biliyorum. ama insan bazen insandır bile bile saçmalar işte.
son olarak demek istiyorum ki; yeav he he tamam onları da okuyacağız bunları da okuyacağız şunları da okuyacağız))
Hahahahaaa... :))) Yalnız iyi güldüm, kabul etmem lazım. Allah da sizi güldürsün. Hahhaaa... :))
Sil