23 Aralık 2013 Pazartesi

Tarık Buğra - Küçük Ağa

Bundan seneleeer seneler evvel yanlış hatırlamıyorsam yedinci sınıfa giderken bir gün öğle teneffüsünde canım sıkılmıştı ve ben de sınıf kitaplığından rastgele bir kitap almıştım; Küçük Ağa. Şimdi çok tuhaf hissettim kendimi. Yedinci sınıf, öğle teneffüsü, sınıf kitaplığı, mevsimler panosu falan... Mevsimler panosu biraz abartılı oldu, farkındayım. Yine de vay arkadaş demeden duramayacağım; vay arkadaş...

Ehem, dağıtmayalım. Evet, Küçük Ağa'yı seçmişim. İki gün okumuştum Küçük Ağa'yı ve dili ağır geldiğinden mi nedir, sıkılıp bırakmıştım. Fakat geçen onca sene boyunca kitaptan bir sahne kafamda çok canlı bir şekilde durmuştu hep: Çolak Salih'in atış talimleri. Hatta o kısımları okuduğum andaki şeklim bile aklımda; oturma odasındaki çekyatta yatmış vaziyette okuyordum. (O çekyatta da ne kitaplar eskitmişimdir ha. Harry Potter'lar falan, ey gidi...)

Ben tabii yukarıda söylediğim gibi o dönem bitirememiştim kitabı. Lakin eninde sonunda bir gün tekrar okuyacaktım, kendime sözüm vardı. Kendime verdiği o sözü tuttuğum için de ayrıca mutluyum.

Eserin konusuna gelince... Küçük Ağa, Milli Mücadele döneminde geçiyor. Kuvayı Milliye birlikleri ve çeteler ile bunlar arasındaki yer yer birlik, yer yer çatışma şeklindeki ilişkileri konu edinmiş. Şimdi ben böyle dedim ama siz anladınız, tabii ki daha geniş bir dönem eseri aslında. O yılları gerçekten çok güzel bir şekilde sunmuş Tarık Buğra. Yer yer uzayabilen paragraflarla karakterlerinin iç dünyalarını betimlediği kısımları özellikle sevdim.

Halife bağımlısı birisinin Kuvayı Milliye'ye katılma sürecini, bu süreçteki iç hesaplaşmalarını anlatan sayfalar boyunca insan ister istemez empati yapma gereği duyuyor. Çok zor olsa gerek hakikaten o durumda kalmak. Yıllardır doğruluğundan emin olduğun bir gerçeğe, o kadar sıkıca tutunduğun bir dala sırtını dönmek... Ne bileyim, ben yapamayabilirdim hani.

Bu arada, Küçük Ağa'dan önce bitirdiğim son kitap Tek Adam olduğu ve Küçük Ağa da Milli Mücadele döneminde geçtiği için ayrıca zevk aldım okurken. Kitapta ismi geçen kurgusal olmayan tüm karakterleri tanıyordum; Çerkez Etem, Demirci Efe vs.


Kitaba dair beğenmediğim kısım ise sonunda açık birçok nokta kalması. Her ne kadar bunlar kurgusal karakterlere bağlı meseleler olsa da insan Çolak Salih'in sonunu, Niko ile kalan hesabını vb. birkaç konuyu ve karakteri merak ediyor. Gönül isterdi ki Çolak Salih'le başlayan kitap yine Çolak Salih'le bitsin. Amma lakin ki öyle olmadı; çok iyi olmadı çok da güzel iyi olmadı taam mı?

Bir de 80'li yıllarda dizisi çekilmiş Küçük Ağa'nın. Neredeyse tüm usta Yeşilçam sanatçıları da rol almış. Merak ettim açıkçası, fırsatım olursa onu da izleyeceğim. Kafaya koydum. Kesin güzeldir. Hem ne varsa eskilerde var diye boşuna söyleniyor olamaz, değil mi?

Giderayak Ali Emmi'ye de Allah'tan rahmet diliyorum. İçim acıdı o sayfaları okurken. Aaah ulan ah...

Sonuç olarak ey ahali, Küçük Ağa okunması gereken bir kitap. En azından ben öyle olduğuna inanıyorum. Bence Çolak Salih'i tanımalısınız. Ben kendisini o kadar sevdim ki karakterlerimin yaşadığı köye davet ettim. Gelir diye umuyorum. :)

Çok alakasız olacak ama kapanışı en sevdiğim Lost karakterlerinden Desmond ile yapmak istiyorum: See you in another life brada'. Esen kalın efem.

Dipnot: Kış Okuma Etkinliği, Türk edebiyatından klasik bir kitap okuma kategorisi, 15 puan.

11 yorum:

  1. lisede
    edebiyat öğretmenimiz sınıf kitaplığı için herkese kitaplar aldırmıştı.
    benim payıma da bu kitapla anadolu notları düşmüştü ve ben ikisini de
    sıkılıp yarıda bırakmıştım. niye böyle yapıyorum ben ya!
    bir de bu kitabın adı sanki tağrık buğra'ymış gibi düşünüyorum hep.
    küçük bir ağa yazmış))
    şimdi okumuş olsaydım; bence çolak salihin başına sonunda şöyle bişeyler
    geliyor gibisinden atmak suretiyle tutardım))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Küçük bir ağa yazmış ha? Hımm... Ben de hiç öyle düşünmemiştim, çok ilginç. :))

      Günün birinde bitirirseniz sonuna dair fikirlerinize açık olduğumu da belirtmek isterim.

      Sil
  2. Ben o 80'li yıllardaki dizileri izlemiş biriyim. Aralarında benim için en şahane olanı Çalıkuşu tabii. Sadri Alışık da orda daha ne olsun. Hem de çok klas oynamış her zamanki gibi. Müzikler, kadro herşey bir harikaydı o dizide. Arada bir yayınlar TRT. Acımak vardı bir de. Onu da çok beğenmiştim ben. Ediz Hun, Ayşegül Aldinç vardı kadroda. Bir dönemler TRT bu dizi işini çok iyi yapmıştı. Ya da geçmişe ait diye bugün duygusal yaklaşıyorum, bilemiyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sadri Alışıkl'lı Çalıkuşu'nu bir bölüm izlemişliğim var. Yine böyle tekrar gösterimlerde rastlamışımdır ona da, çünkü gerisi yok ne yazık ki. Acımak, sanıyorum ki o da Reşat Nuri Güntekin'in kitabının uyarlamasıdır. Bu diziyi hiç bilmiyorum ama bence de güzeldir. O yıllarda yapılmış her iş kalite kokuyor resmen.

      Geçmişe dair bu kadarcık duygusallıktan bir şey olmaz bence, hatta yararlı bile olabilir. :)

      Sil
  3. Bu arada galiba en çok Desmond sevildi o dizide :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Açıkçası ben bunu diyen ilk sizi duydum şimdi. :) Herkes bi Kate'dir, Jack'dir, Sawyer'dır gitmişti. Bense hep daha kıyıda kenardaki karakterleri sevmiştim; Faraday olsun, Mr. Eko olsun. Ne bileyim, dizinin üzerine kurulduğu karakterler bana pek ilgi çekici gelmemişti.

      Sil
  4. Şaşırdım doğrusu. Çevremde Desmond sempatizanı çoktu. Ben dahil... Locke ve Kate de iyiydi bence.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Locke, doğrusunu söylemek gerekirse benim tam anlamadığım bir karakterdi. Belki şimdi baştan izlesem daha iyi anlarım ama bunu yapacağıma da hiç ihtimal vermiyorum. :)

      Sil
    2. Kesinlikle... Tam bir zaman kaybıymış.

      Sil
  5. küçük ağa dizisini biliyorum muhteşemdir olağanüstüdür mutlaka izle. müziklerine aşık olursun önce zaten. yalçın tura yapmıştır hasretinden yandı gönlümü yapan harika insan.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aaa, bunu hiç bilmiyordum. Çok teşekkür ederim. Mutlaka izlemem lazım o zaman benim.

      Sil