Sevgili Galyalılar,
Hepinizi saygıyla selamlıyorum! Nasılsınız? Ne var ne yok? O kadar beğenmediğim bir kitapla karşınızdayım ki havadan sudan konuşup Allah aşkına o konuya hiç girmeyelim diye ısrar edesim var. Onun için bir şeyler anlatırsanız dinlemeye hazırım. Evet? Yok mu kimse? Vay arkadaş... O zaman ben biraz laf kalabalığı yapayım.
Öncelikle neden böyle bir giriş yaptım, bilmiyorum. Ama uzun zamandır içimde Asteriks ve Oburiks filmlerini tekrar izleme isteği var. Ondan olsa gerek.
Daha doğrusunu isterseniz böyle buhranlı zamanlarda hep kafamda bir yerlere gidip orada yaşamayı hayal ederim. Soma'daki elim kaza sebebiyle ne yazasım ne de okuyasım var bir haftadır. Herkes yazdı, çizdi; benim elim gitmedi açıkçası. Kimsenin söylemediği ne söyleyebilirdim? Hiçbir şey. Umarım bu da unutulmaz hemen.
Neyse, kitaptan bahsedeyim biraz da ayıp olmasın. Hiç sarmadı beni bu kitap, hem de hiç! Gerçekten uzun zamandır ne bir kitap elimde bu kadar sürünmüştü ne de sayfalar bitmek bilmemişti. Neden böyle oldu?
Çok fazla karakter var. Buna rağmen en temel karakterler bile adam gibi tanıtılmamış. İsimler zaten yer yer acayip derecede karışıyor. Kendimi hiçbir karakterle özdeşleştiremedim, kimsenin yanında duracak kadar yanaşıp romanın havasına dahil olamadım. Adeta üst kat locasında elimde dürbünle opera izler gibi okudum kitabı. Ama bakın, gerçekten ben okudum. Yani kitap kendini hiç okutmuyor yoksa.
Aslında konu çok sağlam: kıskançlık. Bir aşk üçgeni var esasında anlatılan. Ama yani, böyle mi anlatılır sevgili Franceçığım? Bak, soyadı olarak koca ülkenin ismini taşıyorsun. Biraz daha dikkat edelim, lütfen.
Kitap, ilk baskısını 1894'te yapmış. Bunu neden söylüyorum? Çünkü Anatole France Nobel Edebiyat Ödül'ü almış birisi. Ama ödülü 1921'de almış. Demek ki sonraki dönem işlerine de bakmak lazım. Şahsen bana sorsalar şu anda değil Nobel almasını, bu kadar tanınmasını bile açıklayamam.
Aramızda bu kitabı okumuş ve beğenmiş olanların tüm eleştirilerine açığım. Tabii ki ben epeyce abarttım sevemediğim için ama gözden kaçırdığım devasa bir alt metin falan yoksa gerçekten de o kadar güzel bir kitap değil Kırmızı Zambak.
Benim aklıma takılan asıl mesele ben bu kitabı okuma listemden seçtim. Ne ara, ne akılla yazmışım acaba oraya? Hani biri tavsiye etmişse keşke o kişinin adını yazsaymışım. Hiç hatırlamıyorum. Tüh...
Durum özetle bu millet. Büyük ihtimalle hiç tadımın tuzumun olmadığı bir dönemde okumuş olmamın da etkisi büyüktür beğenmemiş olmamda. Fakat takdir edersiniz ki her şeyin bir şeyi var yani. What can I do sometimes?
Ha, unutmadan, kitabın tek iyi yanı Tahsin Yücel'in çevirisi. Hani Allah muhafaza bir de nispeten zayıf bir çevirmenden okumuş olsam herhalde iki ay daha bitiremezdim.
Benim söyleyeceklerim bunlar. Bence bu kitabı okuyun. Sonra da gelip beraber kızalım. Tek başıma kaldım, patlayacağım böyle. Gideyim de kendi çapımda patlayayım bari. Yeter burada bu kadar isyan ettiğim.
Ayrıca Kırmızı Zambak da ne alaka? Bu kitaba bu isim hiç olmamış. Hıh!
Merbaha,
YanıtlaSilBlogunuzu çok beğendim ve sizi takibime aldım :)
Bende bloguma beklerim.
Sevgiler,
http://hayatimakyajla.blogspot.com.tr/
Merhaba,
SilÇok teşekkür ederim. :)
Uygun bir zamanımda inceleyeceğim. Gerçi isminde makyaj geçiyor, pek bana hitap edecek gibi değil ama bakmada ön yargıyla yaklaşmamakta fayda var. :)
Çiçeklerden yana ben de bahtsızım bu şenlikte. 203 sayfalık kitap 5 günde yarılanır mı? Azimliyim vesselam. Çiçekler doğada güzelmiş ben onu anladım.
YanıtlaSilNe güzel dedin Hayal@ ya, çiçekler doğada güzelmiş hakikaten. Ağzına sağlık. Sana da sabır diliyorum bu arada. :)
Sil