16 Ağustos 2014 Cumartesi

Murat Uyurkulak - Tol

"Devrim, vaktiyle bir ihtimaldi ve çok güzeldi."

Sanırım edebiyatımızın en güzel açılış cümlelerinden birisine sahip Tol. Daha ilk cümlesinde neyi anlatacağını söylüyor. Nasıl anlatacağını da ilk beş on sayfada belli ediyor. Biraz sert, ağır; ama anlaşılmayacak bir ağırlık değil. Ağır konuşmaktaki ağırlık. Küfür gibi yani. Hatta yer yer küfürlü.

Kitapta anlatılan dönem biraz muğlak olsa da 2000'den önceki aşağı yukarı bir elli yılı anlattığını söyleyebiliriz. Kurgusal karakterler üzerinden devrimi, devrim ateşini, belki biraz her genç insanın içinde yer alan anarşizmi anlatıyor. İçki gırla. Kitapta en çok yapılan iş içmek. Devrim sağlam kafayla başarılacak gibi değil çünkü. Biraz sıyırmak şart.

Geçen döneme dair sayısal bir veri olmamasının biraz da şöyle bir belirsizliğe yol açtığını söyleyebilirim. Bir bölümle bir diğer bölüm aynı zamanı anlatmıyor diyorsunuz okurken ama arada ne kadar mesafe varı birkaç sayfa okuyunca bile ancak tahmini olarak söyleyebiliyorsunuz. Kitabın beni en çok rahatsız eden yanı bu. Karakterlerin kaç yaşlarında olabileceklerini bile tahmin etmeye çalışmak okura bırakılmasa da olabilirmiş. Gerçi bu biraz da devrimin yaşı olmaz, fikir yaşlanmaz gibi bir anlama getirilmek istenmişse o başka.

Kurgusu gereği çok fazla isim geçiyor kitapta ve ben açıkçası sıkça ipin ucunu kaybettim bu kimdi, bu bir yerde geçmişti ama nerede gibi. Kitabın geneline hakim olan o sisli, buğulu hava sebebiyle tam olarak herhangi bir şey için bu net olarak böyle oldu da diyemiyor insan okurken. Adeta tüm kitap bir düş. Karakterlerin ayık kafayla dolaştığı zaman dilimleri kısıtlı olduğu için kitabın bu havası da güzel olmuş.

Kurgusu gereği demiştim biraz önce, ondan bahsedeyim. Kitabı, birinci ağızdan anlatan Yusuf. Yanında Şair de var. İlerleyen sayfalardan itibaren bir bölüm bu şekilde bir bölüm de hikaye olacak şekilde ilerliyor kitap. Her hikaye bölümü farklı karakterlerin dilinden olabiliyor. Yani evet, bu şu demek: kitap ilerledikçe taşlar yerine oturuyor ve kitabın ismindeki Bir İntikam Romanı hakkını vermeye başlıyor. Bu arada intikamın da Yusuf'un babası Oğuz'a, hatta belki de Ahmet'e ait olduğunu belirtmekte fayda var.

Bir ilk eser için başarılı ve etkileyici bir kitap Tol. O açıdan bakmakta da fayda var. Har ve Bazuka isminde iki kitap daha yazmış Uyurkulak sonradan. Onları da okumayı düşünüyorum. Edebiyatımızın böyle yazarlara ihtiyacı var gerçekten.

Gelelim kitabın kendisinden bağımsız olarak benim için olan önemine. Geçmiş zamanda bir vakit, bir hafta sonu vakti, kapı çaldı. Anam, kargo gelmiş. Biz fatura falan bekliyorduk halbuki. Lan? Hem de bana gelmiş. Ne gelmiş? Tol gelmiş. Yanında bir de zevvvvzek mi zevzek notla gelmiş. Ama o notu yayınlayıp sayın göndericiyi rencide etmeyeceğim. O değil de ne kral arkadaşlarım var, değil mi? Herkese lazım valla. Huzurlarınızda kendisine teşekkür ederim. Cabin crew slides armed and cross check, hahaha... :))

Bu kitabı aslında herkese tavsiye etmezdim ama bir başlayın, ilk yirmi sayfa sonunda baktınız gitmiyor, bakmazsınız daha. Bir şans verin yani. Ünlü bir düşünürün de dediği gibi 'hayat okumak için var'. Üstüne söze ne hacet? Halbuki ben böyle bir laf edecek olsam 'hayat yemek yemek için var' falan derdim ancak. Beyin nakilleri başladı mı acaba? Bedava falan diyorlardı bir ara, n'oldu o?

Ben gidip bi' araştırayım o konuyu. Sizler de kendinize has bakın. Yeni kitaplarla tekrar görüşmek dileğiyle...

İNANILMAZ AMA GERÇEK GÜNCELLEMESİ: Efendim, bu kadar da olmaz. Benim yazımdan intihal yapılmış. Buyrun, aha da burada! El insaf ya, bu kadar da olmaz. İnsan kaynak belirtir en azından. Yazıklar olsun.
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder