18 Ağustos 2015 Salı

Kısa Kısa, #8

Sizin için de bir sakıncası yoksa biraz gezelim.

***

De rouille et d'os (Pas ve Kemik), 2012, Fransa / Belçika ortak yapımı. Başrollerinde tabiri caizse duygusal açıdan bildiğin öküz olan bir adamla, hiç de öküz olamayan bir adet Marion Cotillard barındıran Jacques Audiard filmi. Elim bir iş kazası sonucu bazı uzuvlarından olan caaanım Marion'ın ve öküz olan (ama filmin en etkili sahnesinde çözülen, yalnız iyi çözülen) Matthias Schoenaerts'ın üzerine kurulmuş bir konusu var. Marion bu filmle The Dark Knight Rises'ın çekimleri arasında mekik dokumuş zamanında. Bütün oyunculuk bu filme gitmiş belli ki. Güzel film.

***

Hævnen, 2010, Danimarka / İsveç ortak yapımı, En İyi Yabancı Dilde Film Oscar'ını almış bir film. Şiddeti, şiddetin varlığını, doğasını, nedenini, nasılını, her şeyini acayip bir şekilde eleştiren bir Susanne Bier filmi. Karakterlerle paralel olarak biraz Afrika'da, biraz Danimarka'da geçiyor olaylar. Dağılmış ya da dağılmakta olan aileler, bunun çocuklar üzerindeki etkileri... Gerçekten etkileyici bir film. Bu arada Hævnen, Dancada intikam demekmiş; ancak İngilizceye (ve dolayısıyla Türkçeye) In A Better World (Daha İyi Bir Dünyada) olarak çevrilmiş. Filmi izledikten sonra ikinci ismin filmi daha iyi karşıladığını düşündüm ben de. Açılış sahnesi de çok iyi, Andersen Masalları tadında diyelim.

***

Baran, 2001, İran yapımı bir Majid Majidi (Mecid Mecidi) filmi. İşte bu, apayrı bir dünyanın filmi. Kıta değişince her şey bir anda değişmiş gibi. Yani yukarıdaki filmler de güzel (beğenmesem burada bahsetmem); ancak Mecidi'nin filmlerinde insanı mahveden bir doğruluk, güzellik, doğallık ama en önemlisi acı var. Cennet'in Çocukları'nı izlediğimde mahvolmuştum mesela, o kadarını beklemiyordum çünkü.

Baran'da ise Sovyetlerin Afganistan'ı işgali üzerine İran'a kaçan Afgan göçmenlerini ve inşaatlarda kaçak işçi olarak çalışmalarını, yaşadıklarını, yaşamaya çalıştıklarını anlatmış Mecidi. Bu filmde Latif'le beraber çalışıyor, fark ediyor, elimizden geleni yapıp yüreğimizin dağlanması pahasına çamurdaki bir ayak izine dolan yağmur damlalarını izliyoruz. Filmin sonu gerçekten sembolik bir şaheser.

***
Hable con ella (Konuş Onunla), 2002, İspanya yapımı bir Pedro Almodóvar filmi. Yani bu film hakkında ne denilebilir bilmiyorum, En İyi Özgün Senaryo Oscarı'nı almış desem belki bir anlam ifade edebilir. İçinde barındırdığı harika bir adet ufak, sessiz sinema eseri bile başlı başına oturulup izlenecek cinsten. Aşkı mı anlatıyor, emeği mi, ilgiyi mi, şefkati mi, takıntıyı veya psikopatlığı mı, beklemeyi mi, özlemeyi mi, ayrılığı mı, ölümü mü? Bilemedim. Hepsini anlatıyor esasen. Daha önce Almodóvar'ın Volver'ı nı (Dönüş) ve La piel que habito'sunu (İçinde Yaşadığım Deri) izlemiştim; ikisi de (özellikle ikincisi) acayipti. Zaman içinde tüm filmlerini izlemek farz oldu demek ki. Unutmadan söyleyelim, Hable con ella'nın müzikleri çok güzel, yağmuru da.

***



Son olarak bir de kısa film paylaşmak istiyorum, kısa animasyonları oldum olası çok sevmişimdir. Zamana karşı yarışan bu arkadaşa bir şans verin derim ben.

3 yorum: