Henüz bitirdiğim bu acayip kitaptan bir iki cümle ile de olsa bahsetmezsem çatlarım şu an, öyle gaza gelmiş durumdayım. Ses Sese Karşı, son zamanlarda okuduğum en farklı kitaplardan birisi.
Bir düşün romanı. İçerisinde on beş yirmi tane karakter var nerden baksanız. Haliyle hatrı sayılır derecede de kalın: 694 sayfa. Peki, içinde bu kadar karakter olan bir kitap okuyucusunu sıkmadan anlatmak istediğini ne kadar anlatabilir? İşte tam olarak bu kitabın anlatabildiği kadar!
Huxley, öyle bir kitap yazmış ki resmen on beş yirmi karakterin yerine geçmiş ve o kafa yapısıyla birer ömür bitirmiş; sonra da gelmiş kendisi olarak bu kitabı yazmış. Tüm karakterler kusursuz bir şekilde tanıtılıyor. Hatta kitap boyu konuşuyorlar. Abartarak söleyebilirim ki şu anda sokağa çıkıp kitaptaki karakterlerden herhangi birisiyle karşılaşsam hiç yabancılık çekmeden iletişim kurar, muhabbetin kralını yaparım.
Karakterlerden birisinde kendinden izler sunmuş bize Huxley, Philip Quarles ile. Kitapta en çok bu karakterin düşüncelerini okuyoruz zaten. Geri kalan karakterler (özellikle Mark Rampion) genelde konuşuyor. Philip ise not defterine aldığı notları okuyabildiğimiz birisi ve bu notlardan birisinde (sanırım kitapta yirmi ikinci bölümdü) neden kusursuz bir roman yazarı olamayacağından falan bahsediyordu. Yani Huxley tam olarak kendisini eleştirenlerden daha ağır bir şekilde kendi eksikliklerini kendi yüzüne vuruyordu. Çok beğendim bu tavrını.
Okuduğum ilk Aldous Huxley kitabı aynı zamanda Ses Sese Karşı, sanırım Cesur Yeni Dünya'yı da okuyacağım en kısa zamanda. Huxley'nin kafasında olabildiğince dolaşmak lazım. Yani belki tekrar ediyor olacağım ama bir insanın o kadar karakteri o kadar mükemmel şekilde bize aksettirebilmesi için nasıl bir hayat tecrübesine ve düşünce gücüne sahip olması gerektiğini gerçekten bilemiyorum. Ben kendimi bile anlamıyorum bazen, adam gitmiş on beş yirmi karakteri bize eksiksiz sunmuş. Zor, çok zor...
Çeviriyi de Mina Urgan yapmış bu arada. Belirtmeden geçemeyeceğim, mükemmel bir iş çıkarmış. Kaleme aldığı Önsöz kısmında da aslında kitabı olabilecek en net ve düzgün şekilde analiz etmiş. Kitap içerisinde yer yer okuyucuyu bilgilendirmek için düştüğü notlar ise paha biçilemez olmuş, minnettarım kendisine.
Son olarak da bu kitabı okuyacakların bir olay örgüsü ya da ne bileyim bir kurgu beklememelerini tavsiye ediyorum. Çünkü ben kitap bittiğinde bir bu kadar daha olsa hiç sıkılmadan okurdum hissi taşıyordum. Okunacak, düşünülecek, karakterlerle arkadaş olunacak bir kitap Ses Sese Karşı. Arkadaş olunacak dedim ama o kısmı biraz fazla salladım sanırım, beklentiyi yükseltmemek lazım. :)
Kitaptan hiç alıntı yapamıyorum; çünkü okuduğum kitap benim değildi ve dolayısıyla beğendiğim yerlerin altını çizemedim. Halbuki içimin gittiği epey de bir yer vardı. İlerleyen yıllarda tekrar okurum belki, o zaman altını çizerim artık. Ne yapalım?
Bu yazımda da söyleyeceklerim bu kadar. Yeni kitaplarla tekrar bir arada olacağız inşallah. Hoşça kalın efendim.
Not: Benim okuduğum baskıdaki kapak aslında buydu ama görsel küçük olduğu için yeni baskılardaki halini koydum yazıya. Bilen bilir, kapaklar konusunda takıntılı bir insanım. :)
Heyyy Cesur Yeni Dünya...Okuyunca anlayacaksın..
YanıtlaSilO zaman şu an bir şey anlamamış olmam gayet normal demek ki. Okuyunca hatırlarsam buraya not düşeceğim, meraklandım zira.
SilHuxley'in Mona Lisa Tebessümü'nü okumuştum. Şuncacık bir hikayeydi ama ne hikayeydi. Bir de Aldous Huxley'nin Cesur Yeni Dünya'sı dendi mi(okumadım da) Thomas Moore'un Ütopya'sı geliyor aklıma (onu okudum) Karıştırıyorum ilk anda, yaşlanıyoruz mu ne :p
YanıtlaSilbu arada bahsettiğin kitabın sayfa sayısı ürküttü, bu aralar başladığım her kalın kitap sürünüyor da:p
Onları tavsiye ediyorsan listeme ekleyeyim o zaman.
SilSayfa sayısı fazla ama dediğim gibi sıkmıyor, okutuyor kendini sakin sakin. Sadece bazı bölümlerde böyle iki üç sayfalık tek paragraflık kısımlar olabiliyor, o sıkıntı olabilir biraz. Dediğim gibi, karakterler çok konuşuyor.
Kalın kitapların sürünmesi konusunda benim şöyle bir endişem var bu ara. Ayn Rand'ın Atlas Silkindi'sini aldım ama tek cilt halini aldım. Kitabı okumak için nasıl tutabileceğimi henüz çözebilmiş değilim. Sanırım iple falan tavana bağlayıp sarkıtacağım. Sayfaları çevirmek için de ufak bir düzenek kuracağım. Yoksa beş dakikada felç eder insanın elini kolunu. :)
Yok, o kadar önemli kitaplar sayılmaz. Daha doğrusu Moore'un Ütopya'sı okunabilir ama bence acelesi olmayan bir kitap.
YanıtlaSildiğeri için allah kolaylık versin, ne diyim, mühendislik dehanı konuşturcan artık :p
Yalnız bu Rand hanımın fikirlerini ben pek bi merak ediyorum, pek bir bencil olduğu yönünde dedikodular var, ama oturup o kadar sayfayı nasıl okurum,meçhul :)
Tamamdır. Bu arada Ayn Rand ismini ilk duyduğumda erkek sanmıştım ben. Bu hataya Tess Gerritsen'de de düşmüştüm. Çok ilginç...
SilSelçuk Baran ve Berna Moran :)
YanıtlaSil~.0 Hımmm, şimdi kendimi daha iyi hissettim işte. :D
SilCesur yeni dünya distopya alanında bir başyapıttır. Bir an önce okumanızı tavsiye ederim. 700 sayfalık romanını sıkılmadan okuyabildiğinize göre Huxley'in üslubunu sevmiş olmalısınız. Cesur Yeni Dünya'dan sonra Algı Kapıları-Cennet ve Cehennem isimli kitabını da okumanızı öneririm. Döneminde yaygın olarak kullanılan uyuşturuculardan biri olan meskalini bir gözetmen eşliğinde kullanıp notlar tutturarak daha sonrasında yaşadıklarını sanat eserleri üzerinden tanımlamaya çalışıp insan algısı üzerine hayli ilginç tespitlerde bulunuyor. Kitap oldukça ince olduğu için bitirmeden elinizden bırakamıyorsunuz. İyi çalışmalar diliyorum.
YanıtlaSilCesur Yeni Dünya'yı okuma listeme almıştım zaten ama Algı Kapıları'ndan kimse bahsetmemişti. Konusu ve yazarın 'tarzı' (belki de 'tavrı') çok ilgimi çekti gerçekten. Onu da listeye eklemek şart oldu. Teşekkür ederim.
SilSey karakterleri de yazarmisiniz
YanıtlaSilNe yazık ki karakterler yazacak kadar aklımda kalmadı. İngilizce Wikipedia sayfasında var eğer işinize yararsa: http://en.wikipedia.org/wiki/Point_Counter_Point#Main_characters_and_storylines
Sil