Çünkü insan yalnızken katettiği yollardan
Ne zaman geri dönse yeni bir haber getirir
(Kürk Tamircisi Yorgo ve Küçük Bir Olay)
Sonrası Kalır II, bitti; oysa hiç bitmesin istemiştim Edip Cansever'le tanışıklığım. Sonrası Kalır I de bitmişti zaten. İlk kitap için yazdıklarımın üstüne ne ekleyebilirim bilmiyorum ama paylaşmak istediğim onca alıntı varken hiçbir şey söylememeye de içim el vermiyor.
Bir kara parçası sanır insan
Düştü mü başı derde
Kendini açık denizlerde (Ben Ruhi Bey Nasılım)
Yukarıdaki gibi altını çizdiğim upuzuuuun satırlar var. Edip Cansever'in ilerleyen zamanlarındaki tarzı bu zaten. Upuzun, paragraf gibi bentlerden oluşan şiirler. İşaretlediğim yerlerin azımsanmayacak bir kısmı da hep bu şekildeki kısımlar, en az yedi sekiz satır birden. Çünkü bir bütün halinde o kadar anlamlılar ki! Ben Ruhi Bey Nasılım'ın sonunda Ruhi Bey'den dinliyoruz:
Ölüler ki bir gün gömülür
İçimizdeki ölüler, dışımızdaki ölüler
İnsan yaşıyorken özgürdür
İnsan
yaşıyorken
özgürdür.
Daha ne desin ki adam? Vurabildiğince vuruyor işte yüzümüze. Daha neyin nazını yapıyoruz yani? Nedir bu kalıplaşmış yaşamlar? Şimdi değilse ne zaman? Hepimiz özgür değil miyiz? Neden bunca gam, keder, tasa, hüzün? Hüzün demişken, bu kez Çiçekleri Sulasan'dan geliyor:
-ve neydi, gene neydi bir hüznün özgül ağırlığı-
Kendimize böyle soruları becerip sorabileceksek kimseden bir şikayetim yok. Çünkü becerip sorabilsek tüm soruların cevabının yine kendi içimizde olduğunu görebileceğiz. Ben Edip Cansever'den bunu öğrendim mesela. Belki de böyle bir telkini yok adamın ama ben böyle çıkarımda bulundum. Çünkü o kadar çok yazmış ki başka neden olabillir hiç bilemiyorum. Bu Gemi Ne Zamandır Burada'yı da şöyle bitiriyor:
İnsan bazan ağlamaz mı bakıp bakıp kendine
Yalnızlık üzerine de çok güzel ifadeleri var Edip Cansever'in. Aslında belki de şöyle demek daha doğru olacak: hakkında bir şeyler karaladığı konu her ne olursa olsun onu bambaşka ve etkili bir şekilde ifade edebilmiş. Yani evet, belki tüm konularda yazmamış ama yazdıkları hakkında herkesin söyleyemeyeceği şeyler söylemiş. Saat Onda Kalkacak Vapur'dan iki alıntı yapmak istiyorum şimdi de:
Neden olmasın
Üstüme pek uymayan bu yalnızlığı ben
Taşımışım bir yolcu gibi çocukluğumdan bu yana
---
Önce gözleri boğulmuştu, elleri
Kupkuru dudakları en sonra
Dediler ki, içkiden öldü, yalan!
Sevgisizlikti onu aramızdan çekip çıkaran.
En sevdiğim şiirlerinden birisi var sırada: Boşversene Sen Niye Beklemeli. Şiire Howard Fast'ten bir alıntı ile başlamış ki bu alıntıyı da yine buraya yazmak istiyorum: "Yürek yalnız bir kez görür, Sonra gözler görür.". Her Sevda da hemen bu şiirden sonra geliyor ve o da bence kesinlikle okunması gereken bir şiir. Böylece Sevda ile Sevgi kısmınıda bitirmiş oluyoruz kitabın. Sırada Şairin Seyir Defteri var ve ona da şöyle mükemmel bir Başlangıç yapıyor Edip Cansever:
Doğanın bana verdiği bu ödülden
Çıldırıp yitmemek için
İki insan gibi kaldım
Birbiriyle konuşan iki insan.
Bu kez yalnız kaldım demiyor gördüğümüz gibi. Yoksa çıldırıp gidecek belli ki. Estetiğe bakar mısınız? Neler Almalıyım Yanıma diye bir şiiri var ayrıca bu kısımda ve kendisini en hafif tabirle acayip buldum. Bence onu da okumak, okutmak lazım. Sonra İçerikler var mesela yedi bölümden oluşan ve beşincinin içinde şöyle bir ifade var ki çok beğendim:
Eski hüzünler kazılardan çıkarılmış heykellerdir
Birçok kişiye adanmış şiirleri var yine Edip Cansever'in; özellikle Tomris Uyar'a epeyce. Ama ona sonra değineceğim. O kişilerden birisi de kitabın kapak fotoğrafının sahibi olan Ara Güler'e ithaf edilmiş, Anısındayım. Böylece Şairin Seyir Defteri'ni de tamamlamış olduk. Sırada Eylülün Sesiyle var.
Bir eksikle yaşanmaz mı, yaşanır
Ama şimdi bir fazlası dışımda artık. (Ölüler Şimdi)
Perihan Öğüt'ün anısına adanmış yukarıdaki satırların bulunduğu şiir ve bunlar son satırları, bana çok vurucu geliyor. Sizce de öyle değil mi? Korkutucu derecede gerçekçi bir yaklaşım belki de, bilemiyorum. Adını koyamıyorum bir türlü. Neyse, Eylülün Sesi'nde okunmasını istediğim bir şiir daha var: Yıllarca Önceki Gibi. Evet, şimdi sırada Bezik Oynayan Kadınlar kısmı var. Altını çizdiklerimden birkaçı:
Saatin ölçebileceği
Herhangi bir zaman parçası yok
(Manastırlı Hilmi Beye Birinci Mektup)
---
Gökyüzü gibi bir şey bu çocukluk
Hiçbir yere gitmiyor
(Manastırlı Hilmi Beye İkinci Mektup)
---
Yıllar geçmedi, yıllar eskidi
Dokunduğum yerde kalıyorum
Yaşlı bir kelebek gibi
Yeni bir renk buldum bugün, suyun akışı rengi
Ve
Mutluluk
Bir kibrit çöpü ne kadarcık yanarsa
(Manastırlı Hilmi Beye Dördüncü Mektup)
---
(Ölen her canlının son sesi
Bir yaşam dolusu sesten
Daha çok akılda kalıyor)
(Seniha'nın Günlüğünden/II)
---
Kendime başka biriymiş gibi bakmaktan
Arta kalan bir çift gözü de
Kimbilir nerde bıraktım
(Seniha'nın Günlüğünden/IV)
---
Kuşlar kuşların yanına, yapraklar
Yaprakların yanına
Hiçbir şey yalnız kalmıyor
İnsandan başka dünyada
(Seniha'nın Günlüğünden/V)
Ayrıca bu kısmın sonu olan Ester'in Söyledikleri'nde yer alan şiirler başlıkları ve sıraları ile de muhteşem. Burdan özellikle O Bile, Duruş, Umuş, Bitmeyen ve Bitiş şiirleri mutlaka okunmalık eserler.
İlkyaz Şikayetçileri... Edip Cansever'in ölüm temasını çok ilginç bir şekilde incelediği ve ifade ettiği kitap. Bu arada biliyorum, yazı uzadıkça uzuyor ama elimden gelse hiç bitirmem, öyle de bir gerçek var. Çünkü mutlaka; ama mutlaka ilerde keşke şunu da yazsaymışım diyeceğim şeyler olacak. Maksadım her ne kadar bu yazıyı okuyacakları bezdirmek olmasa da insanın sıkılgan yapısı erken pes etmesine sebep olabiliyor. Ne diyebilirim ki? Kalan sağlar bizim olsun.
Soruyorum kendime
Sıkıntıgillerden biri olarak
Bu dünya kaç boğumlu. (Düşgillerden Bir Geçit Töreni)
Yakasında Kağıttan Bir Gül, İlkyaz Şikayetçileri'nin ilk on iki bölümlük kısmının sonuncusu ve bence okunmayı hak eden bir şiir. Harika bir şekilde bağlıyor bölümü. Aslında Edip Cansever'in bu sıralı şiirleri (I-II-III şeklindeki tüm şiirleri) harikuladeler. Zaten uzun yazan birisi ve bu uzunluk bu tip şiirlerinde insanı sıkmıyor, üstüne üstlük saygı uyandırıyor. Sıkmıyor derken tabii ki şiir sevmeyen insanlar sıkılacak, bu ne ya, bu ne biçim bir şey diyecektir. Sonuçta yeryüzünde yaşayan tüm insanlar olarak aynı oksijeni soluduğumuzu iddia edecek değilim. Mutlaka aramızda oksijensiz solunumun yolunu bulmuş birileri de vardır. :)
Gölgesi bir kuş ölüsü
Karşıda yeni budanmış ağacın (Sona Kalsa)
Bu yukarıdaki benzzetme de gerçekten acayip bir yetenek. İnsanın aklına nerden gelir ki böyle cümleler? Bu arada nasıl yazılır demişken de bu kısmın sonundaki Armalar'ı anmadan geçemeyeceğim. Özellikle 6, 8, 11, 12 ve 13 numaralı olanlar çok çok hoşuma gitti.
Düşünülmemiş bir sessizlik içindeydi ortalık -çünkü
düşünülmüş sessizlik yoktur- (Otel Oteli)
Oteller Kenti... Kitabın bu kısmı çok acayip derecede imgesel mi desem, doğru tabiri bilmiyorum, hep bir şeyleri -soyut bir şeyleri- ifade çabasında gibi geldi bana. Okurken en anlamadığım bölümler belki de burdaki şiirlerden oluştu. Sonuçta oturup da tüm şiirleri anladığımı iddia edecek değilim. Bilakis çoğunu anlamadım. Hatta onun için burda isimleri yok. Anlasam daha fazla seveceğim çok sayıda şiir kaldı kitapta zaten bence, o yüzdendir ki ömür boyu okuyacağım Edip Cansever'i, tekrar tekrar.
Ey geçmiş! silindikçe, silindikçe bugünle donanırsın.
Ey şimdi! geçmişle süslenirsin sen de.
Ey zaman aralıkları, zaman aralıkları! bilmem ki ne isterdiniz bir gidiş-dönüş biletine (Sera Oteli/IV)
Bu arada buraya yazmak için fazlasıyla uzun ama içindeki söylemler ve kafayı kurcalayan süper tespitler için de Phoenix Oteli'ni okumanızı isterdim. Şimdi sırada Edip Cansever'in ölümü ardından derlenen ve basılan şiirlerinden oluşan Gül Dönüyor Avucumda var. Zaten bundan sonra tek bölüm kalıyor.
Ödülüm şu olmalı bence
Ölümümü görmem için kısacık bir başkaldırma (Herhangi Bir Gün)
Kırda, Saat Kulesi(son mısrası efsane artık benim gözümde) ve Hızlı Yeşillik burdaki şiirlerde gözüme en çok çarpanlar. Kala kala bir bölüm kaldı koooca kitapta, Öncesi De Kalır. Burdaki şiirler Edip Cansever'in sonradan beğenmeyip kitaplarına almadığı ya da arkadaşlarına yazdığı şiirlerden vs. oluşuyor. Ama içlerinde çok ama çok güzel şiirler var. Örnek veriyorum: Yalnızlık İçinde, Renkli Elbiseler, Şehre Gelen Palyaço, Düzdeki Kavga, Uçaklı Gök, Ütülenmiş Düşünce, Ses Duvarı, Yaşasın Kalsiyum Üretimi Artırıyoruz, Bilimler, Korkudan Değil, Yok Bir Şey (mük-kem-mel) ve Bir Doğum Günü İçin Çalgılı Şiir (Tomris Uyar'a yazdığı doğum günü şiirlerinden en beğendiğim).
Bu yukarıda ismini saydığım şiirlerden ikisi için (Yaşasın Kalsiyum Üretimi Artırıyoruz ve Bilimler) Edip Cansever'in "Böyle yazmaya devam etseydim bilmem şimdiki Edip nasıl olurdu. Olsaydı olurdu elbette, demek ki olmamış." şeklinde bir açıklaması var şiirleri gönderdiği Mehmet H. Doğan'a yazdığı. Bu iki şiire bakarsanız içlerinde -hafif tabirle- nasıl bir giydirme olduğunu görürsünüz. Hakikaten olsaymış neler neler olurmuş acaba? İnsan merak etmiyor değil.
Bilmiyorum ki bu yazının tamamını okuyan oldu mu? Ama olmuştur elbet. Onlar için diyeceğim, iyi ki varsınız. Bilgi paylaşıldıkça çoğalıyor, tıpkı mutluluk gibi. Ben Edip Cansever'i çok sevdim. Diyebilirim ki şu anda kendisi Orhan Veli ile birlikte en hayret ettiğim iki şairden birisi oldu. Okumak lazım böyle ustaları, yaşadıkları dönemleri bilmek lazım. Öğrenmek, araştırmak lazım. Ne kadar yapabiliyoruz? Zor sorular, neyse... Kitaptan belki de en sevdiğim, tekrar tekrar okuduğum satırlarla bitirmek istiyorum. Hoşça kalın.
Adımı unutup
Bir kaya gibi görkemli ve sert kalmayı bileyim
Elbette umutsuzluğa düşerim bazan
Elbette umutluyum her zaman
Neden yazılır bir şiir
Neden okunur bunca yazı
Çünkü nasıl aşılabilir başkaca
İnsanın karmaşıklığı. (İçindeki Sessiz Parlaklık)
hocam siz kısa olanları, haiku tarzında olanları seçmişsiniz..bunların dışında çok daha güzel örnekler mevcut..s188 de 'bir şiir yazarken' başlıklı şiir, şiir yazanlar için rehberdir mesela.. sonrası kalır şiiri s641 ...benim çok hoşuma gitti..şiirlerin sonu genellikle güzel bence..çok dolu..bunları belirtmemeniz eksiklik geldi bana..saygılar...iyi çalışmalar..
YanıtlaSilOnları da siz belirttiniz işte, ne güzel. Bilgi paylaşıldıkça çoğalır sonuçta.
SilKısa olanları özellikle seçtim; çünkü uzun olanları yazmaya kalksam çok zamanımı alacaktı. Kısa olanlardan etkili olduğunu düşündüklerimi ekledim ki belki insanlar merak eder de okur, böylece uzunları da görmüş olurlar.
Haklısın tabi belirtmekte fayda var iki ciltinde de çok hoş şiirler var meraklısına tavsiye ederim..sayfaları belirtmek bile yeter aslında..yazınıza da paylaşan var mı diye taratırken denk geldim..Bir şiir yazarken kısmı için ,onu da bulamadım maalesef açıp kitaptan baktım..yine de teşekkürler..faydası dokundu bazı yerlerin..
YanıtlaSilEvet, herkesin okumasından yanayım ben de.
SilRica ederim. Düşüncelerinizi belirttiğiniz için de teşekkür ederim.
ne demek ben teşekkür ederim..iyi günler...
YanıtlaSil