Geçen pazar dedim epey oldu artık, bir dizi aradan çıkarabilirim ve Twin Peaks'e başladım. Çok zamandır izlemek istediğim bir diziydi. Doğal olarak kafamı vurdum duvarlara daha önce izlemeliymişim diye.
Twin Peaks, David Lynch ve Mark Frost ortaklığında başlamış bir proje. Ama ben daha çok David Lynch tarafıyla ilgiliyim. Çünkü ikinci sezonun yedi sekiz bölümlük bir kısmında Lynch projeye fazla zaman ayıramamış ve tam olarak o dönemki bölümler de biraz hımmm, nasıl diyeyim, yeni yeni olaylar veya keşiflerle geçiştirilmiş. Bu izlenimi uyandırıyor en azından. Tam olarak öyle değildir muhakkak. Neyse...
Daha önce David Lynch yapımı bir film ya da dizi izlememiştim. İzlesem de anlamayacağımı bildiğim için üniversiteden sonraya bırakmıştım Lynch ile tanışma faslını. İyi mi yapmışım bilemiyorum. Neden güzel şeyler erteliyoruz? Kendime çok kızıyorum bazen ama bu bambaşka bir yazının konusu. Oraya dalmayayım şimdi. Twin Peaks diyordum...
Esasında bir seri katil hikayesi var dizinin. Dizinin konusu hakkında söyleyeceklerim bu kadar. :) Ben daha çok tarzından bahsetmek istiyorum, diğer dizilerden farkından.
1990-1991 yıllarında iki sezon olarak yayınlanmış ve ne varsa eskilerde var sözünü doğrulatan bir yapım olmuş bence Twin Peaks. Bir dönem IMDb'de 9.5 ortalama tutturmuş diye okudum bir yerde. Şu anda 9'da olmasına rağmen ben gittim ve 10 puanımı verdim, helali hoş olsun da dedim. Peki, neden?
Çünkü sayın seyirciler, bu dizi var ya değme Lost'lara, Six Feet Under'lara, Oz'lara, The Sopranos'lara ve daha bir sürü adı sanı bilinen diziye ilham vermiş bir yapım. Gerek çekim teknikleri, gerek hikaye anlatımı, gerekse de müzikleriyle aşmış bir izlenim uyandırıyor insanda. Bende uyandırdı en azından ve bildiğim kadarıyla hala insanım. Aslında bunu Twin Peaks'i daha yeni bitirmişken söylemek de biraz iddialı oluyor. Kendimi az biraz insanlıktan çıkmış hissediyorum zira.
Bazı bölümlerin son sahnelerinde kalp atış hızım iki katına çıkıyordu ve ciddiyim, korku mudur gerilim midir adına ne derseniz artık, fena oluyordum yani. Bir bölümde 'hadi lan artık şu sahne geçsin ya, kesin bir şey çıkacak' diye diye ağzımı kuruttuğum oldu. İnsan bir şeyi beklerken kendini daha çok geriyor. Halbuki beklemesem bir tırsıp geçeceğim yani. Ama adamlar öyle çekmişler ki işin özü bu olmuş zaten.
Çekim yılı itibariyle üzerinden neredeyse on beş yıl geçtiği için de gidip şimdiki zamanda karakterlere bakınca ve hepsini (haliyle) yaşlanmış görünce bir tuhaf olduğumu belirtmeliyim. Ama gönül ister ki bu halleriyle bile toplanıp bir bölüm çekseler de feryat figan edip izlesek.
Twin Peaks'in sevenleri de ayrıca dizinin çekildiği yerleri (yanlış okumadıysam eğer) senede bir kez gezip tozmaktan oluşan bir festival düzenliyorlarmış. Aslında bu festivale katılmak ilerleyen yıllar için güzel bir plan olabilir. Hımmm...
Bu kadar yazdım ama resmen kendi kendime konuştum. Dizi hakkında neredeyse hiçbir şey de söylemedim. Ama olsun. İçini dökmek bir ihtiyaç. Diziyi tanıtmak için yazacak olsam bir sene sonra falan, etkisi geçince yazardım hem. Yeni bitirince yazdığımda gaza gelmiş olduğum için aşırı kişisel oluyor yazılarım.
Bu arada David Lynch'le ilgili söylemek istediğim bir şey var. Çok çakal adam arkadaş ya, o dönem nerde ne kadar güzel hatun var almış hepsini dizide oynatmış. Katille ilgili de bir şey yazacağım ama izleyecek olanlar küfretmesin diye yazamıyorum. Bak işte bu içimde kaldı, dert olur şimdi bana. Tipini...
Son olarak söylemek istediğim bir şeyse Carnivale'de 'let's shake some dust' repliğiyle gönüllerin kralı olmuş Samson'ı yer yer görmek oldu. Ah ulan ya, Carnivale'i de anmış oldum ya çok iyi oldu çok da güzel iyi oldu.
Diziyle ilgili söyleyeceklerim(!) şimdilik(!) bu kadardı. Şimdi Twin Peaks: Fire Walk with Me ile ilgili birkaç bir şey söyleyip gideceğim. Bu yazıyı buraya kadar okuyanlara ve burdan sonra da inatla ve azimle okumaya kararlı olanlara da Allah'tan sabır diliyorum. Hadi ben gevezeyim, size ne oluyor? Yok mu işiniz gücünüz? Durun durun şaka yaptım, gitmeyin bir yere. Az kaldı, söz. Yani bi bu kadar daha yazacağım. :)
Twin Peaks: Fire Walk with Me, dizinin öncesini anlatan ve tüm bilinmezleri birbirine bağlayan film. David Lynch kendisi çekmiş bunu da. Ama bana sorarsanız önce diziyi izleyip sonra bu filmi izlemek daha güzel; çünkü diğer türlü işin gizemi ortadan kalkacak. O yüzden hiç tavsiye etmem. Bir de filmi tek başına izlemek epeyce anlamsız bir iş olur. İnternette izleyip de anlamayan ve bu ne biçim film diyenler gördüm. Tabii diziyi izlemedikleri için böyle demeleri normal ama ya ben lan neyse bişe demiyorum.
Dizideki epey karakter filmde yok. Halbuki ben mesela Audrey'yi bir kez daha görmek isterdim. Hawk da olur. Aslında Lucy'ye bile razıydım ama o kadar kurcalamamışlar filmi. Gerçi Lynch toplamda dört buçuk saatlik filme yetecek kadar çekim yapmış. bu çekimlerde dizideki karakterlerin bir kısmı da görünmekteymiş ama kesmiş o sahneleri hep. Olsun olsun, böyle de iyi olmuş. Ben beğendim.
Sonuç olarak Twin Peaks izlenesi bir dizidir diyerek bu yazımı bağlamak istiyorum sayın seyirciler. Hayal dünyanızı karıştırır, kafanızı kurcalar, zihninizi açar. Hiç olmadı güzel birkaç müzik duyarsınız, biraz gerilirsiniz. Değişiklik iyidir, hep aynı hep aynı nereye kadar?
Bu arada bu fotoğraftaki sizlere tanıdık geldi mi? :) Dizide ve özellikle filmde yer yer sürpriz karakterler görmek mümkün. Azıcık işkillendirebildiysem ne mutlu bana. Şimdi gönül rahatlığıyla yazımı noktalayabilirim. Esen kalın.
Dizinin devamı Twin Peaks Fire Walk With Me ile ilgili sorularım var. Filmin başında yeşil yüzüğü bulan dedektif nereye gitti? Sadece kayboldu. Cesedi bulunmadı bir yer de ya da Black Lodge'da da göremedik kendisini. Bir diğer husus ise film, diziden bir sene öncesini anlatıyorken; nasıl oluyor da Annie, Laura Palmer'a dedektif D. Cooper'ın kırmızı odada olduğunu söylüyor. Çünkü dedektif D. Cooper Twin Peaks dizisinde ikinci sezon finalinde odaya girmişti. Yani Laura Palmer öldükten çok sonra.
YanıtlaSil