attilâ ilhan'ın belki de en bilinen şiiri ben sana mecburum, aynı zamanda tüm şiirlerinin toplu basıldığı kitaba da ismini vermiş. içerisindeki şiirler beş bölüme (askıda yaşamak, tension a smyrne, memleket havası, imkânsız aşk, cehennem dairesi) ayrılmış. yoksa beş bölümde toplanmış mı demeliydim?
sonda bir de meraklısı için notlar kısmı var ve burada genel olarak tüm bölümlerdeki şiirlerin neden o bölümde yer aldığı yazıyor. aynı zamanda yer yer örnek şiirlerin ne demek istediğini ve hangi dönemde, ne şartlar altında yazıldığını da anlatıyor attilâ ilhan.
ilginç bir durum aslında bu, daha doğrusu alışık olmadığım bir durum: şairin kendi şiirini açıklaması, anlatması. bana bu biraz yanlış gibi geliyor aslında. okur dediğinin vazifesi olmalı gidip araştırmak o anlamı. yani işin içinde merak olmalı. şimdi ben o son bölümü okuduktan sonra gidip ben sana mecburum hakkında pek fazla kaynaktan araştırma yapmam artık. neyse, bu benle ilgili bir problem olduğu için daha fazla uzatmıyorum.
attilâ ilhan'ın en bilinen özelliklerinden birisi şiirlerinde büyük harf ve noktalama işareti kullanmaması. ben de dedim bu yazıyı büyük harf kullanmadan yazayım bakayım nasıl olacak. çok rahat oluyormuş. evet, getirebileceğim en düzgün açıklama bu. bir an ben de istedim güzel bir açıklama yapabilmeyi ama elde olan bu, şimdilik.
şiirler hakkında konuşmak gerekirse... açıkçası ben çoğunu anlamadım. şimdi adam attilâ ilhan, entelektüel bir arkadaş. şiirlerde geçen yer, kişi ve olay isimlerinin neredeyse hiçbirini bilmiyorum. haliyle şiirlerden bir anlam da çıkaramıyorum. toplam yüz tane şiir varsa on beş tanesini beğenmişimdir o yüzden. çünkü anlamadığım bir şiiri beğendim demek de yanlış geliyor bana. dolaylı söylemeye gerek yok gerçi, bildiğin yalan geliyor. anlamamışsın, neyin artistliğini yapıyorsun yani? gördüğünüz gibi, okuduğumu anlamayınca sinirleniyorum.
kitapta özellikle sevdiğim şiirleri paylaşarak gideyim yavaş yavaş: süleyman, geç kalmış ölü, kırmızı pazar, ağustos çıkmazı (en sevdiğim şiiri bu oldu sanırım), üç köylü, gece buluşması, ben sana mecburum, cezayir mektubu (ikinci kısmı burda yok).
en sevdiğim dediğim ağustos çıkmazı'nın ilk bölümüyle bu yazıyı sonlandırmak güzel olur diye düşündüm. hoşça kalın.
beni koyup koyup gitme
ne olursun
durduğun yerde dur
kendini martılarla bir tutma
senin kanatların yok
düşersin yorulursun
beni koyup koyup gitme
ne olursun
Yine zevkle okudum yazınızı. Konu Attila İlhan olunca kayıtsız kalamıyorum hiç.
YanıtlaSilMutlu oldum o zaman, teşekkür ederim.
SilNe yazık ki henüz başka eserini okuyamadım Attila İlhan'ın. Okudukça ben de sizin gibi düşünebilirim. Bakalım bakalım, zaman gösterecek artık.
necip
YanıtlaSilfazıl - çile nin arkasında da şiir, şair ve bunlarla bağlantılı farklı
konularda yazmış olduğu düşünceleri var. ama onları okurken
sinirlenemiyorsun ya. 'evet, evet haklısınız efendim, evet, ne güzel ya,
çok doğru, evet, evet...' falan diyebiliyorsun sadece o derinlik
karşısında.
Necip Fazıl'ın şairliği konusunda yapabileceğim bir eleştiri yok zaten. :))
Sil