17 Şubat 2014 Pazartesi

Carlos Fuentes - Cam Sınır

Artemioz Cruz'un Ölümü'nün hemen ardından güzel bir Fuentes kitabı daha... Al işte, yine aynı şey oldu. Duyan da Artemio Cruz'u gömüp gelmişim sanacak. Türkçe çok ilginç bir dil, valla.

Cam Sınır bir öykü kitabı, içinde dokuz farklı öykü var. Normalde bu tür kitaplarda öykülerin birbirinden bağımsız olmasına alışkınım. Fakat Fuentes aşmış kurgu yeteneğiyle tüm öyküleri tuhaf ve çok ince bağlarla birbirine bağlamış. Yani normalde hepsini tek tek okumak ve anlamak gayet mümkünken hepsini beraber okuyunca alınan tat daha bir başka oluyor.

Öykülerden üçünü özellikle beğendim: Unutma Çizgisi, Cam Sınır ve Bahis. Son öykü olan Rio Grande, Rio Bravo ise başlı başına bir kitap olabilecek güzellikte bir kurguya ve finale sahip. Zaten kitaptaki en uzun öykü de bu. Güzelliğini anlamanız için film olarak Paramparça Aşkla ve Köpekler'e (Amores perros) benziyor desem herhalde izleyenler anlar. Ayrıca yine bu öyküdeki anlatım tekniği bana Artemio Cruz'un Ölümü'nü hatırlattı. Düz öykü metninin dışında her karakterden sonra italik harflerle yazılmış kısımlardan bahsediyorum.

Kitabın genel olarak konusuysa yine tabii ki Meksika. Meksika halkının yaşadığı sıkıntılar ve talihsizliklerle örülü. Meksika'nın hemen yanıbaşındaki Amerika'nın bir fırsatlar ülkesi algısından ziyade Meksika tarafından bakıldığı zamanki karanlık yüzünü anlatıyor. İşte burası önemli. Amerika ve Meksika arasındaki ilişkileri Meksikalı birisi tarafından dinlemek önemli; çünkü medya denen kavram bize hep güçlünün bakışıyla anlatıyor gerçekleri. Tamam, bu bir öykü kitabı ama öykü olması burada anlatılanların gerçek olamayacağı anlamına gelmiyor. Amerika bildiğin karabasan bu kitapta yani. Ona göre okuyup okumama konusunda bir tercih yapabilirsiniz.

Öykülerin konularından daha fazla bahsetmeyeceğim. Kitabın içeriğiyle ilgili daha derli toplu yazılmış bir değerlendirme burada var. Okuyun bence. Az ve öz yazmış zaten Seda her zamanki gibi. Üşenip de linke tıklamayanlar için bir daha paylaşıyorum: burada! Tıklayın lan! Evet.

Şimdi bahsetmek istediğim bir diğer meseleye gelebilirim. Ben dillere ilgi duyan birisi olduğumdan mıdır nedir, bu kitabı okurken özellikle dikkatimi çeken bir şey oldu. Fuentes, kitap boyunca Meksikalı olmayanlardan gringo'lar diye bahsediyor. Yani günlük hayattaki gerçek laflarla konuşuyor. Amerikalı demiyor mesela, gringo diyor. Yani kim olduğunuz önemli değil, Meksikalı değilsiniz ve bizi anlamıyorsunuz demek istiyor sanki biraz. Bu da önemli bir tepki bence.

Aynı şekilde kitapta çevrilmemiş olan İngilizce cümleler ve kelimeler sıkça yer alıyor. Burada kitabı İspanyolca orijinalinden çeviren çevirmenimiz Yıldız Ersoy Canpolat'a teşekkür ediyorum. Fuentes o satırları İngilizce yazmış ve anlamları hakkında not düşmemiş, bu tepkiyi anlayabilmek adına bizdeki baskılarda da çevrilmemeleri gayet önemli. Yoksa bilemeyebilirdim bile. Peki, bu neden bu kadar önemli?

Çünkü canım öyle istiyor. Değil tabii. Kitaptaki olayların hatırı sayılır bir kısmının Meksika-Amerika sınırını geçmek ve Amerika'ya geçince İngilizce konuşup konuşamamak olduğunu söylemem lazım. Hatta bir karakter vardı, adını unuttum şimdi. Oldukça geçmiş bir tarihte Amerika'ya gelmiş ve İspanyolcayı unutmuş. Ama tuhaf bir şekilde İngilizceyi de pek bilmiyormuş. Artık kimseyle iletişim kuramaz olmuştu diyordu Fuentes kitapta. Yani bu sizi düşündürmezse kitap okurken daha ne düşündürür bilmiyorum.

Bu dil konusu da dayatmaları ve baskıyı anlatmak adına yapılmış süper bir tercih bence. Fuentes'in diğer kitaplarını da okumak istediğimden son derece eminim artık. Bu arada söylemeden edemeyeceğim, kitaplarında biraz 'çeken bilir' havası var Fuentes'in. Sıkıntılar, ezilmişlikler, sonradan görmeler, iki  yüzlüler... Yani karakterleri arasında boş yok. Hepsini alıp bir kitaba baş karakter yapabilirmiş istese. Edebi olarak acayip bir zenginlik bu. Vay anasını...

Neyse, daha uzatmayayım. Güzel bir kitap Cam Sınır. Tamam, Artemio Cruz'un Ölümü bence de daha güzel ama yine de nedense Türkiye'de çok bilinen ya da okunan bir kitap değil. Daha fazla kişiye ulaşsa keşke. Belki zamanla o da olur. Blogda düzgün yazmaya başladım başlayalı Türkiye'de aslında çok deli manyak kitap okuyan süper bir azınlığın olduğunu gördüm. Kısa zamanda keşfedeceklerdir bence. Şimi bir yerlerde birileri de benim bilmediğim bir kitap için aynısını diyor olabilir, o yüzden ağır konuş(a)mayacağım. :)

Uzatmayayım dedikten sonra birkaç paragraf daha yazdığım görülmemiş iş değil. Bir nevi telefon kapatma olayı bu da benim için ya da misafirlikten kalkarken kapıdan çıkma seremonisi. Başlı başına birer iş yani bunlar da. Düzgün yapan tanıdığım olmadı gibi bir şey. Ben de yapamıyorum gördüğünüz gibi.

O zaman ne yapıyorum? Alelacele bitiriyorum. Hadi kendinize iyi bakın. Görüşürük.

NOT: Kış Okuma Etkinliği, okumayı öğrendiğiniz yıl ilk baskısı yapılan kitap kategorisi, 30 puan.

2 yorum:

  1. Yazının ortasında kendime rastlamak sürpriz oldu :) Teşekkür ederim.
    Yine keyifle okudum ve çok eğlendim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rica ederim. Ben de beğenmenize sevindim. :)

      Sil