Dublorün Dilemması'nı üniversitedeyken okumuştum. Korkma Ben Varım çok daha güzel bir kitap olmuş şahsi kanaatimce. Yine her zamanki gibi acayip, ama gerçekten acayip karakter ve mekan isimleri, dehşetengiz cümleler, ara sıra tokat gibi yapıştıran kısımlar barındırıyor. Tuhaf bir şekilde kitabın ana karakteri yok, yani bana sorarsanız yok. Yazık oldu dediğim karakterler var, çok sevdiğim profiller var, her şeyin bir şekilde birbiriyle bağlantılı olması zaten harikulade.
Kitabın içinde Dublorün Dilemması'na ve Alper Canıgüz'e (Gizliajans) atıflar da cabası. Afili Filintalar kendilerini pek bir tutuyorlar canım. Ya da tutuyorlarmış, şu anki hallerini bilmiyorum. Kitabı da kardeşimin kitapları arasından seçtim aldım zaten. Pişman değilim, çok güzel bir eser.
Murat Menteş güzel yazıyor. Çok birikimli bir yazar. Yani şu kitabın içinde bir şekilde kıyısından köşesinden anılan kaç tane eser, kişi ve olay var sayamadım. Evrenin Sonundaki Restoran'ın bile adı geçiyor kitapta, daha ne olsun? Ayrıca Milan Kundura diye ayakkabıcı mı olur ya? Hahahaa...
Şimdi bana deseniz ki bana tek bir sebep göster de okuyayım: Müntekim Gıcırbey'in Şebnem Şibumi'ye olan mektupları için okuyun derim. Meraklandınız mı? Güzel.
Aslında şöyle üç beş ay önce olsa çok eğlenceli bir yazı yazabilirdim ama bugünlerde içimden gelmiyor. Hiç havamda değilim. Umarım seneler sonra bu satırları okurken kimsenin anlamayacağı gizemli bir tebessüm belirir yüzümde. Gelecek nasıl gelecek? Sizi de kendi seviyeme düşürmeden bir sürü alıntı paylaşmak istiyorum. Ara sıra ben de bakarım hem. Hoşça kalın.
- Aşk insanın sadece psikolojisini ve kimyasını değil; tarihini, müziğini, coğrafyasını, edebiyatını, fiziğini, beslenme çantasının içindekileri, hayat bilgisini de değiştiriyor.
- Plaj terliği gibi bir dil gerektiren Hint aksanıyla [...]
- Hırçın bir hortlak hırıltısıyla "Keppe gegeni!" Hoppala, bu Öztürk Serengil [1930-1999] şivesi de neyin nesi?
- "Nasıl ölmek istersin?" [...]
"Yaşlanarak." - Bazen, Müntekim Gıcırbey'le aramızda dörtyüz ışık yılı olduğunu düşünürdüm... Bu da onu iyi bir dert ortağı yapıyordu.
- Aşk, imkansızlaşınca daha da şiddetleniyor.
- Yağmurda ıslanmamı engelleyen birtakım haplar alıyordum.
- "Bekar bir adam asla pişirmesi yemesinden uzun süren bir yemek hazırlamaz"
- "Kravatın çok güzelmiş?"
"Sadece bir kravat işte."
"Aynısından bende de var, Roma'dan almıştım."
"Ben de Fellini'nin 8,5 filminde Marcello Mastroianni'nin boynunda görmüştüm..."
"Ciddi misin?"
"Evet, ama film siyah-beyazdı."
(Bahsi geçen sarı puanlı, siyah bir kravat aslında burada) - Aşk yalnızca sağlam vücutlu ve tok karınlıların mı tekelinde? Yalvarırım "Hayır" deyin!..
- Bildiğim bir şey varsa, bir erkek, babasıyla nasıl konuşacağını ölünceye kadar öğrenemez. Hangisi ölünceye kadar? İşte onu bilmiyorum. Henüz.
- Başkalarının felaketinde eğlence, kendi mahvımızda avuntu buluyoruz.
- [...] insan bilmediği konuda doğru soru soramaz.
- [...]
"Fakat ne doktor?"
"Onyedi senedir komadaydınız."
Birden bütün yük kalbime indi. Onyedi sene mi?! Karım yaşıyor muydu? Kızım ne haldeydi? Torunlarım var mıydı; ben uyurken mi büyümüşlerdi? Dünya Kupası'nı almış mıydık? Ülkemizin bölünmez bütünlüğü korunuyor muydu? Hangi parti iktidardaydı? Otomobiller uçmaya başlamış mıydı? Herkes yokluğuma iyiden iyiye alışmış olmalıydı? Bu yaştan sonra ne halt edecektim?!.. - Kendimizi emanet edeceğimiz kişiyi bulana kadar canımız çıkmasa.
- Dünyada sahtelik kadar gelişim gösteren başka bir şey yok.
- İnsanlar, yakınlaşmanın yolunu kendilerine acındırmakta ya da muhataplarının kafasında demirle vurmakta arıyorlar çoğu zaman.
- Bazı şeylerin anlamı ortaya çıktığında, o şeylerin kendileri çoktan yitmiş oluyor Şebnem. Biz aslında kaybettiklerimiziz.
- Şövalye olsaydım, senin şehrine hücum etseydim, dudaklarını görünce kılıcımı düşürür, atımdan düşerdim. Hiçbir zaferin erişemeyeceği tatta bir yenilgi olurdu...
- Yalnızlık deliliğin hammaddesidir.
- Yine de insan istiyor ki, bir kişiyle olsun bu 'kalpteki sır' daha doğrusu 'kalbin sırrı' konusunda anlaşabilsin. Birisi "Evet" desin, "seni anlıyorum. Aynı dert bende de var."
- Fikirler, düşüncelerden doğmaz. Bilginin asıl fonksiyonu, duygularımızı değiştirmesidir. Zihniyet, hissiyata tâbidir.
- Çocukların güzelliği neşe, kadınların güzelliği acı verir.
- "Eminim bir gün sen de hayatının kadınına rastlayacaksın evlat... Ve ona şöyle diyeceksin: 'Ben evli bir adamım.'"
- Şebnem'e hakikati anlatırım. O, her şeyin mantıklı bir açıklaması olmadığını bilecek kadar akıllı.
- Dinle, her evli çiftte bir acı çeken, bir de canı sıkılan vardır...
- Çok sevmek, sonsuza dek kavuşamamak için en ideal yöntemdir!
- Aptallığın hemen hiç masrafı yok. Kendimden biliyorum. Akıllanmaksa ateş pahası.
- Geleceğe bakıyorum ve ertesi günü bile göremiyorum.
- Limanlar eski ya da yeni tüm gemiler için en güvenli yerlerdir. Fakat hiçbir gemi, limanda demirlemek için yapılmamıştır.
- İnsanlar birbirlerinin dertlerini kusur sayıyor.
- Delilik artık düşünmek, soru sormak ve en korkuncu itiraz etmektir.
- Fanilik de, sonsuzluk da insana ağır gelir. Katlanılabilir ıstıraplar peşinde koşmamız bundandır.
- Beklemek, cehennemdeki mezuniyet töreniydi.
Murat Menteş'in kitaplarını, muhabbetini çok seviyorum. Gazete yazılarını ilgiyle takip ederdim.
YanıtlaSilArtık yazmamasını büyük kayıp olarak görüyorum. Neyse ki arada OT dergisinde yazıyor.
Seviniyorum.
Gerçekten çok güzel yazıyor, kafası renk paleti gibi. Kaldı geriye Ruhi Mücerret. Yakında onu da okuyacağım sanırım. Bakalım.
Silokumanıza yorumunuza sağlık;
YanıtlaSilkitap güzeldi fakat dublörün dilemması kitabının bende bıraktığı tat çok daha fazlaydı. ama korkma ben varım da ruhi mücerret ten daha iyi gibiydi.
nice yeni iyi okumalar
Zevkler ve renkler meselesi demek ki, teşekkürler. :)
Sil