8 Mayıs 2013 Çarşamba

Oruç Aruoba - tümceler

Yaklaşık olarak 2013'ün başlarından beri bir düşüncem vardı: daha önce hiç okumadığım ya da sadece bir eserini (az sayıda eserini desek daha doğru olur) okuduğum yazarları okumaya başlayayım diyordum; fakat kronolojik sırayla. Böylece hem zamanla yazarı daha iyi tanımış olurum hem de bir nevi zaman içerisindeki değişimine ve gelişimine tanık olurum diye de bir sebebim vardı.

Bu yazarlar arasında bir sürü isim var ve Oruç Aruoba da onlardan biriydi. İlk basılan eserini (yani Tümceler'i) aldım, okudum ve sanırım güzel bir başlangıç yaptım. Bazen böyle zekice fikirler üretebiliyorum, ben bile şaşırıyorum kendime. Vay arkadaş...

Tümceler, çok ilginç bir kitap. Kolay okunmuyor aslında. Hatta abartırsam şiir okumaktan zor bile diyebilirim. Çünkü Oruç Aruoba'nın çok değişik bir dil kullanımı var. Noktalama işaretlerini harflerden çok kullanıyor neredeyse. Özellikle tireler ve virgüller, ara ifadeler, parantezler derken aynı tümceyi birden fazla kez okumak zorunda kalabiliyor insan. Tümce oluşlarından kaynaklanan güzellikse (haliyle tabii) hepsinin tek cümle olması.

Dikkatimi çeken ilk husus rüzgara, boğaza, martılara ve çiçeklere olan düşkünlüğü diyebilirim Oruç Aruoba'nın. Onlar hakkında ansiklopedi boyutunda dahi yazabilir gibi geldi bana. Yine en hoşuma giden tavırlarından birisi de aynı tümceyi üç farklı şekilde ve daha uzuuuuun ya da daha kısa bir şekilde kurması; bunu yaparken araya detaylar eklemesi veya o detayları çıkarması, tümcede kelimelerin yerlerini değiştirerek vurguyu kullanması vb. şeklinde.

Bu arada tümcelerden birisini Edip Cansever'in anısına adamış ki ne tümce yani! Edip Cansever'in tüm şiirlerini son bir yıl içerisinde okumuş birisi olarak o tümceyi çok ama çok beğendim. (Metis Yayınları, 6. baskıda 61. tümce; sayfa: 36) 

Aşağıda, işaretlediğim tümcelerden az bir kısmını paylaşacağım. Çünkü hem yazması biraz zor noktalama işaretlerinin sıklığından dolayı hem de canım öyle istiyor (üşengecim demenin farklı bir yolu). Bir sonraki yazıya kadar hoşça kalın.
  • Martılar ile insanların ortaklığı :
    mideleri için çıkardıkları gürültü...
  • Doğadan her aldığını,
    ona hep geri verebilir olmalısın-
    -zaten, kendini de, sonunda,
    ona geri vermeyecek misin?...
  • Yalnızlık idman gerektirir.
  • Sevmiyorsak,
    yokuz.
  • Quasimodo'yu sağır eden,
    Notré Dame'ın çanlarıdır :
    kendisi çalmıştır-çalar-
    hep, onları...
  • GÜNBATIMINDAbakın : işte gidiyor-ama şunu düşünün : yeryüzünde biryerlerde, şu anda, öğle doruğundadır; şunu da : biryerlerde, geceyarısıdır; şu da : biryerde, şafak söküyordur.
  • Sabah da Akşam da
    hep gecikmeğe başlarlar,
    Güz'e girince, Kış'a doğru...
  • Pencereden geceleyin giren Kelebek-
    -sanıyor musun burada yaşam bulacaksın?
  • ONTOLOJİOcağım vardı, odunum yoktu; sonra, odunum oldu, ama ocağım yoktu; derken, hem ocağım oldu hem odunum; şimdiyse ne ocağım var ne odunum-
    -böylece, bütün olası olanakları gerçekleştirdiğime göre de, ileride yeni bir olasılığın oluşma olanağı, yok...
  • PHILOSOPHIA, AMOR, FELICITATEGelmeyeceğini bildiğini beklemen, 'bilgelik sevgin' idiyse, ve, geleceğini bildiğini beklemen, 'sevginin kendisi' idiyse; işte, gelmek üzere yolda olduğunu söylemek için arayanı beklemen de, 'mutluluk'tur...
  • Her yeniden-doğuş noktası,
    bir yitip-gidiş noktasının
    komşusudur.
  • Tam karşımdasın; öyle ki, senden başka hiçbirşeyim olmasaydı da, olabilirdim - sen, yeterdin varolmam için...
  • Şaşkın Ay da yukarıdan, öyle, hayretle seyrediyor olup-biteni.
  • Karanlık arttıkça ışıklar da çoğalır. (Lafın güzelliğine bakar mısınız ama; ben böyle bir laf etmeye çalışsam 'ne çok sokak lambası var ya' falan derdim herhalde)
  • Pencereden dışarı bakmak isteyenin görüşünü kapayan buğu, kendi bulunduğu odadan gelir.
Giderayak not: KİTAP OKUYUN LAN!

2 yorum:

  1. Oruç Aruoba benim favori yazarlarımdan. Dediğiniz gibi noktalama işaretlerini sıkça kullandığı için defaatle okumak gerekebiliyor.
    Blogumda paylaştığım yazılarında,tireleri mümkün olduğunca(haddimi aşarak) silmiştim.
    Bir diğer ayrıntı da olasılıklar üzerinde çok duruyor olması. Kelime oyunlarıyla,okuyucuyu çok değişik algılara sürüklemesi...
    'gelip geçmiş şeyler,
    gelip geçmemiş şeyler,
    gelmeyip geçmiş şeyler,
    gelmeyip geçmemiş şeyler'' gibi.

    Çok derin anlatımları olan, zevkle okuduğum bir yazar velhasılı:-)

    Sevgi ve saygılarımla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, olasılıklar üzerine de epeyce kafa yormuş gerçekten. Basit konuşup güçlü anlatıyor.

      Yorumunuz için teşekkürler. :)

      Sil