Stefan Zweig'ın son eseri olan Satranç (bu kitabı yazdıktan sonra çok yakın bir tarihte eşiyle beraber intihar etmiş), aslında yazarın son zamanlarındaki psikolojisini de gözümüze sokuyor diyebiliriz.
İsmi satranç ama satranç oyununu ve kurallarını falan anlatmıyor. Zaten öyle olsa germezdi, yorardı. Hayatımda okuduğum en orijinal psikolojik baskı türlerinden birisi var kitapta: hiçlik! Evet, hiç! Okurken korktum aslında bir yandan, düşüncesi bile korkunç gerçekten. Kitapta en beğendiğim ifade de şu zaten: Yeryüzünde hiçbir şey insana hiçlik kadar baskı yapmaz.
Baş karakterimiz, yani bu baskılara maruz kalan arkadaş Dr B. Kitabın büyük bir kısmında kendi ağzından hiçlikte (ya da hiçlikle) geçirdiği zamanları ve yaptıklarını (ya da yapamadıklarını da diyebiliriz) dinliyoruz. Peki, neden dinliyoruz? Çünkü önce tanımamız lazım arkadaşı. Hem böylece onun ağzından direkt olmasa da dolaylı olarak Nazi Almanya'sına ve dönemin Avrupa'sına giydirme fırsatımız da oluyor. Maksat gaza gelmek...
Bir de Czentovic var tabii, kendini beğenmiş satranç şampiyonumuz. Şampiyonmuş, tssee tssee tssee (gülme efekti için bkz: Ferhan Şensoy - Pardon); pabucumun şampiyonu. Satranç oynamışsın ama felsefesini anlamamışsın. Hem biz sana şampiyon olamazsın demedik, adam olamazsın dedik. Neyse, abarttım. Ama kitapta çok güzel bir tabir var. Kafası fazla bir şeye basmayan bir insanın iyi yaptığı bir iş varsa o insan kendisini mükemmel (dünyadaki en başarılı ve zeki insan) sanar diye. Düşündürmedi değil. Zweig çok kafa bir adammış belli ki.
Satranç'ın bir film uyarlaması da varmış: Schachnovelle (kitabın orijinal adı da bu). Yine yakın bir tarihte (18 Mayıs 2013) sahnelenecek olan bir operası da olacakmış (kaynak: Wikipedia). Filmi bir şekilde bulup izlerim sanırım, gerçi puanı düşükmüş ama olsun. Kendi kararımızı kendimiz verelim.
Son olarak da kendi kendiyle satranç oynama (kitapta gerdikçe geren yerler) konusunu baz alan bir animasyon var, adı Geri's Game. Animasyon deyince akla ilk gelen isimlerden Pixar çekmiş. Onu da aşağıya koyuyorum. Baktıkça beni hatırlarsınız. :) Hoşça kalın.
Stefan Zweig favori yazarlarımdan. Bu eserini ise Şubat ayında okumuştum. Çok beğenmiştim.
YanıtlaSilBunu beğenmemek epey iddialı olur bence de. :)
Silben
YanıtlaSilde satranç yazısına ne zaman ulaşacağım diye bekliyordum, oh be. kitabı
burada bulacağımdan zaten şüphem yoktu diyerekten;
son zamanlarda okuduğum, okumadan neden bu kadar ince diye sinirimin
bozulduğu, hatta kitapçıda komik bir şekilde daha kalın bir stefan
zweig-satranç kitabı bulabilmek için arandığım)), okuduktan sonra ise
hem sağlığım açısından tam zamanında bittiğini düşündüğüm hem de içime
bir hüzün dolduran müthiş bir kitap olduğunu ben de söylemek
istiyorum. favorim evet. zaten eşiyle intihar etmiş olması beni çok
etkiledi ve kitabın sonu da onların sonunu anlatıyordu ve bu benim
kalbime oturdu.. zaten şu an zülfü livaneli serenad kitabında da nazi
almanyasında ayrılmak zorunda kalmış bir insanı okuyorum. iyice
dertliyim kederliyim her nedensa ağlarum!..
Gülmeedum buu dunyaada, gülmeedum buu dunyaada
SilOteki da şupheli, oteki daa şupheli.
Memleket dolaylarından gelince dayanamadım. :)
Hakikaten daha kalın bir kitap olsaymış da biz de hepten kafaları yeseymişiz daha güzel olabilirmiş. Bu kadar kısa olup bu kadar etkili olması şahane bir durum.
Yazınızı okudum ve beğendim. Bende kitap hakkındaki düşüncelerimi yazdım. http://kaynakhocam.wordpress.com/2016/06/17/satranc-stefan-zweig/
YanıtlaSil