19 Aralık 2011 Pazartesi

23 Oldu İyi Mi?



Tam otuz yıl saatim işlemiş, ben durmuşum.
Gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum.

Böyle diyor Necip Fazıl... Gerçi ben daha otuz olmadım ama bir yerde benim için de doğru bu dizeler. Yirmi üç yaşımı doldurdum 19 Aralık 2011 itibariyle.

Bu dünyada yirmi üç yıl... Bu kadar zaman yaşayamayan insanlar var tarihte. Daha fenası bu yaşta İstanbul'u çoktan fethetmiş birisini yazıyor tarih sayfaları. Ben demek ki hakikaten hiçbir şey yapmamışım. Bundan sonrasında artık biraz kıpırdansam iyi olur. :))

Yalnız, son bir yılımı düşündüğümde aslında o kadar da fena değil ha sanki? Yeni bir dost edindim mesela. Arkadaşların bile zor olmaya başladığı devirlere girmeye başladığımızı düşünüyorum ve ben bir dost edindim. Çok şanslıyım vesselam. Kendisini bilen o şahsa burdan sonsuz iyi dileklerimi iletiyorum. :))

Kendi fikrimce özel günlere pek önem veren birisi değilimdir. Ancak doğum günlerine nedense aşırı bir önem veriyorum. Asıl yılbaşının insanın doğum günü olduğunu düşündüğümden olsa gerek...

Bu doğum günümde yanımda olan ve doğum günümü kutlayan  tüm arkadaşlarıma teşekkürü bir borç bilirim. İyi ki varsınız. Yanımda olamasa dahi mesafelerin önemsiz olduğunu hissettirip de kutlayanlara ayrıca teşekkür ederim. Hepiniz, gerçekten hepiniz iyi ki varsınız.

Amaaaaaa...

Ama aile başka arkadaş. Böyle bir ailem olduğu için Allah'a ne kadar şükretsem azdır. Ama bu şükretmediğim anlamına gelmez tabii, ehem ehem. :)) Çok ama çok güzel bir duygu insanın ailesini her zaman yanında hissetmesi. Kelimelerle anlatılmaz ki yazayım buraya. Fakat elimden geldiğince bir teşekkür edeceğim.

Anneme ve babama, beni böyle yetiştirdikleri için sonsuz teşekkür ederim. Olumlu her davranışım onların sayesindedir. Olumsuz her davranışımsa tamamen benim hatamdır. Annnnemmm... Babaciiiimmm... Sizi çok seviyorum ya ben. :))

Sonra kardeşlerim... Ah ulan ya, ya siz bambaşkasınız ya. Ağlatacaktınız lan beni. Bu kadar mutlu olurdu insan? Çok teşekkür ederim size. Kardeş demek, öyle bir şey ki, öyle bir şey ki işte... Anlatılmaz, anlatılamaz ya da ben anlatamıyorum. Sizi dünyalara değişmem ben, çok sevildiğinizi bilin istiyorum sadece. İyi ki varsınız. Ağlamak istiyorum şu an. :))

Bu aşırı fazla kişisel yazımı şöylece bitirmek isterim ki bu şekil hayatımın dahi en anlamlı hediyelerinden birisi olabilir... :))



 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder