İnsan, zeki varlık...
Tarihe baksak, tonla buluş yapmış. İşe yarar, yaramaz ne varsa araştırmış. Araştırmaya da devam ediyor. Bitmiyor çünkü keşifler, maceralar. Bilinmeyenin çekim gücü o kadar kuvvetli ki kendini geride tutamıyor. Tutmasın da zaten, sonuçta ihtiyaç var tüm bunlara.
Fakat insanın elinde olmayan öyle şeyler de var ki icat edilmesine gerek olmayan ya da icat edilemeyecek olan. Ne gibi mi? Unutmak gibi mesela. Unutmaktan kastım unutabilmek! Bilinçli bir şekilde unutmaya çalışılan olayın, ismin, artık her ne ise onun unutulabilmesi. Zaten düşünürün de dediği gibi: "Hatırlamak için onca özelliğimiz olmasına rağmen unutmak için elimizde hiçbir şeyin olmamaı, işte hayatın en büyük kazıklarından birisi de bu!" ...
Yazıyı, kendimle çok fena çelişen bir şekilde Zeki Müren'in Ben Seni Unutmak İçin Sevmedim şarkısının sözleriyle bitiriyorum:
Ben seni unutmak için sevmedim.
Gülmen ayrılık demekmiş bilmedim.
Bekledim sabah akşam yollarını,
Ölmek istedim, bir türlü ölmedim.
-Aşk bu mu, sevda bu mu, hayat bu mu?
-Kalp acı, dünya hüzün, göz yaş dolu.
Şimdi sen kim bilir nerelerdesin?
Gelir gecelereden koşarak sesin.
Bana en acı haber kiminlesin,
Adını içimden hala silmedim.
-Aşk bu mu, sevda bu mu, hayat bu mu?
-Kalp acı, dünya hüzün, göz yaş dolu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder