2 Eylül 2012 Pazar

İskender Pala - Od

"Bildim ki insan sevinince, üzüldüğünden daha şiddetli ağlarmış."

İskender Pala'nın son romanı Od'u da nihayet okumuş bulunmaktayım efem. Ne iyi ettim değil mi? Bence de, evet.

Normalde yine zevzek bir yazı yazma isteği ile doluyum ama çarpılırım falan diye de tırstığımdan elimden geldiğince normal olmaya çalışacağım.

"Kim deli olduğunu söylüyorsa elbette akıllıdır."

Evet, bence de. Çok doğru. Misal ben, zırdelinin tekiyim ya! Yani öyle böyle değil. Ama bu zırdeliliğin içinde nasıl yaptımsa bu kitabı okudum ve yine kızdım kendime, adam gibi ilk çıktığı zaman okusaydın ya diye. Çünkü kitabı ilk çıktığı zaman almıştım. Daha ikinci baskısı elimdeki. Neden bu kadar beklettim bimliyorum. Neyse, biraz içeriğinden bahsedelim kitabın.

Adı üstünde Od, bir Yunus romanı. Yunus Emre'yi anlatıyor. Güzel bir kurgusu var her ne kadar bana aceleye getirilip bitirilmiş gibi gelse de. Mesela ortalarındaki genişliği sonlara da yaysaymış İskender Pala, yani iki yüz sayfa daha yazsaymış fena mı olurmuş? Ama tabii İskender Pala bu, bir bildiği vardır elbet.

"Önemli olan, insanın, korkacağı bir Tanrı mı, yoksa sevip umut edeceği bir Tanrı mı istediğiydi."

Cahilliğimin boyutlarından bahsetmek istiyorum biraz da. Yunus Emre'yi ne kadar biliyordum bu kitabı okumadan önce? Sırtında bağlaması ile gezip duran bir derviş vardı gözümde nispeten. Tapduk Emre ismini duymuştum bir de ama hakkında nerdeyse hiçbir şey bilmiyordum. Bu kadar, evet. Kooca Yunus Emre hakkındaki bilgim buydu! Bana yazıklar olsun, haklısınız.

Belki de bu bilgisizlikten dolayı kitabı okurken Hacı Bektaş-ı Veli, Mevlana, Tapduk Emre, Yunus Emre gibi insanların belirli zaman dilimlerinde de olsa aynı dönemde yaşadıklarını öğrendim. Yunus Emre'nin tüm bu insanlara diyaloğu olduğunu okudum ve şaşırdım. Öğrendim, öğrendikçe şaşırmaya devam ettim. Yani bugün hiç bilmeyene Mevlana deseler sırf adından ve bilinmişliğinden insan birkaç cümle kurabilir. Ama Yunus, Tapduk Emre? 

"Kurtulanlar, bilmediğini bilenlerle bildiğini bilmeyenlerdir. Onlar birbirini bilir, birbirlerinden bilir, birbirleriyle bilir."

İşte sırf bunun için dahi bence okunmalı bu kitap. Sırf bunun için dahi olsa İskender Pala'ya teşekkür edebilmeli insan. Tarafsız bakmaya çalışmak lazım, en kötü ihtimalle tarih öğreniyor insan. En iyi tarafını okuyanlar kendileri söylesinler tabii. Benim adıma yukarıda bahsettiğim cehaletimin boyutlarını anlamamı sağladı diyebilirim. Şu anda gözümde Yunus Emre'nin yeri çok daha başka.

Kitabın detaylarıyla ilgili bir şey yazmak istemiyorum, ilgilenenler zaten okumuştur ya da okuyacaktır ama bu tip tarihi kurgu kitaplarının artmasını istiyorum ben açıkçası. Gidip lise tarih kitabından kim tarih okuyup öğrenmek ister ki şu anda? Ben istemem kendi adıma. En etkin yöntemlerden birisi bu tarihi kurgu romanlar bence. Daha çok okumak ve öğrenmek lazım. Neler yatıyor tarihte neler!

"Pişmanlık kadar insana yakışan bir hal tanımadım ben Molla Kasım. Düşün ki ateşe etılmış yanıyorsun ama her yanış bir kere daha temizliyor seni."

Kitap için kardeşimle zıt düştüğümüz bir nokta yazıların büyüklüğüydü. Bana göre bir iki punto daha küçük olabilirdi. O ise böyle iyi olduğunu söylemişti. Şimdi tekrar bakınca ona hak veriyor gibiyim ama şımarmasın hemen, henüz tam kararımı vermiş değilim.

Gene düşündüğümden uzun bir yazı oldu. Buraya kadar zahmet edip okuyan YOKSA çok şey kaybeder. Çünkü birazdan hayatın anlamını açıklayacağım! Şaka şaka, heyecan yapmayın hemen. Sadece yürekten bir teşekkür etmek istiyorum ve bitiriyorum efem. Sağ olun, var olun.

"Mekan olarak yakında olmakla gönül olarak yakında olmak çok farklıydı."
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder