Biliyorsunuz bizim Pinuccia bir etkinlik başlattı. Bu kitabı da onun için okudum. Bay Salinger, Holden Claufield'ın kafasına sokuyor bizi. Yani, sokuyor işte. Holden oluyorsunuz. Bir süre sonra onun gibi düşünmeye başladığınızı fark ediyorsunuz. Bazı insanlar böyledir, az biraz konuştuğunuzda etkisi altına alırlar sizi. Holden sizsinizdir artık. O lanet kafanızın içinde ondan başkası yoktur.
Bizim Holden da on yedisinde ergenin teki. Kovulduğu okullar, insanlar hakkındaki fikirleri bitmek bilmez. Sürekli düşünür de düşünür. Yani, demek istediğim, farkındadır. Anlarsınız ya, boyu gibi aklı da uzundur aslında. Gerçi bunu lanet kitabı okuyup sizin yorumlamanız gerekir. Böyle insanlara acıyorum. Acıyorum, yani bilirsiniz, her şeyi diğer insanlardan beklerler falan. Rezalet bir durum, gerçekten rezalet bir durum...
Kitabı bugüne kadar okumamamın sebebi isminden kaynaklanıyor. Şaka yapmıyorum. Yani, Bay Steinbeck'in Gazap Üzümleri gibi bir şey bekliyordum. Ön yargılı herifin tekiyim işte. Şimdi kendimi pencereden dışarı atmak istiyorum. En azından zemin kattayız ve kendimi atsam da bir halt olacağı yok. Böyle sahtekarlardan da nefret ediyorum.
Hakkını vermeliyim, çünkü eğlenceli bir kitap Çavdar Tarlasında Çocuklar. Holden gibi bir arkadaşınız olmasını istersiniz. Gerçekten istersiniz. O lanet kafasının içinde neler dönüyor bilmek istersiniz. Her şey hakkındaki kesin görüşlerini duymak istersiniz. Zaten geri zekalı herif hep kesin konuşur. Neyse... Keşke şimdi burada olsaydı ya da telefon açabileceğim bir mesafede. O fiyakalı lafları kendi sesinden duymak isterdim.
Coşkun Yerli de kıyak adam, bilirsiniz. Bay Salinger konuştuğu gibi yazmış. Yani, bunu çevirmek kolay değildir. O lanet olasıca yerel ifadeler, adı üstünde işte, yereldir. Anlarsınız ya. Başka dilde aynı duyguyu vermek zor iş, Bay Yerli bunu becermiş. Çok iyisin ahbap.
Neyse, çok konuştum. Bazı insanlar böyledir. Bizim ...... abi gibi, bilirsiniz, sürekli konuşur. Araya bir laf sokmanız mümkün değildir. Kendi şikayetlerinden bahseder durur. Neyse ki Ramazan'dayız ve bir aydır yemek için bir yere gitmeme gerek kalmadı. Yoksa bu Allah'ın belası sıcakta bir de o lafları dinlemek çok sıkıcı olurdu. Ben de biraz onun gibiyim sanırım. Sıradan bir konusu olan bu lanet hakkında bile bu kadar konuşabiliyorum. Aslında bu Bay Salinger için harika bir şey, benim için kötü. Harika! Bu laftan gerçekten nefret ediyorum.
Aşağıya bir iki alıntı koyacağım. Onları okuyun. Sonra insanları sevin, tıpkı Holden'ın kardeşlerini sevdiği gibi. Holden'ı da sevin. O lanet kafasının içindekileri anlamak için bu kitabı okuyun. Ona hak verin, gülün, eğlenin. Vay canına, amma da konuştum. Bana sorarsanız, kimsenin bu kadar konuşmasına izin vermeyin. Hadi şimdi dağılın.
- Bir kitabı okuyup bitirdiğiniz zaman, bunu yazan keşke çok yakın bir arkadaşım olsaydı da, canım her istediğinde onu telefonla arayıp konuşabilseydim diyorsanız, o kitap bence gerçekten iyidir.
- Bu entelektüel dedikleri herifler, her şey denetimleri altında değilse, entelektüel bir konuşmadan hiç hoşlanmıyorlar.
- Öldü, biliyorum! Bilmediğimi mi sanıyorsun? Ama, onu yine de sevebilirim, değil mi? Bir insan öldü diye onu sevmekten vazgeçmek zorunda mısın, Tanrı aşkına; özellikle de, hayatta olanlardan bin kez daha iyi kalpli bir insansa?
- Olgunlaşmamış insanın özelliği, bir dava uğruna soylu bir biçimde ölmek istemesidir, olgun insanın özelliği ise bir dava uğruna gösterişsiz bir biçimde yaşamak istemesidir.
- Sakın kimseye bir şey anlatmayın. Herkesi özlemeye başlıyorsunuz sonra.
'harika. bu laftan nefret ederim... harika. bu laftan gerçekten nefret ederim.' bi ara kafayı yediğinizi düşündüm
YanıtlaSilbir
Silde sürekli 'anlarsınız ya, bilirsiniz' demişsiniz ya, hemen kafamda
şöyle bişeyler canlandı; siz bir akıl hastanesindesindesiniz. bir hikaye
anlatıyorsunuz içinde bilirsin ahbap şöyle oldu böyle oldu cümleleri
geçiyor. sonunu da şöyle bağlıyorsunuz; hahaha işte böyle harika değil
mi. sonra; 'ıııııııııh nefret ediyorum anlıyor musun, bundan nefret
ediyorum.' sonra yine; 'hahahahhaa' yüzünüzdeki ifade de jack
nicholson'ın cinnet'teki hali. yani korkunç.
iki dkkada senaryoyu da yazdım yani))
Hımmmm, yorumu okuyunca ben daha çok tırstım. Belki sizin de bir doktora görünmeniz gerekiyor olabilir. :))
SilKitabın diliyle yazmıştım bu yazıyı. En sevdiğim yazılarımdan birisidir kendisi, övünmek gibi olmasın. :)
yok
YanıtlaSilcanım bi deli sahnesi canlandırdım diye doktora gitmeme gerek yok. o
zaman kubrick'i bakırköye yatırmalıydık.. kubrick kubrick olalı böyle
anılmadı)) yazıyı sevdim zaten ondan hiç bahsetmiyorum
Hahaa, Kubrick Kubrick olalı böyle anılmadı harbi. :))
SilBu arada tüm yorumlarınızda ilk kelimeden sonra bir 'enter' var. İlginç...
ya
YanıtlaSilo 'enter'lama işi benim nokia 303'ümün marifeti. öyle kendisi oluyor.
her anonim bu anonim, bu anonim her anonim sanılmasın diye herhalde))
ah bu telefonla yorum yazmanın zorluklarını bilseydiniiiiz, bana en
sevdiğiniz kitabı hediye ederdiniz. neyse rahat olun, muhtemelen
bilmiyorsunuzdur zaten))
Hahaha, doğru dediniz. :) Bilmiyorum hiç. Telefonla denemedim daha önce. Ama ilerde tanışırsak bir Suç ve Ceza hediye ederim size tabii. Neden olmasın? Sizden kıymetli mi? :))
Silya
Silben suç ve cezayı okumuştum, küçükken okumuştum ama okumuştum,
diyerekten gıcıklık yapmak istemiyorum. sonuçta birdaha okuyabilirim
değil mi..unutmuşumdur zaten
Küçükken okuduğunuz artık sayılmaz. Hem tam metin mi okuduğunuzu bile bilmiyorum. O zaman olayı anlamışsınızdır, şimdi asıl anlatılanları anlarsınız hem. Di mi?
Siltamaam şansımı daha fazla zorlamıyım en iyisi)) hem tam metin mi okuduğumu ben bile bilmiyorum
YanıtlaSil