16 Ağustos 2013 Cuma

Nazan Bekiroğlu - Mavi Lâle

Sakin sakin okuduğum, bilgisine, kültürüne ve samimiyetine; tekniğine bir kez daha hayran olduğum bir Nazan Bekiroğlu kitabının daha sonuna geldim. Kısaca Dipteyim, Sondayım, Depresyondayım.

İçinde bazı edebi ve sinema eserleri üzerine de yazıların olduğu Mavi Lâle'nin ardından öyle sanıyorum ki Nazan hocanın kitaplarının yarısına yakınını okumuş oluyorum. Bitince ne yapacağım acaba? Kronolojik sırada köşe yazılarını okumaya başlarım herhalde. Evet, güzel fikir. Kendimi takdir ettim şu an.

Bu kitabı okurken bir kez daha merak etmedim değil bu kadar bilgiyi nasıl edinir insan diye. Ya Basılmamış Olsaydı isimli bir deneme var mesela. Dünya edebiyatı tarihine damga vurmuş bazı kitapların basılmamanın kıyısından dönme hikayeleri... Çok meraklıyımdır böyle şeylere, o zamanlar nelerin olup bittiğine. Zaman makinesi olsa da o zamanları bir görüp gelsem demeyeceğim, gitsem de orda kalsam. En azından muhabbet olurdu. Şimdi bir yere yemeğe bile gitsen millet telefonu elinde bir 'çek-in' telaşıdır gidiyor. Ben de bu gidişle öyle olacağım korkarım. Halbuki...

Okuduğum birkaç Nazan Bekiroğlu kitabının ardından şöyle bir düşünce geliştirdim. Nazan hocanın kitaplarını ya yoldayken okumak lazım ya da çay içilebilecek bir durumda, yavaş yavaş. Hızlı okumaya çalışmak hakaret gibi bir şey, her cümleyi kaçırıyorsunuz resmen. Anlamak için biraz sakin olmak ve sanki bir dostunuzun derdine ortak olurmuşçasına yaklaşmak lazım.

Bu son söylediğimle ilgili (ya da biraz ilgisiz, evet) söylemek istediğim bir şey daha var. Mavi Lâle'yi okurken bir yandan Cesur Yeni Dünya'yı da okuyordum. Edebiyat nasıl bir şey, gerçekten? Birisinin ifadeleri ve düşünceleri ile diğerininkinin arasında müthiş farklar var. Bence bu tip iki kitabı aynı anda okuyabilmek, daha doğrusu bu tip iki kitaba (ya da yazara mı demeliyim) aynı anda yaklaşmak çok ilginç bir deneyim. Sanırım yine anlatamadım. Mukadderat...

Bir alıntıyla bitireyim o zaman. Tabii bu kitabı Yaz Okuma Etkinliği'nde 'adında renk olan bir kitap' kategorisinde okuduğumu da belirtmek isterim. Aşırının aşırısı güzel günler diliyorum hepiniz için.

Her şeyin akılla halledilemeyeceğini ona söyleyenin yine akıl olması, acı. Kalbi? Onu yarı yollarda bıraktı.

NOT: Ekşisözlük'te birisi Nazan Bekiroğlu için Türk Edebiyatı'nın Türkan Şoray'ıdır demiş. Bu kadar olur! Müthiş demiş. Saygı duydum.

8 yorum:

  1. Sevgili Mustafa;

    biz hep aynı dönemlerde aynı yazarların kitaplarını okuyoruz sanırım.:)Ben de Nun Masalları'nı bitirdim ve şimdi İsimle Ateş Arasında'yı okuyorum.

    Dediğin gibi;''Bu kitabı okurken bir kez daha merak etmedim değil bu kadar bilgiyi nasıl edinir insan diye'' bana da bunu düşündürüyor bazı yazarlar ve Bekiroğlu'da bunlardan.Tüm kitaplarını okuyamadım ama daha.Köşe yazılarını da takip ettiğim biri ama kızdım kendime çünkü bahsettiğin denemesini bilmiyordum.aceleyle buldum.okudum.ve ne güzel demiş;

    ''Fakat hayır. Her şey gibi kitabın da kaderi var. Yazılması “yazılmış” olanın önüne kimsenin geçmesi mümkün değil. Kuvveden fiile çıkacak yazının sevinci ve çilesi, görünmeyenden görünüre geçiş hikayesi. İki alem arasındaki geçiş yazgısı. Yazı orada, bulunmayı ve yazılmayı bekliyor. Şarkılar ve şiirler gibi kitapların da sayısı mahdud. Yazara düşen kendisine yazdırılacak olanı kaleme almaktan ve vermekten ibaret. Yanma ve yitme tehlikesi yok. Varsa, bu da yazının kaderi. Yazgısı “yazılmamak” olan… Amenna ''

    teşekkür ederim bu denemeyle beni tanıştırdığın için.güzel günler seninle de olsun:)

    YanıtlaSil
  2. Şunları da söylemesem içimde kalırdı mazallah:)O'nun sindire sindire okunması taraftarıyım ben de.İnsan atlayabiliyor cümleleri sonra çok ayıp oluyor.Tavsiyene uyacağım,çay koydum şimdi demlensin de çay eşlik etsin bu akşamda İsimle Ateş Arasında'ya:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili temerrüt,

      Dediğine ben de katılmak zorundayım, son zamanlarda biraz benzer kitaplar okuyor olabiliriz hakikaten. Ama yorumların çok hoşuma gitti. Teşekkür ederim. :)

      Üniversitede ikinci sınıftayken Lâ: Sonsuzluk Hecesi'ni okumuştum. O zamanlar blogum olmadığı için o mükemmel kitabın bir yazısı yok blogumda. İlerleyen yıllarda tekrar okumayı düşünüyorum, inşallah o zaman yazacağım. Neyse işte, o kitabı okuyunca demiştim ki kendi kendime ben Nazan Bekiroğlu'nun tüm kitaplarını okumalıyım! Elimden geldiğince de kronolojik gitmek istedim. Beş kitabı daha var şu anda okumadığım. Onları da araya birkaç kitap koya koya okumak istiyorum ki bir anda bitmesinler. :)

      Aslında senin tweet'lerinde de Nazan Bekiroğlu'msu bir hava yok değil. Yusuf ile Züleyha yazının başında demişsin ya 'Nazan Bekiroğlu hakkında ne düşünürsünüz bilemem ama Yusuf ile Züleyha'nın hüzünle bir ilgisi olmalı.' diye, bence bunun tersi de doğru. Belki de hüzün değil de özlem var, emin olamadım şimdi. Ama derin iç çekme isteği uyandıran bir his olduğundan eminim, adını sen koy.

      Güzel duygu ve düşüncelerini paylaştığın için tekrar teşekkür ederim. Kitapları en kısa zamanda bitirmen ve bloguna not düşmen dileğiyle... :)

      Sil
  3. Merhabalar;
    Blogunuzu yeni keşfettim ve hemen takibe aldım.
    117. takipçiniz benim.
    Bana da beklerim.
    Sevgiler
    http://whiteglaze.blogspot.com
    twitter: @_gamzeahmet_

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhabalar, hoş geldiniz. Blogunuzu en kısa zamanda inceleyeceğim.

      İyi günler.

      Sil
  4. yani
    şimdi ben bu yorumuma nasıl başlayayım, ne edeyim bilemiyorum. nazan
    bekiroğlu'ndan bu kadar övgüyle söz eden bir insanla karşılaşacağımı hiç
    tahmin etmezdim (karşılaşmadık zaten biliyorum) hele ki la ile ilgili
    söyledikleriniz.. la yı ben yarım bıraktım, resmen tamamlayamadım. şimdi
    de düşünüyorum bu kadar sıkıcı bir kitabı yazmış birisi gerçekten güzel
    bir kitap yazmış olabilir mi.. yani o kadar severek bahsetmişsiniz ki
    nerdeyse 2. bir nazan bekiroğlu kitabını okumam gerektiğini düşüneceğim.
    beni resmen bir paradoksun içine soktunuz. düştüm meksika açmazına
    diyeceğim neredeyse.. cidden çok merak ettim.

    bu arada konunun dışına çıkarak, yorumları okuduğumda cemal süreya'nın
    kahvaltı şiirini anımsadığımı belirteyim de, içimde kalmasın

    YanıtlaSil
  5. bu
    arada söylemeyi unutmuşum, bir daha böyle renkli isimli kitaba
    ihtiyacınız olursa; anonimin tavsiyesi: mine söğüt - kırmızı zaman.
    artık bir anonimin sözüne ne kadar güvenilir orasını bilmem))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İki yoruma birden yazayım karşılığımı:

      Öncelikle, anonim olmanız şu an işinize yarıyor olmalı. Yoksa, Nazan hoca hakkında sıkıcı yazıyor diyen birisini bir şekilde arar bulurdum. :))) Tarz meselesidir muhakkak; fakat biz sevenleri çok severiz kendisini ve kitaplarını.

      Kırmızı Zaman'ı da listeme ekledim bu arada. Sizi mi kıracağım? :)

      Sil