25 Eylül 2014 Perşembe

Fyodor M. Dostoyevski - Beyaz Geceler

"Hem yürüyor, hem şarkı söylüyordum. Neşeli olduğum zamanlar, sevincini paylaşacak dostu, ahbabı olmayan her kimsesiz her mutlu insan gibi ben de mutlaka bir şeyler mırıldanırdım."

Dostoyevski'yi kronolojik sırada okumaya devam. İlerleyen her kitapla birlikte insanın kafasının içine olan o müthiş yolculuğa devam. Psikolojiye giriş dersi niteliğindeki eserlerle başlayıp mezun olacağımız nice eserlere doğru devam. Velhasıl, Dosto'ya devam sevgili insancıklar.

50-60 sayfalık çok güzel bir öykü Beyaz Geceler. Öykü diyoruz ama novella denen tipe daha yakın aslına. Kendi halinde, yalnız bir erkek anlatıcısı var kitabımızın ve adını hiç öğrenemiyoruz. Aslında kitapta adını öğrendiğimiz kayda değer tek kişi Nastenka. İsimsiz kahramanımızın kalbine bir kor gibi düşen Nastenka. Kara vicdanlı Nastenka. Nastenka gibi senin Allah belan... Ehem, abarttım sanki biraz.

Kitabın arka kapağında da yazdığı gibi bu kitapta Dostoyevski 'ancak genç ruhlarda yaşayabilen saf ve büyük aşkların unutulmaz örneklerinden birini veriyor'. Dört geceden dört bölüm ve iki de ara bölümden oluşuyor tüm eser.

"Zaten insanlar mutsuz olmadıkça başkalarının mutsuzluğunu anlayamıyor."

Anlatıcımızın kendi hayatını Nastenka'ya anlattığı bir bölüm var ki sanmıyorum ki okuyup da 'aa, beni anlatıyor' dememiş bir insan evladı olsun. Ha, varsa da biraz öteye kaysın lütfen. Diyenlere yer açsın. Mükemmel bir tasvir, gerçekten. Hayal dünyasında, kendi kafasının içinde yaşayan insanları çok güzel özetlemiş.

Tabii burada çevirmenimiz Nihal Yalaza Taluy'un hakkını bir kez daha vermemiz lazım. Yine harika bir iş çıkarmış. Sadece bir şey dikkatimi çekti. Kimi yerlerde Allah diye çevirmişken kimi yerlerde Tanrı yazmış. Orijinal metne baksam da Rusça bilmediğim için bir anlam çıkaramam ama neden böyle bir yol izlediğini merak ettim. Hani bilen varsa beni aydınlatabilir. Müteşekkir olurum.

"Niçin insanların en iyisi bile sürekli olarak başkalarından bir şey saklıyormuş gibi durur ve susar? Sözlerimizi tartarak konuştuktan sonra niçin karşımızdakine içimizi dökmemeli?.. Herkes olduğundan sert görünmek istiyor. Duygularını kolayca açıklarsa küçülecekmiş gibi bir kuşku var."

Kitaba ismini veren beyaz geceler gerçekten de adı gibi yaşanan bir 'doğa olayı'ymış. St. Petersburg'da Mayıs'ın son haftası ile Temmuz'un ortası arasında hava bir türlü tam anlamıyla kararmıyor, şafak söktü sökecek gibi oluyormuş. Sanırım benim gibi gündüz uyuyamayan insanlar için mükemmel bir işkence yöntemi olabilir bu beyaz geceler. Kesin kafayı sıyıran olmuştur. Beni fikir olarak bile rahatsız etti açıkçası.

Bu arada, nerede okuduğumu şimdi anımsayamadım ama Dostoyevski biraz da kendisini anlatmış yine bu kitapta. 25-26 yaşındaki karakterimiz bu yazının sonunda paylaşmayı düşündüğüm alıntıda da dediği gibi adeta insan ilişkileri sıfır ve hiçbir kadınla ilişkisi olmamış birisi. Dostoyevski de keza öyleymiş. O yüzden epeyce kendini yazmış diyen de var.

Son olarak kitabın baskısından bahsedeceğim. Ben yine çevirmen etkisiyle Varlık Yayınları baskısından okudum. Bu baskıda Beyaz Geceler'in yanında ek olarak Başkasının Karısı öyküsü de var son kısımda. Kitap 107 sayfa, son 40-50 sayfası da bu Başkasının Karısı öyküsü. Onu geçen yıl aldığım, İletişim Yayınları baskısı ve Ergin Altay çevirisiyle yayımlanan Öyküler'de bir kez daha okumuştum. Ama kitap elimde olmadığı için karşılaştıramadım çevirileri.

Söyleyeceklerim bunlar sayın seyirciler. Yukarıda bahsettiğim alıntı ile yazıma son veriyorum. Hoşça kalın.

"Elbette... Ne olur bana hak verin. Yirmi altı yaşındayım. İnsan içine girmedim. Güzel, düzgün konuşmasını nerden öğrenecektim? Her şey olduğu gibi söylemek en iyisi... Kalbim konuşurken susmayı bilmem. Neyse... Sorun bu değil... Evet, inanır mısınız, tek bir kadınla ne konuşmuşluğum, ne tanışıklığım var... Yalnız her gün; benim karşıma bir kadın çıkmasını hayal eder dururum. Böylece kaç kere âşık olduğumu bilseniz."
 

9 yorum:

  1. alıntılar harika, dosto iyidir ya , kendini anlatması ayrı güzeldr gerçekten .Bu arada resmen sesli güldüm yazını okurken hele de Nastenka'ya övgü kısmında:D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dosto iyidir hakikaten. Sıkıntıları çeke çeke yazmış adam. Yazıyı beğendiğine sevindim. :))

      Sil
  2. Gene kendime dönecek olursam, hayal kurmayı nerelere vardırdığımı bilemezsiniz, Nastenka. Aslı astarı olmadığı halde, ruhumu okşadığı için anımsamayı sevdiğim şeylerin eski duygularımın-kısır saçma hayallerimin- yıl dönümünü kutluyorum artık. Hayalini kuracağım bir olayı yaşamadığıma göre, saçma hayallerin hayalini yaşamak kalıyor geriye!

    Pek güzel dili olup da hikayesine ısınamadığım kitap.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Niye ki acaba? Merak ettim.

      Sil
    2. Nastenka'yı sevememekten kaynaklı.

      Sil
    3. Nastenka daha dünkü çocuk ablası, çocukla çocuk olma sen de. :)

      Sil
  3. Uzun zamandır böylesine güzel ve dokunaklı bir aşk romanı okumamıştım. Öyle ki hiç bitmesin istedim. Kitapta; karşılıksız aşk ve koşulsuz sevgi başarılı bir şekilde okuyucuya hissettiriliyor. Aşkın ne kadar güçlü bir duygu olduğu ve insanın aşkı için nelerden vazgeçebileceği yalın bir dille anlatılmış. Aynı zamanda kitap oldukça sürükleyici.

    Beyaz Geceler romanından en sevdiğim alıntı:

    Zaten insanlar mutsuz olmadıkça, başkalarının mutsuzluğunu anlamıyor. Mutsuz bir insanın hassasiyeti çok daha güçlü oluyor.

    Devamını burada bulabilirsiniz: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/fyodor-dostoyevski-beyaz-geceler-kitap-yorumu/

    YanıtlaSil