1 Eylül 2014 Pazartesi

Oruç Aruoba - de ki işte

"Nasıl olsa öleceğimize göre,
yaşamalıyız."

Nihayet Oruç Aruoba okumalarıma devam edebildim. tümceler'den bu yana epey zaman geçmiş. İyi geldi de ki işte.

de ki işte'de de felsefe yapmaya devam ediyoruz. Kitap dört bölümden oluşuyor: Anlama-rayış, Ölüm (de), Yaşam (ki), Felsefe (işte). Anlama-rayış, mükemmel ötesi bir giriş bölümü. Her gün okusam yeter artık demem. Yazmaya hazırlanma aşamasını anlatmış dört sayfada Oruç Aruoba ama nasıl demeli, çok ince işlemiş kelimeleri. Kitabın en güzel yeri burası bana göre.

"Herşeyden önce unutmamalısın ki, yaşam zordur:
'yaşamak' ise kolaydır; sana, istemeden, verilmiştir;"

Ardından gelen üç bölümde kısa kısa, kendine has şiirimsi tarzıyla yazmış Aruoba. Felsefe kısmı yordu beni epey. Yaşam kısmı da bir yerden sonra acayip derecede tekrar ediyor gibi geldi. Yaşam kelimesini ele alarak ismin bütün hallerinde kullanarak cümleler kurmuş adeta bölüm boyunca. Bunların yerlerini değiştirip yazınca bir yerden sonra sıktı sanırım. Bendeki lükse bakar mısınız yalnız? Oruç Aruoba sıkıyo yeeaaaa diyorum resmen. Çarpılmasam bari.

Azcık daha ciddi olmam gerekirse üç bölümde de bu kendini tekrar etme havası epeyce var. Fakat bazen sayfayı çevirince öyle bir ifadeyle karşılıyor ki sizi değil altını çizmek, beyninize kazımak istiyorsunuz. Mesela bu yazının başındaki alıntıda öyle olmuştum ben. Çok çok basit yazılmış ama ne kadar etkili, değil mi Ceyms?

"Yaşam, yazarı da, sahneye koyanı da, baş oyuncusu da
sen olan; ama senin yalnızca seyircisi olduğun
bir oyundur."

tümceler'de daha çok doğaya bakıyordu Aruoba. Onun için her yazdığı farklı bir tat verebiliyordu. Belki ben de ki işte'ye başlarken o beklentiye sahiptim yine. Ondan böyle oldu. tümceler ve de ki işte ile birlikte bir üçleme oluşturan yürüme de var şu anda elimde. Onu okuyunca belki taşlar daha da oturur yerine.

Şimdi aklıma geldi, unutsam üşenirdim sonradan eklemeye. Felsefe bölümünde neredeyse her sayfanın dibinde yine Oruç Aruoba'nın verdiği açıklamalı örnekler mevcut filozoflardan. Özellikle Sokrates, Platon, Wittgenstein, Kant, Nietzsche, Hegel ve şimdi aklıma gelmeyen bir iki isim daha çok sık geçiyor. Yani sonrasında felsefeye dair kimi, neyi okusak diyen birisi için de çok önemli bir referans olma iddiası var bence bu kitabın.

"Yaşamda kimse paylaşmayacak -paylaşamayacak-
senin tutkularını : onları, hep, yaşayıp yaşayıp,
unutacaksın.

Yalnız, yaşayacaksın;
yalnız yaşayacaksın..."

Bu arada ne yalan söyleyeyim ben kitabı okumak istediğim onca zaman içinde ismini hep 'diyelim ki' anlamında bir 'de ki işte' olarak düşünmüştüm. Şimdi böyle her bölümün sonunda 'de', 'ki', 'işte' olduğunu görünce kitabın ismini söylerken dümdüz de ki işte diyemiyorum. Adeta virgül koyuyorum araya. Beynimin ayarlarıyla oynadı Oruç Aruoba. Bu da böyle bir anımdır efem.

Bu gereksiz bilgiyi de verdiğime göre gönül rahatlığıyla kabuğuma çekilebilirim. Kendinize has bakınız efem. Lütfen.

4 yorum:

  1. bu kitabı yıllar önce okumuştum... hatta hoş da bir alış hikayesi var bende...
    hayatta kendi isteklerimle, ailemin beklenti düşünce ve isteklerinin çatıştığı bir dönemde elime geçmişti...
    bazı kararları vermemde çok yardımcı olmuştu...
    hayat benim hayatımdı, kendim için kendime yaşıyordum özünde...

    tekrar okumalıyım sanırım.. yaşamın yazarı da, sahneye koyanı da, baş oyuncusu da
    ben olan; ama yalnızca seyircisi olduğum bir oyun olduğunu neredeyse unutmuşum...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öyle bir dönemde ele geçince bir çeşit kutsal kitap olarak bile görülebilir hakikaten. Sizinkisi epey etkileyici olmuş.

      Sil
  2. Kronolojik sırayla okumayı planlıyorsunuz biliyorum ama, ne istedim biliyor musunuz. Zilif'i okuyun bence! Yani zaten diğer kitaplarından ayrı tutulabilir bir yapıt o yüzden sıkıntı olacağını sanmıyorum. Hem ufacık da bir kitap.
    Hoşça kalın!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zilif mi? Aa, ben onu duymadım bile! Hemen bakıyorum ve kendimi ayıplıyorum. Zilif, zülüf, Filiz falan... Hımmm...
      Çok teşekkür ederim, yine gelin. :)

      Sil