18 Eylül 2014 Perşembe

Fyodor M. Dostoyevski - Öteki

Dostoyevski'nin erken dönem çalışmalarından bir kitap Öteki. Hatta yanılmıyorsam İnsancıklar'dan sonraki ikinci roman niteliğindeki eseri. 1846'da yapmış ilk baskısını. Künyesini böyle detaylı vererek başlıyorum; çünkü benim anladığım kadarıyla Dostoyevski edebiyatta nasıl bir yeri olacağını bu kitap ile belirtmiş daha kariyerinin başında.

Almancada doppelgänger diye bir kelime var. Türkçede birebir karşılığı çift yürüyen gibi bir şey oluyormuş sanırım. (Benim Almanca bilen arkadaşlarım da var yeeaaa. Teşekkürler Deniz. (: ) Ama anlamamız gereken bireyin bir tür alter egosu. Evet, anlamamız gereken bu. Ne biçim oldu, di mi? O zaman şöyle diyelim, hayatınızın belli bir döneminde bir şeyin ters gitmesi sonucu şu anda kim olurdunuz? Hah işte, gene olmadı ama idare edin. Ben o kadar anlatabiliyorum.

Ben bu terimle ilk kez Buffy the Vampire Slayer'ın 3. sezon 16. bölümü olan Doppelgangland ile tanışmıştım ki o bölüm de gerçekten acayip iyi bir bölümdür. Joss Whedon'a buradan saygılarımı ve sevgilerimi gönderiyorum. Bu arada aynı yazı içinde daha şimdiden Dostoyevski, Almanca, Joss Whedon falan kullandım. Hiç böyle hayal etmemiştim başlarken. Kısmet...

Efendim, şimdi bizim bu kitaptaki ana karakterimiz olan Yakov Petroviç Goladkin üzerinden Dostoyevski de esasen bize bir çeşit çift kişilikli karakteri anlatmış. Kariyerinin başında kendini belli etmiş dememin sebebi de bu konunun büyük oranda psikolojik oluşu. Petroviç amcamız zamanla kendinden memnuniyetsizliğinden olsa gerek kendine rakip olarak gördüğü bir 'kendisi' daha oluşturuyor ve tabiri caizse hayatı kendisine zindan ediyor.

Aslında şu anda piyasada bu konuyu temel alan bir sürü film, kitap vs. var. Gidip de bunu okuyun diyemem kimseye. Ancak prensip meselesi olarak yazıldığı dönemden bakıyorum ben ve gördüğüm kadarıyla öyle herkesin cesaret edebileceği bir tür değil. Çünkü kimsenin konuyla ilgili detaylı bir bilgisi yok. Yani psikolojik olarak da çok çok anlaşılmış bir konu değil bu alter ego. O yüzden bence yine de güzel bir kitap Öteki. Yine de diyorum; çünkü Dostoyevski de ilerleyen zamanlarında bu kitabını beğenmediğini belirtmiş.

Takıntılı olduğum için belirtmem gerekir ki ben kitabı Varlık Yayınları baskısından okumayı tercih ettim; çünkü bu baskıyı Nihal Yalaza Taluy çevirmiş. Bana sorarsanız bir kitabı, özellikle bir Dostoyevski kitabını Nihal Yalaza Taluy çevirmişse ondan okuyun. Tabii ki kendisinin benim onayıma ihtiyacı yok; ancak mükemmel bir çevirmen kendisi. Okurken  hiç yabancılık çekmedim, adeta Türkçe yazılmış.

Her Rus kitabında olduğu gibi bu kitapta da isimleri epeyce karıştırdım. Biliyorsunuz, Rus arkadaşlarımızın üç isim prensibi var. Ama mesele o değil, herkes sabit bir kelimeyle hitap etse eyvallah. Kimi Yakov Petroviç diyor, kimi Goladkin, Petruşka falan diyen de var. E, bu kitapta bir tane karakter yok ki. On karakter olsa feleğim şaşıyor bu isim karışıklıkları yüzünden. Heyhat, Rus Edebiyatı'nı bir başka seviyorum. İnsanı temel alıyor çünkü. Kafamı yoruyor, düşündürüyor. Öyle hemen okuyayım da bitsin diyebildiğim bir eser çıkmadı henüz karşıma. Duyan da en aşağı bin tane falan okumuşum sanacak. Sanmasın.

Bu arada bu kitabı okuma serüvenim de biraz değişik oldu. Zevzeklik yapasım olduğu için ondan da bahsedeyim biraz. Kitabı açtım, başladım. Gel zaman git zaman son on sayfam kalmışken bir de ne göreyim, son on sayfanın sekizi çıkmamış! Böyle bir hayal kırıklığı olamaz. Bir daha kitabı geri gönder de, gelsin de, kaldığın yerden devam et de ooohoooo... Neyse ki Kitapyurdu hızlıca halletti işlemleri. Ama araya hafta sonu girdiği için yine de üç beş günlük bir zaman geçti.

Hımm, şimdi bakınca biraz tırt bir anı gibi geldi. Boş sayfayla ilk karşılaştığımda çok daha ciddi gelmişti. Anlatınca olmadı.

Benden bu seferlik de bu kadar olsun madem. Herkese selamlar, saygılar... Hoşça kalın.
 

4 yorum:

  1. aa dostoyevski'nin bu kitabını beğenmemesine çok şaşırdım açıkçası. ben okuduktan sonra çok etkilendiğimi farketmiştim.
    Bu yazını okuduktan sonra aldığım kitaplarda çevirinin kime ait olduğuna hiç dikkat etmediğimi farkettim. Bundan sonra tavsiye ettiğin isme bakacağım. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çeviri gerçekten çok etkiliyor Büşra. Oscar Wilde'ın Dorian Gray'in Portresi'ni kötü bir çeviriden okumuştum ve daha okurken bu kesinlikle çeviriyle berbat edilmiş hissi yaşamıştım. Olan bize oluyor sonra, dikkat etmek lazım o yüzden. :)

      Sil
  2. kesinlikle Nihal Yalaza Taluy çevirileri okunmalı. güzel bir konuya parmak bastın. öteki'yi okuyalı 2 sene gibi oluyor. Bazı kitaplarda 'ikiz' diye geçiyor. dostoyevski’nin yaşam öyküsünde acıklı bir yeri var kitabın . çok umutlar bağladığı, inandığı bir hikaye ancak başarısızlığa mahkum oluyor. ama bay golyadkin, önemli ve ilginç bir dostoyevski karakteri.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlginç bir karakter olduğu konusunda hemfikiriz o halde. Hakkını yemeyeyim, epeyce güldürdüğü de oldu beni.

      İkiz, çift kişilik(li), alt benlik şeklinde geçtiği de var çoğu yerde. Aslında şimdi dikkat ettim de yazıda şizofreni kelimesi geçmemiş bile. O kötü olmuş.

      Sil