14 Eylül 2014 Pazar

Orhan Kemal - Eskici ve Oğulları

Efendiiiim, yine çok beğendiğim bir kitap ile huzurlarınızdayım.

Edebi kariyerinin başlarında şiir yazmayı deneyen ama hapishane arkadaşı Nazım Hikmet'in yönlendirmesiyle düzyazıya geçiş yapan, bunu yapmakla da bizlere edebiyatımızın belli ki en güzel eserlerini veren yazarlardan birisi konumuna gelen Orhan Kemal'in okuduğum ilk kitabı oldu Eskici ve Oğulları.

Adana Çukurova yöresinde, bundan elli altmış sene öncesinde geçiyor romandaki olaylar. Bu neden önemli ya da neden benim umrumda? Çünkü yakın tarih çok ilgimi çekiyor. Bu kadar yakın olduğu halde neredeyse hiç bilmemem zoruma gidiyor. Bu diyardan göçmüş gitmiş o insanları anlamanın en etkin yollarından birisi, belki de en etkini kitaplar, yazılı belgeler. Bu yüzden arka planda yakın tarihimize ve dönemin şartlarına odaklanırken önyüzde de bir aileyi ve bu ailenin ilişkilerini anlatan bu tip kitaplar benim için çok kıymetli.

Tabii bunu vaadeden her kitap bu kadar başarılı değil. Herkes farklı kitaplardan farklı tatlar alıyor muhakkak. Ben de Eskici ve Oğulları'ndan acayip keyif aldım. 1990 yılında filmi de çekilmiş, okuduktan sonra öğrendim. Bilmiyordum hiç. Bulabilirsem onu da izleyeceğim. Beğeniyle bahsediliyor zira filmden.

Orhan Kemal'in anlatım tarzını çok sevdiğimi söylemem lazım. Sadece bu kitabında mı böyle, yoksa genel olarak bu şekilde bir yöntem mi izliyor bilemiyorum henüz başka bir kitabını okumadığım için. Ama yazar olarak bize uçsuz bucaksız ovaları, sıcağı, sinekleri, onca sıkıntıyı anlatmak yerine karakterlerin düşünce yapısıyla anlatmış. Yani yerel ağızla sırasıyla Topal Eskici'nin kafasından geçirdiği şekilde, o cümlelerle, bol küfürlü; ardından eşinin düşünce şekliyle başka türlü; sonra oğulların derken kısacası kitaptaki tasvirlerin büyük bir kısmı karakterlerin kafalarından geçirdikleri şekliyle verilmiş. Gerçekten çok hoşuma gitti bu. Karakterlerle daha çabuk bağ kurulabiliyor böylece.

Hepsinin kafasından geçeni bilince insan kendisini biraz dert ortakları gibi de hissetmiyor değil gerçi. Yani sanki hepsi gelip sıkıntısını bana anlatıyor gibi oluyor. Halbuki ben de insanım, iki dakika rahat verin lan demek istiyorum. Diyemiyorum. Çünkü onlar da insan. Haklılar ayrıca. Temelde hepsi haklı.

Yakında 11'ine girecek olan Ayşe de haklı; ana babası, eşi ve kardeşi arasında kalan ve sağduyuyu kaybetmemeye çalışan büyük oğul da haklı; küçük Cavit de haklı; küçük oğul da haklı; ayağının tekini Trablusgarp'ta bu vatanın namusu için bırakmış Topal Eskici de haklı; kız çocuğu olduğu ve artık 16'sına geldiği için bakışları üzerinde toplayan Zeliha da haklı; hatta en çok o haklı. İşte bu ahval ve şerait içinde bütün aile harap ve bitap düşebiliyor. Okurken siz de yoruluyorsunuz. Bu yüzden siz de haklısınız, hakkınızı yemeyeyim şimdi.

Tabii böyle durumlarda işler ne yazık ki benim güzel ülkemde aile içinde kalmaz. Konu komşu ne der, elalemin ağzına sakız olmayalım stresi aile içindeki sıkıntıdan büyük. Kitapta da azımsanmayacak ölçüde var bu göndermeler. Ancak yine de kitabın sonunda Anadolu insanı olmanın nasıl bir şey olduğunu unutturmuyor bize Orhan Kemal. Peki, ne yapıyor? İşte onu kitabı okuyarak öğrenmeniz lazım. Dikkat ettim de neredeyse hiç gıcıklık yapmadan bitirecekmişim yazıyı. Klasıma ters, prensiplerime aykırı.

Bu arada kitapta en çok dikkatimi çeken durumlardan birisi karakterlerin isimlerini ya çok geç öğrenmemiz ya da hiç öğrenmememiz oldu. Varsa yoksa büyük oğlan, küçük oğlan, gelin şeklinde gidiyor isimler. Kitabın ortasında ancak iki oğlanın da ismini öğrenebildik. Gelinin isminiyse hala bilmiyorum. Adeta ismini bilip de ne yapacaksın, adamlara bir hayrın mı dokunacak demek istemiş Orhan Kemal. Haklı, dokunmayacak. Benimki de laf işte.

En nihayetinde millet, benim beğenerek okumuş olduğum bu kitabı yakın tarih Anadolusunu merak eden herkese tavsiye ederim. Geçmişi düzeltmek mümkün değil, evet; ancak bence geçmişin esprisi de bu değil. Mesele ders alıp üzerine koyabilmek. Ne yazık ki şu anda bu kitabın geçtiği dönemden daha ilerideymişiz gibi hissetmiyorum kendimi. Hatta gerisinde bile olabiliriz, özellikle insan ilişkileri konusunda. İyi olarak niteleyebileceğimiz bir başlangıç yapmak için ille de dibe vurmak zorunda mıyız? Bence değiliz. Neyse, bunlar bu yazının konuları değil. Şimdi bir başlarsam susturabilene aşk olsun.

Hepinize esenlikler diliyorum. Hoşça kalın.

SON ANDA AKLIMA GELDİ NOTU: Allah herkese bu kitaptaki gelin (adı neydi ki acaba) ve Zeynep gibi bir eş nasip etsin. Ben erkek tarafından baktım, kız tarafından bakan birisi de damat adaylarını söyleyebilir. Saygılar...

12 yorum:

  1. Vikitap'tan okuduğunuz gördüm ve kitabın yorumunu merak içinde beklemeye başladım. Ben de aldım ve okunmak için sıradaydı. Şunu merak ettim, aa bunu da okuyayım, derken aklımdan çıkmıştı. Serenad biter bitmez okuyayım en iyisi. :) Hem bu güzel yoruma hem de kitaba ayıp olur. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yok, estağfurullah Buğra, ayıp olmaz; ancak yine de olabildiğince erken bir tarihte okumanı isterim. Bekleyelim bakalım. :)

      Sil
  2. Tarlada sürekli domatesli bir yemek yiyorlardı, canım pek çekmişti benim, aklımda bir tek o kalmış :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Domatesli bir yemek de değil aslında, sadece domates yediler bir süre; domates salatası. Cavit isyanlardaydı her zaman olduğu gibi. Zor zamanlardı. :)

      Sil
  3. Hiç okumadım Orhan Kemal, okumak istiyorum sürekli ve bunu da çok merak ettim! Belki de bunla başlarım. Bilemedim. Ve aklıma Yaşar Kemal'in Pis Hikaye'si geldi. O da benzer zamanlarda benzer yerlerde geçiyor. Öyküden hem nefret etmiş hem inanılmaz sevmiştim. Yazarın ilk öyküsü olduğunu duyunca da vay be demiştim. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zaten bizim edebiyatımızda Üç Kemaller olarak geçen bu üç büyük insanı mümkünse baştan sona okumak lazım: Kemal Tahir, Yaşar Kemal ve Orhan Kemal. Ben de Pis Hikaye'yi okumadım ve merak ettim şu an. :)

      Sil
  4. İyi kitap , ve fakat yakın tarih okurken aynı hislere kapılıyoruz , ülkede o zamanlardan bu zamanlara değişen pek bir şey yok , var da bizim mi haberimiz yok , kitap tanıtımlarını kitap okur gibi okuyorum emeğine sağlık...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekten ciddi bir değişiklik olsa bence fark ederdik ya, o kadar da değilizdir bence.

      Çok teşekkür ederim güzel sözlerin için de. :)

      Sil
  5. Yıllar önce Devlet Tiyatroları'nda izlemiştim. Okumak henüz nasip olmadı.
    Çok severim Orhan Kemal'i. Çok samimi, değil mi? Bereketli Topraklar Üzerinde, El Kızı ve Murtaza'yı okumuştum ben. Hepsine de bayıldım. Türk edebiyatının "diyalog ustası" olarak anılır. Cihangir'de müzesi var.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekten çok samimi, okuyucu ile araya mesafe kesinlikle koymuyor.

      Bereketli Topraklar Üzerinde ve Murtaza benim de sürekli duyduğum eserleri aslında. Neden onlardan birini okumadım da Eskici ve Oğulları ile başladım emin değilim. Epey de eser çıkarmış ortaya Orhan Kemal. Zamanla hepsini okumayı hedefliyorum. Bakalım artık...

      Sil
  6. Mustafa ben şimdi yazarın "Murtaza"sını okuyorum. Çok beğendim. Senin de beğeneceğini düşündüm.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Orhan Kemal'in zamanla tüm kitaplarını okuma planım var ama Murtaza en çok adını işittiğim eserlerinden birisi olduğu için onu özellikle merak etmiyor değilim. :)

      Sil