7 Eylül 2014 Pazar

Yalçın Tosun - Anne, Baba ve Diğer Ölümcül Şeyler

"Sanki biliyordu bugün döneceğimi, en sevmediğim yemeği yapmış. Ben gelirim diye belki her gün kereviz pişirmiştir bu kadın, ondan beklenir."

Aslen hukukçu olan Yalçın Tosun'un 2009 yılında çıkan ilk kitabı Anne, Baba ve Diğer Ölümcül Şeyler bir öykü kitabı. Öykü olması bana önemli gibi geliyor. Sanki son zamanlarda pek çıkmıyor gibi öykü. O yüzden edebiyatımız adına da güzel bir gelişme bence bu kitap. Çünkü hiç de boş bir kitap değil, hoş bir kitap. İncecik (87 sayfa) ama etkili.

Kitabın ismi çok 'ters' bir kere. Kitabın kendisine değil yalnız, belki de 'karanlık' demek daha doğru olurdu. Zaten aynı isim de bir öykü yok kitapta. Ancak okuduğunuzda anlayacaksınız ki bu isim bu kitaba mükemmel uyuyor. Çünkü kitaptaki tüm öykülerde ya bir anne ölü ya da bir baba, belki ikisi birden. Karakterlerinin içini oymuş biraz Tosun, veyahut beklemiş içlerinin oyulmasını ve o boşluklardan yola çıkıp yazmış. Bu da acayip bir hava katmış öykülere.

Çiçekli böcekli hikayelerden oluşmuyor kitap. Hepsinde bariz meseleler var ortada, insanlık halleri, onlar, bunlar, şunlar; ancak en barizi ölüm. Ölümün etrafında şekillenen hayatlar ya da ölümün şekillendirdiği hayatlar; hatta ölümün şekillendireceği hayatlar. Pasta isimli öyküyü okursanız bu son dediğimi daha net anlayabilirsiniz.

Şimdi saydım, 16 tane öykü var kitapta. 87 sayfayı göz önüne alırsak ortalama 5-6 sayfadan oluştuğunu görüyoruz her bir öykünün (mühendisliğin kullanım alanları). En son iki öykü nispeten daha uzun, 8-9 sayfa kadar.

Biraz tarzından bahsetmek istiyorum yazarın. Genel olarak birden fazla karakterin gözünden bakmayı ve onların ağzından yazmayı tercih ediyor. Altı üstü beş sayfa bir öyküde bunu denemek bana göre çok riskli. Zaten karakterleri tanımıyoruz; bir de ikisinin dilinden okuyunca bölünebilecekken öyle olmuyoruz. Yani başarılı bir şekilde idare etmiş bence bu karakter değiştirme olayını. Bu tip denemeleri hep romanlarda gördüğüm için bu kadar kısa soluklu olmaları biraz tuhaf geldi açıkçası. Romanlarda bölüm bölüm farklı karakterlerin gözünden olanı biteni takip etmek zevklidir de hem. Burada iki sayfada ne anlarsanız o. Onun için riskli dedim.

Öykülerin genelinde belirsizliği de kullanmış yazar. Ne demek bu? Mesela hiç öyle 'merhaba ben Mustafa' diye çok bariz bir başlangıç yapmıyor. Öykünün yarısı geçene kadar karakterin cinsiyetini dahi anlayamıyoruz. Bu belirsizliklerden epeyce yararlanmış. Benim için de içinde (tekrar okurken fark ettim ki burdan önceki iki kelime dahi anlamındaki de'nin ayrı yazımına çok güzel bir örnek olmuş, kendimi tebrik ediyorum) bu tip gizem ve bilinmeyenler bulunan eserleri okumak daha keyiflidir. Güzel olmuş böyle.

16 öyküden üçünü özellikle beğendim: Ölüler Uzar, Parkta ve Unutmabeni Çiçekleri. Parkta'da biraz Dostoyevski havası sezmedim değil (şu an fena sallıyor da olabilirim). Sonra Ölüler Uzar çok etkileyici. O ara paragraflarda sıralanan bıkmış usanmışlık listesi (nefret demeyi tercih etmiyorum, bence daha çok bıkmış usanmışlıktı onlar; yazar da ne olduğunu söylememiş zaten) çok iyi. Lâkin Unutmabeni Çiçekleri kitabın en son öyküsü olarak sizi mükemmel bir şekilde uğurluyor. Sanırım en beğendiğim öykü bu oldu. Burada ilk kez ikiden fazla karakterin gözünden inceliyoruz olan biteni, geçmiş yaşamları. Bu öykünün 'çocukluk arkadaşlarının kopuşu' teması olduğu için de ayrıca bir güzel yanı var. Düşündürüyor insanı bu tip ayrılıklar. Gerçi her ayrılık düşündürüyor insanı. Ayrılık kötü, ayrılıklar hoş değil.

Bana sorarsanız siz de bir pazar günü kalktığınızda yatağınızdan çıkmadan alın elinize bu kitabı ve bitirin bir an önce. Acayip keyifli oluyor. Hiç öyle yağmur yağsın da yok işte çayımı da hazırlayayım diye kasmayın. Üşenin işte yataktan çıkmaya. Kitabı okuyun. Bakın ben çay hazırlamaya dahi üşenin diyorsam kitabı beğenmişim demektir. Dikkatinizi çekmemiştir diye de açıklıyorum yani, ona göre.

Bu konuyu da açıklığa kavuşturduğumuza göre ben gideyim. Saat beş olmak üzere ve art arda dört tane basketbol maçı var izlemem gereken. Basketbol Dünya Şampiyonası ne kadar güzel bir şey, değil mi? Evet, bence de.

Hoşça kalın gençler.
 

10 yorum:

  1. Merhaba yeniden! Yalçın Tosun okuyup beğenmenize çok sevindim. Ben bunu okumadım ve epey merak ediyorum. Yakında icabına bakmalı bu durumun. İkinci kitabı Peruk Gibi Hüzünlü'yü tavsiye ederim kesinlikle. O da kısa hikayelerden oluşuyor. Ve yazarın en vurucu kitabı diye bahsediliyor, bilemedim. Üçüncü kitabı Dokunma Dersleri ise epey kötü yorumlar almış. Yine de onu da okurum kesin... :f

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hoş geldiniz yeniden! Evet, beğendim ve sanırım ben de diğer kitaplarını okuyacağım. Peruk Gibi Hüzünlü olsa gerek sanırım, Mabel Matiz'in de şarkısını yaptığı bir esermiş. Onun için ben de merak ediyorum o kitabı özellikle.

      Sil
    2. Evet, aynen o yapıt işte. Şimdi Mabel Matiz'in şarkı yaptığı deyince, aklıma Birhan Keskin geldi. Onun bir şiirini de aynı şekilde kullanmıştı. Eğer okumadıysanız kesinlikle Birhan Keskin okumalısınız. Y'ol ve Ba ile başlamayı öneririm.

      Sil
    3. Aman Allah'ım, henüz Birhan Keskin okumadığımı nasıl itiraf etsem şimdi! Her kim bana okumadığım bir eserden veya yazardan bahsetse kendimi dünyanın en cahil insanı hissediyorum. Ama bu güzel bir his. :)

      Birhan Keskin okuyacağım bu arada, listemde var. Teşekkür ederim.

      Sil
    4. En güzel hislerden. Rica ederim. Hoşça kalın.

      Sil
    5. Güle güle, yine beklerim. :)

      Sil
  2. bu kitap, okuma hevesimi yeniden canlandıracak cinsten sanırım. öyle. o kadar.

    YanıtlaSil
  3. Mustafa merhaba. "Anne, Baba ve Diğer Ölümcül Şeyler" kitabının yazarı blogunu ziyaret edecek haberin olsun:)
    Bugün Yalçın Tosun'la çok keyif aldığımız koca bir gün yaşadık. Bir bakıma onunla tanışmamıza sebep olan sen oldun:)

    Sevgilerimle Eral

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şeref duyarım Eral Abla, buyursunlar tabii ki. :)

      Keyifli vakit geçirmenize sevindim. E, tabii, onca edebiyatsever bir arada olunca insan keyifli vakit geçirir. Ne güzel yapmışsınız. Devamını da getirirsiniz inşallah.

      Görüşmek dileğiyle... :)

      Sil