19 Temmuz 2015 Pazar

Daniel Pennac - Roman Gibi

"Okuduğumuz en güzel şeyleri, genellikle sevdiğimiz bir kişiye borçluyuzdur. Ve ondan, sevdiğimiz birine bahsederiz öncelikle. Belki de, duygunun kendine has mahiyeti, tıpkı okuma arzusu gibi, 'tercihten' ibaret olduğu için. Sevmek, nihayetinde, tercih ettiğimiz şeyleri tercih ettiğimiz birilerine bağışlamaktır. Ve bu paylaşmalar hürriyetimizin görünmez kalesini kalabalıklaştırırlar. İçimizde sürekli olarak kitaplar ve dostlar bulunur."

Acccayip bir kitapla karşınızdayım. Yani o kadar acayip ki süreksiz bir ünsüzü (c) peşimden sürükledim (ccc). O derece!

Geçen yıl yaklaşık bu vakitlerde Selin'in bloğunda gördüğüm bir alıntı işte budur dedirtmişti bana. O gün bu gündür ha okudum ha okuyacağım diye erteledim durdum bu kitabı, ta ki düne kadar. Nihayet okuyabildim ve yine, bir kez daha, her zaman olduğu gibi pişmanım. Bu kadar geciktirmemeliymişim.

Öncelikle yazarımız Daniel Pennac'ın Fransız bir öğretmen olduğunu söyleyelim. Birçok ödül almış edebiyat çevrelerinden yazdığı eserlerle.

Roman Gibi, kitabın kapağında dendiği gibi Kitaplara ve Okumaya Dair bir kitap. Ama gerçekten öyle. Özellikle ebeveynlerin okuması gereken bir referans daha çok. Kitap okumaya dair aklınıza gelebilecek birçok konuda laflar ediyor. Çok ama çok hoşuma giden bir detayı söylemek istiyorum kitapla alakalı. Başlangıcında şöyle bir not var: 'Bu sayfaların pedagojik işkence malzemesi olarak kullanılmaması rica olunur.'

Her çocuğun aslında mükemmel bir okur olduğu; ancak okula bir kez başlayınca nasıl olup da okumanın bir külfet haline getirildiğini anlattığı birkaç bölüm var ki ah keşke, keşke o bilinçte olsak hepimiz. Çocuk okuma yazma bilmezken kendisine okunan ya da anlatılan masallardan onca zevk alırken okula başladıktan sonra her şeyin olduğu gibi okumanın da bir vazife olarak sunulmasıyla ve televizyon vb. arkadaşların okuma karşılığında edinilecek birer hak ya da kazanılacak birer 'ödül' konumuna gelmesiyle özünde mükemmel bir okur olan çocuğun zamanla nasıl da okumaktan uzaklaştırıldığını öyle güzel anlatıyor ki. Ardından ebeveynlerin onca 'hiç anlamadık, neden böyle oldu' laflarına da ayarını veriyor tabii. Harika gerçekten!

Kitap okumak, okuduğunu anlamak, okuduğunu anlamaktan kastın ne olduğunu anlamak üzerine epey kafa yorduruyor Pennac. Ancak en nihayetinde çoğunu kitap okuma 'ZEVK'ine bağlıyor. Bir kez olsun o zevki tattıktan sonra isteseniz de okuyacak olanı engelleyemezsinize getiriyor ki daha ne desin adam. Haklı. Lise çağındaki öğrencilere Patrick Süskind'in Koku'sunu okuyan bir öğretmen örneği veriyor ki ben bile gaza geldim. Evde olsa alıp okumaya başlayacaktım.

Tabii ki kitaplara ve okumaya dair bir kitapta fazla sayıda yazar, şair ve eser ismi geçecektir. Geçiyor da. Üşenmedim, not aldım hepsini. Tek tek araştıracağım. Adını sanını duymadığım ve övgüyle bahsedilen bir sürü isim... Kendimi bazen o kadar cahil hissediyorum ki.

Kitaplarla ilgili lafladıktan sonra okurlara geliyor Pennac ve Kitap Okurunun Hakları'ndan bahsediyor. On maddeden oluşan bu hakları açıklıyor. Bu on maddeyi buraya yazacağım; ancak bu maddelerin doğru anlaşılabilmesi için yazarın açıklamaları şart. Çünkü ben okumadan önce bu maddeler hakkında yanlış açıdan baktığımı fark ettim. Ne zaman? Tabii ki okuduktan sonra. Gerçekten çok düzgün açıklamış. Özellikle sayfa atlama hakkını ve bir kitabı bitirmeme hakkını o kadar güzel ve net anlatmış ki. Uzatmayayım, işte o haklar:
  1. Okumama hakkı.
  2. Sayfa atlama hakkı.
  3. Bir kitabı bitirmeme hakkı.
  4. Tekrar okuma hakkı.
  5. Canının istediğini okuma hakkı.
  6. "Bovarizm" hakkı.
  7. Canının istediği yerde okuma hakkı.
  8. Çöplenme hakkı.
  9. Yüksek sesle okuma hakkı.
  10. Susma hakkı.
Aa, neredeyse unutacaktım. Kapak çok ama çok isabetli olmuş. Roman Gibi bir kitap için bir Don Quijote illüstrasyonu... Süper! Ve yine aklımdayken harika baskı için Metis Yayınları'na ve su gibi çevirisi için de Mustafa Kandemir'e teşekkürler. 

Epeydir bu kadar uzun yazmamıştım. Bitireyim artık. Önünüz arkanız sağınız solunuz kitap olsun. Kalın sağlıcakla.
Bir zamanlar masalcıydık, artık her şeyin hesabını sorar olduk.
"Madem öyle, biraz sonra televizyon seyretmeyeceksin!"
Hah! Tabii...
Tabii... Televizyon mükâfat olma haysiyetine yükseltildi... Ve bunun doğal sonucu olarak, okuma angarya derecesine düştü... Bizim buluşumuzdur bu...
 

4 yorum:

  1. Yazdıklarınla "Roman Gibi" çok ilgimi çekti. İlk siparişimde unutmadan istemeliyim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok güzel bir karar. :)

      Sil
    2. Mustafa bu kitap elimde:)) Oğlum dün benden önce çok ilgisini çekince okumaya başlamış. O bitirince onun düşüncesini yazarım. Ben okuyunca benimde:))

      Sil
    3. Süper! Merakla bekleyeceğim. :))

      Sil